11 yıl önce ne zeytin ağaçlarının sayısını bilirdik, ne de kişi başı zeytinyağı tüketiminin ne olduğunu.
Bu yıl “Zeytin varsa, Hayat var” sloganını benimseyen Ayvalık şenliğinin iki kahramanı vardı
Biri, Ayvalık’ta yazlığı olan dolayısıyla zeytin ağacını iyi bilen ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı.
Diğeri Anadolu’nun zeytin çeşitlerinin tespit edilmesi, korunması ve bu çeşitlerden elde edilecek zeytinyağının dünyada tanıtılmasına uğraşan Nar Gourmet.
“Kadın hakları bundan sonra Türkiye’de daha da kötüleşecek!”Ne yazık ki böyle olacağının işaretleri çok fazla.
Umut Vakfı’nın iki gün önceki açıklamasına göre, 2015 yılının ilk 10 ayında 346 kadın erkek şiddetiyle yaşamını yitirmiş.
Yani kadın hakları diyoruz ama kadının öncelikle yaşam hakkı alınıyor elinden.
Neredeyse her gün bir kadının erkek şiddetiyle canından olduğu bir ülkede “kadın-erkek eşitliğinden” söz etmek giderek anlamsızlaşıyor.
Yüzde 15 kadın milletvekili oranıyla, yani “eksik bir kadın temsiliyle” işbaşı yapacak meclisten kadın-erkek eşitliği konusunda bir hamleyi kimse beklemesin.
Henüz kesin olmayan rakamlara göre, AKP 35, CHP 21, HDP 23 MHP 3 milletvekili çıkardı ki bu da toplamda 82 kadın milletvekili ediyor.
Bu durumda CHP hariç tüm partilerin kadın milletvekili sayısında bir düşüş var.
Haziran seçimlerinde 41 kadın milletvekilini meclise sokan AKP’nin şimdiki sayısı 35.
HDP’nin kadın milletvekili sayısı 32’den 23’e, MHP’ninki ise 4’ten 3’e gerilemiş durumda.
Haziran seçimlerinin rekoru tarihte kaldı.
98 kadının parlamentoya girmeyi başardığı o seçimlere göre bugün kadın milletvekili oranında yüzde 17.6’dan yüzde 14,9’a gerileme söz konusu.
Neticede ortaya çıkan kadınlar adına üzücü bir tablo.
Kadınların siyasette temsil edilmesinde dünyanın en kötü skorlarından birine sahip olan Türkiye’deki son seçimler kadın-erkek eşitliği için yıllardan beri uğraşan kadın örgütleri için de ağır bir hezimet.
Geçenlerde ise Şölen CEO’su Elif Çoban’ın davetiyle Silivri’de 2009 yılında devreye girmiş olan fabrikayı gezdik.Çoban’ın sözleriyle kendi alanında ( çikolatalı, unlu ürün) Avrupa’nın en ileri teknolojisine sahip fabrika, bana kalırsa biri İtalya’da, diğeri İsviçre’de gördüğüm fabrikalara önemli fark atar.Memleketteki güzel şeyleri de görelim.Cumhuriyet’in 92 yılını kutladığımız günlerde sanayinin nereden nereye geldiğini hep aklımızda tutalım.Kuşku yok ki, sadece Silivri’de değil ülkenin pek çok şehrinde teknolojisiyle göz kamaştıran sayısız fabrika vardır.Bir grup meslektaş ile Şölen’in fabrikasını ziyaretin amacı özellikle 10 milyon euroluk yatırımla ve Japonya’dan gelen teknolojiyle hayata geçirilmiş olan Luppo Sufle hattını görmek.Markette 1 liraya satılan akışkan çikolatalı minik kekteki inovasyonu yakından görmeye değerdi doğrusu.
UZAY TEKLONOJİSİ GIDA SEKTÖRÜNDE
Japonya’dan gelen makinelerde farklı bir teknikle “buharda” pişen ürün tazeliğini korusun diye ambalajına bir küçük “oksijen emici” yerleştiriliyor.Elif Çoban’ın söylediğine göre, paketlerin içine yerleştirilen “oksijen emici”ler ürünün ilk günkü tazeliğini, yumuşaklığını ve lezzetini sürekli muhafaza etmesini sağlıyor.Fabrikayı gezerken bize eşlik eden Ar-Ge ve teknolojiden sorumlu Erdoğan Çoban, günde 300 bin adet ürün çıkartan ve dakikada 70 kez hareket eden makinenin kollarının uzay mekiklerinde kullanılan karbon fiberden yapıldığını söylüyor.Anlayacağınız uzay teknolojisi gıda sektörüne girmiş.Elif Çoban ile ne zaman sohbet etsek daima “yenilikçiyiz, yeni ürünlere tabiri yerindeyse nasıl kuş kondurabiliriz diye sürekli kafa yorarız” sözlerini ağzından düşürmez.Kadın CEO’nun vizyonu da diyebilirsiniz Şölen daima yaratıcı fikirlerle karşımızda.Ya reklamlarda ilk kez erkek manken kullanarak, ya daha yeni yeni Kayra Şarap Grubu için şarap bardağı tasarlayan ünlü endüstriyel tasarımcı Kerim Raşid’e çikolata tasarlatarak şaşırtmayı seviyor.Bu yenilikçiliği ve teknolojiye yatırımı nedeniyle Şölen sektörde iç piyasada zor geçen bir yılda yüzde 15 büyümüş.“İhracat pazarında sektör yüzde 20’lik bir düşüş kaydederken biz aynı kaldık. Dış pazarda büyümedik ama küçülmedik de” diyor Elif Çoban.100’e yakın ülkeye ihracat yapan ve cirosunun yüzde 60’ini ihracattan elde eden Şölen pazarı yakından takip etmek için 7 ülkede ofis açmış.
İklim değişikliğiyle mücadele başı çeken Avrupa bu sloganı hayata geçiren kurum ve kuruluşları tabii ki ödüllendirecek.
Nitekim “sürdürülebilirlik” politikasıyla son 9 yılda Türkiye’deki dokuz fabrikasında 40 ila 50 milyon dolarlık ham madde tasarrufu sağlayan Coca-Cola İçecek’in (CCİ) Bursa’daki fabrikası, Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı’nın (EFQM) Mükemmellik Ödülü’nü aldı.
Anadolu Grubu’nun ana hissedarı olduğu Coca Cola İçecek ikinci kez bu prestijli ödülü alıyor.
CCİ 2011 yılında Ankara’daki fabrikasıyla ödülü almıştı.
CCİ Genel Müdürü Lisani Atasayan, Brüksel’deki EFQM ödül törenindeki sohbetimizde “Ödül tesadüf değil. Üretim süreçlerimizde sürekli iyileştirme yapıyoruz. Tasarruf ederken ciromuz satış hacminden, k^arlılığımız ise ciromuzdan büyük gerçekleşti” diye ekliyor.
Yani çevre dostu olarak, daha az kaynakla, enerjiden tasarruf ederek k^ar etmek pek^ala mümkün.
Coca-Cola sistemi içindeki 206 ülkede bir litre ürün için ortalama 2 litre su kullanılırken Türkiye’de bu rakam 1,41 litre.
Nereden çıktı diyeceksiniz?Anlatayım.Önceki gün TEMA’nın (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) seçim öncesi siyasi partilere “doğaya dikkat” çağrısını konuşmak üzere Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç ve Genel Müdür Doç.Dr. Barış Karapınar ile bir araya geldik.Karapınar, BM’ye bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) üyesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde uluslararası kalkınma ekonomisi, iklim değişikliği ve uluslararası ticaret dersleri veriyor.Bakın ne diyor? “İklim değişikliği nedeniyle Suriye’nin 2007 yılında yaşadığı kuraklık kırsal alandan şehirlere yoğun bir göçe yol açtı. Bu da ülkenin siyasi kırılganlığının ve iç savaşın temel nedenlerinden biri. Bununla ilgili sayısız bilimsel makale var”.
GIDA FİYATLARI ARTIYOR
Siyasi partilerin üzerinde durmadıkları iklim değişikliği gıda fiyatlarının artışını da tetikliyor.Gıda fiyatları 2007 yılından beri neredeyse yüzde 300 oranında artış göstermiş.Karapınar’ın da yazarları arasında olduğu IPCC’nin raporuna göre, gıda fiyatları 2050 yılına kadar yüzde 85 oranında artacak.Türkiye’ye gelirsek, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek Akdeniz çanağında.İç Anadolu’da kuraklık, Trakya’da seller derken çiftçiler gelecekte daha büyük doğal afetlerle karşılaşabilir. Büyük bir kuraklığın yaşandığı 2013-2014 arası tahıl üretimi yüzde 20 oranında azalmış.2007 yılından beri Türkiye’de gıda fiyatları sürekli artışta.Dünyada düşerken, bizde artıyor.
Aynı zamanda küresel ısınmadan etkilenen ve dolayısıyla borsa dalgalanmalarına fazlasıyla maruz kalan bir ürün.
17. yüzyılda Osmanlı üzerinden Batı’ya ulaşıp yaygınlaşan kahvenin inovasyon ile tanışması ise 20. yüzyılda.
İstanbul tarihi Haydarpaşa Garı’nda 22-25 tarihleri arasında Kahve Festivali’ne hazırlanırken, biz de ilk kez suda “çözünebilir kahvenin” icat edildiği Nestle’nin Ürün Teknoloji Merkezi’ni ziyaret ettik.
İsviçre’nin Orbe şehrinde 300 patente sahip bu Ar-Ge merkezinin Nescafe markasıyla suda çözünebilir kahveyi icat etmesinin arkasında ilginç bir hik^aye var.
1929 yılında Wall Street çöküyor ve kahve fiyatları dibe vuruyor.
Brezilya bu krize depoları yüklü miktarda kahveyle yakalanıyor.
Brezilya Hükümeti, bu stokların “çözünebilir” kahve küplerine dönüştürülmesi için 19. Yüzyılda süt tozunu ticarileştirmiş olan Nestle’ye başvuruyor.
Dünyanın önde gelen siyasal İslam uzmanlarından Fransız Prof. Olivier Roy ile 2000 yılında ilk söyleşiyi yaptığımda Türkiye Hizbullah şokunu yaşıyordu. İslamcı yazar Konca Kuriş de dahil evlerden betona gömülmüş cesetler çıkıyor, dehşet içinde domuz bağları konuşuluyordu. Aradan 15 yıl geçtikten sonra, şimdi de Ankara’daki terör saldırısı nedeniyle IŞİD gündemde. Olivier Roy ile bu kez İstanbul’da buluştuk.
Felsefe kökenli siyaset bilimciye “yabancı damadımız” dememin nedeni, vaktinde Fransa’ya göç etmiş Şırnaklı Süryani bir ailenin kızıyla evli olması. Fırsat buldukça ailece kayınvalidesinin evinin olduğu Şırnak’taki köye tatile geliyorlar. Roy ilk kez 1968 yılında henüz 18 yaşındayken İstanbul’a gelmiş. Sultanahmet’i buluşma noktası yapan hippilere takılıp Afganistan’a gitmiş.
Aylarca kaldığı Afganistan’ın kuş uçmaz, kervan geçmez ücra köşelerinde dostluklar kurmuş, Afganlar gibi yaşamış.