7 Nisan 2007
GERETS ile Bülent Korkmaz arasında ne fark var? Var tabi... Biri yabancı biri yerli. Birinin elindeki malzeme belli, diğerinin ise değil. Bülent Korkmaz’ın takımı küme düşme korkusu yaşıyor, Galatasaray şampiyonluk yarışında 3 puan arıyor. Gerets’i saha kenarında izliyorum. Bir basketbol coachu gibi oyuna ağırlığını koyup, oyunu okumasını ve müdahale etmesini bekliyorum. Ama neredeee... Yalnızca, "Çabuk oynayın" diye bağırıyor o kadar. Başka birşey demiyor. Seyircisiz maç olduğu için de onun bu sözleri kulaklarımızda çınlıyor.
Hasan Kabze’nin sağ kanatta ne işi var? Bir takımı açmak için kendi sahanda oynuyorsan, önce kanatlarını çalıştırman lazım. Oyunu genişletip, gol bölgelerinde etkili olman gerekir. Haydi onu yapamıyorsan, verkaçlarla rakibi delersin. Onu da düşünemiyorsun.
Gelişi güzel şişirme toplarla, defansı delmek istiyorsun. Eğer atarsan buna ya şans golü, ya da karambol golü derler. Sonra maçı kazandım diye kahraman olursun. Ama nerede... Hiçbirini yapamıyorsun.
Havlu atıldı
Bülent Korkmaz, Galatasaray’ı bilmiyor mu? Bildiği için rakip 10 kişi oynamasına rağmen defansı kalabalık tutup, uzun toplarla etkili olmaya çalıştı. Çok da net sayılacak gol pozisyonları yakaladı. Bu Bülent’in oyun içindeki hakkı. Çünkü neticeye ulaşmışsan neticeyi korumakta bir sanattır. O sanatı yaptı.
Bana göre Gerets futbolcu ayrımı yapıyor. Herhalde selam vermeyenlere kızıyor, kızdığı için de kendine göre hareket ediyor. Futbol takımını çalıştıran bir teknik adamın görevi ’futbolcudan nasıl en iyi verim alınabilir’i keşfetmek olmalıdır. Her hafta birlikte olduğu ekibi için düşünmesi gerekir. Ama nerede...
Koca oyun boyunca bir şut atma düşüncesi yok, bir telaştır almış başını gidiyor. O telaşlı oyun da, oyun felsefesini yok ediyor. Galatasaray’ın her zaman söylediğimiz gibi yenilenme yoluna gitmesi gerekir. Hem de baştan aşağı. Artık Galatasaray’ın bundan sonra tek düşüncesi, teknik adamdan başlayıp, futbolcu ayrımına kadar kimlerin kalıp kimlerin gideceğinin listesini çıkarmak olmalı.
Galatasaray zaten havlu atmıştı, şimdi tam anlamıyla nakavt oldu.
Yazının Devamını Oku 2 Nisan 2007
G.SARAY’ın dünkü görünümü şarkı sözleri ile dile getirmek istiyorum; "Ağlar gezerim sahili, sen kiminlesin" Takım içindeki verimlilik? YOK. Birliktelik? YOK. Dayanışma? YOK, YOK YOK.. Çünkü içerdeki sevgi bitmiş, yok olmuş. Herkes yeni aşklara odaklanmış. Neymiş, "Saldır" emri verilmiş. Koca bir bölüm geçiyor, G.Saray’ın ne bir tek şutu var, ne bir atağı, ne oyun felsefesi, ne de inancı var. Hepsi kaybolmuş.
G.Saray ikinci bölümde golü yiyince, sahneye Hasan Şaş çıkıyor. Takımına bir ruh getiriyor. G.Saray’ı izlerken kendi kendimize "ninni" söylüyorduk. Hasan Şaş, hem bizi, hem takım arkadaşlarını, hem de taraftarı bir anda uyandırdı. Ölüyü canlandırdı. Onun ihtirası, heyecanı kaleye gidemeyen G.Saray’a ışık tuttu.
Hasan Şaş’ı hepimiz biliyoruz. Ele avuca sığmayan bir futbolcu. Önce sinirlerini top toplayıcıya yöneltti. Orada sarı kart görmesi gerekirdi, görmedi. Sonra hakem düdük çaldıktan sonra topa vurdu, orada sarı kart gördü. Şayet ilk sarı kartı görseydi, G.Saray bu maçı Hasan’sız alamazdı. Ama oyunun sonlarına doğru ihtirası bardağı taşırdı. O kadar maça konsantre olmuş ki, o sinirle kendisine kırmızı kartı da göstertti.
Neredesiniz?
Aslında Ankaragücü daha çok hücum eden takımdı. G.Saray kalesini daha fazla tehdit ettiler. Ama futbolda baskı kadar beceri de önemli. Ankaragücü o beceriyi sadece bir kez gösterebildi.
Neyse, artık G.Saray’ın yenilenme dönemini başlatması lazım. Zararları ayıklayıp, yeni bir nesille yola çıkılmalı. Yoksa G.Saray daha kötü günler yaşayacak.
Dün, sahada bazı futbolcuları görmek imkansızdı. Başta İnamoto, Hakan Şükür, Ümit Karan, Orhan Ak ve Ayhan gibi oyuncular.. Onlara "Neredesiniz" demek gerekiyor.
Koca G.Saray’ın oyun felsefesinden eser kalmamış, hatta yukarıda belirttiğim gibi heyecanı bile yok olmuş. Neredeyse sıradan bir takıma dönüşmüş. Bu maçta Hasan Şaş’ın heyecanı yeterli oldu. Ama ya gelecek haftalarda? G.Saray’ın Hasan gibi heyecana aç oyunculara ihtiyacı var. Yoksa, bu düzen böyle gitmez.
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2007
GALATASARAY’da Brezilya’ya giden Sportif AŞ Genel Müdürü Adnan Sezgin, Latin ülkelerinde futbolcu kovalıyor. Bir zamanlar Appiah’ın da içinde bulunduğu Gana’lılardan oluşan ekibi yıllarca baktıktan sonra yollayan, hiç birisinin geleceğini göremeyen Galatasaray, şimdi de umudu Brezilya’da bulmaya çalışıyor. Buna karşın alt yapıda yetişenler yine ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeye devam ediyor.
Yeni ve süpriz isim İsveçli Kennedy. Bu futbolcu 2000 yılındaki Avrupa Şampiyonası öncesi İsveç Ümit Milli Takımı ile yaptığımız hazırlık maçında forma giymiş ve futbolcularımıza karşı hiç de hoş olmayan hareketlerde bulunmuştu. Aradan 7 yıl geçtikten sonra bu futbolcuya umut bağlamak ve yeni sezon için bir kurtarıcı gibi onu gündeme taşımak, ne denli doğru bir yaklaşım olur, sizler karar verin...
Elindeki cevherler
Teknik kurul şimdi de yetenekli futbolcu avına çıktı. Süper Lig’de oynayan gençleri sarı kırmızılı kulübe bağlamak için kollar sıvandı. Oysa, Türkiye’de en iyi alt yapıya sahip olan ve bir oyuncu fabrikasını andıran G.Saray’ın elindeki değerleri bir kenara atarak, başka takımlardaki gençlere imrenmesi gerçekten şaşırtıcı. Hem de A takımda, PAF’ta kullanıp zaman zaman da kiraya verdiği kendi alt yapı gerçeğini inkar ederek...
G.Saray’ın bir yanlışı da elindeki gençleri takas yoluyla kullanması, Hasan Kabze, Mehmet Topal, Uğur Uçar, Ferhat gibi oyuncuları elden çıkarma sevdası. Bir taraftan genç arayışındayken, diğer yandan hazır olan futbolculara "Sepeti koluna, herkes yoluna" demeleri anlaşılır gibi değil. Alacakları futbolcular sanki bu oyunculardan daha mı iyi? Sen önce elindeki cevherleri değiştir, ondan sonra da değişime yönel.
Kayıkçı kavgası
Şampiyonlar Ligi’ne havlu atan, UEFA Kupası’ndan kopan, Fortis Türkiye Kupası’na veda eden, Turkcell Süper Ligi’nde şampiyonluktan uzaklaşan Galatasaray’ın yönetimi içindeki kayıkçı kavgası da sürüyor. Başkan Özhan Canaydın, Erik Gerets ile devam kararında ısrarcı... Adnan Polat ve arkadaşları ise yol ayrımında... Her fırsatta Gerets ismi ortaya atılarak gündem değiştiriliyor. Bu arada da transfer döneminde almayı düşündükleri bazı isimleri ortaya atarak, içlerindeki huzursuzluğu gizlemeye çalışıyorlar. Herşeyin yolunda gittiğini gösterme çalışmaları da planlarının bir başka yönü.
Yazının Devamını Oku 17 Mart 2007
FUTBOL açısından güzel bir maçtı. Her iki takım da, bir o kalede bir bu kaledeydi. Neca kendine güvendi, "Topa ordan vurmaz" dedim, sanki dürbünlü tüfekle nişan alıp nefis bir gol attı. Arda solda, en kritik bölgede topu ayaklarına dolaştırdı ama son bir gayretle İliç’e verdi. İliç de golü attı. Bu iki hareket oyunun güzel sahnelerinden ikisiydi.
Konyasporlu Erkan defansta kale bekçisi gibiydi. İki defa kaleye girecek topa, "Yasak hemşerim" dedi. Galatasaray iyi futbolunu Trabzonspor’dan sonra Konya’da da devam ettirdi. Ama bir anlık hata onlara pahalıya patladı.
Gerets’e bir lafım var. Seninle beraber oynayan, yüreğini sahaya koyan futbolcularla yola devam et, olmayanları da hemen ıskartaya ayır. Zaten yavaş yavaş bunu yapıyorsun. Sakın bundan vazgeçme. Ancak şunu da belirtmek lazım. Gerets’in dün yaptığı oyuncu değişiklikleri maçın kaderini değiştirdi. Hakan Şükür’ü oyundan alacağına, Ergün’ü Ferhat’la değiştirmeliydi. Belçikalı hoca, bir çuval inciri berbat etti.
Emre ve Tomas sanki yıllarca yanyana oynuyormuş gibi, birbirlerini çok iyi tamamladılar. Emre futboluna futbol katmaya çalışıyor. Bu çocuğu tebrik etmek lazım. Bak yıllar sonra Milli Takım’dan çağrı geldi. Onu da değerlendirecektir.
Yeni anlayış
Ayhan orta sahada çok iyi top oynadı. Mücadelesi ve servisleri mükemmeldi. Ilıc ise, dün kritik anda sahneye çıkarak güzel bir gol attı. Hasan Kabze, uzun zamandır sahada yoktu. Konya’ya bir gol attı ama çok net fırsatları kaçırdı. ’Atamazsan, atarlar’ kuralını dün gece bir kez daha yaşadık.
Hakan Şükür elinden geleni yaparken Konyaspor defansını yordu, kendisi de yoruldu. Kendi sahasında yan top için geldi, top çıkardı ve defansına yardım etti. G.Saray nasıl olsa bu maçı aldım, bu işi bitirdim havasına girdi. İşi rolantiye alınca, 3 puanı Konya’da bıraktı. Ama oynadığı futbola birşey demem. Çünkü sahada yapmak istediklerini futbol adına yaptı. Arda’nın oyundan çıkması G.Saray’a fren yaptırdı. Kısacası G.Saray tam iyi gidiyor derken, ayağına taşa vurdu.
Yazının Devamını Oku 12 Mart 2007
TARAFTARIN açtığı pankart ve yaptığı tezahürat, -Yönetim istifa!- Galatasaray yönetiminin içinde bulunduğu fırtınayı anlatıyordu. Birbirini kıskananlar ve sevmeyenler çoğaldı, gemi fırtınalar içinde boğuşuyor ve ne yazık ki ortada bir "Çatlak" var. Hatta kara bir delik. Sahanın dışı böyle.. Ya içi?
Galatasaray, Trabzonspor maçına iyi hazırlanmış. Emre canlanmış.. Tomas’la iki haftada iyi bir ikili oldu. Sabri ve Ergün de sağ kanadın rüzgarlarıydı. Ayhan orta sahada her yerde ayrıca Ceyhun’un oyun kurmasına da engel olup servis yapmaya çalışıyor.
Arda serbest oynayınca, hünerini gösterdi. Gol bölgesine girip, vuruşunu da yaptı. Açık söyleyeyim, maçtan önce tek endişe kaleci Aykut’tu. Uzun süredir oynamıyordu. Ama dünkü oyunuyla her zaman hazır olduğunu gösterdi. G.Saray’ın kaleci sorunu yok. Mondragon olmazsa Aykut, Aykut yoksa Fevzi var. Aykut’un iyi top oynadığını ve yüzde yüz 2 tane gol çıkardığını, yediği golde de faule maruz kaldığını söyleyebilirim.
Hakem iyi değildi
Dünkü maçta en üzücü olay, Musa’nın kendi kendini sakatlaması ve ayağının kırılmasıydı. Bir profesyonel futbolcunun böyle sakatlanması şanssızlıktır. Bazıları Arda’nın ayak hareketinden dolayı sakatlandığını söylüyor ama benim gördüğüm Arda’nın hiç bir günahı yoktu.
Hakem Bülent Demirlek, zaman zaman oyunu okuyamadı. Kaleci Aykut’un faul pozisyonunu iyi süzemedi. İki takımın da avantajını sık sık kesti, oyunun durmasında başrölü oynadı.
Her takımın teknik direktörü dışarıdan oyuna müdahale eder. Kendi alanını terk etmediği sürece itiraz da eder, sinirlenir.. Futbolcusuna da, hakeme de kuralların izin verdiği ölçüde tepki gösterebilir. Bakın basketbola, orada neler oluyor. Ama ne yazık ki basketboldaki bu hosgörü futbolda yok. Dördüncü hakemler teknik adamların başında demokles’in kılıcı gibi sallanıp duruyor. Onların oyuna müdahele etmelerine izin vermiyor. Eğer hocaların oyuna renk ve heyecan getirmesini istiyorsak, bu konuda kuralların yumuşatılması gerekiyor.
Sonuç olarak G.Saray kazandı. Sahanın içinde işler yolunda gitti ama dışında görüntü hiç de iyi değil. Baksanıza, başkan bir yerde diğer yöneticiler bir yerde. Yani ortada sıcak bir savaş var...
Yazının Devamını Oku 4 Mart 2007
ERİK Gerets dün akşamki damgayı vurdu... Belçikalı hoca, "Bizlerle beraber olan, bizlerle beraber yürür" diyerek hafta içinde takımına restini çekti. Beşiktaş karşısında hem oyuncularını, hem de oyun kalıbını değiştirip farklı bir felsefe uyguladı.
Belçikalı, Beşiktaş’ı iyi okumuş ki, bu kez ilk onbire Mehmet Güven, Ayhan ve Okan’ı monte edip, orta alanı parsellemek istedi. Nobre’nin belalısı Emre’yi de Brezilyalı’nın üstüne verip onu yok etmeye çalıştı. Rakibin oyun hakimiyetini kırmaya çalıştı ve bunda da başarılı oldu. Hücumda ise Necati ile gelen boş topları kullanamadı. G.Saraylı futbolcular ne boş top, ne de kendilerine gelen topları rakip kaleye şut olarak değerlendiremediler.
G.Saray’ın bu bölgede kaybettiği toplar takım adına zarar hanesine yazıldı. Bir top kaybı da G.Saray için kalesine gol olarak döndü. Bu ana kadar oyun düzenini sahada kabul ettiremeyen Beşiktaş, bir serseri geri dönüş sayesinde üstünlüğü yakaladı.
Dengesi bozuldu
Aslında oyunu sürekli olarak domine eden, geride olan G.Saray’dı. Sahanın her yerine basan sarı kırmızılı futbolculardı. İkinci yarıya istediği gibi başlayan G.Saray, sözünü tutan Arda’nın sayesinde Emre’nin kafasıyla eşitliği yakaladı. Attığı golden sonra ne olduysa oldu ve G.Saray’ın bir anda dengesi bozuldu. G.Saray, uyuyan Beşiktaş’ı pas hataları ile bir anda canlandırdı. Ve Gerets’in ekibi oyun kalıbından uzaklaştı. Bir telaş, bir heyecan... G.Saray kalesine uğramayı unutan Beşiktaş, G.Saray’ın tehlike alanlarını bir anda sarsar oldu. İşte bu anlarda G.Saray’ın güvencesi de Mondragon oldu.
Evdeki bulgur...
Gerets, ilk yapacağı değişikliği 77. dakikaya kadar sakladı ve Necati’yi sahadan almakta geç kaldı. Gerets’in bir hatası vardı. O da oyun berabere giderken bir anda oyun kalıbını değiştirmesi, defansı dörtlemesi, geriye Tolga’yı alıp Tomas’ı sağ kanada göndermesi takımın dengesini bozdu. Bu, açıkça beraberliğe razı olmak demekti. Üstün oynadığın bir maçı rakibin lehine çeviren sendin Erik Gerets. Yani burada Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldun. Daha oyununun ortasında Necati’yi alıp İliç’i koysan, hücumdaki gücün ikiye katlanırdı. Yani alacağın bir maçı 70’den sonra kaybettin. Halbuki attığın gol seni diriltmesi lazımken bir anda Beşiktaş’a canlılık getirdi. Korkaklar her gün ölür, sen 20 dakikada öldün Erik Gerets.
Yazının Devamını Oku 28 Şubat 2007
AÇMAM açamam? Koca bir bölüm bitiyor derin bir futbol yok. Her zaman sahip çıktığım Mehmet Güven’e bir ihtar ben veriyorum. Oyunda kaldığın zaman dilimi içinde ne yaptın? Hücumdaki arkadaşlarına derinlemesine bir top mu attın? Aksine top kaybettin, yanlış paslar attın?. Haaa, çıkarken o tavır ne? Hocan Erdal Keser yanına geliyor, sen onu pas geçiyor, kulübeye gidip formanı hırçınca çıkartıyorsun. Oldu mu Mehmet Güven? Senin bu yaptığını yıllarca ter döken Ergün bile yapmıyor. Adam oturmuş kulübede uslu bir şekilde sırasını bekliyor?
Orhan, sakatlanana kadar sol kanatta iyi bindirmeler yaptı. Hasan Şaş, Allah sana enerji vermiş. O enerjiyi topla fazla oynayacağına, kanatlarda kullanıp rakibini yorsan bak o zaman neler olacak? Bir, iki defa yaptğın ortalarla gollük pozisyonlar çıktı. Hep değirmen gibi topun etrafında dönüyorsun, sonunda senin de başın dönüyor, topu kaptırıyorsun.
Tilki mi tilki
Şimdi bir dikkat de Tolga üzerine çekmek istiyorum. Ey Galatasaray yönetimi bu adamı sezon başı neye dayanarak kadroya kattın. Biraz düşünün, karşınızda Lucescu gibi tilki mi tilki bir adam var. Onu hasbel kader aldı. Baktı mayası tutmadı, aynen iade? Bu adam ya da Ukraynalılar iyi topçu olsa sana Tolga’yı bedava yollar mı? Hadi tamam sen bunu gördün. Peki sayın Gerets, Song yokken kenarda Emre Aşık gibi tecrübeli isim dururken Tolga Seyhan ısrarının sebebi ne? Denizli maçında bir top mu kesti? Ya da pas mı verdi?
Erciyes öyle bir ateşli takım ki, açılıp kapanmasını çok iyi biliyor. Hani yerinde başka bir takım olsa "Kupadan bana ne, ben ligi kurtarayım yeter" havasında oynar. Ama Bülent Korkmaz, ekibine hırsı, savaşmayı öğretmiş.
G.Saray’ın her şeyden öte oyun tezgahı yok. Orta sahanın neredeyse hepsi değişti oyun içinde? Ama yok, yine yok? Hadi bu maçı geçtin, önünde Beşiktaş derbisi var. Ya devam diyeceksin, ya tamam. Şimdi kader niteliği taşıyan Beşiktaş maçına çıkarken 3 gün kala yeni buluşlara gir Sayın Gerets?
Yazının Devamını Oku 24 Şubat 2007
SAHNE 1: Galatasaray’ın futbolunun özeti şu; Saldım çayıra, mevlam kayıra. Futbol adına oynadığı sıfır. Futbol oynayan Denizli, pozisyona giren Denizli, gol kaçıran Denizli, kurtarıcı Mondragon. Denizli oynuyor, Galatasaray izliyor.
Denizlisporlu Yusuf elini kolunu sallayarak, ceza sahası içerisine giriyor. Dur tabelası yok. Gerets’e bakın. Bu zamana kadar, birinci bölümlerde hemen hemen hiçbir oyuncu değiştirmedi. Ama bu maçta değiştirdi. Demek ki, oyuncularını iyi hazırlayamamış, sistemini oturtamamış.
Okan’ı ve Cihan’ı çıkartıp, Ilıç ve Hasan Şaş’ı oyuna aldı. Demek ki kendine güveni sıfır. Mondragon gününde olmasa, daha ilk dakikalarda kalesinde en az 2 gol görebilirdi. Ama iyi ki Mondragon vardı. Yoksa havluyu atarlardı. Bir kalecinin ne kadar önemli olduğunu dün gördük.
Arda yok oluyor
Galatasaray’da, kişisel becerisini kullanan ve pozisyon üreten bir tane bile oyuncu yoktu. Gerets o kadar şaşırmıştı ki, elindeki malzemeleri değiştirmek zorunda kaldı. Her maç İnomoto diyen Gerets nasıl oldu da oyunun son bölümünde onu çıkartıp Ayhan’ı aldı, hayret.
Sayın Gerets, Arda’yı yok etmek üzeresin. Bu Arda oyun kurucu bir adam. Koy orta sahaya diyoruz, hala yapmıyorsun. Elindeki malzemen belli. Bu malzemeden değişim yapman şart. Çünkü başka alternatif yok. Kendi kafana göre birşey yapıyorsun. Ama tutmuyor. İnatçılığın devam ediyor.
Galatasaray ne oyun kurmasını, ne hücuma kalkmasını biliyor. Bir telaş içinde futbol oynuyor. Bu böyle olmaz. Neymiş, şampiyonluğa adaymış. Bu kalıpla ve felsefeyle bir yere varılmaz.
Yazının Devamını Oku