PAZAR sabahı Fatih Terim'e telefon açtım... Florya'daydı. Hal hatır sordum, oturup uzun bir söyleşi yapmak istediğimi anlattım. Haklı olarak, kafasını kaşıyacak vakti olmadığını belirtti, işinin çokluğundan söz ederek biraz zaman tanımamı istedi.
‘‘Tamam hocam’’ diyerek telefonu kaparken, bir-iki kelime ekledi... ‘‘Birtakım oyuncular var. Ekonomik açıdan dikkatli olmalıyız. Bunun dışında G.Saray'a her haliyle uyum sağlayacak,disiplinli, aynı havayı koklacayacak kişiler benim için önemli. Bu nedenle ağır davranıyoruz. Önümüzde zaman var. Bunu iyi kullanacağız.’’
Fatih Terim'in yapısını bilmek gerek. Terim'in elinde, geçen yıldan kalma 28 kişilik bir kadro var. Şimdi onları pirinç ayıklar gibi ayıklıyor. Bana göre yabancılardan Batista ve Mandragon kalır, diğerlerini pek düşünmez. Şimdilik, gerekli en az üç yabancı için dikatli davranmaya çalışır, acele etmez.
ACELESİ YOK
Fatih Terim, transfer ettiği oyuncunun ayakkabı numarasından, saçının teline kadar her şeyini bilir. Bırakın onu, Florya'daki sahaların çimlerinin uzunluğunu bile beyninde saklar.
Terim sisteme bağlı kalan bir kişi değildir. Her futbolcu yalnız bir yerde oynayacak gibi düşünmez. Onun diğer yönlerini sezer ve faydalanma yolları arar. Terim, bir oyun kalıbının içinde kalmaz. Rakamlarla işi olmaz. Çalıştığı dönemlerde takımı adeta ‘‘yarım ay’’ gibi oynatıyordu. İki yıl aradan sonra boş durmayan Terim'in bizleri yeni oyun kalıpları ile tanıştıracağını umuyorum.
Fatih Terim sabrın meyvesini yemek istiyor. Takım içinde tekrar yeni isimleri yıldız yapmasını bilen bir kişi. Bunlara hepimiz tanık olduk. Bir Ümit Davala, bir Fatih Akyel, bir Emre Belözoğlu, bir Hasan Şaş. Bitti sanılan Ergün, Suat gibi oyuncular tekrar hayata döndüler. Şimdi tekrar Terim iş başında. Bakalım, ne gibi yenilikler getirecek.