Sahada oynanan oyun ise, biraz farklıydı. Hamza Hoca, kazanan takımını bozmadan, önde Umut ile başladı. Buna karşılık, iddialı Mehmet Hoca, orta sahasını 5’li yapıp, hızlı hücum tercih etti. Galatasaray, karşısında bulduğu kalabalık orta sahaya karşı bocaladı. Takipçilik ve 2. dokunuş konsunda iyi olan Umut’la golü bulana kadar yaptığı iyi iş, oyunu kenardan oynamayı doğru uygulamasıydı. Zaten karşısında nerdeyse hareket alanı bırakmayacak sayıdaki rakibi de bu şekilde aşabilirdi. Fakat golden sonra kaybedilen ciddiyet ve oyun disiplini sonucunda ortaya karmakarışık bir yapı çıktı! Yerini kaybeden Yasin ve maçın kopmasını sağlayacak pası atmayan Bruma, Erciyes takımın işini kolaylaştırdı.
AYNI TERCiH
Mehmet Hoca, erken bir hamle ile daha fazla hücum etmeyi tercih etti. Geçen hafta Sergen Hoca’nın erken değişikliğinden hemen sonra bulduğu gol gibi, Mehmet Hoca da değişiklikten sonra golü hemen buldu. Golde, her ne kadar pas ve vuruş güzelse, Olcan’ın girmediği ve geç kaldığı kademe de etkiliydi. Olcan, savunma ve kademe eksiklerini gidermezse, Galatasaray benzer golleri yer.
SNEİJDER FARKI
1-Hamza Hamzaoğlu’nun önünde, Brezilyalı’nın eksikliğini gidermek için iki seçenek var. Biri oyuncu tercihi, diğeri sistemde değişiklik yapmak. Melo’nun pozisyonu için şu an en akılcı seçenek olarak Hamit Altıntop görünüyor.
2-Hamit, takımın oyuna odaklanmasına Melo’dan daha fazla katkı sağlayabilir. Sistemi değiştirip üçlü orta saha, Burak-Umut çift forveti ve artı Sneijder ile oynamak da Melo’nun yokluğunu hissettirmemek için bir yol olabilir.
MELO’nun eksikliği G.Saray’da mutlaka hissedilecek ama bunun düzeyinin ne derece olacağını Hamza Hoca belirleyecek.
Hamzaoğlu, Felipe Melo’nun eksikliğini iki şekilde kapatabilir.
1- Oyuncu seçimi.
2- Sistem değişikliği.
Takım savunması için çok çok şey ifade eden iyileşen Semih’in kadroya alınmaması, üstüne Melo’nun kadrodan çıkarılması, Sivas maçında Hamza Hoca’nın elini zayıflatan bir tercih oldu. Semih, en azından kulübede olmalıydı. Sivas gibi kritik dönem maçları fedakarlık istenecek ve fedakarlık yapılacak maçlardır. Maçın öneminin farkında başladı oyuncular. Galatasaray, Yasin ile golü bulduktan sonra, Burak ile maçı koparacak net pozisyonları da buldu.
Maçın daha ilk yarıda bu şekle dönmesinde,
1-Yasin ve Bruma’nın, oyun disiplini ile Hamit-Selçuk ikilisine yaptığı yardım.
2- Kazanılan topların, çabuk ve öne etkili kullanımı ile Sivas’ın dengesiz yakalanması.
3- Sabri’nin, kenar oyununa kattığı hareketlilik ve pozisyon hazırlamaya olan katkısı.
Elbette, rakibin Balıkesir olması da bir başka sebepti. Bence en önemli tercih ise Hamza Hoca’nın, kenarları daha iyi kullanan bir takım olma şansını değerlendirmek istemesiydi. Elindeki var olan ama verim alamadığı oyuncu rezervini kullanarak, 2 farklı sistemi oynayabilen bir takım olma hamlesiydi bu.
Yasin formayı hak etti. Çünkü kupa maçlarında ortaya koyduğu forma isteğinin, Hamza Hoca’da karşılığı vardı. Yasin’in maç performansı, kendi adına sonuç vermese de, takımı adına iyi işler yaptı. Forma için mücadele ve savaşını verdi. Bruma ise, “Aradığınız Portekizli’ye ulaşılamıyor” modundaydı yine. Oyun tarzı, olumlu değişime uğrasa da sonuca ve etkiye dönüşüm sınırlı kalıyor. Ama özellikleri, kolay vazgeçilecek olmaktan çıkarıyor Bruma’yı.
SOLUN LiDERi...
OLCAN’ın durumu ilgi çekiciydi. Yeni sol bek, son maçında normal pozisyonunda beklenenden daha iyi sonuç verince, denemeye devam kararı aldırdı. Olcan’ın verileri Hamza Hoca’ya, “Yeni sol bekin hayırlı olsun” dedirtti. Olcan, yeni pozisyonunu yadırgamaz ve benimserse, bu bölge için fazla bir oyuncu olur.
Hamza Hoca, G.Saray’daki en önemli hamlesini Burak üzerinde yaptı. Devamlı defans arasına koşular yapan, oyundan kopuk ve ofsayt ağına devamlı takılan bir Burak’a, kariyerine çok önemli etki edecek bir dokunuş yaparak pozisyonunu değiştirmesi, Burak Yılmaz’ı bambaşka bir oyuncu yaptı.
Yarıştaki rakiplerine göre, elinde bu tarz oyuncuları olmasına rağmen kenarları en az kullanan ya da etkili kullanamayan takımı için Fenerbahçe’nin bekleri, Beşiktaş’ın kanat oyuncuları ile yakaladığı etkinliğinin bir benzerini hayata geçirmek çabasındaydı. Kupa maçlarında iyi işler yapan Yasin ve beklenti şampiyonu Bruma ile başlarken hedefte;
1-Kenar organizasyonlarını daha fazla denemek,
2-Oyunu geniş alanda oynayarak markajdan kurtulmak,
3-Topa sahip olma avantajını, rakibi yorma fırsatına çevirmek,
4-Rakip kaleye çabuk gitmek ve alternatiflerini arttırmak; vardı.
Bu beklentilerinin karşılığını fazlası ile aldı Hamza Hoca. Yasin, hem kenardan getirdiği hem de içeri taşıdığı toplarla etkin oynarken, Olcan bek oynamasına rağmen yerini yadırgamadan ve istekli olduğunu belli edecek şekilde çalıştı. Karşılığını attığı harika golle aldı. Bruma öne taşıdığı topları artık daha mantıklı ve sonuca yönelik kullanmaya başladı. Dolayısıyla hem kenarları kullanan, hem çabuk hücumlarla kaleye giden rakip savunma karşısında zorlanan takım görüntüsünden kurtuldu Galatasaray.
TELAFİ zamanıydı ve fırsat gelmişti. Bursaspor karşısında kaybedilen 2 puanı telafi etmenin ya da bir başka bakış açısı ile kazanılan 1 puanın değerini anlatmak için en iyi şanstı Eskişehir maçı. Burak’ın çok istemesinin ve Hamza Hoca’nın iyi niyetinin sonucu olarak yaşanan sakatlık, Galatasaray’ın ve hocanın en büyük sıkıntısıydı.
Umut Bulut’un, her zamanki özverisi ve golleri her ne kadar bu süreci iyi atlatmaya yardımcı olsa da, Burak-Umut ikilisinin varlığı, Galatasaray için çok daha sorun çözücüydü.
DOĞRU BiR HAMLE...
HAMZA Hoca, yaşadığı bu önemli problemi çözmek adına doğru bir hamle yaptı. Yekta ile Melo’yu beraber oynatıp, Selçuk’u öne iterek, hem Umut’un yanına 2. forvet hem de Sneijder’le beraber pozisyon hazırlayan adam haline çevirdi. Maçın en kritik adamı haline dönen Selçuk, bu hali ile rakip defansın dengesini bozup, Umut’a alan açarken, Sneijder’i de rahatlattı ki, gol de bu düzenin sonucu oldu.
O Selçuk, ne zaman tekrar önde denendi, kötü oynayan Galatasaray’a hayati maçı kazandıran adam oldu. Bu sadece 3 puan değil. Kötü oynasa da, Galatasaray’ı yarışa daha güçlü döndüren, Bursa karşısında kazanılan 1 puanı çok ama çok değerli kılan, Eskişehir deplasmanını fobi olmaktan çıkaran bir maç oldu. Tabii bir diğer nokta ise, kaptanın çok iyi zamanda devreye girip, takımına liderlik yapmasıydı.
KENAR OLMAYINCA...
Hoca’nın hesapları buydu da, sahaya çıkanlar sanki başka bir dünya yaşıyor gibiydi. Yenilen golü, eğer aradaki lig farkının, sahada da fark oluşturacağı beklentisindeki Galatasaray sebebi ile olduğunu açıklamazsak, bunu topun ya Tarık ve Eray’ın özel çabası ile ağlarla buluştuğunu yada Ali’nin, tek dokunuşla, 2 Galatasaraylı oyuncuyu ekarte edecek kadar yetenekli olması ile ilişkilendirmemiz lazım. Hatta oynanan oyunu bile bu çerçevede değerlendirebiliriz.
SPA BRUMA
Tabi farklı düşünenler de vardı Yasin gibi. Çok istemesinin ve denemesinin karşılığını aldı Yasin. Daha önemlisi, Yasin’in iş ciddiyetiydi. Benzer bir isteği Telles’te de gördük. Fakat, ne yapacağı beşli olmayan ve ‘sürpriz performans adamına’ dönüşen Bruma, ikinci yarı kıpırdasa da, durumuna gerçekten üzüldüğüm Tarık ile ilk yarıda benim bu maçta ne işim var dercesine oynayan ve çıkmak isteyen Melo’da başka telden çaldı. İşin diğer tarafı, bence Melo dinlenmeliydi. Bir tarafta üzerine koyması gerekenler varken, diğer tarafta, yavaş ama sağlam gelen Sinan Gümüş var.
GÜÇ FARKI VAR AMA...
BURSASPOR’un Şenol Hoca ile yakaladığı müthiş oyun temposu ve Hamza Hoca ile değişimi yaşayan Galatasaray arasındaki maçın senaryosunun, bol pozisyonlu, heyecanlı ve zevkli bir hikayeye sahip olacağı, günler öncesinden belliydi. Tam anlamı ile karşılığını bulan bir maç oldu. Bursaspor adına Volkan, Galatasaray adına ise Sneijder başrolde idi. Maçın daha ilk yarım saati geçtiğinde, 2 maça sığacak pozisyonlar olmuştu. Bu pozisyonların oluşmasında, dönmesine çok sevinilen Chedjou ile Koray’ın ciddi hataları vardı. Ezberlenmiş hücum organizasyonları yapan bir takım olan Bursaspor’a karşı, bekleyerek yada durarak defans yaparsan, işin ya şansa yada beceriksizliğe kalmıştır. Zaten bu beceriksizliği de Bakambu fazlası ile cömertçe sahneye koydu.
Galatasaray’ın yediği gol de dahil verdiği pozisyonların 2 sebebi var. Birincisi, orta alanda yada çıkarken kaptırılan toplar. İkincisi, stoperlerin arasına ve arkasına atılan toplara yapılan koşulara verilmeyen cevaplar. Bursalı oyuncular, orta alanda o kadar rahattılar ki Galatasaray yarı alanına geçtiklerinde yapmaları gereken sadece o kolay pası atmaktı.
KAYBETMEMEK DE GÜÇLENDİRİR
GALATASARAY, her açıdan çok kritik bir dönemden geçiyor. Mali sıkıntılar yüzünden yapılamayan transferlere, sakatlar yada her hafta eklenen eksikler ile Hamza Hoca ciddi bir sınav veriyor. Bir hafta stoperlerin olmuyor, bir başka hafta takımın aklı cezalı oluyor yada en golcün sakatlanıyor. Böylesine önemli ve takımı derinden etkileyecek oyuncuların olmadığı haftalarda kazanmak yada kaybetmemek, yarıştaki iddiayı daha güçlü dillendirmeni sağlar.