Kendi adıma paketten kadınla ilgili birkaç satır bekliyordum.
Dün sosyal medyada paketle ilgili yorumlardan beklentimde hiç de yalnız olmadığımı fark ettim.
Hem başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin olmak üzere AKP çevrelerinden sürekli “kadınsız demokrasi olmaz” mesajları gelmiyor muydu?
Demek ki beklentimiz boşuna değilmiş.
Şimdi öyle bir ülke düşünün ki, kadın cinayetleri yedi yılda yüzde 1400 artmış.
Bir günde 4 kadının cinayete kurban gittiği daha yeni gazetelere yansımış.
TUİK rakamlarına göre kadına tecavüz ve cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış kaydedilmiş.
Dün gazetede bizlerle deneyimlerini paylaştı.
Kısmen teknoloji özürlü sayılsam da bambaşka dünyaların kapılarını açan Silikon Vadisi hikâyelerine tek kelimeyle bayılıyorum.
Geçen hafta, İstanbul’da Silikon Vadisi’nin efsane isimlerinden Skype’ın kurucularından Niklas Zennström’ı dinlemiştim.
Ne ki, o iklime tümden yabancı, Avrupalı bir gazetecinin gözlemleri bana çok daha
ilginç geldi.
Silikon Vadisi deyince öyle bir yer düşünün ki, ofislerin duvarında “Yangın durumunda tweet atmadan binayı tahliye edin” uyarıları var.
Twitter’ın önümüzdeki aylarda halka açılmasına hiç şaşmamalı.
Yarışta her biri 2 bin vatlık 1.500 projektörle geceyi gündüze çeviren Genpower’ın patronu Müjdat Uslu, 2020 yılına kadar dünyanın ilk 3 şirketi arasına girmeyi hedefliyor.
DÜNYANIN en çok izlenen motorsporları organizasyonu Formula 1’de yer alan Singapur Grand Prix’si altıncı yılına girdi.
Monako Grand Prix’si gibi şehir içinde yapılan ikinci yarış olan Singapur, aynı zamanda şimdilik dünyada yarışın gece yapıldığı tek yer. Şimdilik zira Bahreyn’in de önümüzdeki yıl Grand Prix’yi gece yapmak gibi bir iddiası var. Singapur, altı yılda dünyada 430 milyon televizyon izleyicisinin seyrettiği Formula 1 yarışı için her biri 2 bin vatlık bin 500 projektörle geceyi gündüze çeviriyor.
2017’YE KADAR UZATTI
Son üç yıldan beri bu “geceyi gündüze” çevirme işini Türk şirketi Genpower’ın jeneratörlerine teslim etmiş durumda.
Zennström, Skype’i 2005 yılında eBay’e 3.1 milyar dolara sattıktan sonra bir konsorsiyum ile birlikte geri alarak 2011 yılında 8,5 milyar dolara Microsoft’a satmıştı.
Teknoloji şirketlerine yatırım yapan Atomico’yu ise 2006 yılında kurmuştu.
Zennström yıllardan beri dünyanın dört bir yanında, Brezilya’dan Finlandiya’ya“startup şirketler” peşinde.
Bayağı araştırdım ancak “startup”ın Türkçe karşılığını bulamadım.
Özellikle yolları Silikon Vadisi’ne düşenlerin ağızlarından düşürmedikleri “startup” şirket bizde girişimci olarak kullanılsa da bunun çok ötesinde.
Yeni bir iş modeli, fikri barındırır, uluslar arası büyük pazarlara hitap eder ve marka potansiyeli vardır.
Önceki gün Zennström ve Atomico’nun Türkiye ofisine yeni atanmış olan Naz Özertuğrul bir sohbet fırsatım oldu.
Bıkmadan, usanmadan pizza, makarna gibi basit lezzetlerle İtalyan Mutfağı’nın nasıl dünyaya yayıldığını, nasıl markalaştığını okuyorum.
Her seferinde Türk Mutfağı adına hayıflanarak elbette.
Marka olacak o kadar çok lezzetimiz varken o kadar geriden gelmek pek ağrıma gidiyor.
Bu lezzetlerden biri de kimi kaynaklara göre 15. yüzyıldan beri Anadolu’da yapılan lokum.
İyi haber şu:
Nihayet lokumu dünyada pizza ya da suşi kadar popüleştirecek dev bir adım atıldı.
Gaziantep kökenli çikolata şirketi Şölen’in geçtiğimiz bayramda “Lokkum” markası altında piyasa sürdüğü ürün bana kalırsa yakın bir gelecekte dünyayı fethetmeye aday.
Bazı semtlerinde gece kopan fırtınalardan sonra ertesi sabah günlük hayatına devam eden bir şehirde yaşıyoruz.
Geceler de farklı yaşanıyor.
Önceki gece Demet ve Cengiz Çetindoğan çiftinin Anadolu Hisarı’ndaki Zarif Mustafa Paşa Yalısı’nda 13. İstanbul Bienali için gelen yabancı koleksiyonerler, galericilerle sohbet ederken, kim derdi ki Kadıköy’ün göbeğinde kıyamet kopuyor.
Sponsorluğunu Koç’un üstlendiği 13. İstanbul Bienali’nin başlığı günümüz koşullarına pek uygun: “Anne Ben Barbar mıyım?”...İstanbul’un vahşi bir “kentsel dönüşümün” pençesine düştüğü (bizim sakin mahallede bile şu an dört, beş inşaat var) günlerde bienal terk edilmiş mek^anlarıyla şehri daha çok tanımamızı sağlıyor.
Sanat eleştirmeni ve küratör Beral Madra’nın hatırını kırmayarak önceki gün Fener’deki Yoakimion Rum Kız Okulu’na uğradım.
Bienale paralel etkinlik olarak Yunan sanatçı Kalliopi Lemos’un sergisine ev sahipliği yapan okul 1988’de hiç öğrencisi kalmadığı için kapatılmış.
Kırmızı tuğlalarla yapıldığı için mahallede “Kırmızı Mektep” diye bilinen Fener Rum Lisesi’nin hemen yanı başındaki okulda zaman durmuş gibi.
“Olimpiyatlara üzüldüm. Bakan Suat Kılıç acaba spor salonlarında uygulanan yüzde 18’lik KDV’yi düşürse, sporu lüks bir faaliyetten çıkarsa daha çok insan spor yapmaz mı?”Dünya Ekonomik Forumu tarafından “2013 Sosyal Girişimcisi” seçilen Bedriye Hülya kadınlara ve çocuklara sporu sevdirmeye çalışan bir isim.
Türkiye, Almanya ve KKTC’deki b-fit salonlarının sayısı 220’ye, üye sayısı ise 200 bine ulaşmış.
Bedriye Hülya’nın geliştirdiği model hem dar gelirli kadınlara spor yapma, imk^anı hem mesleksiz kadınlara spor salonu açma imk^anı tanıyor.
Spor salonlarında sadece kadın çalıştığı için kadın istihdamına da katkı sağlıyor.
Şimdi çocuklara için de tasarladığı modeli uygulama aşamasında.
Hülya’ya göre, yüzde 18’lik KDV oranı özellikle dar gelirli kesimleri spor yapmaktan alıkoyuyor.
“Spora lüks gözüyle bakan bir anlayışla sporu sevdirip, yaygınlaştırmak mümkün mü” diye soruyor.
2050 yılında Alzheimer hastalarının 4 kat artacağı hesaplanmış.
Özetle çağımızın hastalığı.
Alzheimer hastaları özel bir bakıma muhtaç oldukları için onlara bakacak kişilerin esaslı bir eğitimden geçmeleri gerekiyor.
60’larında bu hastalığa tutulmuş olan bir komşumun bakımı için çocuklarının nafile eğitimden geçmiş bakıcı aradıklarına yakından tanık olmuştum.
İstanbul’u bilmem ama Kayseri’de 25 genç kadın böyle bir eğitimden geçmeye hazırlanıyor.
Önceki gün Güler Sabancı ve Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan ile birlikte Kayseri’deydik.
Sabancı Vakfı’nın 3 yıl için 2 milyon dolar ayırdığı “BM Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı” Kayseri’den başlıyor.