Bakmayın siz bugün kendini Osmanlıcı diye adlandırıp Batı kültürüne, müziğine, sanatına atıp tutanlara. Dönemin ünlü bestecileri saraya davet ediliyor, besteler ısmarlanıyor, padişahlara özel opera temsilleri yapılıyordu. Müzikolog ve besteci Emre Arıcı gerek saray arşivlerinde gerekse Batı kaynaklarında yaptığı araştırmalarda Osmanlı sarayındaki Avrupai müzik geleneğinin izini sürmüş ve ‘Donizetti Paşa - Osmanlı Sarayının İtalyan Maestrosu’, ‘Naum Tiyatrosu - 19. Yüzyıl İstanbul’u nun İtalyan Operası’, ‘Kayıp Seslerin İzinde’ ve ‘Çaykovski İstanbul’da’ gibi kitaplarında bunları yazmıştı.
ÜÇ KOLTUK SATIN ALMIŞTI
Emre Arıcı’nın Avrupa arşivlerinden ulaştığı en ilginç belgelerden biri Sultan Abdülaziz’in Almanya’nın Bayreuth kentinde ünlü besteci Richard Wagner’in opera binasına yaptığı bağışın belgesi. Aracı, Sultan Abdülaziz’in Wagner’in Bayreuth’ta inşa ettirdiği Margravial Opera Evi için yaptığı yardım karşılığında aldığı teşekkür belgesini, Bayreuth Festivali arşivinden çıkarttırıp Andante dergisinde 2003 yılında yayımlamıştı.
Almanya Bayreuth’taki Margravial Operası’na yaptığı bağış nedeniyle Sultan Abdülaziz’e sunulan teşekkür belgesi.
1861-1876 yılları arasında Osmanlı tahtında oturan Sultan Abdülaziz, 23 Eylül 1872’de Nürnberg’de konakladığı sırada, Richard Wagner Operası’ndan ailesi ve yeğeni Abdülhamit ile her yıl gelip izlemek için tanesine 300 Thaler (altın para) ödeyerek 329, 330 ve 331 numaralı koltukları satın almıştı. Bu bağış o dönem Avrupa basınında da büyük ses getirmiş ve övgüyle karşılanmıştı.
LONDRA’DA DEV KORODAN
‘Bibliotheca Brookeriana’ başlıklı satışta Brooker’ın 16. yüzyıldan kalma Fransız ve İtalyan kitaplarını içeren koleksiyonun satışının 25 milyon doları (675 milyon TL) aşacağı tahmin ediliyor. 11 ve 12 Ekim’de New York’ta gerçekleşecek iki müzayedenin ardından koleksiyonun diğer satışları 2025 yılına dek farklı tarihlerde New York ve Londra’da yapılacak.
1494’te Venedik’te kurulan Aldine Press’in bir yüzyıl içinde piyasaya sunulan en büyük baskı koleksiyonunu da içeren ‘Bibliotheca Brookeriana’, Rönesans döneminden sanat, mimari, bilim alanında yazılmış birçok önemli kitabı bir araya getiriyor.
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen restorasyondan sonra kalenin açılışı 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 108. yıl dönümünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı.
Tarih boyunca Çanakkale Boğazı’nın korunmasında önemli bir rol oynayan Seddülbahir Kalesi, Padişah 4. Mehmet’in annesi Hadice Turhan Sultan tarafından 1659 yılında savunma amaçlı yaptırıldı.
Tam karşısındaki Kumkale Kalesi’yle birlikte koruma görevlerini yüzyıllarca sürdürdüler. Ta ki itilaf devletleri saldırana kadar.
Çanakkale Boğazı’nı geçmek isteyen İngiliz ve Fransız gemileri boğazın girişini koruyan tabyaları 3 Kasım 1914’te ilk kez bombaladı. 12 top ile savunma yapan Seddülbahir Kalesi büyük hasar gördü ve gazi olarak anılmaya başladı. Savaşın yıkımına doğanın yaptığı tahribat eklenince kale zamanla harabeye döndü.
Bugün Türk edebiyatı içinde özel bir yere sahip olan ‘Tutunamayanlar’ romanının da alnına kazınmış bir kader çizgisi gibi duruyor sanki bu cümlesi.
İlk romanı ‘Tutunamayanlar’ 1970 yılında TRT Roman Ödülü’nü almış ve 1971 yılında basılmıştı.
Ancak ne aydın çevresinden ne de okurdan yeterli ilgiyi gördü.
Atay 1977’de beyninde oluşan tümöre bağlı olarak 43 yaşındaki vefatından hemen önce yazmıştı bu cümleyi yapılan vefasızlığa isyan edercesine.
Ancak ‘Tutunamayanlar’ özellikle kitabın yayın hakları İletişim Yayınevi’ne geçtikten sonra okurun ilgisini çekti ve ikonik bir eser halini aldı.
Günümüze kadar 90’a yakın baskısı çıkan roman üzerine pek çok akademik çalışma yapıldı, kitaplar yazıldı.
Oğuz Atay’ın romanı diğer kitapları gibi aralarında Almancanın da olduğu yabancı dillere çevrildi ve yayımlandı.
Ancak İngilizce çevirisi ve yayını gündeme gelince o kader çizgisi yine belirdi ve hükmünün geçerli olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Ekranı ne zaman açsam Tom Cruise’un motosikletiyle yüksek bir uçurumdan atladığı sahneye denk geliyordum. Filmin tanıtımı için başlatılan büyük bir kampanyanın en önemli parçasıydı bu. En tehlikeli sahnelerin serinin diğer filmlerinde olduğu gibi Tom Cruise tarafından dublör kullanılmadan çekildiğinin altı ısrarla çiziliyordu.
Amaç belki de günümüzün en gelişmiş teknolojilerinin kullanılarak çekilen aksiyon filmlerinde eksik olan gerçeklik duygusunu bu şekilde vermekti.
CÜNEYT ARKIN DUBLÖR KULLANIR MIYDI
Tom Cruise’un motosikletli atlama sahnesinin sosyal medyada yayına sokulduğu dönemde, yani geçen haziran ayında Türk sinemasının aksiyon denince ilk akla gelen büyük ismi Cüneyt Arkın’ın hayatını anlatan bir kitap yayımlandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan kitabı Ali Can Sekmeç ve Cengiz Özkarabekir hazırlamış. Kitap, Cüneyt Arkın üzerine araştırma yapan farklı isimlerin yazılarından oluşuyor.
Kitap beni bir anda Tom Cruise’un son teknoloji aksiyon sahnelerinden alıp 70’lerin atlamalı zıplamalı, vurdulu kırdılı Cüneyt Arkın filmlerine götürdü. Görevimiz Tehlike’deki aksiyon sahnelerine göre oldukça nahif kalsa da içerdikleri tehlike bakımından hiç de altta kalacak gibi değildi onlar da. Hele dönemin ilkel çekim şartları göz önüne alınırsa ve Cüneyt Arkın’ın da bu sahneleri dublör kullanmadan çektiği düşünülürse...
Tom CruIse - Cüneyt Arkın
‘BİR MİLYON METRE FİLM
İş Sanat’ın başlattığı 2002 yılından beri sürdürdüğü ‘Parlayan Yıldızlar’ konserleri bu yüzden çok önemli.
Kariyerlerinin başındaki müzisyenlere sahne deneyimi sunarak destek olan Parlayan Yıldızlar konserlerinin başvuruları başladı.
Kasım ayında başlayacak konserlerde sahneye çıkabilmek için son başvuru tarihi 4 Eylül 2023 olarak belirlendi. 17 Eylül Pazar günü İş Kuleleri Salonu’nda yapılacak seçmeler sonucunda İş Sanat’ın yeni sezonunda 16 genç müzisyene konser imkânı sağlanacak.
‘HEYECAN VERİCİ BİR DENEYİM’
İş Sanat Sanat Yönetmeni Defne Turaç, 21 yıldır başarıyla yürütülen proje hakkında, “2012 yılında gençlerimize müzik kariyerlerinde destek olmak amacıyla başlattığımız konser serimizin yanı sıra, seçmelerimize katılıp müziklerini dinleme imkânı bulduğumuz genç müzisyenlerimizin ulusal ve uluslararası sahnelerdeki başarılarına tanık olmaktan ötürü gururlu ve mutluyuz.
Genç müzisyenlerin sahne heyecanlarına ortak olmak bizim için de oldukça kıymetli bir deneyim. Müziğe tutkuyla bağlanan gençlerimiz dünyanın ve ülkemizin en iyi orkestralarında yer alıyor, biz de başarı hikâyelerinin bir parçası olmaktan mutlu oluyoruz” diyor.
KİMLER BAŞVURABİLİR
1 Ocak 2003 (dâhil) tarihinden sonra doğan, güzel sanatlar lisesi veya konservatuar öğrenimine halen devam eden genç müzisyenler seçmelere katılabilecek. Adaylar, profesyonel olarak bir orkestrada kadrolu veya sözleşmeli çalışmıyor olmaları şartıyla seçmelere başvuru yapabilirken, güncel biyografi ve video kayıtlarını 4 Eylül 2023 tarihine kadar iletisim@issanat.com.tr adresine iletebilecek.
‘Land art’ (arazi sanatı) olarak adlandırılan ve 100 hektarlık alanda sanatseverlerle buluşan sergi, 20 Haziran’da ziyarete açılmıştı.
‘Fata Morgana’, adını güneş ışınlarının denize güçlü bir şekilde vurmasıyla denizin üzerindeki nesnelerin uçuyormuş gibi göründüğü bir hava olayından alıyor. Bir tür serap etkisi.
‘Tek kişilik bienal’ olarak da yorumlanan sergide Aydın, fotoğraf, heykel, yerleştirme ya da doğal malzemelerle yapılmış düzenlemelerle araziye müdahalelerde bulunuyor. Türkiye’nin en büyük kişisel açıkhava sergisini doğayla yapılmış bir ortaklık diye tanımlamıştı sanatçı.
‘Güneşin yüzdüğü yer’ olarak da anılan Yason Burnu’nun serginin ana mekânı olarak seçilmesinin nedeni ‘Fata morgana’ denilen hava olayının burada görülüyor olması.
DOĞANIN MÜDAHALESİ
Serginin mekânlarından bir de Sülü Burnu’ydu.
Sanatçı buraya
Koleksiyonundaki ilk çizimini 1964 yılında, 24 yaşındayken Londra’da satın alan Alain Delon, “Mirasım olarak gördüğüm iki şey var: Oyunculuk kariyerim ve sanat koleksiyonum. İkisiyle de gurur duyuyorum. İnsanlar bana satın aldığım eserler arasında ortak bir nokta olup olmadığını soruyor. Onlara şu cevabı veriyorum: Bu benim. Yıllar boyunca beni etkileyen, benimle konuşan ve bazen beni rahatlatan birçok tuval, heykel, çizim edindim. Bu eserler uzun yıllardır bana eşlik ediyor ve hayatımın bir parçası” diye açıklamıştı koleksiyonuyla olan bağını.
Ancak 87 yaşındaki aktör ani bir kararla ‘hayatımın bir parçası’ dediği sanat eserlerinin büyük bir bölümünü satışa çıkardı.
Alain Delon
ÖTENAZİ ÖNCESİ Mİ
Alain Delon’un geçen yıl sağlık sorunları nedeniyle yaşam destek ünitesine bağlı olarak yaşamak istemediğinden ötenazi talep ettiği haberleri çıkmış ancak oğlu bunu yalanlamıştı.
Delon’un koleksiyonunu satış kararında belli ki sağlık sorunlarının etkisi büyük.