İlhan Söyler

Gerets'in seçimi

18 Ocak 2007
GERETS, "ofansif futbol" diyor, tamam. Ama bu oyun kalıbını seçerken, bu felsefeye uyan futbolcuyu da seçmek gerek. Öncelikle Arda, bu çocuk kenarda sıkılıyor. Hep kendini içeri atmak istiyor. Attığı zamanda hünerini gösteriyor. Bu tip oyuncuların kendi özel yetenekleri vardır. Öyle ki, hücumun hemen arkasında oynadığı zaman o yetenekler ortaya çıkar ve hünerlerini gösterirler.

Eee, "orada İliç var, Arda’yı oynatamam" diyorsan, Arda’nın yeteneklerini köreltirsin. Çünkü oyun içinde dengesini kaybeder, bir kenara, bir içeri girmekten yorulur, bitkin düşer. Senin orada Carrusca gibi bir oyuncun var. Hem genç, hem hüneri, hem de kanattan ortaları var. Bir de Mehmet Güven var. Ama ismi Mehmet. Zaten ne çekiyorsa isminden çekiyor. İsmi yabancı olsa daha fazla şans bulurdu.

Ama Gerets, İnamoto diyor, başka birşey demiyor. İnamoto ilk bölümde Yıldıray Baştürk’ü devamlı kaçırdı. Bu kaçmalardan bir tanesinde de Mondragon müdahale etti. Gerets baktı olmadı, sonra Mehmet dedi.

Geleceği planlama

Hücumda oynayan Hasan Kabze ve Necati, ne bir kanat topu aldı, ne de ikiye birlerle gelecek topları. Bunlar olmayınca da yok olup gittiler. Tamam, hazırlık maçı. Ama her hazırlık maçı bir yarışma maçının örneğidir. Şayet burada benim gördüklerim ve yazdıklarımı Gerets de görebilirse, bazı oyuncuları kullanmamayı tercih eder.

Aydın’ın, Ferhat’ın, Mehmet’in, Carrusca’nın ufak tefek hatalarını görse dahi onların üzerine gitmesi hnazırlaması lazım. Çünkü onlar G.Saray’ın geleceği.. İki oyuncu kazansa, hem kendisi, hem de G.Saray kazançlı çıkacak. Ama "hayır ben bildiğimi okurum" derse, işi zor.

G.Saray, geleceği için Tomas ve Song ikilisini rahatsız edecek, onlara rakip olacak oyuncuları bulmak zorunda. Ama Türkiye’de bunları da bulmak zor. Çünkü yetişmiyor. Ferhat’ı devamlı oynatırsan, Orhan stoper görevi yapabilir. Kısacası G.Saray dün Hertha Berlin kalesine gitmekte zorlandı. Ligin ikinci yarısı için hiç de umut vermedi.
Yazının Devamını Oku

Dünya ve biz

11 Ocak 2007
DÜNYA futbolla yatıyor, futbolla kalkıyor. Futbol artık yükselen bir değer. Sadece ekonomik anlamda değil, artık sosyal bir gerçek, bir karnaval. Önceki akşam, Liverpool-Arsenal maçını seyredenler bu gerçeğin farkındadırlar. Sahada 22 futbolcu değil, sanki 22 sanatçı vardı. İzlerken keyif alıyordunuz. Önceki gece bunların farkına varırken, dün gece Avrupa futbolu ile aramızdaki farkı bir kez daha görme şansını yakaladım. Onlar futbolu basitleştiriyorlardı. Oysa biz bunun tam aksini yapıyorduk.

Türkiye’nin 2 büyük kulübü, G.Sara ve Beşiktaş’ın mücadelesinde ne yazık ki aklımda sadece bu olumsuz düşünceler kaldı. Ama ben yine de görevimi yapayım ve G.Saray’ın nasıl oynamaya çalıştığını aktarayım.

Takımdan önce futbolculardan başlayayım. Mehmet Güven, Hollanda kampından beri bir anda sahneden çekildi. İnamoto mu, Mehmet Güven mi diye sorsanız, yanıtım Mehmet Güven olur. Gerets ve teknik teknik heyet size sesleniyorum; Bu çocuktan vazgeçmeyin ve kimseye de kiralamayın.

İşleri zor

Ve Ferhat. Böyle bir genç ve sol defans oyuncusu zor bulunur. Sakın ha bu oyuncuyu da elden çıkarmayı düşünmeyin. Arda, artık futbolu aşma dönemine doğru gidiyor. Her hareketi mükemmel. Nereye koysan orada oynar. Ayhan ile Mehmet Güven, orta sahada öyle bir görev yaptılar ki, defansa iş düşmedi desem yalan olmaz. Defansa iş düşmedi, kaleci Aykut’a hiç mi hiç iş düşmedi. Biraz da Hasan Kabze’den bahsedelim. Hasan Kabze, gezgin bir hücum adamı. Gerets, bu oyuncuyu kazanma yoluna girmeli, sürekli oynatmalı.

Bu turnuvanın özüne bakarsak;

1İki takımı da sevenler tatmin olamadılar. İstedikleri takımı sahada göremediler.

2İki takım da tam anlamıyla lige hazır değil. Ama ligin havası da hazırlık maçlarının havasından çok farklı elbette.

3G.Saray ligin ilk yarısındaki performasının aynısını ikinci yarıda da gösterir.

4Beşiktaş için her şey mümkün. Toparlanıp yürüyebilirler de. Darmadağın olup Avrupa kupalarına bile gidemeyebilirler de.


Sonuç mu? Beşiktaş ve G.Saray maçları, her zaman ayrı bir zevk, ayrı bir heyecan verir. Dün bu heyecan yoktu. Futbol da elbette...
Yazının Devamını Oku

Felsefe yok

10 Ocak 2007
FUTBOLUN bir felsefesi vardır. Her takım kendi felsefesini uygulamak ister. Buna uygun oyun kalıbını sahaya yansıtır. Galatasaray’a baktım, bir oyun felsefesinden eser yoktu. Oyunda ne bir kanat organizasyonu, ne verkaçlar, ne ikiye birler, ne topsuz oynama düşüncesi, ne oyun kurma anlayışı vardı. Feyenoord takır takır topu gezdirirken, Galatasaray gelişi güzel oynanan futbolun örneklerini sundu.

Rakip alana mı gitmek, git gidebilirsen... Neredeeee. Ne İnamoto ne de İliç orta sahadan servis yapma teşebbüsünde bulundu. Çünkü top gelmeden düşünce zenginliği ve oyunu yönlendirme anlayışı yoktu. Bu olmayınca topu iyi değerlendirme şansları da yoktu. Baktı Erik Gerets bu bölgelerde arıza var, orta sahaya Okan’ı alıp İliç ile Hakan’ı hücumda birlikte oynatmaya başladı. Daha sonra bu da yetmedi, bu ikilinin yanına Hasan Kabze’yi koydu. Sonra da hababam rastgele vur futbolu başladı.

Kişisel oyun

Kaleci Mondragon bile ceza sahasının dışına çıkıp topu şişirmeye başladı. Hakan yükseliyor, bir-iki topu indiriyordu, ama son vuruş yoktu. Bu futbol mu şimdi? Gol atma şansları tesadüflere kalmıştı. Böyle oyun kalıbı 20 sene önce uygulanıyordu. Şimdi futbol ilerledi, her futbolcunun ayrı görevleri var. Ama G.Saray’da kim ne zaman kime top verecek, kim alacak belli değildi. Futbol hızlı oynanan bir oyundur saniyelerin bile değeri vardır. Uyuyan Galatasaray’ı Hasan Şaş birinci bölümde biraz hareketlendirdi, o kadar. Gerisi mi, sıfıra sıfır elde var sıfır.

Galatasaray’da hiçbir futbolcu bir şey yapma düşüncesinde olmaz, sadece topla oynayayım anlayışı taşırsa, birbirlerini daha iyi anlayıp ezberlemezlerse, işleri zordur, zor. Herkes kendine oynarsa bu bir takım oyunu olmaktan çıkıp, kişisel spora dönüşür. G.Saray’ı oynattıran Gerets, oyunu futbolcunun kendi hünerine bırakırsa, ortada ne fol olur ne de yumurta.
Yazının Devamını Oku

Değişim şart

6 Ocak 2007
GALATASARAY’ın devre arasında transfer yapması biraz zor. Başta Erik Gerets olmak üzere teknik heyet eldeki malzemelerle yetinmek zorunda. Öncelikle yapılması gereken, bazı yetenekli oyuncuları değişik yerlerde kullanmak. Gerets, ligin ilk yarısında Arda dışındaki gençlerden yeterince yararlanmadı. Carrusca, hep Arda’nın alternatifi olarak gösterildi. Oysa ikisi pek ala yan yana oynayabilir. Nasıl mı?

Arjantinli futbolcuyu elden çıkarmak yerine sol kanatta oynatıp, Arda’ya orta alanda özgürlük tanırsa daha fazla verim alır. Arda gibi bir madeni kenarda oynatıp vasıflarını azaltmanın hiçbir anlamı yok. O, verkaçlarla tehlikeli bölgelere sızmasını bilen iyi bir cevher.

Arda’nın yerinde Carrusca gayet verimli olabilir. Bu oyuncu başka bir takıma kiralık verilirse yazık olur. Bir futbolcuyu kaybetmek çok kolay. Asıl olan genç yetenekleri kazanmaktır. Burada takımın tecrübeli isimlerine büyük önem düşüyor. Kampta onunla ilgilenip, takıma adaptasyonu sağlanabilir.

Şaş’ı hücumda düşün

Hasan Şaş
’ın sürekli kanatlarda oynatılmasını da doğru bulmuyorum. Hasan, hareketli bir oyuncu. Ondan hücum bölgesinde daha fazla yararlanılmalı. G.Saray’ın tecrübeli yıldızı, gol yollarında kilidi açacak özelliklere sahip.

Cihan gibi tipik bir orta saha oyuncusuna sağ ve solbek kıyafeti giydiren Gerets, Carrusca ile Hasan Şaş üzerinde de durup takımda alternatifler oluşturabilir. Bu da ancak oyun kalıbının değiştirilmesi ile mümkün olur.

Sabri, sağ kanatta hücuma yönelik faydalı işler yapıyor. Onun daha iyi ortalar yapması sağlanmalı.

Eğer, bu saydığım futbolcular değişik mevkilerde denenirse, bana göre G.Saray ikinci yarıda göze hoş gelen futbolunun yanı sıra, başarılı sonuçlar alır. Tabii, son kararı teknik patron Gerets verecektir. Mösyönün ne düşündüğünü bilemiyorum.
Yazının Devamını Oku

Transfer zor

28 Aralık 2006
GALATASARAY ara transferde ne yabancı, ne de yerli bir yıldız alamaz. Bunları gerçekleştirecek parası yok. Bu nedenle eldeki malzemeyle bu yılı da geçirmek zorunda. Yabancıları tatile gönderirken bunların arasında en az şans bulan Carrusca’ya bile "Git tatilini yap, geldiğinde hazır ol, takımda yerin var" mesajı verildi. Çünkü dışardan takıma alınacak ne futbolcu, ne de para var. Bu şartlarda iyi futbolcu da G.Saray’a gelmek istemez, Avrupa’yı tercih eder.

Gelelim iç dünyamızdaki futbolculara. Bunların başında gelen isim Mehmet Topuz. Kayserispor’dan bu futbolcuyu almak için ne 3 ne de 5, keseyi açsan da alamıyorsun. Galatasaraylı yöneticiler yaptıkları pazarlıkta, Kayserispor Başkanı dahil herkesten "Bu rakamlar bizi kesmez. Alt yapınızdan yetiştirdiğimiz oyuncunun tadını çıkarmak istiyoruz. Daha ileriki yıllarda belki Avrupa’ya gönderir, bundan gurur duyarız" yanıtı aldılar.

Ne kadar pişecekler

Ya Ankaraspor’daki Wederson. Karşılığında birkaç futbolcu ve üstüne para, bu da olmaz. Geriye ne kaldı, eldeki pirinçler. Galatasaray, kimleri alır dersek, Almanya’da oynayan, istikbali olan, Serkan ve Barış isimdeki iki futbolcu olur.

Ya senin elinde geleceği olan futbolcular... "Oğuz’u nereye vereyim... Aydın’ı kime satayım... Mehmet Güven takıma giremez çünkü İnamoto var. Ferhat bir maçta hata yaptı, ona formayı erken verdik. Bunların biraz daha pişmeleri gerekir" derseniz, "Ne pişmesi kardeşim, ızgarada pişe pişe taze olan balıklar, yenmez hale geldi" cevabını veririm.

Gençleri kullan

O halde, tekrar aynı ekiple yola çıkacak olan Galatasaray’ın ne yapması gerekir? Gerest’in acilen gençlere korkmadan yol vermek, onları ustalarla harmanlayıp lezzetli bir yemeği ikinci bölümde servis yapmaktan başka çaresi yok.

Haa, şimdi de Galatasaray’ın futbolcu tarama komitesi var. Bu grup yurt içinde tüm kulüplerde oynayan futbolcuları izledi. Onlara göre her mevkii için 10 futbolcu var. Futbol şubesi yetkilileri ile bu listeyi sunacaklar. Sonra Gerets onlarla masaya oturup kim yararlı, kim yararsız fikir sahibi olacak. Eksik olan yere en ucuz kimi bulurlarsa, onu alacaklar.
Yazının Devamını Oku

Hezimet...

21 Aralık 2006
SABAHIN erken saatlerinde Galatasaray’la beraber Kayseri’ye hareket ettik. Uçakta baktım pırıl pırıl gençler var; Uğur, Çağrı, Anıl, Volkan, Özgürcan. "Oh be" dedim, "Şu gençleri ilk defa göreceğim, keyif alacağım." Maçta Galatsaray’ın geleceği için fikir sahibi olacaktım, ama nerdeee... Bir baktım, Mösyö Gerets kurtları sahaya sürmüş. Turu garantilemişsin, aslarının çoğu tatile çıkmış, sakat veya izinli. Bu maçta gençlere şans ver ki onları görelim. Zaten sahaya çıkan futbolcular bildiğimiz isimlerdi.

Çık oyna demişler

Genç Özgürcan sahadaydı. O da kaleci Aykut’un atılmasıyla topa değmeden 3 dakika içinde kenara alındı. Sahada oyundan alacak başka adam mı yoktu? Necati zaten tatile çıkmış. Al onu, bırak oynasın Özgürcan. Sonra da ikinci bölümde Oğuz’u alıp, hani vardır ya "Sen gençsin çizgide oyna" derler, onu da çizgiye atmış. Ne top atan ne de onu gören vardı. Çocuk çizgide gitti, geldi.

Tamam 10 kişi oynamak zor, ama Erciyes önceleri fazla adamla hücum etmiyordu. Baktı ki Galatasaray defansında Tolga gibi bir adam var, üstüne gideyim dedi. Tolga G.Saray’ın futbolcusu değil. Aslında sadece o değil, başka bazı isimlerde... 4-1’den sonra genç Uğur’u koydu Gerets. O nerede oynadığını bilmiyor. "Çık oyna" demişler, o da sahaya çıktı.

Sabri balığı çekti

Galatasaray’ın golünü frikikten bulan Sabri, yıllardır attığı oltadan balığı çekti. Şansını çevirdi. Gerets herhalde neticenin böyle olacağını bilseydi, gençleri sahaya sürer, onlarla mücadele edeyim ve hem ne yapabileceklerini görürüm hem de belki kazanırım diyebilirdi.

Galatasaray’da dün elle tutulacak bir kişi göremedim. Orta sahadaki Ayhan da Okan da "Bu maçı çekilecek bir yanı yok" dercesine sahadaydılar. Cihan sol kanatta ters geldiği için Erciyes’ten kaçan kaçana. Necati, Hasan Kabze sanki birbirine dargınmış gibi pas alış verişini hiç düşünmediler. Kendilerini göstermek istediler, ama nerdeee. Manken gibi dolaştılar. En çok üzüldüğüm nokta genç Özgürcan oldu. Çocuk belki kendini gösterecekti, ama ona da teknik heyet izin vermedi. Galatasaray hem paradan oldu, hem de oynadığı olumsuz futbolla hezimete uğradı...
Yazının Devamını Oku

Mondragon gerçeği

17 Aralık 2006
BU nasıl futbol anlayamadım. Bir takım oyununda, bölgeler; defans, orta saha ve hücum diye üçe ayrılır. G.Saray defansı kendi alanında çakılı. Mecbur kalmadıkça ileriye bir adım bile atamıyor. Sahanın merkezinde ise İnamoto ve Okan var.  Bu iki oyuncu defansın içine giriyor, topu geriden alıp oyun kurmaya uğraşıyorlar. Bir oraya, bir buraya gidiyorlar. Bu ikilinin önünde oynayan İliç’in ise kafası karmakarışık. Kim bilir o sırada neler düşünüyor?

Birinci bölümde iki tane gol pozisyonuna giriyor. Kaleye yollayacağına, deyim yerindeyse dağlara taşlara vuruyor. Kayserisporlu Mendez, Ümit Karan’a sakız gibi yapışmış, adım attırmıyor. Arda ise taç çizgisine sıkışmış, gelecek topu bekliyor. Ancak, ne gelen var, ne de giden...

Kayserispor ise hücumda çoğalıp, İlhan ve Gökhan’la gol bulmaya çalışıyor, Ragıp’ın da vereceği destekle G.Saray’ın bir anlık hatasından yararlanmayı bekliyordu.

Başrol oyuncuları

İkinci bölüm başlarken G.Saray’dan daha farklı bir futbol ve goller bekliyorduk. Ancak, cesaret edip futbolun tüm güzellikleriin ortaya koyan konuk ekip Kayserispor oluyordu. Kayserispor’dan gelen giden herkes G.Saray kalesine şut atıyordu.

İşte bu kritik anlarda ortaya Mondragon gerçeği çıkıyordu. Kayserispor tam "gol attım" derken Mondi’nin inanılmaz kurtarışları karşısında şaşkına dönüyordu. Herkes "Yahu bu top çıkar mı?" diye Mondi’ye bakakalıyordu. Bir pozisyon var ki, Mondi önce İlhan’a sonra da Toledo’ya "Hayır, beni geçemezsiniz" dercesine harika kurtarışlar yapıyordu.

İşte G.Saray "eyvah" deyip paniğe kapılacakken kaleye neredeyse yılda bir şut çeken Stijepan Tomas öyle bir vuruş yaptı ki, herkesin ağzı açık kaldı. Maçın diğer kahramanı Mondi bile kalesinden çıkıp diğer başrol oyuncusunu tebrik etti. İşte dün G.Saray’ı kurtaran Tomas ve Mondragon oluyordu. Son bir parantez açıyorum. Kayseri kaybetse de G.Saray’a kök söktürdü. Bu takım pes etmek nedir bilmiyor? Aslında dün gece tebriği hak eden Ertuğrul Sağlam ve oyuncuları oluyordu.
Yazının Devamını Oku

Karanlıktan aydınlığa

11 Aralık 2006
Okan hafta içindeki Liverpool maçının iyilerinden biriydi. Dün gece ise kulübede bekletilerek ilk11’e alınmadı. Ilic ve Song kendi aralarında para kavgası yapmışlar. Bu konu, Erik Gerets’in değil yönetimin işi. Gerets onları kulübeye çekip, aslında cezayı kendine verdi. Neden kulübedeydiler Gerets? Solda Ergün’ün kanadında ilk bölümde De Souza yeteri kadar gürledi. Arda geriye gelip mücadele etti bu da onun hücumdaki katkısında oksijenini azalttı. Verimi düştü. Orta alana kendi başına geldiği zaman ve kurguyu yapınca kendini gösterdi.

Değişiklikler çevirdi

Bursaspor oynuyor, Galatasaray seyrediyordu. Yeşil beyazlılar orta alanı Cumhur ve Sumulikoski’yle parselledi. Ayhan da gününde olamayınca, Galatasaray yeterli derecede mücadele edemedi.

İkinci bölümde Galatasaray’da istek vardı. Bursa, kendi alanına çekilmiş ve 1-0’ı koruma sevdasına girdi. Yedikleri ilk golde de adeta ikramda bulundular. O ana kadar sahnede olmayan Ümit Karan, bur vurdu, tam vurdu! Gerets sonra kadroda ve oyunda değişime girdi. Kulübede oturan futbolcuları teker teker sahaya sürdü. Tolga inanılmaz hatalar yapıyordu, son 10 dakikada bunu gördü. Orta saha işlemiyordu, bunu da gördü ve Ilic’i oyundan aldı. Gerets, önce yapacağını sonradan yaptı ve maçı çevirdi. Okan değişikliği semeresini verdi. O da golünü attı.

Mondi olmasa

Kaleci Mondragon öyle kontrataklarla karşı karşıya kaldı ki, ikinci bölümde en az 3 tane yüzde yüzlük golü önledi. Dalgalar içinde boğulan Galatasaray’ı botuyla kurtardı. Boğulacak Galatasaray’ı tekrar hayata döndürdü.

Oyunun en can alıcı noktasıysa, Tolga’nın ceza alanı içinde Sinan’a yaptığı hareketti. Bana göre bu davranış penaltıydı. Hakem bunu es geçti. Ligin ilk bölümü biterken Galatasaray, son Bursaspor maçında lider Fenerbahçe’yle açılacak puan farkını yerinde tuttu. Yani, bir yerde karanlıktan aydınlığa çıktı...
Yazının Devamını Oku