28 Temmuz 2002
<B>GALATASARAY</B> son hazırlık maçını da yaptı. Ama burada eksiler ve artılar var. Eksilere değinirken Galatasaray'ın dikkat edeceği en önemli konu uzun toplarda defansta yerleşim bozukluğunun görülmesi. Sağdan ve soldan ataklarda bir blok oluşturulamadı. Sarı kırmızılıların tek eksisi buydu. Defans bloğu ile temas kuracak bir ‘‘sübap’’ ayarlaması lazım. Batista daha çok hücuma dönük oynuyor. O ayarı defansta yapamıyor, ancak hücumda bunu başarıyor. Galatasaray rakip alana girdiği anda tüm varyasyonları deniyor. Felipe, Hasan, Berkant, Baliç, Ümit Karan, Ümit Davala ile rakip alana adeta ‘‘piranha’’ balıkları gibi saldırıyor. İşte bu saldırı sonrasında orta alan boşluğu çok önemli. Çünkü kaptırılacak bir top, ani bir kontratak, defansı hazırlıksız yakalıyor. Bu blok anlaşmasının sağlanması şart.
Bu arada orta alanda görev yapan Ayhan'a bir sözüm var... ‘‘Hiçbir rakip sana topu düzeltmek için zaman tanımaz. En kritik anda kaptırdığın bir top, kalene ölümcül olarak geri döner.’’ Galatasaray'ın oyun kalıbını bütün futbolcuların ezberlemesi şart. Bu ezberlenirse işler tıkır tıkır gider. Galatasaray'ın oynadığı futbol tat verir, lezzet verir. Tabii kolay değil... Bu oyun kalıbını bilen var, bilmeyen var. Ama bilmeleri de şart olacak. Galatasaray'ın en büyük şanslarından bir tanesi de Mondragon gibi bir kalecinin üç direk arasında etkili olması ve kendine ait bölgeleri iyi okuması. Bu kaleci, Galatasaray'da kalmakla bu takımın gücünü bir kat daha artırdı. Şimdi kısa bir dönem kaldı. Bu dönemde futbolcuların yapacakları tek şey oyun felsefesini iyice çalışıp imtihanı başarıyla geçmek.
Yazının Devamını Oku 22 Temmuz 2002
<B>G.SARAY</B>, Avusturya ve İsviçre kamplarında dayanıklılığı arttırmak için fizik kondisyon çalışmalarına ağırlık vermişti. Ancak 2 gündür bu çalışma, yerini oyun kalıbının ezberlenmesine bıraktı. Bu kolay değil. Oyun kalıbının oturması biraz daha zaman isteyecek. Şimdi bir arayış içinde G.Saray. Leverkusen karşısında bir takım yanlışları oldu, olacak da. Defansın devamlı arkaya adam kaçırması, orta alanda çabuk oyun kurulamaması, ilk başta göze çarpanlar.
FORVET YETERSİZ
Galatasaray'ın en önemli zaafı forvette... Rakip defansı yoracak ve yıpratacak bir santrfora ihtiyaç var. Fatih Terim de bunu bildiği için hep arayış içinde. Terim, Leverkusen karşısında Baliç'i sağ kanatta oynatarak, bu bölgede neler yapabileceğini görmek istedi. Ancak Baliç, sağda başarılı olamayınca bu kez ortaya çekti.
Defansın solunda görevlendirilen Ergün, daha önce burada oynamayı sevmiyordu. Ama artık buna alışmış ve severek oynuyor. Sarı kırmızılıların daha çabuk pres yapması, blokları iyi kontrol etmesi, daha fazla şut düşüncesine girmesi ve topla daha fazla oynaması şart.
Daha önce de söylediğimiz gibi bunlar, zamanla olacak şeyler. Taşların yerine oturması için biraz beklemek gerek. Değişik takımlardan gelen yerli ve yabancı oyuncuların kaynaşması ve oyun felsefesini hemen kabullenmesi o kadar kolay değil. Takımın lideri Fatih Terim'in zamanla bunları yaptıracağına yürekten inanıyorum.
Yazının Devamını Oku 19 Temmuz 2002
<B>G.SARAY</B>'da kadroya girmek istiyorsan, futbolun kitabındaki bazı vecibeleri yerine getirmek zorundasın. Nedir bunlar? Pres yapmak, hatlar arasındaki bağlantıyı koparmamak, topa daha fazla sahip olmak, topu kazanmadan önce düşünce zenginliğini geliştirmek ve fırsat bulduğun her an şut atmak.
Galatasaray'ın ilk bölümde sahaya sürdüğü kadroda bazı futbolcuların kitapta yazan bu kuralları sahaya yansıtmadığını gördük. Ayhan'ın fizik gücü çok iyi, ancak kazandığı topları gerekli yerlere gerekli zamanda gönderemedi. Serkan ve Ümit Karan, hücum alanlarında şut atma özelliğinden hayli uzaktı. Duro, oynadığı yerin acemiliğini çeker gibiydi. Kademe ve yardımlaş yönünden zayıftı. Murat, alışık olmadığı defansın solunda, iyi kademe yapamadı, hatlar arasındaki bağlantının kopmasına neden oldu. Kısacası Galatasaray, oynamak istediği oyun kalıbından oldukça uzaktı.
JAWS GİBİ SALDIRDILAR
İkinci bölümde sahne alan kaliteli futbolcular adeta bir Jaws gibi rakibe saldırıp pres yapmaları ve bunun sonucunda topla daha fazla oynayıp, pozisyon üretmeleri, güzel bir manzara olarak ortaya çıkıyordu. Felipe adeta yürür gibi adam geçip nefis paslar atıyor, Berkant rakip defansı yoruyor, Cihan da oldukça faydalı işler yapıyordu. Ergün'ün Galatasaray'a ne kadar gerekli olduğunu bu bölümde ortaya koyduğu futbolla bir kez daha gördük. Denenmek için gelen Eloi hiçbir varlık gösteremedi. Kısa bir süre oynayan bu futbolcunun Galatasaray'da forma giyecek kapasitede olmadığını gördük. Galatasaray yenildi ama, ikinci bölümde oynadığı oyunla gelecekte daha güzel şeyler yapacağının sinyallerini verdi.
Yazının Devamını Oku 13 Temmuz 2002
<B>10</B> <B>GÜNLÜK </B>Avusturya kampında, G.Saray'ın en büyük kazancı eski ve yeni futbolcuların kaynaşması oldu. Fatih Terim futbolcularına zaman zaman yükleme yaptı, dayanıklılıklarını arttırdı. Yapılan testler de, birinci etap kampının istenilen sonuçlara ulaşıldığını gösterdi.
Sezon başı olmasına rağmen, hiçbir futbolucuda ciddi bir sakatlık ve idman bırakma gibi bir alışkanlık yaşanmadı. Bu da sarı kırmızıla takımdaki disiplini yansıtıyor.
Hazırlık maçları bildiğimiz gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Fatih Terim, cesur ve atak futbol istiyor. Ve kafasındaki oyun planını gerçekleştirmek için şablonunu da hemen hemen oluşturdu. Bu şablon ilerki günlerde daha da netleşecek.
Gelelim futbolculara. 10 günlük kamp sonrası öne çıkan 2 futbolcu var. Berkant ve Batista. Arkadaşlarına göre bu 2 futbolcu daha hazır bir görüntü çizdiler. Bu iki ismin hemen arkasından Baliç, Duro, Ümit Karan, Ayhan ve Serkan geliyor.
Felipe'nin ise biraz daha güçlenmesi şart. Futbol zekası mükemmel olan tüm futbolcular geç form tutarlar. Ama tam tutarlar. Felipe'de o futbolculardan biri. Brezilyalı Fatih Terim'in oyun içindeki anahtarı olacak.
Yazının Devamını Oku 12 Temmuz 2002
<B>DEĞİŞMEDİM</B>, değişime uğradım’’ diyen <B>Fatih Terim</B>, oyuncularının bireysel yeteneklerini geliştirmek ve oyun felsefesini uygulamak için saha içindeki bireyler arasında <B>‘‘anahtar lider’’ </B>oluşturmaya çalışıyor. Futbol adamı olarak ‘‘lider’’ olan Fatih Terim, G.Saray ile gelecekte büyük başarılara imza atmak, en doğruyu bulmak için kampın birinci gününden itibaren ‘‘lider’’ olarak yelken açıyor...
YAPILANLAR:
Top rakipteyken alan daraltmalar. Top kendilerindeyken alan genişletmeler.
Rakip topla buluştuğunda ‘‘blok’’ oluşturmalar.
Hücumda tek adam yerine çoğunluk sağlamalar.
Oyun kurgusunda bölüm bölüm uzun toplar. 2'ye 1'ler...
Şut atma zenginliği.
Mücadele gücü.
YAPILMAYANLAR:
İyi oynarken bölüm bölüm oyundan düşmeler.
Topla fazla oynama sevdası.
Zaman zaman paslarda hatalar.
Topla dripling yaparak zaman harcama.
Zaman zaman rakibe kontrolsüz müdahele.
İşte G.Saray'ın kısa ve öz tablosu. Yapılanlar, iyi hanesine geçerken, yapılmayanlar da ikinci kamp döneminde telafisi mümkün olan arızalar.
Yazının Devamını Oku 28 Mayıs 2002
<B>P</B>AZAR sabahı <B>Fatih Terim</B>'e telefon açtım... Florya'daydı. Hal hatır sordum, oturup uzun bir söyleşi yapmak istediğimi anlattım. Haklı olarak, kafasını kaşıyacak vakti olmadığını belirtti, işinin çokluğundan söz ederek biraz zaman tanımamı istedi.<br> ‘‘Tamam hocam’’ diyerek telefonu kaparken, bir-iki kelime ekledi... ‘‘Birtakım oyuncular var. Ekonomik açıdan dikkatli olmalıyız. Bunun dışında G.Saray'a her haliyle uyum sağlayacak,disiplinli, aynı havayı koklacayacak kişiler benim için önemli. Bu nedenle ağır davranıyoruz. Önümüzde zaman var. Bunu iyi kullanacağız.’’
Fatih Terim'in yapısını bilmek gerek. Terim'in elinde, geçen yıldan kalma 28 kişilik bir kadro var. Şimdi onları pirinç ayıklar gibi ayıklıyor. Bana göre yabancılardan Batista ve Mandragon kalır, diğerlerini pek düşünmez. Şimdilik, gerekli en az üç yabancı için dikatli davranmaya çalışır, acele etmez.
ACELESİ YOK
Fatih Terim, transfer ettiği oyuncunun ayakkabı numarasından, saçının teline kadar her şeyini bilir. Bırakın onu, Florya'daki sahaların çimlerinin uzunluğunu bile beyninde saklar.
Terim sisteme bağlı kalan bir kişi değildir. Her futbolcu yalnız bir yerde oynayacak gibi düşünmez. Onun diğer yönlerini sezer ve faydalanma yolları arar. Terim, bir oyun kalıbının içinde kalmaz. Rakamlarla işi olmaz. Çalıştığı dönemlerde takımı adeta ‘‘yarım ay’’ gibi oynatıyordu. İki yıl aradan sonra boş durmayan Terim'in bizleri yeni oyun kalıpları ile tanıştıracağını umuyorum.
Fatih Terim sabrın meyvesini yemek istiyor. Takım içinde tekrar yeni isimleri yıldız yapmasını bilen bir kişi. Bunlara hepimiz tanık olduk. Bir Ümit Davala, bir Fatih Akyel, bir Emre Belözoğlu, bir Hasan Şaş. Bitti sanılan Ergün, Suat gibi oyuncular tekrar hayata döndüler. Şimdi tekrar Terim iş başında. Bakalım, ne gibi yenilikler getirecek.
Yazının Devamını Oku 29 Nisan 2002
<B>GALATASARAY </B>neyi mi taktı? 3. yıldızı... Şaka yaptı, 1 yıl bekleyeyim dedi, ondan sonra istediği sevgilisine kavuştu ve emanetini geri aldı. Kimse sezon başında G.Saray'ın başarıdan başarıya koşucağını ummuyor, çöküşe geçeceğini sanıyordu. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Hem Şampiyonlar Ligi, hem de Türkiye Ligi'nde artık bitti denen G.Saray, bana göre herşeyi halletti. Burada zaferi kazananları tebrik ederim. Öyle dediler, böyle dediler ama G.Saray şampiyonlukla kucaklaştı.
Burada daha önce 8 aylık yönetimin de payı var. Onları da bir kenara bırakmak yanlış olur. Bırakmak değil, hakkını vermek doğru olur. Kocaelispor, güzellikler içinde oyuna başladı. G.Saray'da kurgu yoktu, rakibi tehdit etmiyordu. Sonra kişisel beceriler ortaya çıkıyordu. Arif'in kovalamacası, Hasan'ın yükselişi Galatasaray'ı bir adım öne geçiriyordu. Sonra Arif'in kaçırdığı bir penaltı oluyordu, ama Arif inatçıdır, yaptığımı telafi ederim diyordu. Radu'ya da hatamı temizle diye topu gönderiyor ve bir ohh çekiyordu.
ÇOK PROBLEM BEKLİYOR
Benim anlayamadığım bir şey var. Ortada fol yok yumurta yok, Kocaeli tribününde 'hodri Meydan' yazan bir taraftar grubu birden bire alevleniyor, kendi kendine isyan ediyor, koltukları kırıyor, sahaya atıyor. Ne oldu be kardeşler? Kim kimin tavuğuna kış dedi. Durup duruken bu işleri yapıyorsunuz. Yazık değil mi? Siz anlamıyorsunuz. Ben yazsam ne olur, yazmasam ne olur...
Şimdi bir iki oyuncudan daha bahsedeyim. Serviste aynı masayı paylaştığım Korkut Göze ağabeyim ‘‘İlhan, bu Ayhan Beşiktaş'ta hiç oynamadı. Galatasaray'da bir grafik yakaladı, gidiyor’’ diyerek sitem ediyordu. Ben de takım oyunu oynadığı için diyordum. Dün de hakikaten Ayhan orta sahada Ergün'le paylaşım yaparken, sahada görünen kişiydi. Fazla topla görüşmeyen Mondragon, en kritik anda öyle bir top kurtardı ki, ben uyumam, herşeye dikkat ederim dercesine köşeden topu aldı.
Artık G.Saray'ın bundan sonra bir çok problemi var. Önünde engebeler var. Teknik adam mı futbolcu mu onu bilemem. Ama o yönetimin işi. Dün İsmet Paşa Stadı'nda iki şampiyon gördüm. biri G.Saray, biri Kocaeli..
Yazının Devamını Oku 28 Nisan 2002
<B>B</B>ÖYLE maçları çok iyi bilirim. <B>‘‘Kalmak mı zor, gitmek mi zor?’’</B> diye oynamak hele. Rizespor da böyleydi. Çünkü, mutlak 3 puana ihtiyacı vardı. Sahaya çıkan futbolcu o stres altında topa yön veremez, şut atamaz, pas veremez. Ayaklar dolaşır, adeta prangaya vurulmuş gibi olur. Rizespor'un da hali buydu. Toparlayıcı bir adamı yoktu. Kaptan Ümit tecrübesine rağmen arkadaşlarını toparlayamadı. Telaş etti, rakibi ortadan deleyim düşüncesine girdi, oyunu kanatlara yayamadı ve skora tesir edemedi.
Rizespor ne kanatları denedi, ne rakibin arkasına sarktı, ne de maç kazanma hırsını sahaya yansıttı. Ayakaları birbirine dolaştı, lider yokluğunu yaşadı, taraftar desteğini kullanamadı.
İstanbulspor ise rahattı. Rize'nin yapacağını onlar yaptı. Murat sol kanadı devamlı çalıştırdı, rakibi açmaya başladı. Rizespor ikinci yarıda Okan'ın yerine Hasan'ı oyuna aldı. Bir şeyler yapar, diye düşündük. Yaptı ama gecikmeli yaptı.
Sonuçta Rizespor ayağına taktığı zinciri kıramadı.
Yazının Devamını Oku