Onur Özdemir’den yeni bir şarkı dinlemek zaten bence başlı başına bir mutluluk sebebi. 10 şarkılık ‘Ağlak Disko’ beni bu anlamda mutluluktan öte tam anlamıyla mest etti. Cumartesi gecesi resmen dakikaları saydım, saat gece yarısını geçince kulaklıkları takıp tek tek tüm şarkıları baştan sona dinledim. Bir albümün o ilk dinleme anı ve onun mutluluğu gerçekten tarif edilmez bir haz. Onurr’un ‘Ağlak Disko’ ile yarattığı bu mutluluk, dans ve hüzün üçgeni beni ziyadesiyle tatmin etti.
Albümün açılışını geçtiğimiz hafta Cuma günü ‘Muamma’ya çekilen klip ile yapan Onurr ‘Ağlak Disko ’da bizi çok özel bir dans dünyasına götürüyor. 10 şarkılık albüm ismiyle yaşayan duygular treni diyebiliriz. ‘Ağlak Disko’daki 10 şarkının söz, müzik, düzenlemesinin tamamı Onurr’a ait. Şarkıların her aşamasına kendi imzasını atması belki de bu albümü bir bütün olarak daha özel kılıyor. Abartmayı istediği kadar, ulaşabildiği kadar, tamamen kendi canı istediği şekilde yaptığı için bu albüm daha da özel hissettiriyor dinledikçe.
Onurr pandemide yaptığı albümün kayıtlarını dinledikçe danslarına gözyaşları da eşlik ettiği için albümün ismine ‘Ağlak Disko’yu uygun bulmuş. Albümde daha önce İrem Derici’ye verdiği ‘Güz Dönümü’ ve Gülşah Kömürcü’ye verdiği ‘Çok Mu Zor’u Onurr’un yorumuyla dinlemek ayrıca çok kıymetli. ‘Yorgun Sevda’, ‘Deniz Tuzu’ ve ‘Çok Mu Zor’ benim için ‘Ağlak Disko’nun incileri. Onurr’un müziğinin ve üretkenliğinin yenilikçi bakışı ile nefis uyumu ‘Ağlak Disko’da hayat bulmuş.
Yıldızlar: Alemde Seyr-i, Deli Aşk, Güz Dönümü, İmkansızın Kenarı
Oscar’ımı Verdim Gitti: Yorgun Sevda, Deniz Tuzu, Çok Mu Zor
Korhan Futacı ile Canlı Canlı!
Korhan Futacı ile 30 Haziran Zorlu PSM konseri öncesi bir araya geldik. Pandemi kısıtlamalarının sonlarına gelmişken, konserler de yavaş yavaş başlarken bu söyleşi harika bir zamana denk geldi.
Yaklaşık 1.5 senedir içinde olduğumuz bu dönemin üretim anlamında nasıl geçtiğini sorduğumda Korhan Futacı bu karmaşık döneme rağmen kendisine göre bir düzen kurmayı başardığını anlattı. Şartlar zorlayıcı ve tuhaf da olsa, duruma uyum sağlamaya başladıkça önünde farklı kapıların açıldığını ve bu sayede o da müzik adına üretmeye devam ettiğinin altını çizdi. Nova Norda ile yakın zaman önce yayımladıkları ‘Cehennem’ şarkısının çok hoşuma gittiğini, önümüzdeki dönemde başka nasıl çalışmaların yolda olduğunu sorunca güzel haberler aldım. Sanatçının State51 etiketiyle yayımlamak üzere hazırladığı 6 şarkılık bir enstrümantal albümün yolda olduğunu hatta hemen ardından da 9 şarkıdan oluşan vokalli bir albüm daha çıkartacağını söyledi.
Grubun ilk albümleri ‘Quiet Is The New Loud’ ile hayatımıza dokunuşlarının üzerinden 20 sene geçmiş. Zaman uçup gitse de Kings Of Convenience’in müziği ilk günkü gibi sağlam temellerle yerini muhafaza ediyor. Özellikle 12 sene sonra bir albümle dönmeleri, o albümün de böylesine içimize kapandığımız zor bir döneme denk gelmesi gerçekten bir dev hediye gibi oldu. Bir iki ay önce yayımladıkları ilk single’ları ‘Rocky Trail’in sadece bir tekli olmayıp devamında bir albüme bağlanması sanırım bu sene aldığım en güzel müzik olaylarından biri oldu.
Yeni albümün kayıtları yaklaşık 5 sene sürmüş. Böyle düşününce grubun hayatı mümkün olabildiğince yavaştan alıp, yeni şarkılarını kaydetmeleri ve özellikle de bu kayıtlara büyük önem vermeleri bu süreyi uzatmış. Eirik ve Erlend ‘Peace or Love’da genelde hakimiyet kurdukları sade olma ve şarkılarını basit bir dille anlatmaya daha da önem vermişler. Gruba iki şarkıda Feist’in de vokaliyle katılması ‘Peace or Love’ın bir diğer güzelliği olarak yer alıyor. Mırıl mırıl aşkı, sakinliği ve hayattan zevk almayı senelerdir bize kendi üsluplarıyla aktaran ikili 4. albümlerinde dinleyicisine mutluluğu garantiliyor. Yeni albüm konserler tarihlerini arka arkaya açıklayan Kings Of Convenience belki bu sene bir sürpriz yapar ve Türkiye’yi de turnesine dahil eder diye gözlerim turne haberlerinde.
Yıldızlar: Rumours, Fever, Rocky Trail, Song About It
Oscar’ımı Verdim Gitti: Catholic Country, Love Is A Lonely Thing
İstanbul Caz Festivali
1-24 Eylül arasında İstanbul’u Caz sarıp sarmalayacak.
Yaklaşık 2 sene sonra dopdolu bir programla bir festival haberi duymak eminim benim gibi tüm müzikseverlerin yüzünde bitmeyen bir gülümseme yaratıyordur. Açıkhava mekanlarında 40’a yakın konserle dopdolu bir programla 28. İstanbul Caz Festivali Garanti BBVA sponsorluğunda, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle düzenleniyor.
Eylül ayına yayılan bu konser serüveninde
Grup geçtiğimiz haftalarda yeni şarkıları ‘Fool’s Crown’ı yayımladıklarında bir söyleşi ihtimali yeşerdi ufukta. Tekli yayımlandığı zaman bir araya gelemesek de, geçtiğimiz hafta yayımlanan EP’leri Unlimited Lunch Pack için bir araya gelip konuşma fırsatı bulduk. Bilmeyenler için The Ringo Jets’in kısa tarihçesi; yaklaşık 10 sene önce Tarkan Mertoğlu’nun o dönem grubu olan Kraker’ın davulcusu askere gidince Lale Kardeş grup durmasın diye yardım etmek için gruba giriyor. Zaman içinde gruba ikinci bir gitarist olarak Deniz Ağan ekleniyor ve üçlü aslında bu şekilde ilk defa o dönemde çalıyorlar. Daha sonra Lale grubun bateristi askerden gelince görevini tamamlayıp ayrılıyor. Ama bu üçlünün yakaladığı enerji orada kalmıyor, birlikte çalmanın keyfini unutmayan ekip birlikte müzik yapmayı isteyip bir prova yapıyorlar ve oradan sonra da bugüne kadar çalmaya devam ediyorlar. Lale o dönemi anlatırken, 2011 yazındaki heyecanları neyse bugün de aynı şekilde devam ettiğini belirtmem gerekiyor. Türkiye’de özellikle de İngilizce Rock Müzik yapmak, bunu bugüne kadar getirmek aslında o kadar da kolay olmadığı için, geçen 10 seneyi düşününce ‘hayat insanı çok güzel tokatlıyor ve beklememeyi öğreniyorsun’ diye ekliyor Lale. ‘Müzik yaparken çocuk gibi oluyoruz’ diyen Lale, kendi ürettikleri her şarkıda ilk günkü gibi büyük heyecan duyduklarının altını çiziyor.
Grubun 2011 senesinde çıkarttıkları ilk EP’leri ‘The Lunchpack’in yayımlandığı dönemi anlatırken Lale, o albümü kendilerinin cd’ye kaydettiğini, jelatinlerinin hepsini tek tek elleriyle hazırlayıp sınırlı sayıda bastıkları posterle tanıtım yaptıkları o dönemi anlatırken ben dahil hepimiz o zamana ışınlandık. Şimdi aynı EP daha önce yayımlanmamış olan ‘Fool’s Crown’ ile birlikte dijital olarak karşımızda. Yeni yayımlanan EP, hem geçmişe bir merhaba, hem de geleceğe yeni bir adım anlamına geliyor. The Ringo Jets ‘Unlimited Lunch Pack’i her zaman yapmayı sevdiğini şeylere tekrar döndüklerinin gösteren bir sinyal olarak görüyor. Özellikle yeni EP’deki ‘Tease’ grubun ilk yayınladığı orijinal hali olması belki de bu albümü en özel kılan detaylardan birisi.
Geçirdikleri 10 sene içinde neleri yapmak isteyip, neleri yapmak istemediklerini çok net anladıklarını belirten grup, geçtiğimiz kış onlarca şarkılık demo kaydettiklerini fısıldadılar. Grup üyeleri kaydettikleri yeni demolar hakkında oldukça heyecanlı oldukları için, ben de bu şarkıların detayları hakkında ne söylerlerse pür dikkat onları dinledim. Özellikle 2 sene önce yayımladıkları ‘Yadigâr’ EP’lerinden sonra Türkçe şarkı yapma konusundaki motivasyonlarını sorduğumda yeni demoların yarısının Türkçe, yarısının İngilizce kayıtlarla dolu olduğunu belirttiler. ‘Sağ gösterip, sol vurmamız bizim alametifarikamız’ diyen Lale, albüme giden yolda neler olacağını kendilerinin de merakla beklediklerini ekledi. Yaz boyu yeni şarkıların kayıtlarıyla meşgul olacaklarını belirten The Ringo Jets yeni şarkılarını muhtemelen bu sene bitmeden dinleyicisiyle paylaşmayı hedefliyor. O zamana kadar da yeni EP’leri ‘Unlimited Lunch Pack’ bizi yeni şarkılara hazırlayacak.
Yeni Çıkış
Armageddon Turk - Anadolu Lo-fi
Geçtiğimiz hafta Garaj müzik etiketiyle nefis bir albüm yayımlandı: Armageddon Turk – Anadolu Lo-fi. Armageddon Turk, Orkun Tunç ve Zag Erlat’ın yarattığı bir müzikal birliktelik. Albümün temeli pandeminin ilk günlerinde atılıyor. İstanbul ve Londra’daki evlerinde prodüksiyon üzerine çalışarak, Anadolu türküleri ve anonim eserlerin lo-fi hiphop, chillbeat tarzlarında yeniden yorumladıkları 10 şarkılık ‘Anadolu Lo-fi’ albümünü tamamlamışlar. Albümün gitar kayıtlarında Kaan Çelik Metin, trompette Ege Cengiz, kemençede Nevbahar Özel, tarda Nevcivan Özel ve piyanoda ise Gonca Feride Varol eşlik etmiş.
Zag Erlat ve Orkun Tunç ile bu proje albüm için bir araya geldik ve detaylarını konuştuk. Bu albümü yapmayı hem Orkun, hem de Zag birbirlerinden habersiz bir şekilde her zaman isteklilermiş. Bir gün Orkun ekip arkadaşını arayıp aklındaki bu projeden bahsedince ikisi de gözlerinin önündeki hazineyi bulmuşçasına büyük bir heyecanla repertuar hazırlığına girişmişler.
‘Anadolu Lo-fi’daki müziklerin aslında biz olduğumuzun altını çizen Armageddon Turk, bizleri bir arada tutan, birbirimizi daha sıkı bağlayan melodiler olduğunun altını çiziyor. İkili bu projeyi yaparken bir yandan da bu melodilerin bir anlamda miras olduğunu vurgulayarak, bunun gelecek jenerasyonlara bir armağan olmasını istediklerini belirtiyorlar.
Albüm öyle tatlı, mırıl mırıl akıyor gidiyor ki, Barış Demirel ile bir araya gelerek biraz büyüteç tutup bunu konuşmanın en güzel zamanı dedik. Barış Demirel’in geçmişi müzikle dolu olan isimlerden. Lise yıllarında ve sonra da üniversite döneminde birlikte müzik yaptığı gruplarla birçok enstrüman çalmış ve vokal yapmış. Grupta trompet çalan birisinin iyi olacağını düşündüğü bir noktada trompet çalmayı kendisi öğrenmeye karar vermiş ve esas serüven de böylece başlamış.
Roxy Müzik Günleri’nden başlayan ‘Barıştık Mı’ mahlasıyla çıktığı yolda birkaç yıl sonra ‘T.E.A.R’ ve sonrasındaki ‘Fair Play’ albümleriyle devam ediyor. Katıldığı birçok yurtdışı festivallerinin yanı sıra, birçok isimle müzik yapmaya devam eden Barış Demirel, bir kenarda biriktirdiği hikayelerini kendi adıyla bir albümde yayımlamaya karar vermiş. Bir kenarda diyorum ama aslında bakmayın, yaklaşık 10 senedir bu şarkıları kısa notlar ve demolarla derlemiş, biriktirmiş.
‘Mutluluklar’ Barış Demirel’in baştan sonra kendi hayatının müzikal formu aslında. Yaşadıklarını şarkılarla anlatıp, bu anların onda bıraktığı güzellikleri müziğiyle süslemiş. Albümün adının nerden geldiğini elbette sordum. Barış Demirel, geçen yıl albümü yapmaya karar verdiğinde geçmişte yaşadığı, kendisine iz bırakan, öğreten, tecrübe kazandıran anılarıyla bir anlamda vedalaşıp bu duygulara ‘Mutluluklar’ dilediğini, albümün adının da buradan çıktığını belirtti.
‘Mutluluklar’ın prodüktörlüğünü Da Poet ile Barış Demirel birlikte üstlenmiş. Seneler içinde birlikte birçok iş yaptıkları için Da Poet ile olan uyumları bu albümde birlikte çalışarak daha güzel bir sonuca ulaşmış. Deniz Tekin ile yaptığı ‘Keyfim Senle Yerinde’ düeti üzerine konuştuğumuzda Barış’ın heyecanı sanki şarkıyı o ilk kaydettiklerindeki zaman olduğu gibi yüksekti. Deniz Tekin’in yeni bir şeyler deneme isteği ve bu anlamdaki cesareti onun çok hoşuna gittiği için birlikte bir şeyler yapmayı çok heyecanlı bulduğunu belirtti. ‘Keyfim Senle Yerinde’yi yazdıktan sonra şarkıda sanki karşı tarafa bir söz vermek isteyen bir yer olduğunu hissettiğini belirterek Deniz Tekin’in dahil olmasını isteyip kendisiyle paylaşmış. Deniz Tekin de 1-2 saat içinde şarkıyı tamamlayıp demoyu Barış Demirel ile paylaşmış. Bu iş birliğinden aldığı keyfi ve şarkının Deniz Tekin’in de katkısıyla geldiği noktadan çok memnun olduğunu aktardı.
‘Mutluluklar’da bir başka sürpriz de Kadebostany iş birliğinin yer alması. Hem de bir değil iki şarkıda Kadebostany dokunuşu yer alıyor. Bir Ankara konseri sonrası Kadebostany ile aralarında doğan sohbet sonrasında Barış Demirel albümden bir şarkısına Kadebostany’nin remix yapmasını istiyor. Kadebostany şarkılar üzerinde çalışıyor ve tamamlayıp Barış Demirel ile paylaşıyor. Şarkıların yeni hali remix’ten bir adım daha öte olduğu için ‘Rework’ olarak yayımlamayı isteyen Barış Demirel, özellikle albümdeki Kadebostany’nin katkısından ötürü duyduğu gururu dile getirdi.
Pandemi döneminde sahneleri her müzisyen gibi çok özleyen Barış Demirel, her sabah kalktığında yüzünü yıkadıktan sonra ilk yaptığı şeyin trompet çalmak olduğunu söylüyor. Kendi motivasyonunu ancak enstrümanıyla ve ürettikleriyle ayakta tutmaya çalıştığını belirten Barış, yeniden sahnelere kavuşmak için gün saydığını da özellikle belirtiyor. Şu sıralar her ne kadar yeni albümü yayımlanmış olsa da, sanatçının Temmuz ayında prodüksiyonuna başlayacağı yeni bir EP çalışması için kolları sıvayacağının müjdesini vermek bu söyleşi vesilesiyle bana kısmet oluyor.
Yeni Çıkış
Gramafonia – Global Bando
Sanatçı bu albümde deyim yerindeyse bizi diskoya götürüyor. ‘7’ ile Gökhan Türkmen’in müzik kariyerinde yepyeni bir yanını keşfedeceğimizi düşünüyorum. Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru yayımladığı ‘Romantik’ albümü aslında henüz daha taze sayılacak bir yerdeyken, sanatçı pandemi döneminde durmaktansa yeni şarkılarla dinleyenlerini mutlu etmeyi tercih ediyor. Bunu da daha pozitif ve dans dolu bir yorumla sunuyor.
Geçtiğimiz hafta sonu albümün basın lansmanında pandemi sebebiyle online olarak bir araya geldik ve yeni şarkıları dinledik. Gerçekten bu albümün lansmanını bir mekânda ilk defa dinleyip, o anın enerjisini Gökhan Türkmen ve ekibiyle birlikte yaşamayı çok isterdim. Evde laptop karşısında şarkılarda kendi kendime yükselme hali maalesef bu dönemin gerçeği oldu.
Albümde 7 şarkı yer alıyor. Künyesine baktığımızda söz ve müziklerde Gökhan Türkmen ve Mert Carim imzası görüyoruz, düzenlemelerde ise Genco Arı yer alıyor. Geçen yıl tekli olarak yayımlanan ‘Deli’ bu albümün kapanışını yapıyor. 2020’nin sonunda yayımlanan ‘Romantik’ albümünde ‘Deli’ yer almamıştı. ‘Romantik’ albümün ruhundan ve havasından farklıydı ‘Deli’ şarkısı, meğer bu albümü bekliyormuş. Şimdi ‘Deli’ de kendisine yakın tarzdaki diğer arkadaşlarına kavuşarak ‘7’nin nefis kimyasını birlikte oluşturmuşlar. Tüm albümü dinledikten sonra kapanışın bu yolun başlangıcı olan ‘Deli’ ile bitiriyor olması da bence ayrıca kıymetli.
‘7’ disko ve funk soslu, içinde rocknroll hisleri barındıran kıpır kıpır tam bir yaz albümü olmuş. #iyiyaşa mottosuyla yaza başlangıç yapacak olan ‘7’ albümüyle Gökhan Türkmen dinleyicisini dansa kaldıracak derken abartmıyorum. ‘7’ ile gerçekten adımlar dansa dönüşecek. Albümden benim ilk dinleyişte 3 favorim var hangisi daha önde emin olamıyorum. ‘Nanay’, ‘Şerefine’ ve ‘İmza’ dinlediğimden beri aklımda tekrarlıyor. Sanırım ‘İmza’yı şu sıralar daha çok seviyorum. Yeni albümden ilk video klip ‘Şerefine’ şarkısına çekilmiş. 7 Haziran’da yayınlanacak olan klibin yönetmenliğini Murat Joker yapmış. Gökhan Türkmen’in her yeni işinde yarattığı yenilik ve dinamik dokunuş bu albümde de kendisini gösteriyor. ‘7’ renkli, enerjisi yüksek, yaza ve hepimize gerçekten iyi gelecek bir albüm olarak 4 Haziran itibariyle tüm dijital platformlarda yerini alacak.
Devir Değişti
90’lar Türk Pop Müziğine yön veren önemli isimlerden Çelik çok özel bir albümle geri döndü. 12 şarkılık ‘Devir Değişti’ albümü Fatih Erkoç, Emre Aydın, Cem Adrian, Pamela, Halil Sezai, Umut Kuzey, İskender Paydaş ve Orkestrası, Oğuzhan Uğur, Gülçin Ergül, Can Gox ve Rubato kariyerinde 35. Yılını deviren Çelik’in şarkılarını kendi yorumlarıyla bu albümde kaydetmişler.
Arpej Yapım etiketiyle geçen hafta yayımlanan ‘Devir Değişti’ albümünün müzik direktörlüğünü İskender Paydaş, süpervizörlüğünü ise Umut Kuzey üstlenmiş. Şarkıların yeni düzenlemeleri gerçekten de yakışmış. 90’lar trenini kaçıranlar için bu şarkıların yeniden hayata kazandırılması çok değerli. Şarkıların yeni düzenlemelerinden sonra dönüp bir de orijinal hallerini dinleyip o dönemlere gittim. Yeni düzenlemeler bir şekilde şarkıların ruhunu koruyarak, onlara yeni bir hava katmış.
Fatih Erkoç
İlk başlarda internet bağlantıma bahane buldum defalarca giriş yapmaya çalıştım ama olmadı. Bu denemeyi 1 saat kadar sürdürüp pes ettim. Meğer benimle birlikte bu sorunu neredeyse tüm dünya yaşıyormuş. Glastonbury yetkilileri sorunu çözmek için uğraştıklarını sosyal medyadan duyursa da, bu deneyim geç başlayan konser hissinden biraz daha moral bozucuydu. Yaklaşık iki saatlik bu gel git yaşandıktan sonra festival biletli biletsiz ayrımı yapılmaksızın herkesin izlenmesine açıldı. En azından bu kararın herkese iyi geldiğine eminim. Ancak 2 saat önceki performanslara geri dönüş sorunlu olduğu için konserin normal akışını sonraki gün daha rahat izlerim diye kendimi daha fazla yormamaya karar verdim.
Tüm bu kriz yaşanırken göz ucuyla bir yandan da Eurovision finalinin başlamasını bekliyordum. İtiraf etmeliyim ki Eurovision’dan çok ümitli değildim, Türkiye’nin artık katılımcı olmamasından sonra bir şekilde ilgim azaldı yarışmaya. Bu sene yarı finali de izlemediğim için genel anlamda katılımcılardan da haberdar sayılmazdım. Ancak Glasto krizi beni bir anda Eurovision’a bağladı. Performanslar ve şarkılar o kadar beklentimin üzerindeydi ki, Eurovision’a kitlendiğim için Glastonbury’deki Coldplay’i yarım yamalak izledim.
Genel anlamda Eurovision finalindeki ülkelerin nerdeyse hepsi çok iyiydi. Pandeminin 1.5 seneyi aşan üzerimizdeki etkisinden mi bilmiyorum, Eurovision’un finalindeki şarkılar ve şovlar büyüledi beni. İzlanda, İtalya ve İsviçre favorilerimdi ama oylamadan bu şarkıların çıkacağı konusunda şüpheliydim. Performanslar bitip oylamaya geçildiğinde Eurovision’daki değişmeyen tek şeyin politik jüri oylamaları olduğunu görüp biraz keyfim kaçtı. İyi ki halk oylaması var da yarışmanın kaderi değişti. İtalya’nın birinci olmasına çok mutluyum, bu sonucun rock müziğin yeniden uyanışı vesile olacağına gönülden inanıyorum.
İtalya’nın Maneskin grubu birinci olup sahneye tekrar çıktığında grubun vokali Damiano ‘size söylediğimiz gibi rock’n roll hiçbir zaman ölmez!’ konuşması gecenin en güzel özetiydi. Pandemi gölgesinde geçen 2 yılın ardından seneye Eurovision’un Maneskin’in ev sahipliğinde İtalya’da nasıl olacağını şimdiden merak ediyorum. Bu arada grubun yakın zamanda yayımladığı albümleri ‘Teatro d’ira – Vol.1’ birkaç gündür fon müziğim oldu. Yerinde duramayan kıpır kıpır bir albüm olmuş, grubun Eurovision performansından etkilenen herkese öneririm.
Melike Şahin’in ilk Albüm Konseri
Bu senenin en güzel olaylarından biri olan Melike Şahin’in ilk albümü ‘Merhem’ şimdilerde ilk konseriyle evlerimize konuk olmak üzere gün sayıyor. Sanatçının bu nefis albümünün ilk konseri 28 Mayıs’ta PSM Online’da gerçekleşecek.
İki ay önce Melike Şahin ile All Access Youtube kanalımda ‘Merhem’ üzerine yaptığımız söyleşide albümün ilk konser provalarına daha yeni başlamıştı. Hem hazırlıklar açısından, hem de yeniden konser vermekten ötürü çok heyecanlı olduğunu her seferinde dile getiren sanatçı şimdi konserine artık günler sayıyor. Özellikle albümden ‘Hepsi Geçti’, ‘Nasır’, ‘Öpmem Lazım’, ‘Bedelini Ödedim’ ve ‘Uykumun Boynunu Bükme’nin canlı performanslarını çok merak ediyorum. Uzun zamandır merakla beklenen ‘Merhem’in bu çok özel ilk konserinde sahnede 8 kişilik yeni orkestrasıyla ve bu akşama özel olarak hazırlanmış sahne tasarımıyla Melike Şahin 28 Mayıs’ta saat 21:00’da PSM Online’da olacak, kaçırılmayacak bir konser olacak bunu şimdiden hissedebiliyorum.
Yeni Çıkış
Covid salgını döneminde bir albüm yapmanın nasıl olduğu üzerine konuşurken, Adna yeni albümünün genel sürecinin aslında önceki çalışmalarından çok da farklı olmadığını belirtti. Çoğunluğunu ev stüdyosunda kaydettiği şarkılarının yanı sıra, evde kaydedemediği diğer bölümleri de salgın öncesinde tamamladığı için aslında bu anlamda bir zorluk yaşamamış. Kayıtların devamındaki süreçte dosyaların yapımcıları arasında gezmesiyle şarkıların üzerinde çalışmışlar. Ama esas olarak bu dönemde, o da herkes gibi belirsizlik hissini yoğun şekilde yaşayarak geçirmiş günlerini.
Bir daha ne zaman canlı müzik performansı yapacağının bilinmezliğiyle hazırlamış bu albümdeki şarkılarını. ‘Black Water’ı dinleme şansım olduğu için Adna’nın geçmiş çalışmalarına dair bu albümde kendisinde hissettiği yeniliği merak ettim. Önceki albümlerinde kendini keşfetme yollarını arayıp bulurken, daha karanlık ve dramatik şarkılarla yol aldığını söylerken, son birkaç yılda bu durumu ağır bulduğunu ekledi. ‘Black Water’ da melankoliden nasibini alsa da bu sefer şarkılarını daha eğlenceli bir anlatım yoluyla aktarmayı denediğini söyledi.
‘November’ ile başlayan yeni albüm yolculuğu yakın zamanda yeni şarkısı ‘You Are’ ile devam edecek. ‘Black Water’da hangi şarkı senin için diğerlerinden daha özel dediğimde cevabı hiç düşünmeden verdi. ‘ ‘You Are’ bu albümde yapmak istediğim her şeyi tek şarkı olarak’ özetliyor dedi. Şarkının ilk yola çıktığı halinden bugünkü durumuna gelmesine kadar yaklaşık üç sene geçtiğini belirten Adna, son halinin onu çok mutlu ettiğini söylüyor. Dünyada aşılamalar ilerlese de, konserlerin eski hızına ve düzenine dönmesine hala vakit var gibi görünüyor. Online konserler hakkındaki hislerini sorduğumda Adna aslında bu durumun kendisi için iyi olduğunu belirtti. Kalabalık önünde konuşmak ve performans yapmanın onu genelde gerdiğini söyleyen sanatçı, geçen yıl hayat koşulları bize online konserleri mecbur kıldığı için bu duruma sıcak baktığını söylüyor. Ancak yine de kalabalık içinde, şarkıları seslendirirken insanların gözlerine içine bakabilmenin bir sanatçı için ne kadar değerli olduğunu belirtmeden geçmedi. ‘Pandemi dönemi yaratıcılık anlamında faydalı mıydı senin için? ‘ diye sorduğumda, başlarda belki de yeni albümün şarkılarını yazmayı yeni bitirdiği için yeni müzik üretmekte zorlandığını belirtti. Daha sonra yavaş yavaş çalışmaya başlasa da sonunda kesinlikle yalnız çalışmak istemediğini anlayıp ev stüdyosundan çıkmış. En yakın iki arkadaşıyla yeniden bir stüdyoya giren Adna, şimdi tek istediğim sürekli onlarla müzik yapmak diyor.
‘Black Water’ için heyecanını gizlemeyen sanatçı, Eylül ayına kadar albümden yeni şarkılar yayımlamaya devam edeceğini belirtiyor. Konserlerin en kısa sürede hayatımıza yeniden gireceğini, koşulların giderek düzeleceğine inandığını belirtirken, ‘dilerim bu döneme kadar bir sürü müzisyen ve grup müzik yapmayı bırakmaz’ diyor. Sanırım bu Adna’nın olduğu kadar hepimizin ortak dileği.
Yeni Çıkış
The Ringo Jets – Fool’s Crown
Geçtiğimiz hafta The Ringo Jets yeni şarkıları ‘Fool’s Crown’ı Ferment Records etiketiyle yayımladı. Şarkının basın bülteninde ‘Fool’s Crown’ bir TRJ101 şarkısı diye tanımlanmış, çok hoşuma gitti bu ifade. Gerçekten de ‘Fool’s Crown’ grubun 10 senedir ürettiği müziğin konsantre hali gibi. İfadesi, enerjisi yerli yerinde. ‘Fool’s Crown’ ile The Ringo Jets’i ders gibi tekrar en baştan, en temelden dinlemeye başlayabilirsiniz. Grup 2019 senesinde yayımladıkları ‘Yadigar’ EP’sinden sonra ilk olarak ‘Fool’s Crown’ ile bizleri selamlıyor. Aynı zamanda söz konusu bu şarkı 11 Haziran’da çıkacak olan ‘Unlimited Lunch Pack’ EP’sinin de hem açılışını yapıyor, hem de albümü müjdeliyor.
Nuri Harun Ateş – Normal
Albümün kaydedildiği dönemde Amerika’da yaşayan sanatçı, gruba dahil olduktan sonra söz konusu albümün hazırlığında ve kaydedilmesinde de bizzat yer almış. Geçtiğimiz Ocak ayının ortasında yayımlanan albümün Avrupa ve Amerika’da büyük ilgi gördüğünü belirten Demir Demirkan, 1994 senesinde kaydedilen bir albümün şimdilerde yayımlanmasının heyecanını yaşadıklarını da ekledi.
Mesheen, 80’lerde Los Angeles’ta o dönem oldukça popüler olan Tyton grubundan Bobby Tait ve Joey Scott tarafından kurulmuş. Daha sonra gruba eklenen vokalist Ted Micheal Heath ve basçı Nick Aqleh ile Mesheen son haline gelmiş. 1992 senesinde Avrupa ve Amerika’da aldığı pozitif eleştirileri toplayan iki demosundan sonra ‘A Matter Of Time’ albümünün kaydına odaklanmışlar. Bu dönemlerde gruba gitarist olarak eklenen Demir Demirkan ile birlikte grup kendi albümlerinin üretimi için çalışmalarına daha da yoğunlaşmışlar. O dönem birçok bağımsız plak şirketinin yaşadığı durum gibi albümün yapımcısı olan firma faaliyetlerini durdurunca ‘A Matter Of Time’ yayımlanamıyor. Grup üyeleri Seattle grunge hareketinin de devreye girmesiyle diğer müzikal ilgi alanlarını keşfetmeye başlıyor.
O zamanlarda günümüze geldiğimizde, yaklaşık 27 sene sonra ‘A Matter Of Time’ albümü şimdi gün yüzü görüyor. Geçtiğimiz sene yaz aylarında grup Sonic Age Records ile yeni bir anlaşma yaparak ‘A Matter of Time’ı kaydını yeniden mastering yaptırıp CD ve plak basımlarına özel kartonet detayları ekletmiş. Ocak ayının ortalarında yayımlanan albüm tüm dijital platformlardan da dinlenebiliyor. Demir Demirkan pandemi koşullarının durumuna göre belki yakın gelecekte grupla canlı performansların da gündemde olabileceğini belirtiyor. ‘A Matter Of Time’in ruhu 80’lerin hard rock/metal formatında olsa da bunu günümüze yeniden taşıyan özel bir çalışma olmuş. Daha doğrusu albümü daha ilk dinleyişinizde zamansız bir yaklaşımla senelerden bağımsız olarak sizi kendisine ve enerjisine bağlayabileceğini gösteriyor.
Glastonbury Festivali İlk Defa Dijital!
Müzik festivallerinin atası olarak da düşünülebilecek olan meşhur Glastonbury Festivali bu sene ömrü hayatında ilk defa dijital olarak düzenleniyor. Geçen sene pandemi dolayısıyla iptal edilen etkinlik, bu sene de devam eden pandemi koşulları sebebiyle dijital bir festival olarak yayımlanacak.
Pandemi sebebiyle 2 sene üst üste iptal edilen Glastonbury Festivali, 22 Mayıs’ta kendi tarihi için de çok özel bir canlı yayınla müzikseverlere ulaşacak. Worthy Farm’dan gerçekleşecek olan bu global yayın ile dünyanın her köşesinden müzikseverler Glastonbury Festivali’ni evlerinden izleyebilecekler. Her sene biletleri satışa çıktığında dakikalar içinde tükenen bu özel festivalde bu sene Coldplay, HAIM, IDLES, Jorja Smith, Michael Kiwanuka, Wolf Alice gibi isimlerin sahne alacağı yaklaşık 5 saatlik bu özel yayını kaçırmamak gerek.
Yeni Çıkış
Ceren Gündoğdu – Beni Eve Götür