Ligin sertliği, oyuncuların maruz kaldığı ikili mücadelelerdeki orantısızlıklar, sıkıntılı bir hakem yönetimi, ev sahibi taraftarın amatörlüğe varan ve haddi aşan tavırları ve dahası...
Öncelikle şunu önemle ifade etmek gerekir ki; Bursaspor, bu sezon bu ligde var olacaksa tepeden tırnağa pek çok alanda kendini geliştirmesi elzem.
Bunların en önemlisi de mücadele sertliği...
Bu lig, sertliğin ligi olarak biliniyor.
EV SAHİBİNİN SERTLİĞİNE İZİN VERİLECEK
Yakın süreçte de, ilerleyen haftalarda da daha pek çok deplasmanda ev sahibinin sertliğine izin verildiğini göreceğiz. Önemli olan ayakta kalabilmek.
Takım her ne kadar genç ve dinamik isimlerden kurulu olsa da, özellikle fiziksel kondisyon ve güç bakımından ciddi oranda dezavantaja sahip olduğu aşikar.
Bursaspor, uzun yıllardan beridir süre gelen başarısızlık anlarında değişim ve günlük planlamalar üzerine kurulu bir futbol bakışıyla her daim istikrardan uzaklaşan bir görüntü çizdi.
Transfer, ekonomik durumun nispeten daha iyi olduğu 3 sezon öncesinde olmazsa olmazlardan görülerek, bol keseden pek çok oyuncu kadroya dahil edilirken; özellikle TFF 1. Lig’e düşüş ile başlayan süreçte geleceğe yönelik hiçbir plan hayata geçirilemedi.
İletişim bozukluğundan kaynaklı aidiyet sorunları ve oyuncuların kulüpten ayrılmaya hevesli yapıları da, bu noktada eldeki cevherlerin birer birer kayıp gitmesine neden olurken, mali yapının giderek bozulması ve sportif başarısızlığın da her geçen gün daha yüksek bir şekilde görülmesi, Bursaspor’u bugün gördüğümüz ‘sabır bekler’ durumuna getirdi.
Elbette daha çok pek çok etken, bağıra bağıra geldiği şu süreçte Bursaspor’un tarihinde ilk kez üçüncü kademeye düşüşünü hazırladı ve bundan sonraki süreçte geçmiş yalnızca hatıralarda kalacak.
TARİHİNİN EN GENÇ KADROSU
Bugüne odaklanacak olursak dillendirilen yegane kelimenin ‘sabır’ olduğunu görüyoruz.
Türk futboluna nice genç yetenekler armağan eden kulüp, oyuncuların yetiştirilmesi ve oyun kalitelerinin artışı noktasında önemli bir basamağı da oluştururken; benzer başarısını, transfer stratejileri ve pazarlamada ise gösteremiyor.
Şöyle bir yakın geçmişe bakacak olursak;
Süper Lig’deki şampiyonluğunun ardından Volkan Şen, Sercan Yıldırım gibi altyapı oyuncularından gelirler elde eden Bursaspor, 2015/16 sezonunda ise zirveyi gördü.
16 MİLYON EURO’LUK ALTYAPI GELİRİ
Ozan Tufan’ı 7 milyon Euro’ya Fenerbahçe’ye gönderen, Enes Ünal’ı da 4.4 milyon Euro gibi bir rakamla Manchester City’ye veren kulüp; Volkan Şen’den 2.5 milyon Euro, Şener Özbayraklı’dan 1 milyon 630 bin Euro ve Batuhan Altıntaş’tan da 400 bin Euro’luk bir gelir elde etti.
Kulüp tarihinin transfer geliri rekorunun kırıldığı söz konusu sezonda 23 milyon 430 bin Euro’luk toplam transfer gelirinin yaklaşık 16 milyon Euro’luk kısmını altyapıdan yetiştirdiği bu isimlerden sağladı.
MENAJERLER VAKIFKÖY’DE YATIYORDU
Bursaspor’un esasen hem Türkiye, hem Avrupa vitrininde altyapı oyuncularının ciddi pazar payı oluşturduğu an ise tam da bu andı.
Bursaspor ve İnegölspor, Beyaz Grup’ta; Karacabey Belediyespor ise Kırmızı Grup’ta üst ligi kovalayacak.
Grubu şampiyon olarak tamamlayan ekipler, direkt olarak TFF 1. Lig’e yükselecek.
Gruplarını 2’nci, 3’üncü, 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı basamaklarda bitiren takımlar ise TFF 1. Lig’e yükselecek üçüncü takımın belirleneceği play-off müsabakalarına katılacak.
PLAY-OFF SİSTEMİNDE DEĞİŞİKLİĞE GİDİLDİ
Grup içi play-off karşılaşmaları 3 tur şeklinde oynanacak. Her iki grupta 2’nci sırayı alan takımlar, doğrudan 3’üncü tura yükselecek.
Play-off aşamasında ilk turda gruplarında 3’üncü sırayı alan takımlar ile 6’ncı sırayı alan takımlar; 4’üncü sırayı alan takımlar ile de 5’inci sırayı alan takımlar eşleşecek. Bu tur, tek maç eleme usulüne göre 3’üncü ve 4’üncü sırayı alan takımların sahasında oynanacak.
2’nci tur müsabakalarında ise her iki grupta ilk turdan gelen takımlar arasında çift maç eleme usulüne göre oynanacak. Buradan tur atlayan takımlar ise 3. turda kendilerini gösterecek.
Her sezon öncesinde olduğu gibi, bu kamp süreci de sezon genelindeki fiziksel ve mental koordinasyon bakımından çok büyük bir öneme sahip olacak.
Kadrosunu genç ve altyapı üzerine inşa eden Bursaspor’da akıllardaki soruyu ise nasıl bir oyun sergileyeceği oluşturuyor.
Henüz hazırlık maçları oynanmadığından, bu noktaya yönelik keskin düşünceler belirtmek oldukça zor fakat oyuncu yapısı ve kimyası, bizlere bu noktada bazı püf noktalar sunabiliyor.
Bunun için de yine genç oyuncuların ağırlık kazandığı 2020/21 sezonunun özellikle ikinci yarıdaki bölümünden bir nebze olsun faydalanabiliriz.
OYUNU TUTAMAYAN BİR TAKIM VARDI
Söz konusu sezonun önemli bir bölümünü altyapı ve genç oyuncularının performanslarıyla geçiren Bursaspor’da, beraberliklerin az görülmesi dikkati çekti.
Ligi yalnızca 4 beraberlikle tamamlayan takım, son 20 yılın en az beraberlikle sahadan ayrıldığı lig süreçlerinden birini geride bıraktı.
O vakitler, Süper Lig klasmanında en fazla genç oyuncuya şans veren ve yetiştirici kimliği ile ön plana çıkan Bursaspor için, yeniden dirilişin saha içerisindeki formülü de genç potansiyellilerini, nokta atışı olacak seviyede deneyimli isimlerle harmanlayarak, bunun etrafında yeni bir kimlik oluşturmaktı.
Yeni ligdeki ilk sezonda bu bir nebze ortaya koyuldu fakat arzu edilen Süper Lig’e dönüş biletine ulaşılamadı.
Akabinde mali krizin de etkisiyle takviye gerçekleştiremeyen Bursaspor özüne, ne yazık ki ‘mecburiyetten’ kaynaklanan sebeplerle dönüş yapma durumunda kaldı.
Haliyle ilk yıl, üzerine eğilmesi gerekilen ‘genç-deneyimli’ harmanı yarı yolda kalırken, bu kez büyük bölümünü genç ve altyapı ağırlıklı isimlerin oluşturduğu bir kadro gördük.
Neticesinde tecrübe faktörünün de etkisiyle, takım mücadele düzeyinde her ne kadar ayakta alkışlansa da, ligi play-off hattına dahi giremeden tamamladı.
KESİN SONUCA GİTME ARZUSU TERS TEPTİ
Romantik açıdan tatmin edici fakat gerçekler açısından bir kez daha Süper Lig umutlarından uzak bir Bursaspor gördük.
Sürekli olarak gelişen ve dönüşen bu dünyada en temel belirleyici etkenlerden birisi dönemin kültürüne ayak uydurarak, rasyonelist adımlar ve sistemler dahilinde disiplinli bir yapı ortaya koymaktır.
Yeşil sahalarda, pek çok kulüp teknik heyet tarafından farklı varyasyonlarla mücadele gösterse de başarı ölçütlerinden birini de bu oluşturuyor; sistem ve disiplin.
Ne tesadüftür ki, Bursaspor’un sportif ve oyunsal bazdaki düşüşüne baktığımızda da bu iki etkenden ciddi oranda uzaklaşıldığını görüyoruz.
HER ŞEY DEĞİŞTİ AMA SİSTEM AYNI KALDI
Oyun sistemini ele alalım;
Bursaspor, çok uzun yıllardan beridir bir hedef santrforun arkasını, kanatlara yüksek rol biçerek 3’lü bir hücum hattı ile kurmuş durumda.
Kimi zaman bu kanat oyuncularının çabuk isimlerden seçilmesi ve içe doğru kat etmeleriyle birlikte pozisyona girme olasılığını artırma düşüncesini, bek oyuncularının da çizgiden vereceği desteklerle birlikte genelde yapılan ortalarla gole gitme gayesini görüyoruz.
Sportif başarısızlığın getirisiyle birlikte altyapıdan yetişen pek çok genç isim, kendi kariyer planlamalarına başka kulüpleri uygun görerek, yeşil beyazlı kulübe veda etti.
Aslında spor camiasında oldukça sık yaşanan, sportif başarıya endeksli olarak ilerleyen ve akabinde başarının gelmediği süreçlerde ayrılıkların görüldüğü ‘doğallaşan’ bir durum.
Fakat Bursaspor’un özelinde bunun titizlikle irdelenmesi gereken bir nokta olacağı da aşikar.
YETİŞENLER OLGUNLAŞMA EVRESİNDE AYRILIYORDU
Zira baktığımızda; geçtiğimiz sezon yaşananlar bazında altyapıdan yetişerek kulüpten ayrılan 12 oyuncunun yaş ortalamasının 21 olduğunu görüyoruz.
Türk futbolunda 21 yaşının hala genç ve deneyimsiz olarak kabul edildiği de bu futbol yapısının bir gerçeği.
İçerisinde Türk futbolunun geleceğinde var olabilecek potansiyellerin de yer aldığı bu oyuncu havuzu, Bursaspor’a veda ederken; kulüp her geçen gün sahip olduğu yeteneklerden de mahrum kalma riskiyle karşı karşıya.