Hakan Ünsal

Arda 5 yıl yaşlandı

22 Aralık 2009
Galatasaray kaptanı olmak efsane olmanın başka yoludur. Arda o yolda. Çok zor günler geçirecektir fakat bu zorlukları atlatmasında zekası en güçlü yanı olacaktır.

ARDA’nın yüzüne bakın. Kaptanlığın ağır etkilerini görürsünüz. Nerede o 2 yıl önceki Arda? Bu gencecik yaşında aldığı sorumluluğu, beklentilerin çok ama çok üzerinde taşıyan ve hakkını veren Arda 2 yılda 5 yıl yaşlandı.
Arda iyi oynar, kötü oynar. Performansı ile kaptanlığını ayrı değerlendirmek lazım. Performansı değişir, beğenilir beğenilmez. Ama kaptan olarak Galatasaray’ı, tecrübesizliğine rağmen çok iyi temsil ediyor.
Galatasaray kaptanı olmak efsane olmanın başka yoludur. Arda şimdiden o yolda. Çok zor günler geçirecektir fakat bu zorlukları atlatmasında zekası, saha içinde olduğu gibi en güçlü yanı olacaktır.
Benim beklentim ise kendisinin de kaptanı olan Bülent Korkmaz gibi saygı duyulan biri olmasıdır. Önemli olan Arda’ya futbolu bıraktıktan sonra da “Kaptanım” diye hitap edecek arkadaşlarının olmasıdır. Biz hala Bülent Korkmaz’a “Kaptanım” diye hitap ederiz. Bunu da iş olsun diye değil gerçekten öyle olduğu için yapıyoruz. Her yerde kaptan olmak ve saygı duyulmak sahada pazubant takmaktan daha önemlidir.

İşte olay budur

GALATASARAY yönetiminin son icraatı çok fazla üstünde durulmadan hayata geçti. Ne yapıldı? Türkiye’nin en iyi, Avrupa’nın sayılı altyapılarından birinin başına yabancı getirdiler. Hollandalı Derks. Rijkaard’ın Kurs’tan hocası. Peki ne verecek? İlk icraat oldu zaten... Genç Çetin için “Yukarıya alınabilir” diye rapor verdi. Bu rapor basında da önemli derecede yankı buldu.
Vay be... Yabancı hayranlığının tavanıdır bu. Yönetiminden futbolcusuna, taraftarından basınına kadar hepimizde bu hayranlık var. 

Yazının Devamını Oku

Hazineyi kaçırma!

20 Aralık 2009
GALATASARAY maçı rakip alana yığmış... Keita ve Arda yetmiyor, Uğur ve Caner ile de geliyor.

Topu kenara atınca G.Saray’ın etkili ayakları başlıyor ‘icraat’ yapmaya. Sağdan, soldan gelen ortalara forvetlere öğrenmeleri için “kitapçık” olarak verilecek harika koşular yapan Kewell atıyor ama hakem vermiyor. G.Saray yönetimi dışarıdan oyuncu almayı bırakıp önce elindeki “hazineyi” kaçırmasın. Rijkaard itiraz bile etse Kewell bu takımda olması gereken bir oyuncu. Karizması, profesyonelliği, zekası ve kalitesi ile Kewell mutlaka kalmalı.
Galatasaray’ın maçı kazanma isteği ve mücadelesi tamam. Öndeki etkinlik de iyi. Fakat top rakibe geçince bu G.Birliği ya da hangi takım olursa olsun G.Saray orta sahası rahat geçilen zayıf halka oluyor. Rakipler son haftalarda direkt defansla karşı karşıya kalıyor.
Bunun 3 sebebi var
BİR: G.Saray pres yapmayı, baskılı oyunu bilmiyor. Evet yapamıyor değil, bilmiyor. Eğer Rijkaard aylardır bu oyunculara bunu öğretmediyse tek sorumlu kendisidir.
İKİ: Elano, Mehmet Topal ile yan yana oynarken Mustafa Sarp’ın öne çıkan, kaleye yakın oynayan oyuncu olması. Tam tersi Mustafa’nın arkada, Elano’nun oynaması lazım. Hoş, Elano önde oynayınca ne oluyor!!!
ÜÇ: G.Saray orta sahasının topa hakim olamaması. G.Saray’ın dönen topları kazanamaması problemin başlangıcını oluşturuyor. Ama defanstan top alacak, oyunu öne doğru yönlendirecek bir ayak eksikliği sorunu tamamlıyor. Burada kastettiğim isim Ayhan. Rijkaard, Mustafa-Mehmet ikilisinden birini Ayhan ile değiştirmediği sürece G.Saray rakip alan takımı olamaz.
Rijkaard oyunu okuyamıyor mu?

Yazının Devamını Oku

Graz'ın laneti!

17 Aralık 2009
ENTERESAN takım bu Sturm Graz. 2000-2001 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde aynı grupta mücadele etmiş, çok daha güçlü ve kaliteli bir takım olmamıza rağmen içeride berabere kalıp deplasmanda yenilmiştik. Bu sefer iki takım UEFA Avrupa Ligi’nde karşılaştılar, yine içerideki maç berabere bitti. Tarih tekerrür ederse o zaman deplasmandaki bu maçta G.Saray yenilecekti. Maçın başında golü yiyince “bu Graz’da bir lanet var” dedim. Üstüne Aydın “Kaçırılan komik goller’’ programının ‘Top 3’üne girecek pozisyonu atamayınca ‘Kara Büyü’ olduğuna karar verdim.
G.Saray liderdi, rahattı. Bu maç Aydın’ın, Serdar’ın, Linderoth’un, Caner’in ve Alparslan’ın bir şeyler göstermezlerse belki de formayı son kez giydikleri maçtı. Aydın’ın ciddi şekilde toparlanması lazım. Yıllardır bir Aydın fırtınası esiyor ya da estiriliyor. Alt yapıdan beri çok beğendiğim, çok iyi oyuncu olacağına inandığım yetenekti. Fakat birkaç sezondur şans bulmasına rağmen bunu iyi değerlendiremiyor. Bu şanslar da bir-iki maç da değil ayrıca. Gelen her hoca yeteneklerinin farkına varıp formayı veriyor. Peki Aydın yeteneklerinin ne kadarını sahaya veriyor? Daha yaşı genç ama Anadolu takımları Aydın gibi “Bir zamanlar genç ve yetenekliydi’’ dediğimiz oyuncularla dolu.
Sonun başlangıcı
BENİ diğer şaşırtan oyuncu Alparslan Erdem. İlk geldiğinde iyi sol ayağı ile dikkat çekmişti. Fakat o da sonradan Lost oldu. Ne yapıyor diye merak ediyordum ki, geçen hafta A2 Ligi’nde Beşiktaş ile oynanan maçta canlı seyrettim. Seyrettim ve hayret ettim. Bir oyuncu bu kadar mı düşer? Tamam, A takım oyuncusu alt yapıya gönderilince morali bozulur, üzülür. Fakat maça çıkınca ne yapması gerektiğini, nasıl oynaması gerektiğini bilir. Alparslan’ı tanımasam A2 oyuncusu bile demezdim. Şimdi Graz maçında kendisi için çok önemli bir fırsatı yakalamışken herhangi bir ekstra çaba içerisinde olmaması, formayı istediğini; en azından kadroda olmak istiyorumun mesajını Rijkaard’a verememesi Alparslan için sonun başlangıydı.
Yazının Devamını Oku

Belediye'nin alt yapısı Kayseri'ye çalıştı

14 Aralık 2009
GALATASARAY ile F.Bahçe kazanınca Kayseri’nin sıralamadaki doğal yerine geçmesi olası gözüküyordu. Maçın henüz 2. dakikasında Barbosa’nın kafasından golü yiyince, kendisi gibi iyi kapanan Belediye’ye gol atması zordu.

Ama günümüz futbolunun yeni gücü “Top Toplayıcı Çocuk’’ devreye girdi ve benzerlerini çok görmeye başladığımız bir golün hazırlıyıcısı oldu. Makukula da Mehmet Eren-T.T.Ç ortaklığındaki 2 asistli pozisyona yakışır kalite kokan bir vuruşla golü yaptı. İşin enterasan yanı maçın Belediye’nin sahasında, o çocuğun da Belediyespor’un alt yapı oyuncusu olması idi.
Herhalde büyükleri onu “bizim takım atak yerken topu hemen verme” diye uyarmayı unutmuşlar.
Kayseri neden zirvede?
İşin esprisi bir tarafa, Kayseri golü yedikten sonra oyunun kontrolünü elinde tutan, rakip alanda oynayan taraftı. Yani lider gibi oynadılar. İzleyenler Tolunay Hoca’yı duymuşlardır. Devamlı uyaran, konuşan Tolunay Hoca oyuncularına futbolun temel ve olmazsa olmaz kurallarını hatırlatıyordu. Kayseri takımının genç, istekli ve öğrenmeye aç oyunculardan oluşması Tolunay Hoca’nın işini hem zor, hem kolay kılıyor. Zor tarafı bu gençlere sistemi ve mantaliteyi öğretmek. Kolay tarafı ise anlatılan ve söylenenleri sorgulamadan hemen uygulamaya hazır olmaları. Ne kadar dinledikleri ve uyguladıkları ligin zirvesinde olmalarından belli değil mi?
Dikkat Abdullah Hoca
Tolunay Hoca ile Abdullah Hoca futbolumuzun geleceği. Abdullah Hoca 4 yıldır, Tolunay Hoca 3 yıldır takımlarının başında. Her ikisi de yönetimsel olarak sıkıntı yaşamıyor, hatta destek görüyor. Her ikisi de oyuncu ve transfer konusunda rahatlar ve istedikleri oyuncuları alabiliyor. Her ikisi de Milli Takım’dan geçiş yaptı. Aradaki tek fark Kayseri’nin seyircisi var, İ.B.B’nin yok. Tolunay Hoca her yıl üstüne koya koya giderken ve zirveye yürüken Abdullah Hoca neden yerinde sayıyor? Takımı neden sadece, “Büyüklerle oynanan maçlarda iyi oynayan takım’’ görüntüsünde, Abdullah Hoca da neden büyük maçlarda akıllara gelen hoca oluyor? Bu gidişle Tolunay Hoca’nın nerede olacağını biliyorum ama Göksel Gümüşdağ olmasa, Abdullah Hoca nerede olurdu?

Yazının Devamını Oku

Ali Sami Yen topçusu

12 Aralık 2009
YİNE bir deplasman yine sürpriz. Rijkaard bu sürprizleri yapmak için bilerek deplasmanı seçiyor galiba. Nonda’nın dizleri 3 maç üst üste oynayamayacak kadar kötü olduğundan mıdır, yoksa performansından mıdır, yine kesik yedi.

Biz de idman topçusu” diye bir tabir vardır. İdmanlarda süper olan adam bir bakarsın maçlarda yokları oynuyor. Nonda da acaba Ali Sami Yen topçusu mu oldu?

Orhan Ak uyandırdı

Galatasaray son dönemlerde gördüğüm en kötü, en kabullenmiş, en öylesine başlangıcı yapınca kendine getirme işi eski oyuncusu Orhan Ak’a düştü. Galatasaray iyi gitmediği bu dönemi işi en sıkı tutması gereken maçlarla geçerken bu başlangıç ve oyun inanılır gibi değildi. Böyle temposuz, zevksiz bir ilk yarıda 3 gol ancak bariz hatalarla olurdu öyle de oldu. Sezon başında duran top potpurileri sunan Galatasaray şimdilerde eski günlerine dönüp duran toptan golleri yemeye başladı. Yenilen 2 golde de kafa vurulan yerde olması gereken Caner sanki Galatasaray’ın oyuncusu değil gibiydi.
Bir bek bindirme yapamayabilir, iyi orta yapamayabilir, tekniği iyi olmayabilir ama asıl işi olan defansı yapmıyorsa,mücadele etmiyorsa ve pozisyonları arkadan seyrediyorsa yetenekli ve gelecek vaadeden biri olması hiç önemli değil; bunları yapmayanın geleceği de olmaz zaten.

G.Saray hazır değildi

Ya defansın ofsayt taktiği ve adam paylaşmadaki hataları... Gökhan yoktu, Hakan yerinde oynamadı denilebilir. Bu gollerin ve oyunun tek açıklaması var. Galatasaray maça hazır değildi. Bir de bu takımdan Rijkaard’ın cezalısı Keita’ı çıkarın, Galatasaray kaleye zor giderdi.
Keita Galatasaray’ı rakip alana taşıyan tek oyuncu idi. Rijkaard, Keita konusunda biraz kapris yaptığını kabul etmeli. Rakip kaleye bu kadar dikine ve çabuk giden bir adamı kenarda tutmak olsa olsa rakip hocaların isteği olur. Fakat cezası bitmeyen bir oyuncu daha var. Ayhan. Haftalardır yazıyorum; Ayhan bu takımın orta sahasının vazgeçilmez oyuncusudur.

Rijkaard seyrediyor

Yazının Devamını Oku

En kötüyü de başaramadı

9 Aralık 2009
CSKA’nın iki önemli oyuncusunun olmayışı ne olursa olsun bizim için avantajdı. Üstüne hakem de Fransa-İrlanda maçını yöneten ve Henry’nin ünlü elini kullanarak attırdığı golü veren Hansson olunca bize de “Bir tane verir” diye beklentide olmamız normal oldu.

Tabiki bunlar sahada ‘’İyi oynayan’’ bir Beşiktaş için geçerli. Maça başlangıcı istekli ama sakin olamayan Beşiktaş, CSKA’nın üzerine geldiği çabuk hücumlarda panik yaşadı. Beşiktaş ite kaka, zorlaya zorlaya atak yapıp sonuç alamazken rakip kendi defansından pas yaparak, panik yapmadan çıkıp gol buldu. Bunun anlamı şu: “Önde oynamak zorunda kalan Beşiktaş’ın defansı da orta sahası da etkisiz.” Kapanan Beşiktaş’ı deplasmanda Manchester da Wolfsburg da yenemedi.
Cesaretlendirdiler
Oyunun başında Tello, Beşiktaş’a Şampiyonlar Ligi’ndeki en rahat maçını oynatacak pozisyonu kaçırarak maçın da kırılma anına imza attı. O dakikadan sonra rakibe teslim oldular. CSKA beraberlik düşüncesiyle geldiği İstanbul’da cesaretlenip gol arayışlarına geçti. Dzagoev etkisiz kalınca devreye CSKA’nın tek silahı Krasiç girdi.
Beşiktaş orta sahası kuvvetli ve mücadeleci oyuncuları olan bir takım. Bu özelliği ile ligin en az gol yiyen takımı. Bu Beşiktaş’ı az yiyen fakat atamayan takım yapıyor. Ama ligde Diyarbakır’ın yaptığı gibi CSKA da kapanınca rakibi açmakta zorlanan, dar alanda gol vuruşu yapamayan ve sıkıntı yaşayan ama asıl sıkıntıyı seyirciye yaşatan Beşiktaş ortaya çıktı. Çünkü oyunu yönlendirecek, dikine adam geçecek tarz bir oyuncusu yok Beşiktaş’ın. Kim gibi mi? Krasiç’e ne dersiniz.Beşiktaş grup maçlarına başlarken “En kötü üçüncü olur” diye düşünülüyordu. UEFA Avrupa Ligi’ne gitmeyi de başaramadı. Beşiktaş’ın bence bundan sonrası için bir sorunu var. Sezon sonunda Avrupa vizesi alamaması gibi.

BEŞİKTAŞ’TA NE YOK?

1- Sistem.
2- Çözüm üreten oyuncu.

Yazının Devamını Oku

İmar izni alamadı

7 Aralık 2009
DAHA maça çıkmadan kendisinin üstünde yer alan 3 takımın da puan kaybetmiş olması, başlı başına G.Saray’ın maçı kazanması için yeterliydi.

Ne yorgunluk ne cezalar, ne liderlik stresi, ne de sakatlar bu maç için geçerli neden olamaz. Maç böyle alev alev yanınca söndürmek de Kewell gibi ‘büyücü’ye düştü. Ama onun golü de çare olamadı.

İstanbul Belediye önemli eksiklerine rağmen özellikle piyasa maçlarında ayrı oynayan bir takım. İyi pas yapmayı başaran nadir takımlardan biri. Topa sahip olmak, oyunu geniş oynamak ve Galatasaray’ı koşturmak puan alabilmenin tek yoluydu. Fakat maç 10. dakikadan sonra tek kaleye döndü. Galatasaray oyunu ‘Belediye Arsa’sına yığdı ama imar izni almakta çok zorlandı.

Keita, Fenerbahçe maçından beri cezalı

GALATASARAY orta alanındaki sıkıntı yine baş gösterdi. Ben yazmaktan bir gün bıkacağım ama Rijkaard vazgeçmeyecek. G.Saray, Arda, Elano ve Nonda ile ortadan hücum yapmayı seven bir takım. Sadece Kewell kenarı kullanmayı düşünüyor. Rakip biraz iyi alan kapatan bir takım olunca takımın eli kolu bağlanıyor. Kulübede çizgiyi etkili kullanan Keita var ama o da kulübenin sağını kullanıyor!

Keita Fenerbahçe maçından beri cezalı. Resmi cezası bitti ama Rijkaard’ın verdiği ceza hala devam ediyor. İyi de bu ceza kime? Tabiiki G.Saray’a. Sıkışmış oyunu açacak en iyi adamın kulübede iken, oyunu sıkıştıran, kısırlaştıran Elano haftalardır sahada. Rakip hocalara sormak lazım; “G.Saray 11+Elano oynasa itirazınız olur mu?” diye.

 

Eski ve yeni G.Saray arasındaki 5 fark   

SEZON başındaki etkili, bol pozisyon üreten, gol atan ve heyecan veren Galatasaray ile şimdiki G.Saray arasında ne fark var? İki resim arasındaki 5 farkı bulalım...

Yazının Devamını Oku

Geleceğe dönüş

4 Aralık 2009
RIJKAARD yine bir mağlubiyet sonrası sistem değişikliği yaptı. Fenerbahçe mağlubiyetinden sonra 3’lü orta saha ile oynamaya başlayan ama çok verimsiz gözüken Galatasaray bırakın golü, bu sezon ilk defa pozisyona bile giremeden mağlup olduğu ve iyice dip yaptığı Bursa maçı sonrası tekrar eskiye döndü. Buna eskiye dönüşten çok, “geleceğe dönüş” demek daha doğru olur. Çünkü Galatasaray 4-2-4 gibi oynadığında çok pozisyona giren ve gol atan bir takımdı. Böyle olunca heyecan ve zevk veren ama riskli bir takım ortaya çıkıyordu. G.Saray eğer başarılı olacaksa, Rijkaard bu riskli ama adrenalin yüklü takımı geri getirmeli. Yapması gereken, takımın daha az pozisyon vermesini sağlamak.
Orta saha seçimi yanlış
Panathinaikos maçına, Rijkaard takımın pozisyon üretmesi için daha ofansif oyuncularla çıktı. Fakat Holandalı’nın bana göre anlamadığı ya da çözemediği 2 konu var. Rijkaard bunları ya herkese inat olsun diye yapıyor ya da hocalığı bu kadar. Birincisi bu ofansif oyunculara top taşıyacak orta saha oyuncu seçimindeki yanlış.
Mustafa ve Mehmet birbirine yakın özellikleri olan ama öne doğru oyun ve alan kat etmeyi yapamayan iki savunmacı orta saha. Burada birini tercih edip yanına Ayhan gibi hem mücadele eden hem de öndeki ofansif güce servis yapabilecek yetenekte ve sorumluluk alma becerisinde bir oyuncuyu tercih etmesi lazım.
İkincisi ise belki de Rijkaard’ın başını yiyecek olan Elano. Ne oynuyor ve nerede oynuyor belli değil. Neden Elano’yu oynatmakta bu kadar ısrar ediyor anlamıyorum. Elano’ya bu kadar tolerans gösterip şans verirken, diğer bir oyuncunun şansını yok etmiyor mu? Elano sahada Galatasaray’ın bonus oyuncusu gibi dolanıp duruyor.
Bu futbolcu, Brezilya Milli Takımı’nda bu haliyle sadece Dunga olduğu için oynar. Dunga sonrası Elano milli takımı zor görür. Gerets’in Inamoto takıntısından sonra şimdi de Elano ısrarı. İlkinin sonu iyi olmamıştı, bakalım ikincisi ne olacak.
Arda bakıyorum bir maç solda, bir maç sağda, bir başka maç forvet arkasında, diğer maçta da forvet oynuyor.Tamam Arda çok yönlü bir oyuncu ama bu kadar da değil. Çocuğun ne oynayacağı belli olsa form tutacak. O kadar çok değişiklik yaşadı ki, bu çok yönlü kaptan yönünü şaşırdı. Bu maçta bile sağ kenarda başladı, solda bitirdi. Fakat bildiğimiz Arda’nın dönüş sinyalini verdi.
Yazının Devamını Oku