1-Seyirci ve saha atmosferi
2-Maçın önemi
3-Kasımpaşa mağlubiyeti
4-Kazanma zorunluluğunun olmaması
5-Ciddiyet ve istek
Bu 5 sebepten 4’ü Kasımpaşa maçında yoktu ve farklı mağlubiyet geldi. Takımdaki değişikliğin en büyük emaresi Roberto Carlos’tur. Kasımpaşa maçında umursamaz ve kötü gözüken Carlos’un bu oyununun tek bir anlamı var; “İstedi.’’ Daum’un ciddi ciddi her maçtan önce Carlos’la konuşup, “Bugün oynamaya niyetin var mı? Yoksa idare mi edeceksin?” diye sorması lazım. Çünkü Carlos isterse ama isterse hala en iyi solbeklerden biri. Vücudu burada, kafası Brezilya’da olduğu sürece faydalı olmaz. Bu kadar büyük kariyeri olan bir oyuncuyu ancak önemli maçlar heyecanlandırır. Türkiye Ligi artık Carlos için birkaç maç hariç bir şey ifade etmiyor. Bu yüzden ayrılık Fenerbahçe’nin de çıkarına olur. Yaptığu kademe ile boş kaleye giden topu çıkarması maçı çeviren kırılma anıydı.
Herkes iyi oynayınca
F.BAHÇE’de diğer oyuncularda da maçı istedi. İlk yarıda girilen net pozisyonlara Türkiye’de bile girilmedi. F.Bahçe maçı yarım saat dolmadan koparabilirdi. Bu değişimin sebebi olarak sistem değişikliği gibi gözükebilir ama bence asıl sebep futbolcuların futbol oynamaya karar vermeleri. Kasımpaşa maçında oynayan oyuncuların çoğu sahadaydı. Lugano’dan Güiza’ya kadar herkes topun arkasında rakibi karşılamaya çalışıyordu. Gökhan alışıldık bindirmelerini yapınca, Carlos iyi savunma yapınca, Cristian geri dönünce, Alex ve Güiza iyi anlaşınca daha doğrusu F.Bahçe istekli ve ciddi olunca pozisyona girmekte zorlanmadı.
Bu Beşiktaş’ın yaptığı da aynı. Beşiktaş artık “önce yemeyim nasıl olsa atarım”ı oynuyor. Beşiktaş forvetleri 10. dakikada da orta çizgideydi, 80. dakikada da.
Ferrari Beşiktaş’ın kazandığı 7 maçlık periyotta Rüştü ile beraber takımın en iyisi. Neden? Çünkü Ernst-Fink ikilisinin de yardımı ile rakip kımıldayacak alan bulamıyor ve bu dar alanda Ferrari biraz iyi zamanlama ile yıldız oluyor. Sezon başında maçları önde oynamayı düşünen ve arkada geniş alan bırakan Beşiktaş’ın en çok eleştirilen oyuncusu Ferrari değil miydi? Defans oyuncusunun kalitesi takım önde oynadığında belli olur. Beşiktaş’ın haftalardır en iyi oyuncuları Ferrari ve Rüştü ise bu iyi oyunu değil iyi savunmayı gösterir. Beşiktaş takım olarak iyi savunma yaptığı için şampiyonluk yarışına geri döndü.
Bobo ve Nobre
BEŞİKTAŞ’ın işi asıl “kazanmak zorunda olduğu’’ maçlarda zor olacak. Ben şuna inanıyorum. Türkiye Süper Ligi’nde forvetlerinin kalitesi ve formu = ligdeki sıralaman. Bobo-Nobre ikilisinin başlangıçtaki formu ile sadece Bobo’nun şimdiki formu arasındaki fark Beşiktaş’ın sıralamadaki farkıdır.
Denizli ve şans
Ama şimdiye kadar hiç değişimi düşünmemiş Daum, maç seyircili olsa yine aynı sistemle mi çıkardı? Volkan daha yerimize otururken Volkanvari diyebileceğimiz ve her sene bir tane yapıp klasik haline gelen hatalarından bir tanesini yaptı. Bu gol Kasımpaşa’nın da beklemediği bir goldü ve “haksızlık olmasın” diye yiyerek maçı eşitlediler.
Daum Beşiktaş derbisindeki çaresizliğin sebebi olan Alex’in markajda yok olmasının sezonun devamında büyük problem olacağını bildiği için, çift forvete dönerek Alex’i tek hedef oyuncu olmaktan çıkarmayı düşündü. Alex’in başındaki yeni bekçi Sedat’tı. Sedat, Fink gibi bu markajı Alman disipliniyle yapacak kadar iyi değildi ve katı markajda yapmadı ama Alex yine yoktu.
Emre’siz olmuyor
Fenerbahçe’nin iki önemli kozu var. Derbi maçta Beşiktaş, Alex’i markajla durdurup bir kozu etkisiz hale getirmişken, diğer kozu Emre de sakatlanarak çıkınca derbiyi kaybetmişti. Bu sefer Alex’i daha etkin hale getirmek için önüne iki forvet tamam ama Emre’nin yokluğu büyük sorun oldu. Kasımpaşa takımı maç boyunca 13 haftada girmediği kadar rahat pozisyonlar buldu. Emre defansın önünde hem karşılayan hem de oyunu başlatan oyuncu olduğu için yokluğunda Kasımpaşa rahat geldi.
Taraftarı aradılar
Fakat asıl dikkatimi çeken Fenerbahçe takımının seyircisi olmayınca Volkan’dan Güiza’ya kadar hepsinin futbol enerjilerinin bitmiş gibi oynamaları. Maçın kritik anlarında itici güç olacak bir şeyler aradı Fenerbahçe, ama onlar evlerindeydi. Beşiktaş ve Kasımpaşa maçlarını görünce Emre’nin Fenerbahçe için Alex’ten daha önemli bir oyuncu olduğu ortaya çıktı. Evet Alex sonuç alan bir futbolcu, ama gününde ise. Fakat Emre Fenerbahçe’yi ayakta tutan, dirençli bir takım haline getiren etken oluyor.
Fenerbahçe neden kaybetti?
Bu değişimin ana sebebi; verilen fazla pozisyonları azaltmak için Üçlü orta sahaya dönülmüş olması. Rakibi az pozisyona sokmak tamam, ama ligin başında heyecan ve zevk veren G.Saray’ın yerine gelen sıkıcı, savunması ön planda olan bu takım ligin devamında zorlanır.
Ligin başında herkes Keita, Kewell, Arda ve Baros’u konuşurken, artık G.Saray’ın defansının göbeği ve orta alanı konuşulur oldu. Artık, “Rakipten bir fazla attığımız sürece sorun yok” diyen Rijkaard fikrini değiştirip, “Rakipten bir az yediğimiz sürece sorun yok” anlayışına geçmiş. Zaten Bursa kadrosuna bakın, Galatasaray forvetsiz oynadı. Galatasaray gibi bir takımda kenarda Nonda var iken önde Arda ile, üstelik tek başlamak için futbolda ve Türkiye’de bizim bilmediğimiz gizli birşeyleri biliyor olmak lazım.
Arda forvet oynarsa
Galatasaray’ın gol sıkıntısını anlamak için ilk yarıya bakmak yeterli. Bu takım nasıl olur da koca ilk yarıyı Bursa kalesinde tehlikeli diyebileceğimiz tek pozisyonunu Sabri’nin ceza sahasına girmeden vurduğu şutla geçirir. Kadroyu kim yaptı bilmem ama Arda’nın sahaya forvet çıkması bütün takımı olumsuz etkiledi. Arda, Galatasaray’ın ne kaleye gitmesini sağlayacak kadar çabuk, ne de Bursa’nın iki stoperinin arasında top alacak kadar kuvvetli. Gol atılacak yerlerde Arda doğal olarak yoktu. E Keita ile Kewell da topu alıp uçmayacağına göre Galatasaray ancak ya duran toptan ya da uzaktan atılacak şutla gol atabilecek kısır bir takıma dönüyor.
Rijkaard sandığımız kadar büyük değil mi
GALATASARAY’da herkes artık anormal seviyelere gelen bu düşüşün sebebini arıyor. Acaba oyuncuların sezon başında çok tanımadığı için kariyerine ve ismine büyük saygı duyduğu Rijkaard; oyuncuların kendisini tanımasından sonra etkinliğini ve kontrolü mü kaybetti? Bu ancak Rijkaard’ın futbolcuların beklediği ve düşündüğü gibi bir hoca olmadığını anlamalarıyla olur.
Kız arkadaşının problemini bilmiyorum ama Galatasaray’ın Bursa’daki ve genelindeki sıkıntıları daha büyük...
Fakat atladığı bir nokta var, G.Saray, Brezilya değil. O takımda daha az efor sarf ederek sonuç alırsın. Ama Türkiye’de Elano tarzı oyuncuyu oynatmazlar. Elano, Keita gibi çizgide adam geçip orta yapacak çabuklukta ve süratte bir oyuncu değil. Bu sistemde sıradan oyuncu olur. Elano bu haliyle sadece Rijkaard ona yer açarsa oynar. Hele kenarda oynadığı zaman takımı sürükleyen Keita duruyorsa, Elano tercihi büyük hata.
Yine aynı hata
G.Saray ilk yarıda mecburen Kewell’ı kullandı. Tek kenarlı oynayan G.Saray maçın genelinde Keita ve Arda gibi skor değiştiren iki oyuncuyu çok aradı. Dirençli oynayan ve alan kapatan Manisa bu oyuncular olmayınca daha cesaretlendi. Ve pozisyona girdi. Maçı kazandıran pozisyonun başlangıcı sağ taraftan geldi ve topu verip devam eden Elano değil, Kewell’dı. İlk yarıda bütün yükü omuzlarında taşıyan ve hakkını veren Kewell en etkili oyuncu idi. Zaten maç iki takım adına da Kewell-Hakan ikilisinin olduğu kanatta oynandı. Manisa, Ergin ve Güven ile gelmeye çalıştı ama Kewell gibi zeki oyuncu maçı çözen oyuncu oldu. Rijkaard anlamakta zorluk çekiyor, F.Bahçe derbisinde Elano tercihi ile yaptığı hatanın benzerini yine yaptı ve üzerine ısrar etti. Olmadığı bariz belli iken bir kişi eksik oynamanın anlamı ne?
Ülkesinden geç dönen Keita, hatta hastalıktan çıkan Arda bile bu Elano’dan daha iyi oynar. Eğer Rijkaard, Elano’yu yaptığı bir asistten dolayı oynatacaksa, şunu bilmesi lazım ki G.Saray bu kadar küçük takım değil.
G.Saray maçın ikinci yarısında pozisyon bulmakta ve kendi sahasından çıkmakta zorlandı. Nasıl çıksın ki? Kewell yoruldu, Nonda kontratak oyuncusu değil, Elano yok, öne top taşıyabilecek Ayhan da kenara alınmış.
G.Saray’ın kaybettiği iki puanın sorumlusu tamamiyle Rijkaard’dır.
Kazanması gerektiği maçta pozisyona girmekte zorlanan ve Elano’yu 70 dakika seyreden ve skoru korumak için Linderoth’u oyuna alan, korkan Rijkaard bu iki puanın hesabını vermelidir.
BEŞİKTAŞ’ın son 6 maçta aldığı 6 galibiyetin ardında Mustafa Denizli gerçeği yatıyor. Mustafa Hoca, takımını elindeki kadroya göre oynatıyor. Geçen yıl Fenerbahçe ve Galatasaray’ın olmadığı ligi iki kupayla tamamlayan siyah beyazlılar, sezona kötü başladıktan sonra 6 maçın birçoğunda iyi olmasa da doğru oynayarak yarışa tekrar ortak oldular. Beşiktaş dün akşam “Fenerbahçe’ye karşı nasıl oynanır?” ve “Fenerbahçe nasıl yenilir”in en güzel örneğini verdi. Maçın kazanılmasında en büyük faktör, taktik disiplinle oynayan Fink’ti.
Üzerine gitse kaybederdi
Beşiktaş’ın oyunun büyük bir bölümünü kendi sahasında geçirmiş olması, İnönü’de oynayan bir takım için belki hoş gözükmüyor. Beşiktaş eğer kazanmak için Fenerbahçe’nin üzerine gitseydi, bu skor tam tersi olurdu. Mustafa Hoca, oyuncu kadrosunun Fenerbahçe ile Galatasaray’ın geri döndüğü ligde yeterli olmadığını biliyor. Bu yüzden kazanılan 6 maçlık periyotta oyuncularını çok doğru taktikle oynatıyor. Beşiktaş, haddini bilerek oynadığı 6 maçın hepsini kazandı. Hükmen kazanılan Ankaraspor maçını da sayarsak 7. maçlık bir galibiyet serisi ediyor.
Sıradan takıma dönüştü
Beşiktaş favori olduktan sonra bu şekilde diğer Anadolu takımlarına karşı oynayamaz. Oynarsa da çok eleştiri alır. Beşiktaş’ta Fink’in Fenerbahçe’nin en etkili ismi Alex’i kilitlemesi ve Emre’nin sakatlanarak çıkması Fenerbahçe’yi sıradan bir takım haline getirdi. Bu taktik anlayışı sanırım bundan sonra Fenerbahçe ile oynayacak diğer takımların da iştahını kabartacaktır.
“Arda ben olduğum sürece bu takımın kaptanıdır.”
Bu söz Galatasaray Başkanı Adnan Polat’a ait. Ne alakası var demeyin.
İki sene önceye dönün ve Florya’da Hakan Şükür’ün imza törenini hatırlayın.
Şöyle demişti sayın başkan: “Ben olduğum sürece Hakan istediği kadar oynayabilir.”
Bu sözlerden kısa süre sonra Hakan Şükür takımdan gönderildi. Arda bu yüzden artık dikkat etmeli. Sezon sonu kolundaki kaptanlık bandını başka birinde görebilir.
Çünkü, kaptan Bülent Korkmaz, o bandı çok daha uzun süre taşımış ama gönderilirken bu hiç göz önünde bulundurulmamıştı.
Arda