GALATASARAY, taraftarının önüne yeni bir felsefe ve oyun kalıbıyla çıktı. Bu yeni dönemde Kalli’nin, oyunun idaresini Lincoln’e verdiğini gördük.
Her şey ama her şey Brezilyalı’nın üstüne kurulmuştu. Oyun kurma, bitirici alanlara pas atma ve tempoyu düşürüp yükseltme görevi Lincoln’de idi. Sambacı, Galatasaray formasıyla ilk maçını oynamasına rağmen oldukça başarılıydı. Fakat, istediği paslar geç atılınca oyuna küsmesi, onun tecrübesindeki bir oyuncuya yakışmadı.
Galatasaray’da bugüne dek rakibi ortadan delme inadı yoktu. Dün, sarı kırmızılıların bunu defalarca denediğini gördük. Tek santrfor olarak duvar vazifesi gören Özgürcan’la yapılan verkaçlar sonrası göbekten çok sayıda gol pozisyonu üretildi. Fakat, son vuruşlardaki zamanlama hatası ve bazı futbolcularda klasik hale gelen egoizm, Galatasaray’ın gole ulaşmasını engelledi.
Arda başaramadı
İlk 11’in sol kanadında oynatılan Arda’ya, içeri kaçıp verkaçlarla pozisyon üretme görevi verilmişti. Arda, topla çok oynadığı için beklenen oyununu çıkaramadı ve ilk bölümün sonunda kementi yiyip, kenara geldi.
Ben dünkü maçta en çok Serkan’ı beğendim. Ufak tefek fiziğe sahip bu genç oyuncunun, sahayı enine boyuna kullanabildiğini ve akılcı verkaçlar yapabildiğini gördük. Defans ile ofans arasında mekik dokuma görevi verilen Ayhan, kendisinden beklenenleri fazlasıyla yerine getirdi. Aynı şekilde Linderoth da oyunun iki yönünde aynı oranda başarı gösterdi.
Dünkü maçta ilk kez sağ kanatta oynayan Barış, etkili olamadı. Bu oyuncunun Serkan’la dayanışma içinde olması gerekiyordu ama yapamadı.
İstanbulspor önünde Galatasaray’ın en olumlu yönlerinden biri, hücumları çok adamla yapmasıydı. Sarı kırmızılılar ofansta çoğalmayı öğrenmiş ama egoizm hastalığından dolayı şut atmakta hep geç kaldılar. Hal böyle olunca da beklenen gol gelmedi. Dün akşamki karşılaşma bize şunu gösterdi ki, Kalli hala deniyor. Hangi mevkide hangi oyuncuları oynatacağına henüz karar verememiş.