Bu farklılık yıllar içinde daha da görünür oldu. Aslında bir kız çocuğu doğurmuştu... Bedeninde mutlu olmayan bir kız çocuğu. Yıllar ilerledikçe “Çocuğum hasta” dedi, onlarca doktora götürdü, çeşitli tedaviler denedi. Değişen bir şey olmadı, çocuk bedeninden mutsuzdu, hatta nefret ediyordu. Kendi içinde bir anlamda depresyona giren anne, sonunda psikologlar ve psikiyatristlerin öncülüğünde benzer sorunları yaşayan ailelerle bir araya geldi. Tıp, “Çocuğunuzu böyle kabul edin, aksi takdirde kaybedersiniz, bedenden memnun olmamak (trans) iki yaşından itibaren ortaya çıkıyor. Çocuğunuzu kucaklayın, anlayın” dedi. Yıllar geçti, çocuk ilk ameliyatını oldu. Aile çocuğunu kucakladı. Şimdi burslu okuyor, büyük yetenekleri var, beş enstrüman çalıyor. Onu ben de çok seviyorum, sohbet etmekten, sanattan konuşmaktan çok keyif alıyorum.
YANLIŞ BİR PROTESTOBunları niye anlattım? Bu anne, ben de siz de olabilirsiniz. Hatta en muhafazakâr ailenin bile başına gelebilir. Ne yapacaksınız? Çocuğunuzu dışarı mı atacaksınız? Bu ülkede farklı cinsiyetlerde ne kadar başarılı sanatçımız, işinsanımız var, biliyor musunuz? Mesele cinsiyet mi, iyi insan olmak mı? Hiç düşündünüz mü?
Peki bunları niye anlattım? Herkesin belirli çerçevede, “nefret, kin, kışkırtma”dan uzak durarak protesto hakkı elbette var. Çeşitli örgütlerin başka ülke emellerine alet olmasını da doğru bulmam. Ancak Yesevi Alperenler Ocağı Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ne bağlı Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu’nun, Saraçhane Parkı’nda LGBTİ karşıtı mitinginde kullanılan dili hiçbir şekilde tasvip etmiyorum.
Hürriyet Gazetesi’nin geleneksel kahvaltısının konuğu bu kez Aile ve Soysal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’tı. Düşüncelerimi onunla da paylaştım ve kendisinin fikirlerini sordum. Evirmeden, çevirmeden yanıt verdi. Helal olsun Derya Yanık’a! Çünkü açık açık “Devletin, her insanın, her vatandaşın temel insan haklarını korumak ve teslim etmek yükümlülüğü var” dedi. Bakan Yanık’ın madde madde açıklamaları ise şöyle:
1- İstihbarat örgütleri arasında arka kapı diplomasisi başlıyor.
2- Görüşmeler belli bir aşamaya gelince dışişleri bakanları devreye giriyor.
3- Sorunlar çözülünce ve anlaşmalar gündeme gelince devlet başkanları düzeyine çıkıyor.
Ankara, Şam Rejimi ile arka kapı diplomasisini 2019 yılından beri yürütüyor. Ancak o tarihlerde Rusya da bir şekilde masadaydı. Yani Şam Rejimi, Rusya’nın koyduğu çerçeve dışında adım atamıyordu.
ŞİMDİ NE DEĞİŞTİ
En büyük değişim Ukrayna Savaşı’ndan kaynaklanıyor. Rusya, Türkiye ve Şam Rejimi’ni sorunların çözümü için artık samimiyetle teşvik ediyor. Nedenleri şöyle:
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın uzun sürebileceğini düşünüyor. Süreçte Suriye’nin yeni bir maliyet üretmesini istemiyor.
Konsantrasyonunu ağırlıklı olarak Ukrayna’ya aktarmak istiyor. Kışın doğalgazı kesilecek olan Avrupa’nın vereceği tepki tam olarak kestirilemiyor. Ukrayna’ya sofistike silah desteği vermesinden endişe ediliyor.
Restorasyon çalışmaları hakkında kapsamlı basın toplantısı Eylül 2021 tarihinde yapılmıştı. İlk günden beri de tüm çalışmalar https://kizkulesi.com adresinden paylaşılıyor. İşin içinde üniversiteler var. Uzman akademisyenler Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof.Dr. Feridun Çılı ve Han Türmertekin danışmanlığında yürüyor. İstanbul 6 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından onaylanan projelerle restorasyon çalışmalarına başlandı, devam ediyor. Tartışmalar bitmiş olsa da gerçekler önemlidir. Bu nedenle Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu’nun geleneksel sabah kahvaltısında Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u ağırladık. Diğer önemli konulardaki açıklamalarını muhabirimiz Umut Erdem’in haberinden yarın okuyacaksınız. Benim gündemim ise Kız Kulesi...
KULE VE ÜZERİNE YÜKLENEN YÜKLER...
Tarihi M.Ö. 410 yılına kadar uzanıyor. Tarih boyunca birçok kez harap olup bazen restore edilmiş, bazen yeniden yapılmış, bazen ise sadece tadilatla yetinilmiş. 1940 yılında yanmış... Neredeyse her yüz yılda değişmiş. Peki restorasyon neden başladı? Neden ihtiyaç duyuldu? Nasıl bir yöntem izleniyor? Tüm soruları Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, madde madde Hürriyet gazetesine anlattı. Bakan Ersoy’un açıklamaları şöyle:
RESTORASYON SÜRECİ
“- Kız Kulesi en son 1996 yılında 49 yıllığına bir firmaya tahsis edilmiş. Restoran amaçlı kullanılmak üzere.
- Oysa ikonik yapılarda yeme, içme amacı olmamalı. İkonik yapılar Galata Kulesi’nin yeni hali gibi olmalı.
Son 48 saattir olanlara hem gülüyorum hem de acıyorum. Yalancıdan daha çok acıdıklarım; kutuplaşa kutuplaşa, nefret ede ede, sadece Erdoğan gitsin kiniyle hareket edenler, bir terör örgütünün yalanına inananlar. Yıllardır nasıl devlete sızdıklarını, nasıl sinsice hareket ettiklerini, amaçlarını artık ezberlemiş olmanız lazım. Yazmaya gerek yok. Ancak yalanları pişirip pişirip servis edenlerle, o servisin üzerine atlayıp bu ülkeye en büyük zararı verenlere yanıt vereceğim. Sustuğumuz kadar insansınız ama artık susmak yok. Biz sustukça siz zıvanadan çıkıyorsunuz. Ülkemize, vatanımıza, geleceğimize, bugünümüze en büyük zararı veriyorsunuz. O yüzden yeter!
ALTI YIL ÖNCEKİ YALAN
Ben bizzat yaşadım, Sevgili Nedim Şener tüm ayrıntıları yazdı. Bundan altı yıl önce 4 Kasım 2016’da dönemin CHP Milletvekili Aytun Çıray ile bir gazeteciye “denizbayrak83” isimli bir e-posta üzerinden bir sahte belge gönderildi. O sahte belge klasik FETÖ kafasıyla hazırlanmış, sepete her hedef konulmuştu. Adil Öksüz’ün “Timsah” kod adlı MİT personeli olduğundan, darbe girişimini Hulusi Akar’ın kurguladığından benimle MİT Basın Danışmanı Nuh Yılmaz’ın bir gün önce hiç gitmeyeceğim bir lokasyonda bir lokantada buluşup Facetime görüşmesini organize ettiğimize, hatta kıyafetime bile karar verdiğimize kadar bir sürü saçmalık yazıyordu. Bu yalanın o gün üstüne atlayanlar, sıfır teknoloji bilgileri ile işi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’la canlı yayında yaptığım görüşme sırasında Nuh Yılmaz’ın beni aramasından yola çıkarak: “Nuh Yılmaz’ın telefonu ile bağlandı” saçmalığına kadar götürdüler.
TAKİPSİZLİK KARARI
Belge, Aytun Çıray tarafından savcılığa verildi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı, belgenin sahte olduğuna, evrakın tarih ve imzaların başka dökümanlardan kopyala yapıştır yöntemiyle oluşturulduğuna hükmederek, takipsizlik kararı verdi. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ile de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile de o günlerde görüştüm. Kılıçdaroğlu, “içeriğin yalan olduğunu, Aytun Çıray’a da gerekli uyarıları yaptığını” söyledi. İlerleyen günlerde o yalana inandığı için kırıldığım Aytun Çıray benimle barışmak için kimleri araya soktuğunu ya da özür çiçeği gönderdiğini açıklamak ister mi?
1- Nuh Yılmaz dönemin MİT Basın Danışmanı idi. Darbeden bir gün önce kendisiyle görüşmedim. Bu durum gayet basit bir şekilde telefon sinyallerinden (HTS kayıtları) anlaşılabilir. Haydi çıkarın kayıtları!
2-
Bunun tam 20 yılını ise iktidarda geçirdi. 20 yıllık iktidara peş peşe yapılan reformlar, vesayetlerle ve terör örgütleri ile mücadele, milli sınırların korunması, 15 Temmuz darbe girişimi gibi başlıklar damga vurdu. Yaşananların bazıları bir ülke için de siyasi iktidar için de zordu. Bu zorluklar farklı bazı mücadele yöntemlerini de beraberinde getirdi. Üstelik bunlara son dönemde salgın, savaş ve her ikisinin tüm dünyada neden olduğu ekonomik kriz eklendi. 21 yılın sonunda AK Parti bir kez daha seçime hazırlanıyor. Elinde ise yola çıktıkları ilk gün altında Kurucular Kurulu’nun adı bulunan kuruluş manifestosu var. O manifesto bence bugün de yol gösterici bir nitelik taşıyor. 21 Yıl önce Türkiye’nin siyaset, ekonomi ve toplumsal yaşamdaki ciddi problemlerine dikkati çeken AK Parti “Türkiye bu sorunların üstesinden gelecek, dinamik ve vizyon sahibi bir ‘siyasi oluşum’ bekliyor” cümlesiyle yola çıkarak; aşağıdaki hedefleri sıralamıştı:
“- Ekonomik kalkınma hamlesini başlatacak, gelir dağılımındaki bozuklukları düzeltecek, yoksulluğu ortadan kaldıracak, küskünlükleri giderecek; birleştirici, kucaklayıcı, toplumsal barışı temin edici, kurumlarla yurttaşlar arasında güven sağlayıcı, yeni ve dinamik bir siyasi irade gerçekleştirebilir.
- ‘Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir’ özdeyişi, partimizin temel ilkelerindendir.
- Partimiz, bireyi bütün politikaların merkezine alarak demokratikleşmenin sağlanmasını, temel insan hak ve özgürlüklerini temin etmeyi ve korumayı en önemli ödevleri arasında sayar.
- Partimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğünün, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin, sivilleşmenin, demokratikleşmenin, inanç özgürlüğünün ve fırsat eşitliğinin esas kabul edildiği bir zemindir.
- Toplumları ve devletleri tahrip eden yozlaşma, yolsuzluk, usulsüzlük, çıkarcılık, iltimas, hukuk önünde ve fırsat açısından eşitsizlik, ırkçılık, partizanlık, despotluk gibi olumsuzluklar partimizin en yoğun mücadele alanlarıdır.”
Bunların yanı sıra atılacak adımlar da net bir biçimde yer aldı bu manifestoda. Ben sadece kısa bir özetine yer vereceğim. Merak edenler AK Parti’nin sitesinden tüm ayrıntılarına ulaşabilir:
“- Evrensel ölçülerde hak ve özgürlüklere dayalı bir anlayışı tüm alanlara yayacak,
‘ÇARPITIYORLAR, ŞU AN SANA SÖYLEDİKLERİM GEÇERLİDİR’
Bakın Hüseyin Dede ne dedi:
“Ben bir öyle bir böyle konuşmuyorum.
Bir gazete yanımdaki vatandaşın sözlerini benim sözüm gibi kullandı.
Sana söylediklerim geçerlidir.
Kanallara göre ayrı konuşmuyorum. Benim sözlerimi çarpıtıyorlar.”
‘CUMHURBAŞKANI’MIZIN ZİYARETİ BAZI KESİMLERİ RAHATSIZ ETTİ’
Tahıl ihtiyacı
Kış yaklaşırken doğalgaz ihtiyacı
Bu ana sorunlar ortadayken Soçi’de ne oldu sorusunun yanıtlarını vermeye çalışalım:
TÜRKİYE YAPTIRIMLARI DELMİYOR
İki ülke arasında ticaret ve ekonomi alanında kaleme alınan metin, “niyet mektubu” özelliğinde.
Üst düzey yetkililerin verdiği bilgiye göre: “İki ülke arasındaki mutabakatta Türkiye’nin yaptırımları delmesi gibi herhangi bir adım ya da uzlaşma sözkonusu değil.”
Tahıl ve doğalgaz ihtiyacı olan Batı ile adeta dünya tarafından tecride alınan Rusya arasındaki tek köprü Türkiye.
Türkiye’nin açık pazar olduğu, kapısının da tüm dünyaya açık olduğu unutulmamalı.
Peki bu karar nasıl verildi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ne dedi, soruşturmalar nasıl yürütülüyor ve ne aşamada? Madde madde anlatayım:
ERDOĞAN ‘İPTAL’ DEDİ
- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporunun titizlikle ve hızla tamamlanması talimatı verdi.
- Çarşamba akşamı, son durum DDK ve YÖK Başkanları tarafından Cumhurbaşkanı’na anlatıldı, “Tereddüt olmamalı, soru işareti kalmamalı” denildi. Cumhurbaşkanı da bu durumun önemine dikkat çekerek “iptal” kararı verdi.
DDK NASIL ÇALIŞIYOR
- DDK müfettişlerinden oluşan uzmanlar heyeti gece-gündüz çalışıyor. Müfettişlerin bir kısmı çalışmalarını ÖSYM’nin içinde yürütüyor.
- 120 sorunun tamamı tek tek taranıyor. Her sorunun ilk kaynağına ulaşılmaya çalışılıyor.