ABD ve Avrupa’da pek çok büyük şirket binlerce çalışanın işine son verdi. Ama bitmedi, küresel ekonomik görünümdeki karamsarlık uluslararası şirketleri maliyetlerini düşürmeye yönelik adımlar atmaya zorlarken, ABD ve Avrupa’da pek çok şirket işten çıkarmaları hızlandırdı. Maddeler halinde sıralayacak olursak:
- Resesyon endişeleriyle kemer sıkmaya giden şirketler, işten çıkarmalarla azalan kârlarını istikrara kavuşturmaya çalışıyor.
- Bu durum, teknoloji şirketleri ile hizmet sektöründe daha fazla görülüyor.
- Önce Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın sahibi Meta’dan yapılan açıklamada, işgücünün yüzde 13’üne denk gelen 11 bin çalışanın işine son verileceği bildirildi.
- McDonald’s da ABD’deki tüm ofislerini geçici olarak kapattı. Toplu işten çıkarmaların yaşanacağı bildirildi.
- Büyük teknoloji firmalarının başı çektiği uluslararası şirketlerinin art arda “işten çıkarma ve yeni alımlara ara verme” haberleri küresel ekonomide endişe yarattı.
- Unutmayalım, ABD’deki SVB yatırım bankasının iflası, 2008 küresel finansal krizinden bu yana ABD’de kayıtlara geçen en büyük banka iflaslarından biri oldu.
TÜRKİYE’Yİ SEÇİM
- Yerli ve milli teknolojide en önemli adımlardan biri daha atıldı. Türkiye, süpersonik füzeler Gökdoğan ve Bozdağan’ın testlerini tamamlamak üzere. Yani ses duvarını aşan füzeler...
SÜPERSONİK FÜZELER BU YIL ENVANTERDE
TÜBİTAK SAGE tarafından geliştirilmekte olan bu füzeler, Türkiye’nin ilk milli havadan havaya füzesi olması yanında, ilk aktif radar arayıcı başlıklı füzeleri. 1200 personeli olan SAGE’de hedef bu yıl içinde iki füzenin de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine girmesi. TÜBİTAK SAGE Müdürü Gürcan Okumuş, iki süpersonik füzeyle ilgili şu bilgileri paylaştı:
TÜBİTAK SAGE Müdürü Gürcan Okumuş
YÜKSEK ISIYA DAYANIKLI MALZEME ÜRETİLİYOR
Sevgili okurlarım;
Üstelik kara kampanya üretim ve servisi cesaret kazanmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi, Milletvekili Genel Seçimi’nde, tüm seçim çevrelerinde olmak suretiyle üç hilal amblemiyle ve değerli milletvekili adaylarıyla demokratik mücadelesini yapacak, nihayetinde hak ettiği, layık olduğu, hasretle beklediği başarıya kesinlikle ulaşacaktır.”
MHP Lideri Devlet Bahçeli, 2023 seçimlerine kendi logosu ve listeleriyle gireceğini sosyal medyadan yaptığı açıklama ile, bu sözlerle duyurdu. Peki bu kararı almasında etkili olan unsurlar neler? Yaptığım görüşmeler neticesinde madde madde nedenlerini sıralayalım:
BAHÇELİ’NİN DURDUĞU YER DEĞİŞMEDİ
- İlk günden beri ‘Biz farklı bir siyasi partiyiz’ diyen MHP Genel Başkanı bu seçimde de aynı noktada. Parti yetkilileri, “Biz farklı bir siyasi hareketiz. Bu duruşumuz hiç değişmedi. Üstelik yeni gelenler kendi kimlikleri ile girerken, biz niye ortak liste ile katılalım?” yorumunu yaptı.
- MHP’nin ortak liste gibi bir talebinin başından beri olmadığına dikkat çeken üst düzey isimler, AK Parti’nin taşra teşkilatlarından ortak liste talebi geldiğini ancak bunun da görüşülmediğinin altını çizdiler.
- MHP’li yöneticilere göre MHP tabanı üç hilali, logoyu görmek ister, görmezse de oy vermez.
Normal bir seçim süreci yaşanır umudu sürse de, sosyal medyanın olduğu bir dünyada “normal” artık daha zor... Eski seçim kampanyaları teknoloji ile birlikte zaten geride kaldı. Ancak üstüne bir de yaşanan deprem felaketi eklenince, seçim çalışmaları her parti açısından daha sakin götürülecek. Ülkemiz seçime yas ve hüzünle gidiyor.
TÜRKİYE KARŞITI DİASPORA
Seçim propagandalarının da şekil değiştirmesiyle, sosyal medya biraz daha aktif hale gelirken aynı zamanda terör örgütlerinin yurtdışındaki uzantıları tarafından daha çok kullanılır oldu. Temiz suya zehir katıyorlar.
FETÖ’cüler sosyal medya ağlarından zehir akıtırken, Ermenistan yanlısı senatörler Fransa Senatosu’nda düzenlenen etkinlikte, terör örgütü PKK/YPG’nin oluşturduğu SDG mensuplarına madalya taktılar:
- Hem de Fransa’da emeklilik yaşının 64’e yükseltilmesini protesto eden milyonlarca Fransız’ın sokakları savaş yerine çevirdiği günlerde...
- Hem de 2022’nin son aylarında Paris’teki Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nde Fransız bir ırkçı tarafından üç kişinin öldürülmesi sonucu Fransa sokaklarını ateşe veren PKK sempatizanlarının verdiği zarar ortada iken...
- Üstelik 15 Mart’ta Irak Gare bölgesinde düşen ve 9 PKK/YPG’linin öldüğü helikopterin Fransız menşeili olduğu ortaya çıkmışken...
- Helikopter demişken bir parantez açalım; Türkiye son yıllarda PKK/YPG’nin çok sayıda üst düzey yöneticisini etkisiz hale getirirken, PKK/KCK’nın, Suriye kuzeyindeki ABD desteğine benzer bir şekilde, Irak’ın kuzeyinde ise KYB’den destek aldığı net anlaşılıyor.
Peki AK Parti nasıl bir seçim kampanyası yürütecek ve bu yürüteceği kampanyanın sınırlarını kim çizdi? Sizlerle edindiğim bilgileri paylaşacağım.
ERDOĞAN ‘DEPREM İSTİSMAR EDİLMEYECEK’ DİYEREK TALİMATI VERDİ
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan toplantılarda deprem felaketine dikkati çekerek; “Sade ve sakin bir kampanya” istediğini belirtip “Deprem istismar edilmeyecek” sözleriyle kampanyanın doğrudan sınırlarını çizen isim oldu.
- Ramazan ayı boyunca miting yapmayı planlamıyor. Bunun yerine açılışlarda, toplantılarda, bina önlerinde gösterişsiz platformlarda, hafif bir yükseltinin üzerinde konuşmayı tercih etti.
- Bayraklı, ışıklı mitinglerin yerini daha çok yüz yüze görüşmeler, ziyaretler alacak.
- Ramazan ayı sonrası için düşünülen mitinglerde de ramazan ayı boyunca yapılacak olan konuşmalarda da ne müzik olacak ne de arkasında büyük ekranlarda görüntüler.
- Seçim mitinglerinde bugüne kadar kullanılan turkuaz rengi halı da serilmeyecek. Onun yerine siyah bir halı platforma konulacak.
TURKUAZ YERİNE SİYAH HALI
Bu süreçte; deprem, sel felaketi, ölümler tüm Türkiye’nin canını yaktı. Siyasi partiler bölgeyi öncelik sırasında ilk sıraya koysa da seçim yarışı ister istemez sert bir mücadeleyi beraberinde getirecek. Bu dönemde tüm siyasetin ve seçmenlerin dikkatli olmasında fayda var. Neden diye soracak olursanız...
- Türkiye’nin bu seçimde hiç olmadığı kadar dezenformasyon, manipülasyon ve yalan habere açık olduğu tespiti var. Bir anlamda sosyal medyada tüm bunlar havada uçuşacak.
- Sosyal medya ve dezenformasyon etkisinin; Trump’ın seçimleri kazandığı dönemden başlayıp Almanya, İngiltere, Fransa ve Kanada’daki seçimlere Ruslar tarafından müdahale edildiği iddiaları üzerindeki köpüğün henüz ortadan kalkmadığını hatırlatmak gerekir.
- Benzer iddiaların özellikle sosyal medya; Twitter ve YouTube araclığıyla Türkiye’ye yönelmeye başladığını görenler, kesinlikle bir komplo teorisi içerisinde değiller.
- Konu bu sefer Rusların müdahalesi değil.
- Dalga bu kez farklı bir yerden. Sosyal medya üzerinden seçimlerin yönlendirilmesi profesyonel ve kitlesel bir sosyal mühendislik konusu.
- Geçen günlerde bir terör örgütü mensubunun seçimlerin güvenliğinde sorun yaşanabileceği iddiasının Twitter’da trend topic olması, gündemin ilk sıralarına yerleşmesi, hatta YouTube’da çok izlenmesi bu konuyu gözlemleyenlerin dikkatinden kaçmadı.
- Sorun FETÖ, PKK gibi terör örgütlerinin ürettiği ve sosyal medya üzerinden yaydığı yalan haberler değil. Bu yalan haberlere inanılması, bunun siyasetin gündemine getirilmesi, hatta siyaseten kullanılması.
Tarihte öne çıkan çok sayıda kadın olsa da çağların erkeksi olduğunu bir genelleme olarak inkâr edemeyeceğim. Ancak günümüzde kadın, bambaşka bir statüye kavuşmuştur. Kadın özel sektörde, siyasette, kamuda, tarlada alın teri dökmektedir, bilimsel buluşlara imza atmaktadır, evinde çalışmaktadır, çocuk büyütmektedir. Kadın tarihteki erkeksi çağlara, tüm bunların hepsini yaparak çoktan meydan okumaktadır. Erkeksi çağlarda kalanlar, eşit çağın çoktan yaşanmakta olduğunu artık fark etmek zorundadır. Günümüzde kadın aklını değil, beden gücünü kullanan, üstelik bunu kötüye kullanan erkeklerden hâlâ şiddet görebilmektedir. Kadın hakları ne yazık ki kadınların olmadığı görüşmelerde ya da erkeklerin sayısal üstünlüğünün fazla olduğu siyasi arenada ele alınabilmektedir.
Sevgili okurlarım,
Güncel gelişmeler ışığında bu pazar yazımı kendini, derneklerini kadın haklarının mücadelesine adayan kadınlara ayırdım. Başta son dönemde siyasi tartışmaya neden olan 6284 Sayılı Kanun olmak üzere, atılması gereken adımları konuştum.
KADEM NE DİYOR?
HAKLARIMIZ SİYASİ ARAÇ OLAMAZ
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu’na göre kadınların sahip olduğu haklara ulaşması, toplumsal hayatın her alanında yer alması ve fırsat eşitliğinin tesis edilmesi, en büyük hedef olmalı. Gümrükçüoğlu, “Kadın sorunlarını çözmeden, insanlık adına hiçbir hedefe ulaşamayız” dedi ve şöyle devam etti:
- Kadın hakları, toplumun tüm unsurları tarafından konuşulması ve tartışılması gereken bir mesele... Ancak elbette ki kadın sorunları, kadınların karar alma sürecinde yer almadığı mekanizmalarla, söz sahibi olmadığı tartışmalarla çözülemez.
Türkiye yüzyıllardır çeşitli afet olaylarının göbeğinde yer alan bir yapıya sahip. Teknoloji bu kadar gelişmişken, teknoloji ile bu kadar övünürken; doğa olaylarının afete dönüşmesinin akılcı bir yanıtını bulmak mümkün değil. Verilebilecek tek yanıt bilimin gözardı edilmesi, gerekli tedbirleri zamanında almamak, kurallara uymamak, kuralları delmek, verilere göre hareket etmemektir.
NE BÜYÜK ACI...
Doğa olayı deyip geçiştiremeyiz, çünkü doğa olayının yani yoğun yağışın geleceği belliydi. Hiçbir yetkisi olmayan bir vatandaş Google’a 15 günlük, 45 günlük hava tahmin raporu araması girse zaten bilgiyi alabiliyor. Depremin vurduğu vatandaşlarımızı şimdi de sel vurdu. Depremde ölmeyen, selde öldü. Altgeçitte boğuldu. Ne acı, değil mi? Soğukta çadırları su bastı... Peki doğal afet deyip geçecek miyiz? Yoksa şu sorulara yanıt mı arayacağız:
- Meteoroloji verileri AFAD tarafından düzenli olarak alınıyor mu?
- En son Hürriyet gazetesi deprem bölgesinde de üç ay yağış beklendiğini yazdı. Gören oldu mu?
- Birçok kez acı tecrübeyi yaşamamıza rağmen, dere yataklarına neden viyadükler vb. kuruluyor?
- Altgeçitte boğulmanın sorumlusu ya da sorumluları kimlerdir? Altgeçit yapılırken bir mühendislik hatası mı yapıldı?
- Çadırlar bahar yağmurları düşünülmeden, yönetmeliklere uygun olmayan yerlere mi kuruldu? Sorunun yanıtı,