Şimdi 26 Mart'da Milli Takımın Slovakya ile bir hazırlık maçı yapacak. Milli takımın yeni patronu Abdullah Avcı ise bu olayları bir kenara itip kendi yapacağı "Uçağı" hazırlamış.
Nasıl dersiniz harika...
Bu uçak uzun zaman havada kalır...Genç, geleceği olan, bugünün futboluna uygun, rekabetci, algılamaları yüksek, dürüst, yaratıcı ...
Görevim gereği her hafta tüm maçları izleyip, haftanın renkli ve renksiz futbolcularını yazıyorum Abdullah Avcı'da renkli olanları yanına çağırmış...
Öncelikle futbolun, merkez savunma dediğimiz orta alanına Semih Kaya, Serdar Aziz, Serdar Kesimal ve Eren Güngör gibi dört fidanı almış. Burada kulüp ve forma rengine bakmadan cımbızla seçmiş...
Türk futbolunda defansın sol kanadında yıllardır sorun var. Bu sorunuda gidericek birisi vardı: Kayserispor'lu Hasan Ali Yıldırım...
Bu genç iki yıldır aynı düzeyde, bozmadan her maçını yüzünün akı ile tamamlayan bir oyuncu...
Alper Potuk geleceği parlak ancak, transfer söylentileri kendisini biraz geriletmiş. Ama sorun yok, muhakkak bunu da atlatır...
Süper Lig'in 27. haftası da geçti. Şehirlerde kar yoktu, buzlu zemin de azdı, goller yağmur oldu aktı.
Maçlarda bazı kaleciler yumurtladı, bazıları ise takımını kurtardı. Bazı oyuncular, gol atmaktan bıkmadılar, bazıları ise atamamaktan.
Yukarılarda "Aman ilk 4'e gireyim" mücadelesi yaşanırken, 11'inci sırada yer alan takıma kadar da "Bu hafta puan alamassam, sonum hiç iyi olmaz" savaşı var...
Renkli olmaktan hiç vazgeçmeyen, renksizliklerini sürdüren futbolcular da yarışıyoe. Şimdi son duruma bakalım;
RENKLİLER
Emre Belezoğlu (Fenerbahçe): Takımını adeta ipten aldı. Fenerbahçe'nin orta alanın çalıştıran makine dairesi olduğunu gösterdi. Bir de saha içi isyanlarını azaltsa ne güzel olacak.
Penaltı kararında saha kenarından atışı Stancu yapacak diye bas bas bağıran Cuper, topun başında Culio'yu görünce adeta çılgına döndü. Saha kenarına kadar gelen ünlü hoca , Culio'nun bir kez bile kendisine bakmadığını, oyun içinde kullandığı ortalarda isabet oranının az olduğunu bildiği için topun başına Stancu'nun geçmesini isteyip durdu ama Culio bildiğini yaptı.
Maç sonrasında Culio'yu yanına çağıran teknik adam, "Avazım çıktığı kadar bağırdım, ama kulübeye bile bakmadın. Atışı Stancu yapacaktı, ama sen topu aldın hiç kimseyi dinlemeden kendi bildiğini yaptın"diyerek sert bir şekilde bağırdı.
Son zamanlarda Culio'nun tekrar Galatasaray'a dönecek haberleri hem yönetimi, hem de Culio'nun kafasının karıştırmış durumda. Herkes sezon sonunda Galatasaray'a gitme ihtimalinin daha fazla olduğu görüşünde birleşirken, Cuper futbolcusunu, "sezon sonuna kadar oynayacağın yer Ordu, ondan sonra alacağın kararlar seni bağlar" diyerek futbolcusunu uyardı.
Culio: Penaltıyı kaçırarak takım içindeki kişisel üstünlüğünü saf dışı etti.
Özden: Gaziantepspor'u yerden kaldıran, hayata döndüren oyuncu oldu.
Muhammet: Arkadaşlarını maçı kazanmaları için motive eden bir kamçı.
Bir ekip düşünün oyuncu kapasitesi olarak bakıldığında, futbola yatkın ve etkili, her hafta düşüşe geçmesi, bir sezonda üç teknik adam değiştirerek yola devam ederken, Orduspor karşısında alınan üç puan güneşi görmelerini sağladı.
Orduspor ise defansa yaslanayım, gol yemeyeyim diye sahaya çıkmadığını gösterdi.
İleride Stancu, Hasan Kabze gibi bu ikili Gaziantep kalesinde hiç durmadan inme sevdasıyla kazanma duygusu içinde olduklarını ortaya koydular... "Bizim 35 puanımız var, bunu daha yukarlara nasıl çıkarırız" diye savaş verdiler.
Herkes "kurtarıcı "olarak bekliyor.
1989 yılında da futbolumuz kriz yaşadı, Halim Çorbalı'nın arkasından "atama" olarak koltuğa oturdu.
Herşey süt liman, herkes mutlu, beş kez de görevi sürdürdü. 1990 yıllarında UEFA'da göreve başladı...
Sen misin başlayan, kıskançlık diz boyu...
O zamanlar Şenes Abi'ye rastlamayan yazarlar o zamanlar ne sıkıntılı günler yaşadığını bilmezler, hayali olarak "Şenes Bey gelirse her şey güzel olur" diyorlar, evet güzel de olacak.
O yıllarda bu görevleri yapmayan daha genç spor yazarları Şenes Abi'nini neler çektiğini bilmezler...
Fenerbahçeli olduğu için önce kendisini buradan vurdular, daha sonra medya müdürleri, yazarları "Şenes Abimiz dediler" sonra abi demekten vazgeçtiler.
Yerden yere vurdular hem de öyle sert ki... Olumsuz sözlerin sonu gelmedi.
Carlos Carvalhal, bugüne kadar Beşiktaş'ın başvurnadığı bir oyun kalıbını tercih etti.
Tek santraforlu sistemi bir kenara atıp, günün şartlarına uygun oyun felsefesiyle takımını sahaya sürdü.
Birinci bölgeyi öyle sağlama almıştı ki, daha önce yorgun savaşan merkez defans bu kez kolay top oynadı.
Defans ile orta alan arasında hiç boşluk yoktu. Veli, Ernest, Necip'in yanı sıra oyunu paralel hale getiren, rakibini şaşkına döndüren Fernandes de olunca, top kulanma yüzdesi yükseldi. pas hataları da azaldı.
Braga Teknik Direktörü, Beşiktaş'ı açmak için çeşitli değişimlere gitti, olmadı. Carvalhal ise kafasındaki oyun kalıbından şaşmadı, sistemi bozmadan maça devam dedi.
Böylece iri yarı, tek adamlı hücum sistemi çöpe atıldı. Beşiktaş'ta o tip birçok oyuncu var, ama tam anlamıyla iş yapmıyorlar, nedeni de Türkiye liglerinde iki veya üç stoper, bir oyuncu ile oynadığı için böyle futbolcuların üst düzey oynaması zorlaştı, devamlılıkları azaldı.
Kim getirdi, niye geldi, Fatih Terim'in yerine mi geldi?
"Hala Grest geldi" diye medya çalkalanıyor.
Başkan Ünal Aysal, "Gerest'in stada gelip maç seyretmesi olay oldu" diyor, ama inanana aşk olsun.
Ünal Bey ne diyor; Ben Fatih Terim'in arkasından iş çevirecek biri değilim.
Sonra Fatih hoca "Benim arkadaşım, birbirimize destek olalım" diyor.
Gerest de "Benim Terim'in koltuğunda gözüm yok" yanıtını veriyor, ama anlaya davul zurna az.
Bir kere Gerest, Fas Milli Takımı'nda rahat, seviliyor da.
Bazı şehirlerde, hüzün, dram ve sevinçli sahneler vardı.
Takımlarda her hafta değişik bir oyun sergilendi. Önceki hafta iyi oynayan oyuncu sahada yok, oynamayan oyuncu sahnede. Bazı oyuncular da var ki aynı randımanla oynuyor.
İşte geçtiğimiz haftada bazı oyuncular futbola renk katarken, bazı oyuncular da renksiz olup çıktılar.
Şöyle bir bakıldığında hakemler dahil, renk katanlar ve renksiz olan kişileri bir araya topladık, bakalım kimler ne olmuş?
RENKLİLER:
Melo: Galatasaray'ın hırçın, azimli, hataları kabul etmeyen, kazanma duygusu yaşayan Melo, hırsının mükafatını alan oyuncu oldu.
Emre Çolak: Genç futbolcu gün geçmiyor ki, ligin havasına girip yavaş yavaş "ben yükseliyorum" desin. Kazandığı topları tam isebetlerle kullanan, top gelmeden düşünce zenginliğine sahip olan, topsuz alanları kullanma duygusu Emre'yi yukarlara kadar çıkartıyor.
Culio: