500'üncü maçına Antalyaspor karşısında çıkan Cuper, bu sözleri adeta kısa bir zaman dilimi içinde futbolcularına resmen ezberletmiş.
Orduspor'da bugün iyi oynayan birçok oyuncu var ama, bu durumda tecrübei çalıştırıcının payı büyük.
Futbol sanatında temeller nedir?
-Teknik beceri:
Culio: Hayal gücü ve sezi mükemmel, atılan her golün yönetmeni, oyun içinde oyun okuma sanatı kendisinde.
-Hız ve algılama:
Hasan Kabze: Attığı kafa golü bir santrafor için zor ama hız ve algılamasıyla becerilerini bu pozisyonda gösterdi. Hasan Kabze bunların yanı sıra geri gelip top kapmak için rakabetçi davranışlar da sergiliyor.
Orduspor Antalya karşısında saydığım bu kişelerle adeta rakibini abluka altına aldı, Antalya yediği 3 golle şaşkına uğradı.
Galatasaray ve Kayserispor, futbol kitabına uygun zevkli bir oyun sergilediler.
- Oyunun değerini anlamak.
- Çabuk, akıcı hareket.
- Teknik mükemmellik.
- Hayal gücü.
- Macera ruhu.
- Sadece kazanmayı düşünmek.
Yukarıda saydıklarımın hepsi sahada vardı.
Oyun içinde hep isyanları oynayanların başında Baros, Melo ve Ujfalusi geliyor.
Bir de Albert Riera var. O da kart görmeyi özleyenlerden. Ya kaleci Fernando Muslera'ya ne demeli?
Galatasaray, bu hafta Kayserispor ile oynayacak. Baros, kırmızı kart cezalısı olduğu için forma giyemeyecek. Melo, Riera, Ujfalusi ve kaleci Muslera da sarı ışıkta duruyorlar. Bakalım Kayserispor maçı, hagisine kırmızıyı yaktıracak? Bu futbolcuların en önemli özelikleri de kartları, kasti faul yerine çoğunlukla hakeme itirazdan görmeleri. Maç öncesinde bu futbolcuları uyaran biri de olmuyor. Nitekim uyarsalar bu manzaralar her maç ortaya çıkmaz.
Yabancılar arasında biri var ki, hem takımını sırtlıyor hem de yabancılar arasında liderliği üstleniyor.
Galatasaray, Elmander'i bedelsiz olarak kadrosuna kattı. Hem piyasasını yükseltme hem de gelecek yıllara yatırım yapma düşüncesinde bir oyuncu. Kulüpte kalıp kalmıyacağı belli olmaz, ama Elmander için şimdiden Zenit 6 milyon euroyu gözden çıkardı.
Galatasaray'ın gol makinesi, sadece hep işini yapıyor. Anlayacağınız hem ucuz hem uslu.
Galatasaray'da Fatih Terim, ara transferde istediği oyuncular transfer edilemeyince şikayet etti, bu konudaki sorulara da "Yalnız Necati'yi aldık" şeklinde imalı bir yanıt verdi. Yarın bazı yanlışlıklar olursa, "Ben istedim, ama yapılmadı" cümleleri Terim'in beyninin bir yerinde duruyor.
Galatasaray bugüne kadar belki de tarihin en büyük transferini Melo ile yaptı. Kiralık olarak gelen bu futbolcunun opsiyonu ise 13 milyon euro. Dünyada bu rakamı verecek kulüp çok azdır, ama burada tek şanslı yine Melo. Forma giydiği müddetçe fiyatı artacak, istediği kulüple de ücret için adeta dans edip duracak.
Real Madrid bile Mesut Özdil'i alırken ödediği ücret 15 milyon euroydu. Peki Riera için ne demeli? Yıllık 2 milyon 750 milyon euro, satsan satılmaz, satılsa da bu ücreti verecek olur mu?
Galatasaray Divan Kurulu'nda ilk kez 'kartonvizyon'lu muhalefet
DÜn yapılan Galatasaray Divan Kurulu Toplantısı'nda mali açıdan fazla yorum getirmeyen üyeler, parmaklarını kaldırdı. Bugüne kadar bilinçli yorumlar yapan Divan üyesi Prof. Ahmet Özdağan ise muhalefetini yaptı.
Özdoğan, kürsüye kendisinin hazırlamış olduğu kartonvizyon ile çıktı ve tüm eleştirilerini bu kartonvizyon eşliğinde yaptı. Sercan, Melo, Eboue, Riera transferinin maliyetinin 100 milyon euroyu bulduğunu, hala transfer istenmesinin yanlış olduğunu ve vakit geçmeden gençlere yönelmek gerektiğini söyledi.
Kulüpler Birliği toplantısı, "hisseli harikalar kumpanyası" şeklinde geçti.
Her başkandan çivili laflar, sanırsın komedi dünyası.
Mesela Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl'ın sözleri karşısında herkes bir an duraksadı, tiyatroya gitsen bu kadar eğlenemezsin.
İbrahim Kızıl, "Anadolu kulüpleri, 4 büyük kulübün başkanlarına emanet. Bizler zurnanın son deliğiyiz. Onların sazları çalıyor, biz de müziği bekleyip zurnamızı üflüyoruz" dediğinde, herkes adeta gülme krizi geçirdi.
Son günlerin en çok konuşulan ismi olan Orduspor Başkanı Nedim Türkmen toplantıya girdiği zaman ise tüm Kulüp başkanları, Türkmen'in sakalanına bakmaya başladı. Bu sırada Trabzonspor Başkanı Sadri Şener'in, "Nedim Bey, masanın sonlarında oturuyorsunuz , ancak sakallı olduğunu gördük. Yakışmış, suratında sivilcemi çıktı" şeklinde sözleri üzerine diğer başkanların, "Sadri Bey sivilce değil, şişlikleri kapatıyor" sözleriyle bir gülme krizi daha.
Aslında Orduspor Başkanı Türkmen'i, Bursasapor maçı öncesinde gördüğümde öyle bir şişlik yoktu. Aliesi ile gittiği 4 günlük seyahette dinlenme şansı bulmuş. Eşi ve çocuklarıyla böyle bir tatile ihtiyaç duyduklarını söyledi. "Gitmişken yeni bir imaj olsun diye sakal bıraktım" dedi.
Kulüpler Birliği, bugün bir toplantı daha yaptı, ama TFF başkanı olacak kişiyi bulamadılar.
Hiçbir kulüp üyesi, Türk futbolunda devam eden problemleri çözecek bir aday bile ortaya atamadı.
Kulüp başkanları, öyle zora girdiler ki, "Bari tüm medyaya ilan verelim de, bu iş bitsin" derecesinde sıkıntı yaşadılar.
Bu arada Galatasaray Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk'ün, "Kulüpler Birliği başkanlığından istifa et" sözleri üzerine Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören, "Ben kimsenin git demesi üzerine burudan ayrılacak değilim, hele siz istediğiniz için bunu hiç yapmam" yanıtını verdi.
Başkan Ünal Aysal ile Adnan Öztürk'ün kafaları birbirine uyuyor, ama Ali Dürst eski düşüncelerine sahip olduğu için bir türlü ortak bir tavır alınamıyor.
Yönetime gelmek için iki seçenek var; 1-Hizmet, 2-Seçilmek için.
Adnan Öztürk, bir kurum çalışanı. Bir yönetici olarak eksikleri bildiği için sürekli dile getirdiği tek şey de futbolun profesyonel kişilere emanet edilmesi; Bizlerin gözetiminde, maaşlı, bu işi bilen, Avrupa kulüpleriyle ilişkileri iyi bir Ceo alalım.
Bu kişi de hazır.
"Tomas Turth, dünya futbolunda herkesle iç içe olan birisi. Yapmak istediklerini, yapamadıklarını gözlemledikten sonra bu yapıyı kuralım, nasıl işlediğini görelim" dendiği zaman Ali Dürüst, "Ben ve Fatih Terim, bu işi götürürüz" diyorsa, bunun adına 'kavga' denmez. Dünya görüşlerinin farklı olduğu ortaya çıkar.
Transferlerin Terim'in isteğiyle yapılmadığı ortada. Riera alındı, Terim günlerce kulübe bağlamak için uğraştı. Yiğit Gökoğlan geldi. Ancak Yiğit, henüz Galatasaray'a hizmet etmiş değil, şimdilik kenarda. Niye oynamıyor?
Kazım, Olimpiyakos'a seve seve mi gitti? Kazım, kendi futbolunu beğenen, fazla karışılınca isyan eden bir yapıya sahip. Yani Fatih Terim, bu oyuncunun üstüne fazla düşünce Kazım da "Yeter artık, ben sıkıntıya gelemem. Alıp başımı gideceğim" dedi.
Bir başka sorun da Ünal Aysal'ın yıllarca birlikte olduğu, güvendiği Bülent Tulun'da yaşanıyor. Dönemin teknik direktörü Eric Gerets ile Hollanda kampında olduğum zaman, Ünal Aysal'ın takımın bazı sorunları olduğunuda Bülent Tulun ile sürekli telefon görüşmesi yaptığına şahit oldum.
Hector Cuper Orduspor'u hiç tanımadan, hiç bilmeden geldi gelmeden önce de, ekibini gönderip bilgiler aldı soyundu nerelerde eksikler var tespit etti, pusulasını çıkardı ve işe başladı.
Geçmişi parlak bir hoca Cuper, disiplin, çalışma arzusu, kazanma duygusu ile yola çıktı...
Orduspor 'da Culio, Stancu, Yalçın ve Fatih Tekke gibi tecrübeli oyuncuların olduğunu bildiği için ona göre bir oyun kalıbı düzenledi. Defansın düzenini kurdu, sonra orta alanda savaşan oyuncuları tercih etti. Gol yollarında bir tek Stancu ile idare etti, önce bir puanlarla yetindi , şimdi de galibiyet serisini başlattı.
Ordu Ankaragücü karşısında aceleci olmadı.orta alanda Onur ve Abdülkadir diriliği ile gözlenirken, kanatlarda düşük bir hızla çalıştı. Culio çok top kazandı. Kazandığı topları gerekli olarak kullanamadı. Yaptığı birçok orta yerini bulamadı, her ikili mücadelerde kendini yere atıp durdu. Stancu ile Hasan Kabze ile iyi bir ikili olacaklarını, birbirlerine yaptıkları pas alışverişleriyle gösterdi. Hasan Kabze'nin attığı zor bir kafa vuruşu ile attığı gol nefisti...Kabze bunun dışında Stancu'ya vuruşu zor olmayacak bir top gönderdi Stancu da bunu yaptı...