Esasında soru benim değil Facebook arkadaşım Montreal Concordia Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim görevlilerinden Profesör Akif Asil Bulgak’ın aklına gelmiş.
Bulgak, ta Kanada’nın Türkiye’deki gelişmeleri ekran başından takip ettiğini belirterek “On binlerce kişinin ekran başında gelişmeleri an be an takip etmelerinin ülke genelinde büyük bir verimlilik düşüşüne yol açabileceğini ve bunun ülke ekonomisine hissedilebilir bir zarar vereceğini düşünmeye başladım” diyor.
Facebook üzerinden bu verimlilik düşüşü hesaplanabilir mi diye sordum. Çünkü Profesör Bulgak iddiasında haklı
gibi geliyor. Düşünsenize aylardır televizyona, facebook’a, tvitlere kilitlenmiş durumdayız.
Olup bitenleri heyecanlı bir film izler gibi izliyoruz.
İş, güce konsantre olmak öyle kolay olmuyor.
Bulgak kendi gözlemlerine göre, “sosyal medyanın” genelde bir “verimlilik” düşüşüne yol açtığına inandığını söylüyor.
Gerçekten hükümet mi var yoksa bir hükümet artı farklı alternatif bir yapı mı var? gibi sorular piyasalar açısından önemli. Siyasi istikrarı etkileyecek bir husus. Ama Hükümetin ‘ben buradayım, kontrol bizde’ mesajı etkili oldu” dedi.
BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan, G20’lerin dönem başkanlığını yürüten Avustralya’nın Sidney şehrinde, hükümet ve Merkez Bankası’nın attığı son adımları ve global gelişmelerin piyasalara etkilerini Hürriyet’e değerlendirdi. Merkez Bankası’nın son aldığı kararın piyasalar üzerindeki etkisinin son derece olumlu olduğunu söyleyen Babacan, “Bunu zaten içerde, dışarıda herkes teslim ediyor. Ama öte yandan bizim son haftalarda attığımız adımlar önemli. Meclis’e sunduğumuz yasalar ve bazı bakanlıklarda yaptığımız görevlendirme değişiklikleri de önemli oldu. Çünkü Türkiye’de bir otorite boşluğu var mı? Gerçekten hükümet mi var yoksa bir hükümet artı farklı alternatif bir yapı mı var? gibi sorular piyasalar açısından önemli. Siyasi istikrarı etkileyecek bir husus. Hükümetin “ben buradayım, kontrol bizde” mesajı etkili oldu” dedi.
OLMAZSA OLMAZ KOŞULLAR
Türkiye’nin uzun vadeli çözümlere duyduğu ihtiyacı bir kez daha dile getiren Babacan, “Tabii son dönemde atılan adımlar kısa vadede yatıştırır ama orta ve uzun vadede, hukuk devletinin özelliğini korumak, evrensel temelde hukukun üstünlüğünü her alanda hissettirmek gerekli. Demokrasinin iyi çalışması, temel hak ve özgürlüklerde en iyi standartları hedeflemek, kurallı bir piyasa ekonomisi, hesap verebilirlik anlayışı, yolsuzlukla mücadele, güçlü bir irade bizim ekonomimiz için olmazsa olmaz koşullar. Bunlardan birinin bile eksik olması bize çok zarar verir” diye konuştu.
Babacan dışarıya bağlı başka dalgalanmalar olup olmayacağı konusuyla ilgili ise şunları kaydetti: “Fed açıklama yaptıkça, adım attıkça böyle dalgalanmalar az çok olabilir. Ne yapacaklarını da az çok açıkladılar. Bir noktadan sonra faiz artışı yapacaklarını biliyoruz. Onun ne zaman olacağı belli değil henüz. Dediğim gibi, Fed’in ileride atacağı adımlar belli olduğu için bunlar zaten fiyatlara yansımış durumda. Ama ne zaman ve hangi büyüklükte adım atacağı belli değil henüz. ”
G20 ARTIK SİYASİ KONULARA GİRMELİ
TÜRKİYE’nin 2015’teki G20 başkanlık dönemiyle ilgili çalışmalara da değinen Babacan şu bilgileri verdi: “Başkanlık dönemimizde dışişleri toplantısı yapmayı düşünüyoruz. Meksika yapmıştı ancak Rusya buna yanaşmamıştı. Artık G20 siyasi konulara girsin istiyoruz. Temsil gücü böylesine yüksek, aldığı kararların meşruiyet derecesi de yüksek bir grubun ekonomiyle sınırlı kalmaması gerek. G20 toplantıları sırasında bir Suriye ya da Filistin meselesinin ele alınması çok önemli. G20’lerin bazı üyeleri buna karşı çıkıyor. Zira aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi’ne üyeler ve veto hakları var. Kimi zaman bu hakkı pervasızca kullanıyorlar. Oysa G20’de herkes eşit ve böyle bir ayrıcalık yok. Türkiye’nin başkanlığına gelirsek, öncelikli konuları henüz ilan etmedik çünkü Avustralya yeni başlarken fazla ön plana çıkmak istemedik. Ancak şunu yaptık. Geçen yıl başbakanlık genelgesiyle Türkiye Dönem Başkanlığı G20 Yönlendirme Komitesi kurduk. Komite benim başkanlığımda. Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası Başkanı, Başbakanlık Müsteşarlığı, İçişleri ve Dışişleri Müsteşarlıkları var. Bunun altında iki alt komite kurduk. Biri lojistik, diğeri içerik komitesi. 10 tane de çalışma grubumuz var. Büyüme, istihdam gibi farklı temalarda çalışıyorlar. Bundan sonra IMF, Dünya Bankası gibi kurumlarla yakın çalışmaya başlayacağız. ”
G20 dönem başkanlığını üstlenmiş olan Avustralya’da birkaç gün geçirince dünyanın bu tarafını daha iyi anlamaya başlıyorsunuz.
Orta sınıfın yükselişi başta olmak üzere, Asya ülkelerinin son yıllarda geçirdikleri büyük değişimin en büyük kazananı kuşkusuz Avustralya.
Sydney’deki G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanları toplantıları çerçevesinde sohbet ettiğimiz Avustralya Hazine Bakanı Joe Hockey’nin belirttiğine göre, bu ülke tam 22 yıl kesintisiz bir büyüme kaydetmiş.
22 yılın ortalama büyümesi yüzde 3.Hockey “Doğru zaman diliminde, doğru yerde yani dünyanın bu bölgesinde olduğumuz için ne kadar şükretsek yeridir” diyor.
Dönem Yükselen Doğu dönemi.
Sürdürülebilir büyüme peşinde olan Avustralya için kaçırılmayacak bir fırsat
Hockey’e dönersek “Asya’da yükselmekte olan orta sınıfın talepleri Batı’nın talepleriyle aynı. İyi bir yaşam standardı, çocuklarına iyi eğitim, sağlıklı gıda ve bugünden daha güzel bir yarın” diyor.
Türkiye’nin kısır gündeminden bambaşka şeyler konuşuluyor burada.
Oysa Türkiye 2014 aralık ayı itibariyle Avustralya’dan G20 Başkanlığını devralıyor.
2015 yılı boyunca G20 dönem başkanlığı nedeniyle gözler Türkiye’nin üzerinde olacak.
Nitekim, hafta sonunda (22-23 Şubat) Sydney’de yapılacak G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanları zirvesinin açılış konuşmasını Başbakan Yardımcısı Ali Babacan yapacak.
ABD Merkez Bankası’nın yeni başkanı Janet Yellen de uluslar arası arena anlamında ilk kez Sydney’de boy gösterecek.
Başkanlığı geçtiğimiz aralık ayında Rusya’dan devralmış olan Avustralya, Brisbane’de 15 ve 16 Kasım tarihlerindeki G20 Liderler Zirvesi’ne iyi çok iyi hazırlanıyor.
Avustralya’nın uluslar arası çapta ağırlayacağı en büyük zirvelerden biri bu.
Türkiye’de kadının hayatında milim bir iyileşme yok. Kadın cinayetlerine devam, yerel seçimlerde adaylardan gördüğümüz gibi siyasette umutlar gelecek bahara.
Ekonomik katılım derseniz yüzde 30’luk oranla önümüzdeki gidecek yol çok uzun.
Önceki gün Ankara’da, Uluslar arası Çalışma Örgütü (İLO) ve İşkur’un İsveç Büyükelçiliği’nin desteğiyle hayata geçirdiği projeyle ilgili “Eşitiz, Beraberiz” konferansındaydım.
İLO ve İşkur’un ortak projesinin adı “Kadınlar için Daha Çok ve Daha İyi İşler”.“Daha İyi İşler” başlık olarak çok isabetli zira İşkur’un raporuna göre, Türkiye’de çalışan kadınların yarısından fazlası (yüzde 54,2) kayıt dışı. Kadınlar büyük oranda sigortasız, sağlıksız işlerde çalışıyorlar.
2013 I. Dönem “İşgücü Piyasası Analizi” raporuna hızlıca baktığımda şunu görüyorum:
Kayıt dışı istihdamda kadınların oranı erkeklere göre daha yüksek.
Misal tarım sektöründe kayıt dışı çalışan kadınların oranı yüzde 96 iken erkeklerin oranı yüzde 72,6.Tarım dışı sektörlerde fark bu kadar büyük olmasa da kadınların oranı yine daha yüksek. Kayıt dışılık ile eğitim arasındaki ilişki de kadınların aleyhine. Kayıt dışılık düşük eğitimli kadınlar arasında daha fazla.
Ataşehir’de Deniz Gezmiş Parkı’nda yapacağı konuşma için Şişli Belediyesi’nden seçim otobüsüyle birlikte yola çıktık.
Sarıgül’ün seçim otobüsü önde, onu izleyen arabalar konvoy halinde köprüden geçtik.
Köprüden hızla geçtik ancak Ataşehir yoluna girmek öyle pek kolay olmadı.
Zira Sarıgül gönüllüleri arabalarından inmiş, otobüsün etrafını çevrelemişti.
Gördük ki, gerçekten CHP İstanbul adayının popülaritesi hayli yüksek.
Sadece konvoydakiler değil Anadolu yakasından aksi istikamete seyahat edenlerin tezahüratı görülmeye değerdi.
Karşı şeritten fotoğraf çekenler, arabasından inip el sallayanlar.
İstanbul’u düşünerek bununla ilgili düzenlenen toplantıları kaçırmamaya gayret ediyorum.
Şehirler giderek önem kazanıyor.
Zira 2050 yılına gelince dünya nüfusunun yüzde 70’i şehirlerde yaşayacak.Her hafta 1 milyondan fazla kişi kırsal kesimlerden şehirlere göç edecek. Elbet Türkiye de bu hareketlilikten payını alacak.
Her neyse, en son üç gün önce izlediğim Akbank Sanat’ta düzenlenen “Akıllı Şehirler ve İnsanlar” etkinliğine değineyim. Türkiye Bilişim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı “İnovasyon ve Girişimcilik Ensititüsü” nün düzenlediği toplantının açılışını yapıyor.
Enstitü’nün kurucu ortaklarından ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü öğretim üyesi Dr. Hakan Gürsu’nun “Akıllı Şehir”ler sunumu kavrama açıklık getiriyor.
Nedir bu “Akıllı Şehirler”?Notlarımdan aktarmaya çalışayım.
“Akıllı Şehir” kavramı sürekli değişiyor.
Karneye göre, kadın erkek eşitsizliğinin en az olduğu iller sırasıyla İstanbul, Tunceli, Bolu, Düzce ve Eskişehir.
Eşitsizliğin en fazla olduğu iller ise Ağrı, Bitlis, Kilis, Gaziantep ve Siirt.Bu sonuncular arasında Gaziantep’in de olması size şaşırtıcı gelebilir.
Gelmesin.
Zira Türkonfed’in yayınlamış olduğu “Orta Gelir Tuzağı’ndan Çıkış: Hangi Türkiye” başlıklı raporlarının birincisinde Gaziantep orta-düşük gelirli ve yoksullukla mücadele eden 27 ilin arasında. (bakınız sayfa 80)
Yoksulluğun olduğu yerde kadın-erkek eşitsizliğin tavan yapmasını artık doğal karşılıyoruz.
Ancak Gaziantep’in bu kadın erkek eşitsizliği aşması için önünde büyük bir fırsat var.
Aile ve Sosyal Politikalar eski Bakanı Fatma Şahin.