BÖYLE maçları çok iyi bilirim. ‘‘Kalmak mı zor, gitmek mi zor?’’ diye oynamak hele. Rizespor da böyleydi. Çünkü, mutlak 3 puana ihtiyacı vardı.
Sahaya çıkan futbolcu o stres altında topa yön veremez, şut atamaz, pas veremez. Ayaklar dolaşır, adeta prangaya vurulmuş gibi olur. Rizespor'un da hali buydu. Toparlayıcı bir adamı yoktu. Kaptan Ümit tecrübesine rağmen arkadaşlarını toparlayamadı. Telaş etti, rakibi ortadan deleyim düşüncesine girdi, oyunu kanatlara yayamadı ve skora tesir edemedi.
Rizespor ne kanatları denedi, ne rakibin arkasına sarktı, ne de maç kazanma hırsını sahaya yansıttı. Ayakaları birbirine dolaştı, lider yokluğunu yaşadı, taraftar desteğini kullanamadı.
İstanbulspor ise rahattı. Rize'nin yapacağını onlar yaptı. Murat sol kanadı devamlı çalıştırdı, rakibi açmaya başladı. Rizespor ikinci yarıda Okan'ın yerine Hasan'ı oyuna aldı. Bir şeyler yapar, diye düşündük. Yaptı ama gecikmeli yaptı.