23 Mayıs 2005
<B>MAÇTAN </B>önceki değerlendirmemde, <B>"İbre F.Bahçe'yi gösteriyor" </B>demiş ve formülü de açıklamıştım: "Bu maçı kaleciler kazandırır." Nitekim maçın kaderini o eller tayin etti. Kupada şahlanan Mondragon, F.Bahçe'nin tek olumlu atağında, Nobre'nin kafa şutunu tutabilecekken, elinden kaçırdı. O maçta eleştirilen Rüştü ise dün akşam kusursuz oynadı. İşte, "ellerin önemi" burada ortaya çıktı.
G.Saray aslında topa daha fazla sahip olan, kaleyi daha fazla düşünen, rakibine oranla daha çok şut atan takımdı. Sarı kırmızılılar hep golü düşündü ve F.Bahçe'nin kalesinde tehlikeli oldu. Büyük derbide ne yapılması gerekiyorsa yaptılar. Sadece golü bulamadılar. Ancak, başta Necati olmak üzere G.Saraylı bazı futbolculardaki ürkekliğe akıl sır erdiremedim. Necati gibi bir futbolcunun böylesine önemli maçlarda daha etkili olması gerekirdi. Maçta ıstırap çeken F.Bahçe, çektiren ise G.Saray'dı. Sarı lacivertliler, saha, seyirci ve puan avantajına sahipti. Ancak nedense G.Saray'ın kalesine bir türlü gidemiyorlardı. Herhalde gitmek de istemiyorlardı.
Avrupa'da bir şey yapamaz
F.Bahçe bu kadroyla Avrupa'da hiçbir şey yapamaz. Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu, başta Daum'a, sonra da birçok futbolcusuna kapıyı göstermeli. F.Bahçe'de forma giymek o kadar kolay mı? Adam iki pası yapamıyor. Hücuma, Rüştü'nün uzun vuruşlarıyla çıkıyorlar. Başka bir oyun kalıbı düşünmüyorlar. Böyle futbol mu olur?
G.Saray sahanın hakimiydi. Akıllı oynadı. Ancak, zarı F.Bahçe attı ve kazanan da sarı lacivertliler oldu. Aslında G.Saray, geçen haftaki G.Birliği maçında havulu atmıştı. Derbi maçta adam gibi oynadılar ancak olmadı. Hagi o maçta yanlış yaptı, faturasını ağır bir bedelle ödedi. F.Bahçe şampiyon oldu, kutlarız. Ancak, gerek F.Bahçe, gerekse G.Saray şampiyonluğu hak eden bir futbol oynamadı bu sezon. Bir şampiyon çıkacaktı, o da F.Bahçe oldu. Bana kalırsa bu ligde şampiyonluğu hak eden bir takım vardı; Trabzonspor.
Yazının Devamını Oku 19 Mayıs 2005
İdmanda bir kenara çekildi. Kimseyle konuşmadı. Misafir gibi davrandı. Ve yalnızca 4 kelime etti. SEZON başında hiç kimse G.Saray'ı şampiyonluk yarışında görmüyordu. Ancak yakalanan hava sarı kırmızılı takımı F.Bahçe ile zirve yarışında büyük bir yarışa soktu. G.Birliği maçına kadar her şey iyiydi. Çünkü Türkiye Kupası, F.Bahçe karşısında unutulmayacak bir skorla kazanılmıştı.
Ne var ki Başkent ekibi karşısında alınan sürpriz yenilgi ve Şampiyonlar Ligi'nin de tehlikeye girmesi kara bulutları takımın üzerine çöktürdü.
Dikkatimizi çekti
Öyle ki, teknik patronun sezon sonunda şampiyon olunsa da gönderileceği söylentileri ayyuka çıktı. Yönetimin Fransız teknik adam için düğmeye bastığı da iddia edildi.
Bu olumsuz manzara dünkü idmanda da kendisini belli etti. Çalışmalarını adeta maç oynuyormuş gibi yaptıran, yerinde duramayan teknik direktör Hagi'nin hali dikkatimi çekti. Rumen çalıştırıcıyı hiçbir zaman böylesine durgun görmedik. Futbolcular bir yandan fizik gücü, diğer yanda da kale olmadan futbol oynarken, Hagi'nin kafası hep öndeydi.
Taşa oturdu
Bundan önceki çalışmalarda teknik patron, antrenmanlarda yelekleri tek tek kendisi dağıtırken, dünkü sekizer kişilik gruplar halinde yapılan çalışmada yelekleri vermedi.
Tercümanına uzattı ve ona dağıttı.
Sonra bir taşa oturup ellerini şakaklarına koyup, idmanı izlemeye başladı. Futbolcularına 1.5 saatlik antrenmanda söylediği 3-4 kelimeyi geçmedi; "Yardımlaş, uzun top oyna, çabuk ol, pas yapıp topu kendinizde tutun."
Yazının Devamını Oku 16 Mayıs 2005
<B>ÜNLÜ </B>bestekar <B>Avni Anıl</B>’ın güzel dizeleri var; <B>‘Bir ateşim yanarım, külüm yok, dumanım yok...’ </B> Bu sözler ne güzel anlatıyor hayatımızı. Galatasaray’ı da öyle... 3 gün önce methiyeler yazdık. ‘G.Saray iyi yolda’ dedik. Bu sözlerdeki gibi futbol yok. Yok oğlu yok. Kendi sahanda oynuyorsun... Kendi evindesin... Galibiyete ihtiyacın var. Ama hababam dubabam... Bir teknik direktörün, ‘Benim kariyerim belli’ diyerek, bir maça bağlı kalmaması gerekir. Sen böyle maçlarda oyunu çözeceksin. Galip gelmenin yollarını arayacaksın. Aramazsan bulamazsın.
Galatasaray’da takımı dalgalandıran başta Ribery, Tomas, sonra kafa toplarında duvar görevi gören Hakan Şükür vardı. Oyunun son bölümlerinde Hakan’ı kenara alıp, onsuz oynamak yanlıştı. Hakan çıkana kadar doğru dürüst kanat organizasyonu yok. Hakan çıkınca var. 15-20 dakika içinde o toplar Hakan’a gelseydi, Hakan işi bitirdi. Hakan’ın orada sana tepki göstermesi doğaldır Hagi. Eğer bir oyuncuya güveniyorsan, güvenini maç sonuna kadar devam ettir. Çünkü Hakan’ın neler yapabileceğini senin bilmen gerekir. Yanlış yaptın Hagi, yanlış...
Öyle kalırsın
Rakip göbeği kalabalık tutmuş, hala aşırma toplarla gol arıyorsun. Senin teknik adam olarak o an devreye girmen lazım. Oyunu yayıp, rakibi açman lazım. Ama sen bunu düşünemedin. Allah’tan Mondragon vardı. Karşı karşıya pozisyonlarda aman vermedi. Aman verseydi, skor daha farklı olurdu. G.Birliği’nde uzun yıllar futbol oynadım, takım kaptanlığı yaptım. Ve kongre üyesiyim. ‘Ben ligde rahatım, gevşek oynarım’ demedi. Bu kulübün ahlaklı olduğunu gösterdi. Ve savaştı. Böyle maçlarda ‘Acabalar’ olur. G.Birliği bu acabaları sildi. Tebrik ederim. 80 yılı aşkın mazisiyle kendine, leke sürdürmedi. Tebrik etmek lazım.
Hagi, yukarıda söylediğim gibi oyunu okumayıp, kendisiyle kavga ettiği için takımı bu sonucu aldı. Fenerbahçe mağlup olmayıp, maçı alsaydı, şimdiden şampiyonluğunu ilan etmiş olacaktı. O zaman suçlu kim olacaktı? Bugünü değil, geleceği yaşamak gerekir. Eğer bir zaferle sarhoş olursan, ayılamazsın. Öyle kalırsın.
Yazının Devamını Oku 12 Mayıs 2005
<B>BU </B>maçın kantarını, gazete olarak yapmıştık. Ben, <B>"Takım oyunu yıldızları bozar" </B>demiştim. Aynen çıktı. İşte Galatasaray bu... Hakikaten takım oyunu oynadı. Ne Alex'e, ne ona, ne buna hiç tedbir almadı, oynamak istediği oyun kalıbını aynen uyguladı. Başta Hakan Şükür, Luciano'yu adeta şaşkına çevirdi. Brezilyalı, Kral'la baş edemedi. Hakan Şükür her kafa topunu, hem de arkası dönük olarak aldı. Müthiş enerjisiyle Fenerbahçe defansını öyle bir yordu ki, anlatılır gibi değil. Perdeyi açan golün hazırlayıcısı da oydu. Neden mi? Aniden sola kaçtı, Luciano onu takip etti, Necati de Luciano'nun boşalttığı alana koşan Ribery'yi asisti yaptı. İşte Hakan Şükür bu. Hakan Şükür'ün varsa şükretmelisin.
Galatasaray, hücum ederken hiç korkmadan bütün oklarını savurdu. Ribery, Deniz'i, şayet orada deniz olsaydı oraya atacaktı.
Gecenin en büyük kahramanı Mondragon'du. Olimpiyat Stadı'nın panteriydi. Bir kaleci, büyük maçlarda büyük olur. Fenerbahçe'nin savurduğu bütün okları bir o köşeden, bir bu köşeden aldı.
Hagi, ikinci yarıda akıllıca işler yaptı. Fenerbahçe'nin bu bölümde fazla adamla geleceğini bildiği için, hemen değişiklikler yaptı. Sağ kanattaki Cihan'ı ortaya çekip, genç Uğur'u oraya monte etti.
Hagi akıllıca işler yaptı
Ardından, Ribery'yi kenara çekip, Sabri'yi oyuna soktu. Sabri hem sağ kulvarı hem orta alanı kontrol etti. Yani, bir yerde sahayı huni şekline soktu.
Bu maçın böyle güzel olacağını aklımın ucundan bile geçirmiyordum. İki büyük takımın cesaretle, şevkle ve zevkle oynaması beni mutlu etti.
Galatasaray, bir zamanlar farklı mağlubiyetler aldığı Fenerbahçe karşısında bu kez tarih yazdı. Bir yerde 2001 yılındaki 6-0'lık yenilginin acısını çıkardı.
Fenerbahçe'de bir tane iyi oynayan oyuncu yoktu. Bunun da sebebi, başta da belirttiğimiz gibi takım oyunu idi. Galatasaray, 90 dakika boyunca rakiplerine nefes bile aldırmadı.
Yazının Devamını Oku 8 Mayıs 2005
OYUNUN 1. perdesinde G.Saray, istediğini sahaya yansıtamadı. İlk 20 dakikada G.Saray, rakibi açmak için çapraz toplar yapamadı.Ver-kaçlarda da bulunamadı. Bazı futbolcular, top gelmeden düşünme zenginliğini kendilerine nakşedemediler. Cimbom 3-4 topu bir arada yapamadı. 20. dakikadan sonra Conceiçao, Ribery, Cihan 3 pası bir araya getirme becerisini gösterdi. En son vuruşu Cihan uzun pasla attı, A.Gücü savunması dağılınca da gol geldi. Oyun içinde aslında tek paslaşma olmamalı. Daha fazla olmalı. Kanatlara daha çok yüklenilmeli. Rakibi açarsın, işi kolaylaştırırsın. Genç Uğur ayağının içini iyi kullanıyor, iyi paslar atıyor, iyi de hücuma kalkıyor. Evlat, devam. Necati’ye kızdıHagi kenarda isyan ediyordu. Kime mi? Necati’ye. İstediği pozisyon alanına girmiyordu Necati. Beklediği oyun da gelmeyince kızıyordu. Necati de o kızdıkça kötü futboluna devam ediyordu. G.Saray’da oynayan futbolcular artık üst düzeyde, bu kadar çok fazla hata yapmaya hiç hakları yok. G.Saraylı futbolcular, top gelmeden düşünmeyi yapamıyorlarsa, Avrupa maçlarını izlesinler. Orada oyuncular nasıl pas yapıyor, nasıl oyunu okuyor, top gelmeden nasıl düşünüp hareket ediyorlar. İzlesinler de kendilerine bir şeyler katsınlar. 2-3 haftadır nakavt devresinde olan Song ve Tomas ayağa kalkmışlar. Direnişe geçtiklerini gördüm. Kalan diğer maçlarda bu performanslarını sürdüreceklerine eminim.İkinci perdede Hagi, Hakan’ı çıkarmakla yanlış yaptı. Hakan, Hakan’dır. Onun gölgesinden bile rakip defans korkuyordu. Hem de kafa toplarında servis yapıyordu. Galatasaray golü yiyince Hagi, biraz ürktü. Orta sahayı kalabalıklaştırdı. Ankaragücü, defanstan oyuncu çıkartıp hücuma adam alınca, Hagi de Bülent’i oyuna dahil edip defansı sağlama aldı. Taraftar, oyunun son bölümlerinde ıstırap çekti. Ligde son üç haftaya girildi. Ve zirvede musluk akmaya devam ediyor.
button
Yazının Devamını Oku 5 Mayıs 2005
<B>MALATYASPOR-</B>G.Saray maçında gözler, 33 numaralı formasıyla ilk 11'de sahada yer alan 17'lik delikanlının üzerine odaklandı. G.Saray Teknik Direktörü Hagi'nin Cihan'ın yerine şans tanıdığı Uğur Uçar, futboluyla büyülerken sarı kırmızılıların da haklı gururu oldu. İkinci başkan Ergun Gürsoy, "Böylesine pırıl pırıl bir genci kazandığımız için gururluyuz. Uğur'un da formasının kıymetini bilmesi lazım. O yer artık Uğur'un" diyordu. Antrenör Metin Yıldız'ın konuyla ilgili düşünceleri ise şöyle: "Bu gençleri yetiştirmek için yıllarımızı verdik. Başkaları kendilerine rant sağlamasın.’ Öte yandan Yıldız'ın İtalya'da başlayacak U-17 Avrupa Şampiyonası'nı bir hafta boyunca izleyip genç yetenekleri G.Saray için takibe alacağı belirtildi.
Fevzi'nin duyarlılığı
G.SARAY'ın devre arasında Ç.Dardanel'den transfer ettiği kaleci Fevzi Elmas, sözleri ve davranışlarıyla başta teknik direktör Hagi olmak üzere herkesin takdirini kazandı. Hagi, Malatya maçında Mondi'nin yedeği olarak Aykut'u belirlerken, Fevzi'nin de gönlünü almak istedi. Genç kaleciye dönerek, "A takımın oteline gelmeni istiyorum" diyen Rumen hoca, "Ben, PAF takım maçında onayacağım. Eğer bu çağrınıza uyarsam, arkadaşlarıma haksızlık etmiş olurum" karşılığını alınca şaşırdı kaldı. Hagi, "Böylesine duyarlı bir futbolcuya sahip olduğum için şanslıyım" dedi.
Saidou tartışması
SAİDOU'nun kiralık olarak forma giydiği Malatyaspor forması altında G.Saray'a karşı oynaması haftanın en çok tartışılan konularından biri oldu. Yöneticiler arasında yaşanan tartışma, yapılan açıklamalarla gerilime dönüşürken, bu yüzden şeref tribünü bile karıştı. Saidou'nun menajeri Abdullah Kılınç'ın bu konuda söyledikleri ise bir hayli ilginç. "G.Saray, benim futbolcumu istemedi ve kiralık gönderdi. Malatyaspor'a verdiklerinde sözleşmeye 'bizim maçta oynayamaz' gibilerinden bir madde konulmadı. Bu konuda tek yetkili Malatyaspor yönetimi ve teknik adamlarıdır. Onlar da oynamaları yönünde karar verdiler. Saidou neden tartışma konusu oldu anlamış değilim" dedi.
Yazının Devamını Oku 2 Mayıs 2005
<B>O, </B>daha bıyığı terlememiş, sarışın, sivilceli bir genç... Fiziği aslan gibi, pırıl pırıl... Nerede olduğunu, ne yapması gerektiğini gayet iyi biliyor. Sanki 40 yıllık G.Saraylı gibiydi Uğur Uçar. Oyun boyunca bir tane bile hatalı pas kullanmadı. Kademeye girdi, rakiplere geçit vermedi. Tebrikler Uğur.
Malatyaspor’un defansı o kadar ağır ki, üstüne gitsen yıkarsın. Ancak G.Saray, kaleyi fethetmek için saldırmayınca, ilk bölümde zaman zaman zor durumlara düştü. Zorlandı, telaşa kapıldı. Hele, Osterc girdiği gol pozisyonlarını gol yapsa, temizlemesi zor olurdu.
Hakemin verdiği penaltı da, atışı tekrarlatması da bana göre doğru kararlardı. Ergün’ün filelerle buluşan ilk atışı sırasında ceza alanına oyuncular girmişti. Ama ikinci atışta ceza alanı daha kalabalıktı. Hakeme baktım, ‘5 saniye içinde ikinciyi de tekrarlatır’ diye düşünmüştüm ama top direğe vurduktan sonra ‘devam’ dedi. Aslında ikinciyi de tekrarlatmalıydı.
Dün G.Saray takımında genç Uğur’un dışında harika oynayan bir adam göremedim. Aradım, taradım biraz Orhan vardı. O da sarı kartlıydı. Yaptığı faulde hakem ikinci sarıyı gösterse, G.Saray 10 kişi kalacak. O zaman da her şey değişebilirdi.
Yürekli ol Hagi
F.Bahçe kazanınca G.Saray strese giriyor. ‘Benim de kazanmam lazım’ diye düşünüyorlar. Böyle olunca da bu durum oyunlarını olumsuz yönde etkiliyor. Orta sahada Conceiçao’nun ne yaptığını hala çözemedim. Hagi, onunla oynamaya devam edeceğine gençlere şans vermeliydi. Kulübeye baktım, yanında geleceği parlak iki genç daha var. Korkma, yürekli ol kardeşim, Uğur gibi, Zafer ve Cafercan’a da şans ver.
Hakan, ilk bölümde önemli bir fırsatı değerlendiremedi ama sonra attığı golle kendini affettirdi. Maçın tek golü Hakan’dan geldi ve G.Saray bu gol sayesinde 3 puanı kazandı. G.Saray, bu yarışı sondan bir evvelki F.Bahçe maçına kadar götürmek isteğinde. ‘Ben pes etmem, gideceğim yere kadar gideceğim’ diyor. İstanbul dışındaki son deplasmanı da oynadı ve istediğini de aldı. Bundan sonraki maçlarını kazanıp, F.Bahçe’nin de kaybetmesini bekleyecek.
Hagi, hafta içindeki idmanlarda Ribery’yi oynatmayacağını belli etmişti. Maça Sabri ile başladı. Sonraki bölümlerde değişikliklerini yaptı.
Yazının Devamını Oku 25 Nisan 2005
<B>DİYARBAKIR, </B>liberolu <B>(Burhan), </B>tek hücum adamı <B>(Sinan Kaloğlu) </B>ile oynayıp, orta sahayı kalabalık tuttu. Rakibin bu taktiği karşısında oyunun başlarında G.Saray bir türlü etkili olamadı. Çünkü defans ve orta sahadan atılan toplarda Hakan ve Necati’nin arkaları dönüktü.
Hagi, isyan ediyordu. Haklı olarak ‘oyunu açın’ diye uyarılarda bulundu. Rumen hoca saha kenarında çıldırıyor, futbolcular bildiğini okuyordu. Baktılar ki, bir şey yapamıyorlar, Hagi’nin bağıra bağıra yaptığı uyarılara kulak asıp, oyunu kenarlara akıttılar. Hagi, isyanında yerden göğe kadar haklıydı. Çünkü, Diyarbakırspor orta alanı ve defansını kalabalık tuttuğu için rakibi göbekten delmek kolay değildi. G.Saray, Hagi’nin uyarılarını dinleyip oyunu kanatlara yayınca golüde buldu. Daha fazlasını da yapabilirlerdi ama olmadı.
Hagi’yi mutlu etmek mümkün değil. Orta sahada yapılan top kayıplarında, kaçan pozisyonlarda hep isyan etti, hırsını kulübeden aldı, sürekli tekmeledi. Kendi kendini yedi, bitirdi. Belki de sahadaki oyuncularını kendisiyle kıyaslıyordu. Herkes Hagi olamaz ki... Yetenek, doğuştan gelen bir meziyet, sonradan kazanılmıyor.
Kanatlar çalışınca
Kanatları en fazla kullanan futbolcu, defansın solundaki Orhan Ak’tı. Diyarbakır’ın sağ kanadını tek başına çökertti. Ayhan, çizgide oynadığı zaman faydalı oluyor.Ribery’nin sakatlığı nüksetmiş olacak ki, Hagi, onu ikinci yarıda Sabri ile değiştirdi. Sabri oyuna girdikten sonra bu kez sağ kanat çalışmaya başladı. Bu kadar çok pozisyon hazırlayıp da goller bulamazsan 1-0’da kalırsın. Bu skor da çok riskli. Çünkü yiyeceğin bir golü telafi edemezsin. G.Saray, çok pozisyon buldu, kaçırdı ama maçı 1-0 da olsa kazanmasını bildi.
Cem Beceren’in Hakan Şükür’ü ceza alanı içinde ittiği sırada Metin Tokat başka yere bakıyordu. O göremedi ama yardımcısı Cem Satman kaçırmadı. Satman’ın uyarısıyla Tokat penaltıyı verdi. Hakan’ın şanssızlığı burada da karşısına çıktı. Güzel vurdu ama direk gole izin vermedi. Hakan Şükür eğer bir gol bulursa, açılır ve devamını getirir.Golü atamayınca kendini yiyip bitiriyor.
Orta sahada Ergün ve Conceiçao, katı defans yapan Diyarbakırspor karşısında hakikaten iyi top oynadı. Aynı gün maç oynayan F.Bahçe’nin kazanması futbolcuların kafasını karıştırdı. Sonuca bir an önce gitmek istediler ve bu da golleri kaçırmalarına neden oldu.
Yazının Devamını Oku