Hakan Ünsal

Seyirci nerede?

25 Ocak 2010
HAVA sıcaklığı -5 derece, zemin karlı, yollar buzlu olunca Ali Sami Yen’e gelen seyirci sayısı bayağı düşüktü.

Bu şartlarda gayet normal bir durum ama “seyirci nerede?” diye sorulacak soruya verilecek cevap herhalde “havaalanındalar” olurdu. Alışkanlık olunca ister istemez oraya gittiler galiba.   
Rijkaard’ın gördükleri
Caner: Solbek olmadığını ve burada sıradan bile olamadığını gördükten sonra Caner’i öne alan Rijkaard hem onun son haftalardaki en dikkat çeken futbolcu olmasını sağladı, hem de eline iyi bir alternatif aldı.
Elano: Aynı durum Elano için de geçerli. Forvete yakın bölgede çok şans verdiği oyuncusundan beklenenin çok altında sonuç alan ve çok eleştirdiğimiz Elano’yu şimdi defansın önüne çekerek bu bölge için teknik kapasitesi yüksek bir oyuncu kazandı. Oynadığı bölgeden beklentileri ile verebildikleri örtüşünce eleştiri ve baskıdan kurtulan bir oyuncu daha kazandı.
Rijkaard’ın göremediği
Rakip 10 kişi kaldıktan sonra Jo’yu da oyuna alarak çift forvete dönme cesaretini ya da becerisini gösterememesi. 65. dakikada bunu gerçekleştirirken yaptığı Elano-Jo değişikliğinde bana göre doğru yaptı Rijkaard.
İkiliden daha çok basan ve mücadele eden Mustafa’yı sahada bıraktı. G.Saray ikili forvete döndükten sonra gerçek anlamda maçı tek kaleye çevirdi. Yaptığı tercihin sonucunu Mustafa’nın golüyle aldı Rijkaard.

Yeni transfer, eski oyuncu Lucas

Yazının Devamını Oku

Lucas Neill kızınca babasını tanımaz

19 Ocak 2010
GALATASARAY ne stoperler gördü. Popescu gibi müthiş zeki, kaptan Bülent gibi savaşçı, Song gibi lider oyunculardan sonra Servet gibi mücadeleci defans oyuncusu ile devam ediyor. Şimdi Lucas Neill geldi.
2002 yılında Blackburn Rovers’ta takım arkadaşımdı. Tugay’la beraber bana en yakın davranan sıcakkanlı, güleryüzlü bir Avustralyalıydı. 25 yaşında tempolu, hırslı ve sert bir sağbekti. Uzun dönem sağbek oynadı. Yaşı ilerleyip temposu düşünce defansın göbeğine geçiş yaptı. Sağbek iken temposu ile oynarken stoper olarak zekasını v tecrübesini kullanmaya başladı.
G.Saray, Lucas’ı her iki bölgede de kullanabilir. Ama bana göre Lucas’a ihtiyacı olduğu yer Servet’in yanı. Peki nasıl bir oyuncu? G.Saraylılar Lucas’ı seyrederken bazen Popescu tadında zeki, baten kaptan Bülent sertliğinde savaşan, bazen de Song gibi de duruma el koyan bir oyuncu görecekler. Ama bu özelliklerinden hiçbirini belirgin şekilde öne çıkmadığını da görecekler. Kızdığında acımasız derecede sert olacaktır. Fakat G.Saray’ın ve futbolumuzun en büyük eksiği topu oyuna iyi sokan stoper beklentisini karşılayacak kadar yumuşak değildir.
Arkayı toparlar
G.Saray’a mutlaka faydası olacaktır. Sıcakkanlı ve güleryüzü ile hemen uyum sağlayacaktır. Zaten Kewell da bu süreci kısaltacaktır. G.Saray Servet’le beraber savaşarak ayakta kalan iki defansa sahip oldu. Baroş’un dönüşünün uzaması ne kadar moral bozucu ve gol sıkıntısına işaret ediyorsa Lucas’ın transferi de arkada toparlanmayı sağlayacaktır. G.Saray’ın Lucas’tan sonra yiyeceği gol sayısı anormal düşmeyecektir ama Fernando Meira gibi de kabus gördürmeyecektir. Ben de eski bir takım arkadaşımı Türkiye’de görmekten memnun oldum. Hoşgeldin Lucas!
Yazının Devamını Oku

Abdelkader Özbek

18 Ocak 2010
GALATASARAY maçlarında alışık olduğumuz bir görüntü vardır.

Sağdan Keita çizgiye iner rakip defansın hafif arkasına doğru güzel bir orta keser ve arkada kurnazca bekleyip birden öne koşusunu yapıp golünü atan Kewell. Galatasaray ilk golünü aynen böyle attı ama ne güzel ki atan Caner attıran Barış’dı. Hemen çok geçmeden aynı Barış 2 gol birden atınca acaba içine Keita mı girmiş diye şüphelendim.
İki takım arasındaki Kalite farkı acımasız derecede fazlaydı. Buna Denizli’li oyuncuların titreyen ayakları ve heyecanı da katılınca daha yarım saat olmadan maç bitti. Denizli Belediye’li oyuncular yine de durumlarına şükretsin. Ya Keita ve Kewell olsaydı. Düşüncesi bile titretir.

ORDU’YA MİNNET

G.SARAYLI oyuncuların maçı farklı önde götürmesine rağmen hiç disiplinden kopmadan aynı ciddiyetle oynaması dikkatinizi çekmiştir. Öyle ya maçın üçte biri bitmeden 3 gol atılmış ve rakip oyundan düşmüş. Neden bu ciddiyet?. Orduspor’a teşekkür etmek lazım herhalde. Orduspor 10 kişi ile oynarken G.Saray’a sıkıntılar yaşatmış rakip kim olursa, sayısı ne olursa olsun ciddiye alınması gerektiğini Denizli Belediye maçında hatırlanmasını sağlayacak şekilde G.Saray’lı oyuncuların hafızasına kazımıştı. Aynı olumsuz görüntüyü üstelik Ali Sami Yen’de vermek zaten hoş olmazdı.

DURAN TOPLAR

Rijkaard ve Neskeens’in çözmesi gereken geçen sezonlardan kalan en büyük problem duran toplar. Galatasaray’a organize olarak gol atamayan takımlar duran toptan bu şansı rahat buluyor. İşin garip tarafı sezon başında inanılmaz derecede iyi duran top Organizasyonu yapan ve neredeyse hepsinde gol bulan Galatasaray ilk devrenin ortalarından sonra takımdaki düşüşle beraber duran toplardan kolay goller yemeye başladı.

Yazının Devamını Oku

Fabian Ernst'i gör Kartal'ın halini anla

17 Ocak 2010
MAÇLARINI normalde kontratak düşüncesine göre oynuyor iken, alacağı bir beraberlikle gruptan çıkma şansı çok yükselecek bir Belediye ile sezon başının kötü görüntüsüne bürünerek bize dejavu yaşatan bir Beşiktaş...

Bu iki takımın maçının sıkıcı olması sürpriz değil. Beraberliğin yettiği takım kimdi anlamadım. Maçta pozisyon diyebileceğimiz ilk aksiyon 40. dakikada ceza sahası köşesinden atılan şuttu.
Hadi Belediye takımını anlarım. Ama Beşiktaş’ın maçı kazanmak adına ortaya ne koyduğu sorusunun cevabı havada kalır. Bir takım kazanmak zorundaysa, oyunu iyi değilse hırsı ile oynar, hiçbir şey yapamazsa risk alır. Beşiktaş golü yediğinde kendi sahasında 7 oyuncusu vardı ve yerlerinde idi. Aslında Beşiktaş’ın durumunu Ernst özetliyor. Hırslı ve mücadeleci Alman bile sahada yoksa, diğerlerini siz anlayın.
Beşiktaş enteresan takım. Sezon başında ofansif oynamayı düşündüler ve çok gol yiyerek gelen mağlubiyetlerle tarz değiştirdiler. Sonrasında kazanan ama kötü oynayan bir takım çıktı ortaya. Yani bir türlü dengeyi kuramadı Mustafa Denizli. Mustafa Hoca geçen sezonun tekrarı bir sezon olur düşüncesinde ama ilk yarının tekrarı bir ikinci yarı da olabilir.

Yanılıyorsunuz

İLGİNÇ başka bir durum daha var. Galatasaray ve Fenerbahçe, kadroları itibarı ile Beşiktaş’tan daha iyi olmalarına rağmen hala transferi düşünürken, Beşiktaş en kaliteli ve en alternatifli takım gibi davranıyor. Yıllardır transfer anlayışını anlamadığım Beşiktaş geçen sezon gibi yine Galatasaray ve Fenerbahçe’nin kötü olmasını bekliyorsa yanılıyor.

Beşiktaş’ı taşıyanlar

Ferrari: Yoksa Beşiktaş defansı yok, pozisyon çok.

Yazının Devamını Oku

3 hedeften ikisi olur

11 Ocak 2010
BÜYÜK takım oyuncularının alt liglerde oynayan takımlarla o şehirlerde oynanan maçlardaki en büyük sorunu maça konsantre olamamasıdır.

Bireysel hatalar yapılır, sıkıntı yaşanır. Galatasaray bunun üstüne hiç alışık olmadığı bir saatte oynadı.  Kadro kalitesi sorun çıkarmayacak kadar Galatasaray’ın lehine iken oyunun hemen başındaki kırmızı kart maça heyecan duymak için gelenlerin hevesini öldürdü. Bu kart olmasa Galatasaray yine kazanırdı ama 5.dakikadan sonra Galatasaraylı oyuncular golü buldu ve maçı rolantiye aldı. Kart Galatasaraylı oyuncuların da oynama iştahını kaçırdı. Fakat ilk yarının son bölümünde kaçan Galatasaray seyircisinin keyfi idi.

Kırmızı mahvetti

Galatasaray’ın maça iştahlı başlangıcını kesen kırmızı ve gol sonrası bozulan konsantre Orduspor’un pozisyon bulması ile sonuçlandı. Bunu engellemek isteyen Rijkaard, Nonda ve Mehmet Topal’ı oyuna aldı. Aslında maçı aldı. Galatasaray kolay geçmesi beklenen maçı zorlamadan her iki yarının başında attığı iki golle temiz bir galibiyet aldı.
10 kişi oynamak her takım için zordur ama Galatasaray’a karşı daha
zordur. Orduspor ilk yarıda bütün gücünü ortaya koydu ve ikinci yarıyı kaldıramadılar. Orduspor karşılaşması Galatasaray’ın devre arasını nasıl geçirdiğini, neler yaptığını, oyuncuların nasıl hazırlandığını görebileceğimiz ilk maç olacakken kırmızı her şeyi mahvetti.

Bu kadro kupa kaldırır

Caner’in solbek olmadığını anlayan Rijkaard onu önde kullanmaya başladığından beri verim almaya başladı. Orduspor’a karşı ilk bölümde Galatasaray’ın en aktif ve etkili oyuncusuydu.

Yazının Devamını Oku

Savaşan değil savaştıran

5 Ocak 2010
GALATASARAY yönetimi devre arasını transfer edecekleri oyuncu arayışı ile geçiriyor. Aslında Haldun Üstünel bu işin peşinde. Kafasında Baros’un durumundan dolayı bir forvet olabilir ama bana göre gereksiz. İki sebepten dolayı gereksiz.
Galatasaray’da Nonda her ne kadar dizlerindeki sorun yüzünden üst üste maçlar oynayamayacak olsa da arada 1-2 maç oynar. Fakat transferi gereksiz kılan Galatasaray’ın hücum gücü. Bugün Kewell’ın ne kadar iyi işler yaptığı ortada. Arda zaten ayrı bir güç. Keita varsa pozisyon olmamaması zor. Bir de bunlara Elano katılırsa... Yani demek istediğim bütün bu oyuncular zaten alınacak bir golcü kadar etkili.
Mali durum.. Galatasaray’ın bu dönemde yüksek maliyetli bir oyuncu alması yüksek ücret alan oyuncuların ödemelerinin gecikmesi ve sıkıntıların çıkmasına sebep olur.
Asıl soru şu; Galatasaray’ın ihtiyacı forvet mi defans mı? Aslında Galatasaray’ın ligdeki sıralaması neye ihtiyacı olduğunu anlatıyor. Ligin en çok gol atan takımı olması gol sıkıntısı çekmediğini gösterirken, ilk yedi sırayı paylaşan takımlar arasında en fazla golü yiyen takım olması problemi ortaya çıkarıyor. Yönetim veya Haldun Üstünel eğer bir transfer yapacaksa, zamanını savaşan değil savaştıran, yönetilen değil yöneten, şişiren değil pas yapan, bekleyen değil hamle yapan bir oyuncuya ayırmalı. Ve bunun illa ki bilinen bir isim olmasına da gerek yok. Galatasaray’ın ihtiyacı olan defans bu. Yoksa elinde Emre ve Gökhan var zaten. Mali durum izin vermez de transfer yapılamazsa o zaman Baros, Kewell, Keita ve Arda dörtlüsü yenilenden fazlasını atmak zorunda..

Ali Turan vakası ve hatırlattıkları

SON yıllarda yüksek bonservis ücretleri kulüpleri bedava oyunculara yönlendirdi. Bu durum aslında rakamlara bakınca normal. Sezon sonu serbest kalacak bir oyuncu ile konuşmakta bence sakınca yok. Sezonun bitmesine 5 ay kala bir sonraki sezonu düşünerek görüşme yapmakta yanlış bir şey yok.
Galatasaray bir oyuncuyu ister de o oyuncu bu teklifi geri çevirebilir mi? Mümkün değil. Fakat Galatasaray’ın Ali Turan, Sezer Öztürk ve Mehmet Yıldız’la yaşadığı süreçte doğru olmayan noktalar var.
4 büyüklerden herhangi biri bir oyuncuyu istiyorsa ya o transfer gerçekleşir ya da o oyuncu biter. Ortası yoktur bunun. Örnek mi; Mehmet Yıldız, Sezer Öztürk. Şimdi de Ali Turan. Ali’nin bu transferin olması için sözünün arkasında durması ve kadro dışı kalmayı göze alması sağlam kişiliğini gösterir. Sezer Öztürk de benzer şekilde tavır koymuş ve zor günler geçirmişti. Bu transferde doğru olmayan nokta ise Galatasaray’ın aynı Mehmet Yıldız’da olduğu gibi Ali Turan’da da şampiyonluk yarışındaki rakibinden oyuncu istemesi ve bunu devre arası sadece oyuncuyu muhatap alarak yapmayı düşünmesi. Devre arası bu transferi de yapabilir ama o zaman ilk konuşulacak Ali değil Kayserispor’dur.

Fayda gelmez artık

G.SARAY bonservis ödemek istemediğinden bunu oyuncunun kendisinin halletmesini bekliyor. Kayserisporlu yöneticilerin Galatasaray için sarf ettikleri sözler ve Galatasaray’ın içine düştüğü durum hoş değildi. Sanki Galatasaray oyuncuların aklını çelip bıraktığı bir kulüp gibi gözükmeye başladı.
Galatasaray ya transfer yapar ya da yapmaz. Ya parayı verir işi bitirir ya da pahalı gelir vazgeçer. Ortada bırakmaz. Galatasaray’a yakışan budur.
Olayın diğer tarafında ise Kayserispor var. Eğer Ali Turan yapılan sözleşme uzatma teklifini kabul etmiyorsa ya ücreti az buluyordur ya da gitmek istiyordur. Eğer düşüncesi gitmek ise Kayserispor Ali’nin önünü açabilir. Çünkü bu saatten sonra Ali’den Kayserispor’a fayda gelmez.
Yazının Devamını Oku

Bizi bu fotoğraftan silemezler

29 Aralık 2009
Eskilere yapılanlardan dolayı kulübümüzün vefasız olarak adlandırılması bizleri üzüyor. Camiamıza tavrımız olamaz. Beklentimiz, G.Saray’a yakışanın zamanında yapılması. KULÜBÜMÜZ Galatasaray’a üye olduktan sonra üye tanıtım törenine gitmememiz bir kısım taraftar arasında hoş karşılanmamış olabilir. Aslında taraftar gözüyle bakınca gitmemek “Yanlış” diye düşünülebilir. Fakat bir de herkesin kendini bizim yerimize koymasını tavsiye ediyorum.

Üyeliği biz istemedik/images/100/0x0/55eb507ff018fbb8f8b94c9e

Bizim endişemiz bu davranışı Galatasaray Kulübü’ne karşı yaptığımızın düşünülmesi. Galatasaray çatısı altında herkes ama herkes gelip geçicidir. Yönetiminden futbolcusuna, taraftarından basınına kadar kimse kalıcı olamaz. 20 yıl önce Ali Sami Yen’in tribününde ve çim zemininde kimler vardı, şimdi kimler var. 20 yıl sonra kimler olacak. Ama Galatasaray daima yaşayacak.

Kulübümüze karşı düşünce içinde olduğumuzu savunanlara şunu söylerim; Bizlere, “Kulübe üye olun” dediler de biz istemedik mi? Ya da “Fedakarlık yapın” dediler de yapmadık mı? Galatasaray’ın bize çok şeyler kazandırdığı aşikar. Bundan gurur da duyuyoruz. Ne kadar en büyük sıkıntıları yaşasak da maddi anlamda ve manevi olarak kazandıklarımız inkar edilemez. Bu bakış açısı taraftarın bir bölümünün düşüncesiyle paraleldir. İyi de biz bir şey vermedik mi? Oynadığımız sürece neler yaşadık, nelerden feragat ettik, sıralamaya kalkıp, yazsam bütün sezon bitmez.

Açar olmasaydı?

Farklı düşünen taraftarlar şunu unutmasın. Bu törene gitmeyenler ve diğer isimler Galatasaray taraftarının o dönemde ve hala göğsünü gere gere dolaşmasını sağlayan oyunculardı. Birçok kupa ve en önemlisi UEFA Kupası’nı havaya kaldırmış futbolculardı. Bizim için en büyük mutluluk inanın taraftarın mutluluğudur. Futbol niye oynanır? Yöneticiler ve futbolcular kendi zevklerini tatmin etsin diye değil. Amaç sana inanan, arkandan gelen kitleleri, camiaları tatmin etmek ve beklentilere cevap vermektir. Biz oynadığımız sürece bizden beklenenlere hem de daha üstüne çıkarak cevap verdik. Galatasaray seyircisinin hala o takımı konuşması ve özlemesinin tek bir sebebi var. 5 yıl boyunca yaşadığı ve belki de bir daha yaşayamayacağı o muhteşem günleri arıyorlar.

Herşey bir yana Sicil Kurulu Başkanı Celal Açar ağabeyimiz olmasa kimsenin bizi üye yapacağı da yoktu. Celal ağabey G.Saray’ın ruhuna, duruşuna ve geleneklerine uygun davranarak bizim üyeliğimizde başrolü oynamıştır. Aslında çok kolay olabilecek bir işi uzatmak ve tartışmaya açmak; bu yüzden kulübün hak etmediği tabirlerle ismini yan yana zikrettirmek yönetimin G.Saray’ı ne kadar düşündüğünün göstergesi. Bence Celal ağabeyden birşeyler öğrensinler.

Vefasızlığın faturası futbolculara kesilemez

İSTENEN ne anlamış değilim. Ortada yapılan bir yanlış varsa bunu konuşmak daha mı yanlış? Peki şunu da düşünün. Yöneticilerin yaptıkları yanlışlar yüzünden “Galatasaray vefasız” damgası yerken bunun suçlusu futbolcular mı olmalı? Asıl zararı bu davranışlar vermiyor mu? Bu durumun ortaya çıkmasına sebep olan yönetimler haklı, futbolcular haksız. Bizim, “Haklı olalım” diye bir beklentimiz de yok. Yöneticileri, bu isimlerin hiçbirinin kulübün içinde veya çevresinde olmaması memnun eder. Zaten kimse de yok.

Galatasaray camiasının anlamasını istediğim konu şudur. Ne benim, ne de arkadaşlarımın kulübümüze kırılma, gönül koyma, darılma gibi lüksümüz yoktur. Bizler artık fotoğraflarda ve anılarda kaldık. Oralardan da kimseler silemez.

Galatasaray bir yana yöneticiler bir yana

BEN Galatasaray ile yönetimleri ayrı değerlendiririm. O yüzden Galatasaray’ı temsil edenler, bu ister futbolcu, ister yönetici olsun davranışlarını Galatasaray’a göre ayarlamak ve ona göre yaşamak zorundadır.

Bireysel algılanmaz

Bu kulüpte oynayan veya yöneten kim olursa olsun içinde olduğu sürece yapacaklarının direkt Galatasaray’a yarar veya zarar vereceğini bilmesi lazım. Yapılanlar bireysel bir düşünce olarak algılanmayacaktır.

Galatasaray’ın bize yapılanlardan dolayı vefasız olarak adlandırılması en çok bizi üzüyor. Neden, kulübün tarihine geçmiş oyuncular ile kulüp karşı karşıya getirilsin. Kaldı ki bizim ne o dönemde ne de şimdi bir beklentimiz yok.

Tek yanlışımız...

Biz sadece Galatasaray’a yakışanın zamanında yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim tek yanlışımız ise Galatasaray’a yakışmayanlardan bunu beklememiz...
Yazının Devamını Oku

Ciddiyet

24 Aralık 2009
KEWELL, Leo Franco ve Elano izinli, Baros, Nonda ve Keita sakat. İsimlere bakarsanız hepsinin yabancı olduğunu görüyoruz. Yabancılar tatilde, yerliler sahada.  Diğer takımlardaki yabancılar Türkiye’de kalırken, üstelik maçları önemli takımlarla değilken, Galatasaray bu kararla ya Trabzonspor’u ya da Türkiye Kupası’nı ciddiye almadığını gösterdi. Bunların üstüne eksik olmasın diye Neeskens’de gidince parça tamamlandı. Geriye Linderoth ve Rijkaard kaldı. Onlar da gitseydi bari.
Rijkaard bu oyunculara izin verebilir. Çünkü onlarla aynı duyguları ve inancı paylaşıyor. Artı, Türkiye’nin hassas dengelerini de bilmeyebilir. Peki ya yönetim. Onlar da mı bilmiyor? Durumu neden anlatıp böyle has olmayan bir görüntünün ortaya çıkmasına sebep oluyorlar. Ama balık baştan kokar. Bugüne kadar hep yabancılara endeksli fikstür yapan Federasyon.
Yabancıların Cristmas’a, gitmesi ne kadar hakları ise yerli oyuncuların da özel günlerini yaşaması da hak. Üstelik maç iptaline de gerek yok. Küçük ayarlamalarla bu işler yapılır. Bakalım ne zaman bir Federasyon çıkıp Türk oyunculara kendi ülkelerinde oynadıklarını hissettirecek.
Vefa duygusu
BELKİ de ilk defa bir Trabzon maçına seyirci az ilgi gösterdi. Onlar da haklı oyuncusundan, hocasına kadar hepsi erken tatile çıkar da seyirci çıkamaz mı?
Ama maç başlayınca gerçekler yüzümüze Karadeniz fırtınası gibi vurdu. Meğer tatile çıkan Trabzonspormuş. Bu kadar eksik Galatasaray’a bile atak yapamayan, pozisyona giremeyen Trabzon takımı tatili bırakıp acilen kampa girmeli.
Galatasaray kendisine sadece kontratak düşünen Trabzon’a bunun iznini vermeyince ilk yarıyı rahat ve önde kapadı. Arda kalite orta yaptı, iki maçtır iyi oynamaya başlayan Caner bitirdi.
İkinci yarı Afrika Aslanı Song’un golüyle havaya giren Trabzon ilk yarıya göre tatili erken kesmiş gibiydi.
Maçın en güzel anı Galatasaray’ın eski oyuncusu Song’u alkışlarla oyundan uğurlamasıydı. Seyircideki vefa duygusu ne olursa olsun kaybolmuyor.
Farklar
*  G.Saray’ın sadece yabancıları tatile çıkarken Trabzon’un yerlisi yabancısı tatildeydi.
*  Galatasaray futbol oynarken, Trabzon kolbastıyı bile beceremedi.
*  G.Saray piranha ise Trabzon hamsi idi.
*  Galatasaray’ın futbolcusu, Trabzon’un seyircisi daha istekliydi.
*  Galatasaray’ın Arda’sı, Trabzon’un koca bir soru işareti vardı.
*  Aykut kurtarışlarıyla maçı çevirirken, Onur geleni geri çevirmedi.
*  G.Saray’da Arda futbol şov yaparken, Gökhan Ünal ayakkabı şov yaptı.
Yazının Devamını Oku