ENTERESAN takım bu Sturm Graz. 2000-2001 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde aynı grupta mücadele etmiş, çok daha güçlü ve kaliteli bir takım olmamıza rağmen içeride berabere kalıp deplasmanda yenilmiştik.
Bu sefer iki takım UEFA Avrupa Ligi’nde karşılaştılar, yine içerideki maç berabere bitti. Tarih tekerrür ederse o zaman deplasmandaki bu maçta G.Saray yenilecekti. Maçın başında golü yiyince “bu Graz’da bir lanet var” dedim. Üstüne Aydın “Kaçırılan komik goller’’ programının ‘Top 3’üne girecek pozisyonu atamayınca ‘Kara Büyü’ olduğuna karar verdim. G.Saray liderdi, rahattı. Bu maç Aydın’ın, Serdar’ın, Linderoth’un, Caner’in ve Alparslan’ın bir şeyler göstermezlerse belki de formayı son kez giydikleri maçtı. Aydın’ın ciddi şekilde toparlanması lazım. Yıllardır bir Aydın fırtınası esiyor ya da estiriliyor. Alt yapıdan beri çok beğendiğim, çok iyi oyuncu olacağına inandığım yetenekti. Fakat birkaç sezondur şans bulmasına rağmen bunu iyi değerlendiremiyor. Bu şanslar da bir-iki maç da değil ayrıca. Gelen her hoca yeteneklerinin farkına varıp formayı veriyor. Peki Aydın yeteneklerinin ne kadarını sahaya veriyor? Daha yaşı genç ama Anadolu takımları Aydın gibi “Bir zamanlar genç ve yetenekliydi’’ dediğimiz oyuncularla dolu. Sonun başlangıcı BENİ diğer şaşırtan oyuncu Alparslan Erdem. İlk geldiğinde iyi sol ayağı ile dikkat çekmişti. Fakat o da sonradan Lost oldu. Ne yapıyor diye merak ediyordum ki, geçen hafta A2 Ligi’nde Beşiktaş ile oynanan maçta canlı seyrettim. Seyrettim ve hayret ettim. Bir oyuncu bu kadar mı düşer? Tamam, A takım oyuncusu alt yapıya gönderilince morali bozulur, üzülür. Fakat maça çıkınca ne yapması gerektiğini, nasıl oynaması gerektiğini bilir. Alparslan’ı tanımasam A2 oyuncusu bile demezdim. Şimdi Graz maçında kendisi için çok önemli bir fırsatı yakalamışken herhangi bir ekstra çaba içerisinde olmaması, formayı istediğini; en azından kadroda olmak istiyorumun mesajını Rijkaard’a verememesi Alparslan için sonun başlangıydı.