Sosyal medyanın yalan düzeni

20’nci yüzyılın sonlarına doğru daha önce tecrübe etmediğimiz bir yöne evrildi hayatlarımız.

Haberin Devamı


Çünkü bir anda merkezimize teknoloji yerleşti. Tüm dünyanın düzenini farklılaştırmayı başardı.
Yeni eğlence hayatımız Commodore 64 ile başladı. Mobil araçların ve telefonların günlük düzenimize entegre olması sonrası sosyal medya denilen eğlence ağının tam ortasında bulduk kendimizi.
Zevklerimiz, karakterlerimiz, tepkilerimiz, bedenimiz sosyal medya ışığı altında şekillenmeye başladı. Kendimize, kendi bedenimiz altında olmak istediğimiz avatarlarımızı yarattık.
Ama zaman içinde mitomani (kendi yalanına inanma hastalığı) gibi kantarın topuzunun kaçtığını, psikolojik rahatsızlıklara gebe olduğunu göremedik.
Daha doğrusu göremeyen insanlar arasında sıkıştık kaldık.
Bütün amacı uygulama üzerinde daha uzun süre tutmak olan uygulamalar hayatımızdan, çocuklarımızdan hatta dostluklarımızdan çaldı.
Bastırılmış egolar, kıskançlıklar, kötülükler, gizli beğeniler derken gerçek benlikler bir bir ortaya çıkmaya başladı.
Sanal hayat ile gerçek hayat yarışının kazananı hızla sanal hayat olmaya başladı. Takipçi sayısına göre arkadaşlıklar, DM üzerinden dostluklar kurulmaya başlandı ama oyuna giren 3’üncü kişiler tüm gerçek dışı dünyanın kahramanlarını aciz bıraktığı anda, kral çıplak ile karşı karşıya kalındığı anlar da olmadı değil.
Ruh sağlığı ve karakter üzerindeki olumsuz etkileri azaltmak için Sarah Raphael ve Naomi Shimada’nın yazdığı “Mixed Feelings” kitabında sosyal medyanın olumsuz etkilerini azaltacak yöntemlerden bahsediyorlar.
Mesela sonuna kadar arkasında durduğum “Sosyal medya profillerinin gerçeği yansıtmadığını bilmek” fikrinin üzerinde durdukları bölümde; ‘çevrim içi versiyon’umuzun filtreler ve revizyondan geçmiş en iyi halimiz olduğunu, sosyal medyanın kurgulanmış ve en estetik görünüme odaklanan bir an olduğunun farkına varılmasının gerektiğini vurgulamışlar.
Yani o görülen kusursuz vücutlar, kusursuz kadınların hiçbiri gerçek değil. Takip ettiğiniz kişileri gerçek haliyle tanımadan, negatif veya pozitif bir yargıya kapılmayın.
Çünkü hesapların çoğu kendini öne çıkarttığı şekilden ve gerçeklikten genellikle uzaklar. Kişileri yakından tanıyınca ya bambaşka karakterler, kötülükler, uzak durulması gereken kişiliklerle karşılaşıyorsunuz ya da önyargılı davrandığınız hesap sahibinin tam tersi versiyonlarıyla.
O yüzden gerçeklik dışı sanal kişilere ve hesaplara bağımlı olup “an”ınızı heba etmenize hiç gerek yok.
Evet teknoloji çok başka yerlere evriliyor ve yine evet hayatımızda daha da vazgeçilmez hale gelecek gibi gözüküyor.
Ama kendi adıma şunu söyleyebilirim ki şimdiden sade hayata geçme istediğimin karşı konulamaz hissi ile karşı karşıyayım.
Sadeleşmenin, sosyal medya detoksunun, az ve öz arkadaş grubu ile vakit geçirmenin öneminin farkında biri olarak hepinize sanal dünyadan hızlıca gerçek hayata dönmenizi tavsiye ederim.

Yazarın Tüm Yazıları