20 Ağustos 2007
ANKARALILAR benzetmeme alınmasın, Bursaspor dün gece tıpkı Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek gibiydi. "Galatasaray’a su yok" prensibiyle sahaya çıkmışlar ve gerçekten de 1 damla su yüzü göstermemişlerdi. Ne misafir dinlediler, ne de büyük takım.. Takır takır top oynadılar ama şansızdılar..
Sahanın hakimiydiler.
90 dakika boyunca ne istedilerse onu yaptılar.
Orta alanı ele geçirdiler..
Forvete hızlı top attılar, pozisyona girip, gol kaçırdılar..
Bülent Korkmaz oyuncularına öyle bir oksijen ve güç yüklemişti ki, Galatasaray’ın hucum adamlarına, orta sahada top gezdirmelerine engel oldular.
Dahası defansın mücadelesini de silip attılar.
Dalgalandılar..
Galatasaray mı?
Tüm vanaları kapalıydı sarı kırmızılı takımın. Defansta dalgalanıp durdular. Orta sahada Mehmet Güven, Ayhan Akman ve Arda topu hücuma aktaramıyordu. Zaten hücum adamları da (Hakan ile Ümit Karan) vanaları kısılmış, mengene ile iyice sıkıştırılmış bir vaziyette Bursa savunmasının arasında ezilip gitmişlerdi.
Feldkamp, bütün aksaklığı ilk yarıda gördü. Ancak değişikliğe gitmedi. Gitmedi çünkü sadece bir bölge değil tüm takım sorunluydu. Takım soyunma odasına gidene kadar bekledi.
Bursa oyuna hakimdi. Yani suyu akıtan taraftı. Dolayısıyla, testiyi de dolduracaktı. Yeşil beyazlılar her taraftan akıyor ama testiyi dolduramıyordu.
Futbolun en önemli kuralını, "Hayal kurmayı ve yardımlaşmayı" Bülent Korkmaz onlara öğretmişti.
Onlar için sahada, "Ben" değil, "Biz" vardı.
Ama Bursaspor’un hücum adamları da suyu boşa akıtıyorlardı.
Gol üstüne gol kaçırıyorlardı.
Sahne iki
İlk yarı böyle bitti. Galatasaray soyunma odasına indi. Feldkamp beklediği fırsatı burada yakaladı. Kötü oynadıklarını biliyordu, tüm isteği 1 gol ve 3 puandı.
Takıma ne yapması gerektiğini anlattı:
- Orta sahayı kalabalık tutun..
Öyle de yapmaya çalıştı G.Saray. Yapmaya çalıştı diyorum, çünkü tam manasıyla yapamadı. Uğur’un müthiş çabası ve Ümit’in güzel golü, psikolojik bir üstünlük getirdi o kadar..
Sonra.. Sonra yine başa dönüldü. Bursa gol kaçırmaya devam etti.
Feldkamp, Mehmet Topal, Serkan ve Barış’ı oyuna sürdü.
1 gol ona yeterdi. 3 puan nasılsa geliyordu. Geldi de...
Ama nasıl geldiğini, siz bir de Kalli’ye, Adnan Polat’a, kaleci Orkun’a ve G.Saray taraftarına sorun..
Yazının Devamını Oku 17 Ağustos 2007
VEFA Stadı, Slaven’in sahasına fark atar... 3 bin kişilik statta ancak amatör maçlar oynanır. UEFA kriterleri, eleme maçlarını böyle statlarda oynamaya izin veriyor. G.Saray, işte böylesi bir statta mücadele etti. Üstelik Lincoln, Arda, Linderoth gibi oyunculardan yoksundu. G.Saray’la sözleşme yapan futbolcu, ne şartlarda olursa olsun, taşıdığı formanın hakkını vermek zorunda. Şimdi gelelim eksiklere...
1-Saha içerisindeki ilişkiler, ortak amaç, 2-Sorumluluk duygusu, 3-Paslaşmalardaki yanlışlıklar ve hayal gücünü kullanamama..
Hasan Şaş’ın görevi, Lincoln’ün yokuluğunu aratmamaktı. Hasan, orada oynamayı çok seviyordu ve aradığı fırsatı da bulmuştu. Ancak, topla oynama sevdası, yapacağı hareketleri engelledi. Oyunda yardımlaşma, pas alışverişi yoktu.
Defans, orta saha ile iletişim kuramayınca, hep şişirme toplarla oyunu idare etmeye çalıştı. Bir de Song ve Servet arasındaki uyumsuzluk sıkıntıya neden oldu.
Bu turu geçer
Beyaz Tilki Feldkamp’ın elindeki malzemeyi başka türlü kullanma şansı da yoktu. Futbolda amaç kazanmaktır. Doğru kararı verecek olan da teknik patron Feldkamp’tır. Elindeki oyuncuları, nerelerde nasıl oynatacağını bilen de odur. Uzman gözü, karar verme ruhu da ona aittir. O da bunları düşünüp, sahaya sürdü.
Galatasaray’ın da bir Roberto Carlos’u var. Adı Volkan... Topa vurunca bazuka gibi gidiyor. O kadar sert ki, kaleci elinden kaçırıyor. Galatasaray, artık bu turu geçer. Daha sonra ne yapar bilmem...
Linderoth’un yerine oynayan Mehmet Güven, önce biraz sallandı. Sonra dengeyi buldu ve uzun pas isabetlerini artırdı.
Yazının Devamını Oku 13 Ağustos 2007
ÇAĞIN futbolcusu... Doğuştan yetenekli... Talep eden... Özgür... Yaratıcı... Oyun algılayıcı... Bu saydığım özellikler Lincoln’ü tarif ediyor. Bir golü var, anlatmakla olmaz, görmek gerekir. Bakkala baktı, kasaptan et aldı, köşeye yapıştırdı.
Lincoln’ün yanında asistanları da vardı. Neler mi yaptılar? İşte yanıtı...
Ayhan: Her yeri gezdi, boş top kullanmadı. Hele hele şut atma düşüncesi nefisti.
Barış: Mücadele gücü, hücuma servisleri mükemmeldi. Çok top çaldı.
Volkan: En isabetli transferlerden biri. Çok güçlü. 50 metre geri, 50 metre ileriye gitme gücüne sahip. Bu bölge için zor bulunan futbolcuların bana göre en iyisi.
Linderoth: İstikrar abidesi. Basit oynuyor ama çok yararlı. Açık kapatan bir yapıya sahip.
İKİ EKSİĞİ VAR
G.Saray bu sezon hücum adamlarının dışında orta saha oyuncularıyla da çok gol bulacaktır. Göreceksiniz, bu sezon boyu golcülerden çok onlar sahne alacak.
Hasreti bitirdi Hakan Şükür. Zaman zaman geri geldi, ileri gitti. Bir kafa golü kaçırınca, of çekti. Ama sonra muradına erdi.
Ümit küskün gibiydi.
G.Saray’ın bir-iki eksiği var. Defansın sağı açık veriyor. Oraya takviye şart.
Ç.Rizespor’un verilmeyen bir penaltısı vardı. Çünkü Ayhan’ın hem rakibe gidişi, hem de düşüncesi bu yöndeydi.
G.Saray, gerçek gücünün yüzde 60’ını sahaya yansıtıyor. Tamam, toplu hücum, toplu savunma yapıyor ama ara sıra da gedik veriyor. Onu da Beyaz Tilki Kalli biliyor. Her iki arızayı da zamanla onaracaktır.
Yazının Devamını Oku 5 Ağustos 2007
BEYAZ Tilki Kalli, kafasındaki kadroyu büyük ölçüde belirlemiş. Tecrübeli hocanın yalnızca bir sıkıntısı var; defansın sağı... Bu bölgede dün Uğur’u denedi, ardından orta sahadan Barış’ı yerleştirdi. Uğur, uzun zamandır oynamamasına rağmen fazla sırıtmadı.
G.Saray’da pozisyon zenginliği üst düzeydeydi. Sarı kırmızılılar oyunu zaman zaman daraltıp, kısa ve uzun paslarla işi götürdü. Okan çok çalıştı, pozisyonlara girdi ancak bitirici değildi. Hakan ile Ümit birbirlerine eskortluk yaptı. Biri hücuma giderken, diğeri geldi. Biri kafaya çıkarken, diğeri hücum bölgesinde yerini aldı. G.Saray dün akşam bol pozisyon buldu, ancak sadece birini gol yapabildi. Defansın göbeğindekiler sağlam top oynadılar. Bir tane bile top sektirmediler. Song, zaten tecrübesiyle ön plana çıkıyor. Volkan sol kanadın değişmez oyuncusu. Orta sahada Lincoln ve Ayhan olmayınca yük Barış’ün üstüne bindi. Genç futbolcu buna rağmen iyi servisler yaptı.
Hakan her yerde
Linderoth top çalmada mükemmeldi ama hatalı paslarıyla da dikkat çekti. Arda oyunun büyük bölümünde harikaydı. Pozisyonlara girdi, oyunu yaydı. Hakan yalnız hücumda değil, oyunun her bölgesinde etkiliydi. Zaman zaman defansına gelip top çıkardı. Uzun zamandır kaleyi göremeyen Hakan, hazırlık maçı da olsa golünü atmayı bildi. Çok da gol kaçırdı.
Serkan bu kadro içerisinde sürekli yer bulacak bir yetenek. Rakip defansın arkasına öyle çabuk sarkıyor ki, atılacak her ara topu onu gol pozisyonuna sokar.
G.Saray lig öncesi son hazırlık maçını yaptı. Beyaz Tilki Kalli, kadrosundaki herkesi gördü. Bana göre kafasındaki 11’i de belirledi.
Yazının Devamını Oku 30 Temmuz 2007
GALATASARAY, taraftarının önüne yeni bir felsefe ve oyun kalıbıyla çıktı. Bu yeni dönemde Kalli’nin, oyunun idaresini Lincoln’e verdiğini gördük. Her şey ama her şey Brezilyalı’nın üstüne kurulmuştu. Oyun kurma, bitirici alanlara pas atma ve tempoyu düşürüp yükseltme görevi Lincoln’de idi. Sambacı, Galatasaray formasıyla ilk maçını oynamasına rağmen oldukça başarılıydı. Fakat, istediği paslar geç atılınca oyuna küsmesi, onun tecrübesindeki bir oyuncuya yakışmadı.
Galatasaray’da bugüne dek rakibi ortadan delme inadı yoktu. Dün, sarı kırmızılıların bunu defalarca denediğini gördük. Tek santrfor olarak duvar vazifesi gören Özgürcan’la yapılan verkaçlar sonrası göbekten çok sayıda gol pozisyonu üretildi. Fakat, son vuruşlardaki zamanlama hatası ve bazı futbolcularda klasik hale gelen egoizm, Galatasaray’ın gole ulaşmasını engelledi.
Arda başaramadı
İlk 11’in sol kanadında oynatılan Arda’ya, içeri kaçıp verkaçlarla pozisyon üretme görevi verilmişti. Arda, topla çok oynadığı için beklenen oyununu çıkaramadı ve ilk bölümün sonunda kementi yiyip, kenara geldi.
Ben dünkü maçta en çok Serkan’ı beğendim. Ufak tefek fiziğe sahip bu genç oyuncunun, sahayı enine boyuna kullanabildiğini ve akılcı verkaçlar yapabildiğini gördük. Defans ile ofans arasında mekik dokuma görevi verilen Ayhan, kendisinden beklenenleri fazlasıyla yerine getirdi. Aynı şekilde Linderoth da oyunun iki yönünde aynı oranda başarı gösterdi.
Dünkü maçta ilk kez sağ kanatta oynayan Barış, etkili olamadı. Bu oyuncunun Serkan’la dayanışma içinde olması gerekiyordu ama yapamadı.
İstanbulspor önünde Galatasaray’ın en olumlu yönlerinden biri, hücumları çok adamla yapmasıydı. Sarı kırmızılılar ofansta çoğalmayı öğrenmiş ama egoizm hastalığından dolayı şut atmakta hep geç kaldılar. Hal böyle olunca da beklenen gol gelmedi. Dün akşamki karşılaşma bize şunu gösterdi ki, Kalli hala deniyor. Hangi mevkide hangi oyuncuları oynatacağına henüz karar verememiş.
Yazının Devamını Oku 19 Temmuz 2007
FELDKAMP, hazırlık maçlarında dertli gördüğü yerlere derman arıyor. Galatasaray’da görmek istediğim futbolu dün Düsseldorf oynadı. Yani top çalıp, oyun kurdu. Verkaçlarla gol aradı. Oyunu yönlendirip, sahanın genişliğinden yararlandı. Sahada Düsseldorf, bu oyun kalıbını uygularken, Galatasaray ne yaptı? Gereksiz top kayıpları, lüzumsuz rakibe ikramlar ve çok zayıf olan göstermelik yardımlaşmalar.
Pas alış verişinde düşünce noksanlığı var. Galatasaray futbolcusunun bitmeyen bir hastalığı bu. Sabri, Arda, Hasan Şaş ve Okan’ın hakeme gereksiz yere itirazları, alışıldık ama artık görmek istemediğimiz görüntüler.
Kalli, Lincoln hariç tüm oyuncularını görmek için sahaya sürdü. Song’a yeni bir görev verip, Kamerunlu yıldızı ön libero olarak kullandı. Song burada da bir top kaybı haricinde, görevini başarıyla yerine getirdi. Alman hoca, Linderoth’u da orta sahanın solunda görmek istedi. Ama o bu bölgede İsveçli, fazlasıyla sırıttı G.Saray defansında zaman zaman büyük boşluklar göze çarptı. 10 dakika oyunda kalan Serkan, rakip savunmayı rahatsız eden tek adamdı. Beyaz tilki Kalli’nin daha çok uzun yolu var.
Galatasaraylı futbolcular artık hızlı aksiyon, topsuz oynama, çabuk karar alıp bunu uygulama, kademe ve hücum anının bütünleşmesini sahaya yansıtmalılar. Bencillik yerine, takım oyununu benimsemeliler. Kalli’nin yolunun uzun olduğunu söyledim. Sanırım, bu yolda da çok ızdırap çekecek.
Yazının Devamını Oku 16 Temmuz 2007
YAĞMURDAN sıcağa geldiler, doğru. Hakem maç içinde su molası verdi, bu da doğru. Peki, Galatasaray’ın yanlışları nelerdi? Kısaca sıralayalım... 1-) Defans derinliği hep hata yapıyor.
2-) Tüm futbolcular normalden fazla top kaybı yapıyor.
3-) Paralel top oynama hastalığı artarak sürüyor.
Şimdi bu maddeleri biraz açalım... Galatasaray defansının arkasına atılan her top kalede büyük tehlikeler yaşanmasına yol açıyor. Kalli öncelikle bu soruna el atmalı. Çağdaş futbolda saniyelerin bile önemi var. Normalin üstündeki top kayıpları ve paralel pas yapma yanlışlığı da Galatasaray’a pahalıya patlıyor. Binbir güçlükle kazanılan toplar çabucak rakibe kaptırılıyor. Kaptırılmayan toplar da paralel pas hastalığı yüzünden kağnı hızıyla karşı kaleye ulaştırılıyor. Paralel top atmak zaman kaybıdır. Çünkü sen karşı kaleye gidene kadar rakip kendi sahasına istediği gibi yerleşiyor, ondan sonra tereddütler başlıyor... Ne pas verecek adam bulabiliyorsun, ne de boşluk bulabiliyorsun.
Bu üç önemli yanlışın yanı sıra, hücumda çabuk çoğalamayışları, kanatları etkili kullanamayışları ve şut atmadaki gecikmeler sarı kırmızılıların pozisyon bulmasının önündeki en büyük engel oldu. Yaşlı kurt Kalli, bütün bu eksikleri antrenmanlarda hem söylüyor hem uygulatmaya çalışıyor ama iş maça gelince icraat sıfır. Bir futbol takımı modern futbolun ritmine ayak uydurmak zorundadır. Yapamıyorsa da, yanlışı kendisinde aramalıdır.
Arda iyi değildi
Şu ana kadar görev alan yerli kaleciler görevlerini yaptı. Hem Aykut’ta hem Orkun’da iyiye gidiş var. Kalli, Arda’yı orta alanın ortasında oynatarak oyun kuruculuk meziyetlerini görmek istedi. Ancak Arda, havanın sıcaklığından mıdır, yoksa takımdaki yardımlaşmanın azlığından mıdır bilmem, verilen görevi yarım yaptı. Bütün bunlar bir yana, Kalli’nin Lincoln’ü hala hazırlık maçlarında oynatmaması çok büyük yanlış. Adamın hiçbir sakatlığı yok. Antrenmanlarda fişek gibi. Buna rağmen oynatılmıyor. Kalli’ye şunu hatırlatmak isterim; Lincoln’ü senin tanıman değil, takım arkadaşlarının tanıması önemli.
Yazının Devamını Oku 13 Temmuz 2007
BİR takımda "Anahtar" oyuncular vardır oyunun akışında sorumluluk alan... Galatasaray’ı analiz etmek için önce savunmadan başlamamız gerekir. Savunmanın sigortası konumundaki Song tecrübesiyle oyunun başlangıcını sağlayan kişi olmalı. Kamerunlu futbolcu bunu yapıyor. Ancak yanında ilk defa oynayan İsmael Bouzid’le anlaşamadığı gözlendi. Takımda ikinci "Anahtar"sa Linderoth’tu. Yanında oynayan Barış ve Volkan Yaman’la iletişim kuramadı ve biraz sendeledi. Bir futbolcunun topa her vuruşunda bir düşüncesi olmalı. Barış da ilk kez bunu yaptı.
Prensibe 3 kişi uydu
Dünkü OBI Cup finalinde Young Boys’u yenerek şampiyonluğa ulaşan Galatasaray’da, oyun içinde derinlik, genişlik ve hareketlilik prensiplerine uyan 3 futbolcuyu gördüm. Bunlardan biri Anıl, bir diğeri Volkan’dı. Ve bu iki genç oyuncu hemen hemen birbirinin açıklarını kapattı. Bir de sahada ufacık tefecik bir oyuncu izledim. O da Serkan Çalık’tı.
Sahanın her yerinde gezen, patlama gücü, şut atma düşüncesi yüksek, mücadele gücü ve takım arkadaşlarıyla dayanışması mükemmeldi. Bence yeni transferler içinde göze batan isimdi. Geleceği olan bir oyuncu.
Ümit’e anahtar görev
Kalli, Servet’e defansın sağında görev verdi. Tecrübeli yıldız fiziği yüksek olmasına rağmen geriye koşmada zaman zaman sıkıntılar yaşadı. Alman hoca, Ümit’i de sürpriz bir şekilde forvetin arkasında oynatarak, anahtar görevi vermişti. Ama Ümit o bölgenin adamı değil...
Şu ana kadar Galatasaray iki tane ciddi hazırlık maçı yaptı. Kalli, İsviçre’de henüz Lincoln’ü göremedi. Şimdi, elindeki malzemeye göre oyun kalıbına uyacak futbolcuları seçip, istediği kadroyu kuracak.
Bir parantez de kaleci Orkun’a açmak istiyorum. Plojonları ve refksleri yerinde olan Orkun, zaman zaman aceleci hareketleriyle kendini hatanın içinde buluyor. Orkun’un idmanlarda sıkı çalışarak bu zaafını gidermesi gerekiyor.
Yazının Devamını Oku