İlhan Söyler

Kalli'nin 1856 adımı

12 Temmuz 2007
HERKES onun için, "Yaşlı... Antreman sahasında durur, yürüyemez... Bu yaşlı adamın burada ne işi var" yorumları yaptı. Kimileri, "Elbiseyi giyip otursun kenara, bu takımda ne yapacak?" dedi. Dün Kalli’yi yakından takip ettim. O da kramponunu giymiş, konçunu çekmiş, şortu üstünde, bir futbolcu gibi sahadaydı.

Neredeyse onlar kadar da hareketliydi. Heykel gibi durmak mı, ne gezer. Üşenmedim saydım, 1 saat 15 dakika süren antrenmanda tam 1856 adım attı Kalli. Bir oraya bir buraya, sahada basılmadık yer bırakmadı. Yürürken de eski futbolcular gibi çimlere vuruyordu.

Helal olsun

Galatasaray teknik patronu dün 3 gruba ayırmıştı takımını. Bir tarafı Ahmet Akcan, diğer tarafı Burak Dilmen, kalecileri Nezih Boloğlu çalıştırıyordu. Kalli durur mu? Bir o grubun, bir diğer grubun içine girip duruyordu. Hatalı vuranlara, topa nasıl vuracağını bile öğretiyordu. Radar gibi gözleriyle hiçbir grubu ve futbolcusunun hareketini de kaçırmıyordu. Hata yapanların hemen yanında bitiyordu.

Kalli İsviçre’deki antremanlarda duran adam değil, en az futbolcu kadar koşan adam. 74 yaşında olmasına rağmen herkesi formu ile utandırıyor. Helal olsun sana Feldkamp.
Yazının Devamını Oku

Pusulayı arıyor

11 Temmuz 2007
HER teknik adam, sezon başlarında iskeleti kurmak için arayışa girer. "Pusula"sını ona göre ayarlar. Kalli, adamlara rağbet var mı yok mu diye, ilk maçta Orkun dışında yenileri oynatmayarak böyle bir ekiple sahaya çıktı. Kalli’nin düşüncesinde kendi oyun kanadında şu futbolcuları aradı... 1- Taktiksel bilgiye açık

2- Rekabetçi

3- Yaratıcı

4- Etkili

5- Futbolcunun rolünü algılaması.
..

Yeni oyun düzeninde kimlerle yola çıkacağını görmek için önce eskileri tanıdı. Bu oyuncular hızı arttırıyor mu, saha alanlarını daraltıyor mu, oyunu açıyor mu, bunları görmek istedi. Dünkü oyuna baktığımda sahada bunlar var mıydı diye kendi kendime sordum? Zaman zaman bahsettiklerimin bir kısmı sahnelendi. Özellikle Hakan Şükür’e hayret ettim. Hem gerilerden top çaldı, hem hücum bölgesinde şut atma düşüncesini geliştirmişti. Arda sol kanatta, fazla topla oynadığı için Feldkamp onu ikinci yarıda kenara aldı. Okan, hücumda fazlalaşmayı tamamladı. Ayhan Akman’ı serbest oynatıp, Necati ve Hakan’ın arkasına destek olmasını sağladı.

Yollarını çizecekler

Necati’
de henüz bir değişiklik yok. Geçen yılki formsuzluğu devam ediyor. Sabri hücumlarda iyiydi ancak savunmada arkasına adam kaçırıp durdu. Ama hücumda daha etkiliydi. Attığı gol de nefisti, vuruşu da güzeldi. O vuruşta, top da nereye gitmesini iyi biliyordu.

Şimdi Kalli bu maç sonrasına kendi oto-kontrolünü yapacak. Benim oyun felsefeme bu kadrodan kimler olur diye yarışmalara girecek. Yarışmalarda kimler bana faydalı deyip, elemelerden sonra katılacakları belirleyecektir. Rakip 10 kişi kalmasına rağmen, Galatasaray’ı tam anlamıyla oyuna hükmedemedi gibi gördüm. Bu daha başlangıştır. Bu kadro içinde kazananalar da kaybedenler kendi yollarını çizeceklerdir...
Yazının Devamını Oku

Hasan Şaş yeniden doğacak

6 Temmuz 2007
GALATASARAY yeni sezon hazırlıklarını Florya’da aralıksız sürdürürken, idmanlarda gün geçmiyor ki, Feldkamp-Hasan Şaş arasında bir diyalog geçmesin. Tecrübeli teknik adam, sabah idmanda uyardığı futbolcusunun, söz dinlemediğini görünce, akşam bir kez daha fırçalıyor. Daha da ileri gidip, düdük fırlatıyor. Zaman zaman da bu durum Alman hocanın sesi kısılıncaya kadar bağırmasına kadar sürüyor. Ancak Feldakamp’ın bu öfke ve ilgisinin altında bazı gerçekler yatıyor. Şaş’ın çok yetenekli bir futbolcu olduğunu bilen yaşlı kurt, milli oyuncudan en yüksek randımanı almak için çeşitli yollar arıyor.

Alman hoca, "Şaş söylediklerimi dinler, istediklerimi aynen uygularsa, kaybettiği yılları birlikte geri getirebiliriz. Bunun için öncelikle eski alışkanlıklarından kendisini arındırması gerekli. Başarıya ancak böyle ulaşır" derken, bir gerçeğinde altını çiziyordu.

Peki, Kalli, Hasan Şaş’tan neler istiyor;

1- Topla haşır neşir olmamasını.

2- Topsuz oyunu öğrenmesini.

3- Tek pas oynamasını.

4- Yaratıcı kişiliğini ortaya koymasını, basit oyunu tercih etmesini.

İşte, Kalli-Şaş arasındaki diyaloğun perde arkasındaki gerçekler. Bu arada olayları yakından izleyen Adnan Polat ise, Kalli’nin, Hasan Şaş’ı yeni sezona öncelikle psikolojik açıdan hazırladığını söyleyerek şöyle konuştu: "Kalli’yi dinlerse, Hasan, Hasan olur. Bu sezon en iyi performansını yakalar. Bu performansta Hasan’ı zirveye taşır."
Yazının Devamını Oku

Gerçekler

9 Haziran 2007
GALATASARAY yönetimini ikiye bölen teknik direktör sorunu Kalli’nin göreve getirilmesiyle son buldu. Hoca tartışması şimdilik kaydıyla bitti, bu kez de yardımcılar sorun oldu.  Bir teknik direktörün yardımcılarını kendisinin seçme hakkına sahip olması lazım. Çoğu kez de böyle olmuyor mu?

Hikmet Karaman ve Abdullah Avcı isimleri üzerinde duruldu. Ancak, Alman hoca Ahmet Akcan’ı seçti. Onun bu seçimine saygı duyulmalı. Başarıda da, başarısızlıkta da sorumlu Feldkamp olacaktır.

Bir teknik adam seçimini yaparken dikkatli olmalı. Feldkamp, Ahmet Akcan ismi üzerinde neden ısrarcı oldu? Çünkü kurt hoca, kendisiyle aynı düşünce tarzında olduğuna inandığı için onu seçti. Akcan yanındayken daha rahat hareket edeceğini düşünüyor.

Üzerinde durulması gereken asıl konu; bir teknik adamın yardımcısını seçerken hangi kriterleri göz önünde bulundurduğu... Deneyimlerimiz ve birikimlerimiz bizi bu konuda az çok fikir sahibi yapıyor.

Kalli’nin aşağıda saydığımız nedenlerden dolayı böyle bir tercihte bulunduğunu düşünüyoruz.

Kendi düşünce ve oyun felsefesine uyduğu için böyle bir tercihte bulunmuştur.

Tüm tecrübesine karşın kendisinin göremediklerini görme şansı olduğu için seçimini bu yönde yapmış olabilir.

Akcan’ın kafa yapısı ve enerjisini inandırıcılığı ile bütünleştirdiği için cazip gelmiş olabilir.

Arkasında iş çevirmeyeceğine inandığı bir insan olduğu için seçimini bu yönde yapmış olabilir.

73 yaşındaymış, sağlık problemleri varmış... Bunların hepsi bahane. Benim futbol kitabımda şu yazar: Bir teknik adamın yaşı aklıdır.

Ronald Reagan 69 yaşında Amerika Birleşik Devletleri’ne başkan olup, dünyayı yönetmedi mi? O halde Kalli’nin yaşını neden tartışıyoruz!
Yazının Devamını Oku

Yaşına değil beynine bak

2 Haziran 2007
GALATASARAY yönetimi Feldkamp için parçalara bölündü. Başkan Özhan Canaydın ve ekibinde bulunanlar, "Ne işi var" diyor. Adnan Polat’ın yanındaki sayıca az bir kitle de "Evet, gelsin" yanıtını veriyor. Feldkamp’ın gelişi 6 ay öncesinden başladı. Yöneticiler bir alternatif bulmadan Gerets’i gönderdi, şimdi de Feldkamp için isyan bayrağı çekiyorlar.

Tecrübeli bir teknik adam olan Feldkamp’ın sahaya çıkıp, idman yaptıracak diye bir maddesi yok. Kenarda oturup, takım elbisesini giyip, tecrübesiyle futbolu okuma sanatını gösterecek. Artık tüm takımların 5 veya 6 saha içi asistanları var. Feldkamp da seçme asistanlarını yanına alıp, görevi olan "yenilenme" planını ortaya çıkaracak. Arsen Wenger’in bir sözü var: "Asistanı teknik adamın yüzü. Takımın sağlığının aynasıdır." Feldkamp kendi felsefesine uyan asistanlarla çalışacak. Bir asistan ağırlığı olduğu zaman, teknik adamdan oyuncuya daha yakındır. Bazı teknik adamların görmediklerini görür. Feldkamp burada "baş" yardımcısı da "boyun" olacak.

Feldkamp genç oyuncuları meydana çıkaracak bir yapıya sahip. Gerets bu gençleri hiçbir zaman empoze edemedi. Arda bile kiraya verildiği Vestel’de Arda oldu. Hatırladığıma göre 1992-93 sezonlarında Galatasaray, Bülent Korkmaz, Hakan Şükür, Tugay, Arif, Hakan Ünsal, Suat Kaya, bir yıl yedek kalan sonradan formaya sahip olan Ergün Penbe, Okan Buruk, Mert Korkmaz gibi oyuncuları kendisinin ve Türk futbolunun hizmetine sundu. Bir de işin maliyeti var. Avrupa’dan bir teknik adam alsan zaten paran yok. Kalli ise, bir danışman olarak az bir para ile hizmet verecek. Feldkamp’ın yaşlığından değil, "beyninden" yararlanmak gerek.
Yazının Devamını Oku

Makyaj şart

26 Mayıs 2007
SAHNELERDE solistler ve bir de assolist vardır. Biri yanlış neon verdiği zaman assolist "Beni niye sol başta koymadınız. Onun yerine çalışmam" diyerek itiraz eder. Ardından da bütün gazino çalkalanır. Morali bozuldu mu, düzeltemezsin, konser boyunca ıstırap çeker durur.

Yetenekli futbolcu da öyledir. Topu bilen oyuncu, yeteneklerini kullanacak kulvar arar. Bulamayınca da rahatsızlık çeker. "Sevgilisi" olarak gördüğü topla buluşamadığı zaman huzursuzluğu artar. Bir-iki top gelse de, fazla haşır neşir olmaz. Örneğin Arda. Sol kanatta, sevgilisiyle buluşamıyor, içinden "beni ne arayan var, ne de soran" şarkısını mırıldanıyor. Sıkılıyor, kendini orta alana atıyor. Bir-iki kurgu yapıyor, ama faydasız.

Bir teknik adam düşünün vizyonunu genişletemiyor. Kalmaya niyetliysen, değişim yapmak zorundasın. Oyun felsfende değişiklik yapmıyorsan, suçlusun. Sen bunların hiçbirini yapamıyorsun Erik Gerets.

Oyunu okuyamıyorsun

Sabri
’yi orta alana koyduğun zaman nasıl mücadele ettiğini görüyorsun. Inamoto’da inat ediyorsun, olmayınca da kementi atıp kenara çekiyorsun. Yine de oyunu okuyamıyorsun. İşler bitmiş, alan almış, satan satmış kardeşim. Bazı futbolcuları keşfetmek senin işin, benim değil. Sabri’yi ve Arda’yı orta sahada oynatacaksın. Biri iyi bir kesici, diğeri ise servisçi. Bunları düşünemedin mi? Daha önce de söyledik, aldırış etmedin.

Şampiyonluktan uzaklaştın. Dene bakalım, ne kaybedersin. Antrenmanlarda oyuncuları gören sensin. Ama oyunu bir türlü okuyamıyorsun. Demekki, liderlik vasfın yok. İyi ki, kalede Aykut var. Bursaspor’un füzelerini çıkarttı ama olmadı. Adamlar füze attı, sen seyrettin Gerets. G.Saray’ın artık yeni bir teknik direktör bulması ve baştan aşağı makyaj yapması lazım.
Yazının Devamını Oku

"İşim var"

23 Mayıs 2007
G.SARAY’a neler oluyor... Uzun zamandır bu kulübün içindeyim ve bugüne kadar böyle bir manzaranın yanından bile geçmedim. Başkan Özhan Candaydın, kendi kendine bir karar verip, futbol maçlarından elini eteğini kesmiş. Maç günleri ya Bursa’da ya da Avrupa’da. "İşim var" diyerek kendisini uzaklaştırıyor ve her maç öncesinde, "Bu hafta da tribünde olamayacağım" diyerek kendisine hakaret edenlere isyan bayrağını açtığını apaçık dile getiriyordu. Bu tavırla da kendisine karşı olanları daha fazla kızdırıp ortalığı karıştırdı.

Aslında en olunması gereken maçta başkan, kendisine karşı alınan bu davranışları bir kenara atıp, taraftarlarıyla barış çubuğunu yakmak yerine uzak durmayı tercih etti. Ve oturduğu yerden "Bu yapanları bana bulun" diyerek birilerine mesaj gönderdi. Fenerbahçe maçını tribünden izleyen eski başkanlardan Mehmet Cansun ve arkadaşları, ilk yarı bitiminden hemen sonra, "Uçkurumuz kopmuş, Allah bize yardım etsin. Çok zor günler geçiyor, kulübümüz nerelere geldi" diyerek Sami Yen’den ayrıldı...

Sadece izliyor

Şimdi suçlular aranıyor. Gerçi, suçluyu bulsalar da, iş işten geçmiş, Galatasaray alacağı ceza ile kalmış olacak. Zaten suçlu ilan edilmiş. İşte bunu temizlemek zor. Bir derbi maçı oynanıyor ve orada başkansız bulunan yönetim, ayak üstüne ayak atmış olayları sadece izliyor.

Bir başka ilginç olay... Galatasaray 2. Başkanı Semih Haznederoğlu, "Utancımdan stadı terk ettim, içim yandı" diyor, gel de gülme. Bir tek Haldun Üstünel, numaralı tribüne çıkıp taraftarlarına yalvarıyor, ama o da bir yere kadar.

Aslında bu hareketlerin başlangıcı 2 ay öncesine dayanıyor. Yönetim "Bu takımın yarısı gidecek" derse, saha içinde olan futbolcunun halini siz anlayın. Geriye bakarsanız, takım belki de şampiyonluğun en güçlü adayı da olabilirdi. Ama sergilenen oyunlar ve futbol bunun gerçekleşmesini engelledi. Bu tablonun bir başka kahramanı da başkan Canaydın’a sırtını dayamış olan Erik Gerets. Belçikalı hoca, istediği gibi at oynatıyor takım üzerinde. İmzayı önceden attığı için de, güzel bir demeç verip, "İstersem bir yıl çalışmam" diyor. "Benim için hayat on dönüm bostan, yan gel yat" misali "Paralarınızı yerim, keyfime bakarım" rahatlığını gösteriyor. Ülkemiz zaten bir deniz. Maşallah bir yerden Tigana, bir taraftan Gerets, yeteri kadar götürdü. Bundan sonra yeseler ne olur.
Yazının Devamını Oku

Yazık çok yazık

20 Mayıs 2007
BU yaz kurak geçecek. Sahaya yağdırılan bu suları bulamayacağız. Sonra da, "Yandım Allah" diyeceğiz... Baksanıza Tuncay'a, sahaya atılan suyu içti. Ne yapıyor biz Allahaşkına.. Futbol bu mu, sevgi bu mu? Önce takımınızı sevmeyi öğrenin, sonra onu ateşleyin. Ama nerede o taraftar ve nerede o takım. Ne orta sahan, ne hücumun, ne de defansın var. Bir yerde Aurelio, bir yerde Deniz, diğer yerde İnamoto ve Mehmet Topal. Fenerbahçe'nin ikilisi oyun kuruyor, diğerleri hayal kuruyor.

Hucumda Necati ve Ümit isyankar.. Defansta, yan toplarda kademe yok. Sayın Gerets, siz orkestra şefisiniz. Elinizde faliyete geçirecek bir sürü enstürüman var. Ama şef olarak bu ahengi tutturamıyorsunuz.

Birileri do çalıyor, diğerleri mi. Müziğin ne ritmi var, ne de usulü. Çalsın sazlar oynasın kızlar... Gerets, "Çimleri yolup maçı alın" diye talimat verdi. Bu nasıl talimat? Oyuncular çim biçme makinası mı?..

O istek yoktu

Ya oyuncular... İhtiyaç duydukları herşeye sahip oldular bu sene. Satın alamadıkları tek şey başarı. Başarı gösteremediler. Galatasaray'ın değişme zamanı geldi. Futbolcuların havalarından geçilmiyor. Altlarında son model arabalar. Yaşam tarzları lüks, helal olsun ama davranış ve kazanma duyguları sıfır. Bülent Demirlek, soyunma odasına gitmek için ikinci yarıyı beklememeliydi. Bunu daha erken yapsa, tavana vuran tansiyon azalabilirdi.

Dün 19 Mayıs'tı. Atatürk'ü andık, sevindik. Onu tekrar yüreğimize bastık. 19 Mayıs 1919 gününe bir daha döndük.

Büyük Atatürk'e, "Ordu yok" dediler, "Kurulur" dedi.

"Para yok" dediler, "Bulunur" dedi.

"Düşman çok" dediler, "Yenilir" dedi.

Dün gece Fenerbahçe, Atatürk'ün dediklerinin hepsini yaptı.

Ama ne yazık ki, G.saray'da o hırs, o azim, o istek, o heyecan yoktu. Bunlar da olmayınca, başarı da olmaz elbette.

NOT: Maç öncesi hep birlikte coşku içinde İstiklal marşımızı söylüyoruz. Aynı duygularla, bir milletin fertleri olarak. Düşmanlarımıza karşı birlikteliğimizi gösteriyoruz. Ama marş bitiyor, sevgi ve hoşgörü de bitiyor. Birbirimize giriyor. Acı manzara..
Yazının Devamını Oku