Tokyo 2020 Olimpiyatları’na Türk dokunuşu

Covid-19 sebebiyle ertelenen Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları, 23 Temmuz itibariyle başlıyor. Küçük bir kız çocuğuyken ekrana kitlenmiş bir halde olimpiyat meşalesinin yanmasını ve ülkelerin seremoni kıyafetleriyle resmi geçiş yapmalarını dört gözle beklerdim.

Haberin Devamı


Genellikle kıyafetleriyle ABD takımı, dikkatimi çekerdi. Yaşım ilerledikçe ve modaya hayranlığım arttıkça seremoni kıyafetlerinin tasarımcılar tarafından büyük bir özenle tasarlandığını öğrendim.
Amerikalıların kalabalık halde Ralph Lauren tasarımı kıyafetlerle yürümesini hep çok güçlü bulmuşumdur. İngiltere takımı da son iki seferdir Stella McCartney imzalı kıyafetlerle karşımıza çıktı. Uzun zamandır “Birçok tasarımcımız ve imkanımız varken neden hem seremoni hem de oyunlar için özel tasarım kıyafetlerimiz yok?” diye düşünüyorum.
Sevindirici haber sonunda geldi.
Olimpiyatların imzası haline gelen seremonideki kıyafetlerin tasarımlarını bu yıl Vakko ekibi üstlendi. Oyun formaları ise sokak modasının altın çocuğu Bünyamin Aydın ve Nike tarafından hayata geçirildi.
Vakko tasarım ekibi, özel bir hikaye çerçevesinde estetikle konforu bir araya getirdi. Seyahat ve seremoni olmak üzere iki farklı kategoride kullanılacak kıyafetlerin ana renklerini Türk bayrağımızın kırmızı ile beyazından seçti.
Bu renklere, ince çizgiler halinde Tokyo Olimpiyatları’nın ana rengi lacivert eklendi.
Les Benjamins’in sportif kıyafetler üzerinde yer alan tasarımları ise kültür mirasımızın temel yapı taşlarından Türk halı ve kilim motiflerinden ilham alınarak ortaya çıktı. Desenlerde tekrar eden motifler, özgünlük, birlik, yaratıcılık ve çeşitlilik kavramlarına vurgu yapan 4 ayrı monogram deseni bir araya geldi.
Sonunda tüm ülkeler arasında dikkat çekecek güzellikte tasarımlarla dünyanın karşısına çıkacağız.
Vizyonundan dolayı Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nu kutluyorum.
Olimpiyatları sadece bu kıyafetler için bile izleyebilirsiniz...

Haberin Devamı

Covid-19’la lüks tatil anlayışı değişti 

Pandemi ve insanların farkındalığının artmasıyla, yiyelim, içelim, sabahlara kadar eğlenelim felsefesi inişe geçmeye başladı. Özellikle çocuklu aileler ruhsal ve fiziksel iyileşme odaklı, kalabalıktan izole, doğa ile yeniden bağ kurmayı hedefleyen, alışılmışın dışında bir tatil arayışındalar. Çocukları da çevre bilinci ile vakit geçirsin istiyorlar.
Siz yoganızı yapıp, sahilde uzanırken çocuğunuzun fidan diktiğini bilmek, kendi elleriyle topladığı sebzeleri şefler eşliğinde pişirip gastronomi açısından geliştiğini görmek, hem fiziksel hem de zihinsel gelişimine katkı sağlıyor. Ülkemizde böyle yerlerin varlığında bir haber, böyle otelleri Uzak Doğu’da bulmaya çalışırdık. Artık gerek kalmadı. Six Senses Kaplankaya, bu deneyimi fazlasıyla sunuyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları