Ancak dün CHP’nin Beyoğlu aday adayı Gülseren Onanç “Tarlabaşı’na gidiyoruz” diye arayınca anında Davos’u unuttum.
CHP’nin Beyoğlu’ndaki üç kadın aday adaylardan biri olan (diğer ikisi Aylin Kotil ile Leyla Ünver) Onanç elindeki verileri gösteriyor.
Nüfusu 248 bin olan Beyoğlu’nun seçmen profilini çıkartmış.
Nüfusun % 31’i ilkokul mezunu.
Yüzde %’6’sı ise okur-yazar değil.
Taksim’in birkaç adım ötesinden söz ediyoruz.
Onanç’ın çalışmasında seçmenler gruplara ayrılmış.
Ne diyebilirim ki?
Yıllarca ne büyük gururla “Türkiye Davos’un Parlayan Yıldızı” diye başlık attık.
Davos’a gelen dünyanın önde gelen CEO’larının hayranlıkla Türkiye’nin ekonomik büyümesinden, reformlarından söz ettiklerini duyduk.
Daha geçen yıl DEF’in çoğu oturumunda Türkiye “örnek ülke” pozisyonundaydı.
Bu yıl ne yazık ki hiç böyle bir tabloyla karşılaşmadım.
Gezi olayları, arkasından yolsuzluk skandalı, derken doların önlenemez yükselişi nedeniyle bu yıl belki ilk kez Türkiye’nin imajı hiç alışık olmadığımız kadar parıltısı kaybetmişti.
Davos’ta bu yıl adı sıklıkla “Kırılgan Beşli” ile (diğerleri Brezilya, Endonezya, Hindistan, Güney Afrika) birlikte anılan Türkiye’ye ise en sert eleştiri Eurasia Group’un Başkanı İan Bremmer’dan geldi.
Katılımcılar arasında “Kriz Kahini” Nuriel Rubini, Renault-Nissan CEO’su Carlos Ghosn, Fransa Maliye Bakanı Pierre Moscovici’nin de olduğu oturumda en fazla Arjantin, Brezilya, Türkiye konuşuldu.
Ukrayna, Tayland, Türkiye gibi ülkelerde “fırtınalar estiğini” belirten Rubini’ye göre, gelişmekte olan piyasaların yapısal reformlarını tamamlamamış olmaları sorunları katladı.
“Kriz Kahini” ne göre, Brezilya ve Türkiye’deki gösterileri “orta gelir tuzağının” bir sonucu.
“İyi eğitimli orta sınıf refah düzeyini daha fazla düzeltemediği için sokağa çıkıyor” diyor.
Nuriel’in bu tespitine “Bizde olanlar da yoksulların değil iyi eğitimli, orta sınıfın gösterileriydi” diyen Babacan da katılıyor.
Moderatörün “Hükümetin halkla ilişkisini kopardığı iddiaları var” demesine üzerine Babacan kamuoyu desteğinin yüzde 48’lerde olduğunu söylüyor.
Sürekli değer kaybetmekte olan Türk lirasıyla ilgili olarak da Babacan “Bunun para biriminde yeni bir fiyatlandırma olduğunu düşünüyorum. Türk lirası gerçek değerini bulacak. Merkez Bankası’nın elinde volatiliteyi yumuşatacak araçlar var” diyor.
Dünyanın en büyük ekonomilerinden Çin, Türkiye’den gol yiyebilir mi diyeceksiniz?
Mesele Davos’ta otelcilik olduğunda “evet bal gibi atar” diyeceğim.
En baştan anlatmam gerekirse önceki günün sonunda “Çin, Avrupa, ABD-Rekabet ve İşbirliği” oturumuna katıldım.
Çin ekonomisinin önlemez yükselişiyle uluslar arası ticari sistemin nasıl değiştiği ve ekonomik gücün Batı’dan Doğu’ya nasıl kaydığı gündemdeki maddeler.
Çin, Avrupa ile ABD serbest ticaret anlaşmasını dikkate izliyor.
Çinli Dalian Wanda Grubu’nun Başkanı Wang Jianlin, ülkeler arasında dengeli anlaşmaların olamayacağı zira zengin ve yoksul ülkelerin olduğunu söylüyor.
Jianlin’a göre, Çin yatırımlarına en açık ülke İngiltere.
B-Fit’lerin kurucusu Bedriye Hülya, Schwab Vakfı’nın “2013 yılı Sosyal Girişimcileri” arasında. Esasen psikolog olan Bedriye Hülya, 2006 yılında, orta gelir düzeyindeki kadınların spor yapmaları ve sosyal yaşama katılmaları amacıyla B-Fit modelini geliştirmişti.
Modelin en can alıcı noktası şu:
B-Fit’in franchise sistemiyle kadınlar küçük bütçelerle kendi işlerini kurabiliyorlar.
Bugün İstanbul’dan Şırnak’a B-Fit’lerin sayısı 236’a ulaşmış.
Giderek de artıyor.
İşi kuran kadınlar ayrıca spora gelen kadınları konser, tiyatro, seminer gibi etkinliklere götürmeyi de taahhüt ediyorlar.
B-Fit modelinden etkilenen Schwab Vakfı, dünyadan seçtiği 24 sosyal girişimci arasına Bedriye Hülya’yı dahil edince genç kadın önce DEF’in Kızıldeniz, ardından Çin-Dalian’daki zirvesinin yolunu tuttu.
DAHA birinci gününden Dünya Ekonomik Forumu’na ‘teknoloji krallığını ilan etti’ desem abartı değil.
Hangi toplantıya katıldıysam ‘teknoloji’ hep ağırlıktaydı.
PwC’nın “CEO’lar ne düşünüyor” raporunun sunulduğu toplantıdan başlarsak 2014 yılına güven geçen yıla oranla tam ikiye katlamış.
Yani yüzde 18’den yüzde 44’e fırlamış.
Geleceğe en umutla bakanlar ise yüzde 50’lik bir oranla Batı Avrupalı CEO’lar.
Avrupa’nın ekonomisini mercek altına alan oturumda konuşulanlar da zaten bunu doğruluyor.
Zamansız bahar günleri yaşayan İstanbul’dan karlı Davos’a doğru yola çıkarken yarın başlayacak olan 44. Dünya Ekonomik Forumu’nda neler konuşulacağını kısaca değineyim.
Davos’a, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın katılması bekleniyor.
Yazar Elif Şafak geçen yıl olduğu gibi bu yıl da davetli isimler arasında.
Birkaç yıl üst üste ekibiyle birlikte Davos’a gelen Aile ve Sosyal İşler eski Bakanı Fatma Şahin’in aksine yeni bakan Ayşenur İslam zirveye katılmıyor.
Yazık, çünkü Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı, Türkiye’nin hep kırık not aldığı “Cinsiyet Uçurumu” raporunu hazırlayan ekiple iyi bir işbirliği içerisindeydi.
Şimdi bu diyalog ortamı kesintiye uğrayacak.
Hem bakanlık bu yıl da Davos’un önemli gündem maddelerinden kadın-erkek eşitliğiyle ilgili son gelişmeleri izleme fırsatını kaçıracak.
Dünya ekonomisinin yüzde 85’ini, dünya ticaretinin yüzde 80’nini ve dünya nüfusunun üçte ikisini temsil eden G-20 dönem başkanlığını Avustralya geçtiğimiz aralık ayında Rusya’dan devralmıştı.
Avustralya şimdi harıl harıl önümüzdeki kasım ayında Brisbane kentinde yapacağı G-20 zirvesine hazırlanıyor.
Geçenlerde Global İlişkiler Forumu Başkan Yardımcısı Memduh Karakullukçu’nun davetinde, Ankara’nın Avustralya Büyükelçisi İan Biggs’ten ülkesinin G-20 başkanlık döneminde ne yapmak istediğini dinlemiştik.
G-20 başkanlığı, bunu üstlenen ülkeler için oldukça mühim bir süreç.
Her ülkenin başkanlık dönemine damgasını atmak gibi bir hayali var.
2009 yılında, İngiltere’nin dönem başkanlığı sırasında Londra’daki G-20 Zirvesi öncesi dönemin Başbakanı George Brown aralarında benim de olduğum yabancı gazetecilerle bir sohbet toplantısı düzenlemişti.
George Brown’un heyecanı görülmeye değerdi.