Aslında buna toplumsaldan çok bireysel alışkanlıklarımızı değiştirerek başlamak çok daha doğru olacak. Dünya, kaynakları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya.
Artık bireyselden kolektif bilince doğru harekete geçmenin zamanı.
Dünyanın sıcaklığı 1.5 derece arttığı an çevresel olarak geri dönüşü imkansıza yakın, yıkıcı etkiler ile baş başa kalacağız. Daha doğrusu çocuklarımızı bununla baş başa bırakacağız.
İklim krizi meteorolojik bir olgu olmaktan çıkalı çok oldu. Bunu da dünyanın birçok noktasında çıkan ekosistemi yerle bir eden yangınların ardından başka şehirlerin başına gelen seller ile rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz.
Ama burada sorulması gereken asıl soru şu: “Bu sorunla mücadele etmek için yeterli bilgiye ve çözüme sahip miyiz?”
Son dönemlerde yeni neslin bu konu üzerinde çok durduğunu, dünya çapında Greta Thunberg gibi aktivist gençlerin çoğaldığını gözlemliyorum ama çıkarttığı sesler hükümetlerin adım atmasına yetecek mi?
Gerçekten bu seslerin Paris İklim Anlaşması’nda radikal adımlar atılmasına etkisi olacak mı?
Son 8 gündür ülkemizin en güzel, onbinlerce hektar ormanlık alanları yandı. Ekosistem yok oldu, yanarken çığlıklarını duyduğumuz binlerce can gözlerimizin önünde telef oldu. İçimiz yandı.
Kızgınız, hem de çok kızgınız.
Ama artık ağlamayı kesip, “Neden?” diye isyan etmek de yok.
O güzelim ormanlar anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğacak.
Avusturalya ormanlarının 1.5 sene sonra kendi ekosistemi içinde bulduğu hayat gibi bizim ormanlarımız da yeniden hayat bulacak.
Ama şu andan itibaren bize çok iş düşüyor.
Çünkü bir anda merkezimize teknoloji yerleşti. Tüm dünyanın düzenini farklılaştırmayı başardı.
Yeni eğlence hayatımız Commodore 64 ile başladı. Mobil araçların ve telefonların günlük düzenimize entegre olması sonrası sosyal medya denilen eğlence ağının tam ortasında bulduk kendimizi.
Zevklerimiz, karakterlerimiz, tepkilerimiz, bedenimiz sosyal medya ışığı altında şekillenmeye başladı. Kendimize, kendi bedenimiz altında olmak istediğimiz avatarlarımızı yarattık.
Ama zaman içinde mitomani (kendi yalanına inanma hastalığı) gibi kantarın topuzunun kaçtığını, psikolojik rahatsızlıklara gebe olduğunu göremedik.
Daha doğrusu göremeyen insanlar arasında sıkıştık kaldık.
Bütün amacı uygulama üzerinde daha uzun süre tutmak olan uygulamalar hayatımızdan, çocuklarımızdan hatta dostluklarımızdan çaldı.
Buna rağmen valizler o kadar kullanılmayacak kıyafetlerle dolup taşıyor ki 3-4 günlük seyahat için bile büyük boy valiz hazırlanıyor.
Bunu pratik haline getirmek, uzun hafta sonu tatillerini kabin içi valizle geçirmek mümkün.
İşin püf noktası, neyi nasıl giyeceğinizi ve valizi ne ile doldurmanız gerektiğini bilmekle başlıyor.
Gün sayısı kadar kombin ve her kombine uygun aynı sandaletle son derece pratik ve şık bir tatil valizi yapabilirsiniz. Ama burada asıl soru, bunları yaparken nelere dikkat etmeniz gerektiği...
Şimdi plajlarda ne giyilir, bu yazın en trend parçaları neler, valizlerin içinde neler olmalı, hepsini paylaşıyorum.
◊ Poplin veya keten oversize gömlekleri baş tacı etmenizin tam zamanı. Özellikle babanızın, eşinizin veya erkek arkadaşınızın beyaz keten gömlekleri bikini üzerine giyebileceğiniz en cool seçenek. En iyi seçenekleri Massimo Dutti veya Sorbe by Başak Barlas’ta bulabilirsiniz.
◊ Plajdan doğruca geceye devam edebileceğiniz kimonolar var. Bikini üzerine giyeceğiniz kimonoları gündüz plajda, plaj sonrası ise saçınızı toplayıp, belinize kemer takıp, rujunuzu sürüp yemekte kullanabilirsiniz. Maison La Plage veye Mirela Cerica kimonoları bunların en güzel örneklerinden.
◊ Bu yazın bir başka favori parçası ise
Birçok ünlü markanın gözünü diktiği Yalıkavak Marina, alışveriş cenneti haline dönmüş durumda.
Mesela Prada Outdoor, dünyada sayılı moda başkentlerini gezen pop up store konseptine Bodrum’u da dahil etti.
Sahil, bahçe, dağ ve kar olmak üzere dört ayrı temadan esinlenerek hazırlanan koleksiyonlardan oluşan mağaza, 12 Eylül’e kadar açık kalacak. Özellikle plaj ve rafya çantaları harika.
Hazır gitmişken Dior ve Louis Vuitton mağazalarını da gezmenizi tavsiye ederim. Özellikle dekorasyon olarak hepsi birbirinden ilginç ambiyansa sahip.
Bu yaz birçok ünlü ismin marka işbirliklerini görüyoruz. Yaz sezonu olduğu için haliyle mayo bikini eşleşmesi yoğunlukta. Tüm işbirliklerini görmüş ve deneyimlemiş biri olarak Berrak Tüzünataç imzası ile ortaya çıkan Ayje x Berrocks Beachwear koleksiyonun kalite ve kalıp olarak ünlüler arasındaki en iyi işbirliği olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Tamamen Berrak’ın ruhunu yansıtan, özgün modelleriyle sadece denizde değil akşamları jean şortlarıyla da kıyafet tamamlayıcısı olarak kullanılabileceğiniz bikinilere ve renkli mayolara bayıldım.
Üzerinize bolca takıp gündüzden geceye devam edebilirsiniz. Yazın bundan daha güzel ve cool ne olabilir ki?
Ülkemizin değerini bilelim
Moda dünyasına baktığımız zaman da aynı şey geçerli. Fakat uzun zamandır yaşadığımız mecburi duraklama ve eve kapanmanın yan etkilerini yaşıyoruz. Hem içimiz kıpır kıpır hem de bitmeyen kapatılmalarının gölgesi ile sendelemeye devam ediyoruz.
Uzun zamandır insanları gözlemliyorum.
Herkes bir şikayet halinde. Tatilde aldığı hizmetten, giyinmeyi unutmaktan, giyinse bile gidecek yer bulamamaktan, yeni sezonun sıradanlığından...
Anlayacağınız liste uzar da gider.
Peki yaşadığımız boşlukta süzülmenin hissi bu evrensel krizle mi ortaya çıktı sizce?
Ben öyle olduğunu düşünmüyorum.
Peki siz, bir yere giderken küçük bir valiz hazırlamayı tercih edenlerden misiniz, yoksa valizi üzerine oturarak zorla kapatan ve tatilden hiç kullanılmamış kıyafetlerle dönenlerden mi?
Çoğunluk, valiz üzerine oturanlardan oluşuyor maalesef...
Bilinçsizce ele gelen her türlü kıyafeti valize koymanın sonucunda daha tatile gitmeden seyahat stresi baş gösteriyor.
Ekstra kıyafetlerin işe yaramadığı bir gerçek. Bu bilgiyi her tatil sonunda teyit etmemize rağmen, her defasında aynı şeyi tekrarlamaya devam ediyoruz.
Aslında yapılması gereken şey çok basit...
Tatilin kaç gün süreceğini belirlemek, hava durumunu öğrenmek, oradaki programı detaylandırmak ve tüm bu bilgilerle valiz hazırlamaya başlamak...
Genellikle kıyafetleriyle ABD takımı, dikkatimi çekerdi. Yaşım ilerledikçe ve modaya hayranlığım arttıkça seremoni kıyafetlerinin tasarımcılar tarafından büyük bir özenle tasarlandığını öğrendim.
Amerikalıların kalabalık halde Ralph Lauren tasarımı kıyafetlerle yürümesini hep çok güçlü bulmuşumdur. İngiltere takımı da son iki seferdir Stella McCartney imzalı kıyafetlerle karşımıza çıktı. Uzun zamandır “Birçok tasarımcımız ve imkanımız varken neden hem seremoni hem de oyunlar için özel tasarım kıyafetlerimiz yok?” diye düşünüyorum.
Sevindirici haber sonunda geldi.
Olimpiyatların imzası haline gelen seremonideki kıyafetlerin tasarımlarını bu yıl Vakko ekibi üstlendi. Oyun formaları ise sokak modasının altın çocuğu Bünyamin Aydın ve Nike tarafından hayata geçirildi.
Vakko tasarım ekibi, özel bir hikaye çerçevesinde estetikle konforu bir araya getirdi. Seyahat ve seremoni olmak üzere iki farklı kategoride kullanılacak kıyafetlerin ana renklerini Türk bayrağımızın kırmızı ile beyazından seçti.
Bu renklere, ince çizgiler halinde Tokyo Olimpiyatları’nın ana rengi lacivert eklendi.