Paylaş
‘Gulyabani’ler çağa ayak uydurdu ve halen aramızdalar. En son geçen yıl tekrar basımı yapılan ‘Hakka Sığındık’ romanı da bunun kanıtıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan sıkıntıları ve hemen ardından ortaya çıkan İspanyol Gribi’nin yol açacağı tahribatı alabildiğine canlı bir şekilde anlattığını okuduk. Sanki içinde bulunduğumuz durumu anlatır gibiydi.
Gürpınar’ın yazdıkları, üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen güncelliğini korusa da biz onun emaneti olan ev müzesini çoktan unuttuk. 80 yıllık hayatının son 30 yılını geçirdiği, kitaplarını yazdığı Heybeliada’daki evini çürümeye bıraktık.
Uzun süredir kapalı olan Hüseyin Rahmi Gürpınar Müze Evi’nin açılması için ada sakinleri ve edebiyatseverler çeşitli girişimlerde bulunmuştu. Ancak önemli bir adım atılmış değil. Bunlardan biri de Heybeliada’da yaşayan Türkçe öğretmeni Nihan Aydar’ın change.org’da ‘Heybeliada Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi Müze Olarak Açılsın’ başlıklı imza kampanyasıydı. Pek çok haber yapıldı, yazılar yazıldı müzenin tekrar açılması, kaderine terk edilmemesi için ama henüz ciddi bir adım atılmış değil.
Bırakın görkemli bir müze evi çürümeye terk etmeyi, sanatçılarımızın, edebiyatçılarımızın yaşadıkları, ürettikleri evleri bulup en azından bir plaket çakmak için iğneyle kuyu kazar gibi arşivlerde belge aramamız gerekir. Ne yazık ki biz bürokrasinin ve kurumların ağır işleyen çarklarının arasında parçalanmasına, yağmalanmasına, çürümesine göz yummuşuz.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evinin hikâyesini Nilay Örnek’in ‘Her Umut Ortak Arar’ adlı blogunda, gazeteci Eyüp Tatlıpınar derleyip anlatmış. ‘Kuyruklu yıldız altında kurtarılmayı bekleyen bir ev!’ başlığıyla kaleme aldığı yazıda Tatlıpınar, ibret verici bir öykü anlatıyor. Eğer bir gün müze tekrar onarılıp ziyarete açılırsa bu süreç de yazılmalı bilgilendirme levhasına. Ders alınması için.
ŞIPSEVDİ’DEN KAZANDIĞI PARAYLA YAPTIRDI
HÜSEYİN Rahmi Gürpınar’ın 1944’teki vefatının ardından, Heybeliada’da kendi imkânlarıyla yaptırdığı üç katlı evinin başına gelmedik talihsizlik kalmamış. 1888’de Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilmiş ilk romanı ‘Şık’la üne kavuşan yazar, 1911’de yayınlanan ‘Şıpsevdi’ romanından kazandığı 700 altın lira gibi büyük bir kazançla yaptırır evini.
Gürpınar’ın 1944’te ölümünün ardından ev; mirasçısı, dayı kızı Emine Muzaffer’in yazlığına dönüşür. Muzaffer, evi 1964’te İl Özel İdaresi’ne, müze yapılması için satar. Çalışmalar ancak, ev Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilince, 1983’te başlar. Ev, bu kez, 1987’de müzeye çevrilmesi için Adalar Belediyesi’ne verilir. Öncekilerin beceremediği işi belediye de beceremez. 1996’da adaya kaymakam atanan Mustafa Farsakoğlu tekrar ilgi gösterir, belediye ve bakanlıkla işbirliği yaparak 2000’de nihayet restore edilip müzeye dönüşmesini sağlar.
EŞYASI YAĞMALANDI
Bütün bu süre boyunca bekçiye rağmen engellenemeyen yağmalarda, envanterde görünen yazarın piyanosu, bisikleti, kemanı, yağlıboya tabloları, avizeleri, kristal likör takımları, antika halıları kaybolur. 2013’te İl Özel İdaresi’nden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne geçen yapı için belediye 2017’de restorasyon ihalesi açar. Fakat vakıf malı kaydı olduğu gerekçesiyle konak aynı yıl Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü, genel olarak iyi durumda olduğunu tespit ettiği evi restorasyon programına alır. Ancak bugüne kadar herhangi bir adım atılmaz.
‘DUVAR DİBİ’NE 4 MİLYON 630 BİN TL
ARTAM Antik A.Ş.’nin geçen hafta sonu düzenlediği müzayedesinde Türk figür resminin büyük ustası Neşet Günal’ın 3 milyon 300 bin lira açılış fiyatıyla satışa sunulan ‘Duvar Dibi’ adlı eseri 4 milyon 630 bin TL’ye (KDV ve komisyon dahil) satıldı. Günal’ın 138x190 cm ebatlarındaki eseri, müzayedenin en yüksek rakama ulaşan yapıtı oldu. Müzayedenin en yüksek rakamlı ikinci eseri ise Bedri Rahmi Eyüboğlu imzalı ‘Ressam ve İlham Perisi’ adlı eseri oldu. 250 bin TL açılış rakamına sahip eser, komisyon ve vergiler dahil 1 milyon TL’ye satıldı.
ÇOCUKLARA BİR MİLYON TL
Müzayedede İGA’nın çevre ve sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında yürüttüğü Artwist ‘Artıktan Sanata’ projesinde hayat bulan üç eser de çocuklar yararına faaliyet gösteren vakıflara destek sağlamak amacıyla satışa sunuldu. Prof. Rahmi Atalay’ın üç eserinin satışından elde edilen bir milyon lira üç ayrı kuruma bağışlandı.
Paylaş