HAFTA içinde Florya'daydım. Hagi, sahayı üçe bölmüştü; defans, orta saha, hücum. Bu üç bölümden de istekleri vardı. Neler miydi?...
- Saha içinde açılıp, kapanacaksın.
- Top kazanmadan önce, düşüneceksin ve ona göre oyun kuracaksın.
- Hücumda 5 saniye içinde hedefe varacaksın.
Peki, G.Saray Hagi'nin isteklerini yerine getirdi mi?
Bu soruya "Evet" yanıtını vermek zor. G.Saray'ın karşısında çetin ceviz, korkusuz, her türlü oyun planına hazır bir Sakaryaspor vardı. 15-20 dakika boyunca Galatasaray'ı sarstı. Bu sarsıntıda en kritik anlarda sezon başından beri kusursuz oynayan Tomas'la karşılaştı.
Daha sonra Galatasaray toparlanmaya çalıştı. Hagi'nin yukarıya yazdığım istekleri bir türlü sahaya yansımıyordu. Taa ki penaltı pozisyonuna girilinceye kadar. Ergün, düşünmeden Ayhan'a, Ayhan da Hakan Ünsal'a 5 saniyede topu aktardı. İşte bu pas organizasyonu Hagi'nin istediği şeylerdi.
Penaltı mı, değil mi bilemem. Ama oturduğum yerden gördüğüm kadarıyla bir müdahale var. Ne 'penaltı' derim ne de 'değil' derim. Maç sonrası televizyondan izlesem bile bu tartışmaya girmem. Çünkü hakem pozisyona yakındı. Gördüyse çalmıştır.
Ayhan dikkat
Rize maçında Orhan Ak'ın rakibi çekip de kırmızı kart görülmesi es geçildi. Dün aynı sahne bir kez daha yaşandı. Uzun zamandır iyi futbol oynayan Ayhan, önce rakibine tekme attı ve sarı kart gördü. Daha sonra başka bir rakibini kolundan çekti, hakem görmedi. Ya görseydi.. Kırmızı kart olurdu. 10 kişi kalsalardı ne olurdu?..
Galatasaray'ın sağ kanadında oynayan genç bir oyuncu vardı. Adı Uğur. Oyun boyunca hem markajda hem topu oyuna sokmada hatasızdı. Ben, bu futbolcuyu daha önce de izledim. Kaptan Cüneyt Tanman'a benzettim.
Sonradan oyuna giren Ribery, oksijensiz koşan bir adam. Bir yerde ekspres görevi görüyor. Patlama gücü fevkalade iyi. Adam geçmesi de mükemmel. Şayet bu futbolcuyu, takım arkadaşları anlarlarsa, atılacak derin toplarda neticeye gider, arkasını santraya döner. Galatasaray'ın bu sezon aldığı Song ve Tomas'ın ardından yaptığı en isabetli seçimiydi.