Antik şehirlerin hamamları derseniz o da ayrı bir zenginlik.
Bu topraklardaki Roma mirasından devraldığımız hamam kültürünü günümüzde ne kadar yaşatabiliyoruz?
Kars’ta 17. yüzyıldan kalma Mazlum Ağa Hamamı örneğin 1980’lı yıllardan sonra kaderine terk edilmiş.
Karlar altındaki Kars’ın panoramasında Taş Köprü’nün hemen yanı başında kubbesiyle dikkat çeken Mazlum Ağa Hamamı’nın içinde eski günlerinden eser yok.
Duvarlarının sıvası yer yer dökülmüş, kubbelerinin tuğlaları kırık dökük.
Araştırmacı, Türkolog Ali Canip Olgunlu’nun eşliğinde Kars’ta gezdiğimiz hamam belki önümüzdeki günlerde restore edilecek, çeşmelerinden tekrar sular akacak.
Tarsus
2002-2011 yılları arasında CHP’den milletvekili olan Prof. Dr. Osman Çoşkunoğlu, sözünü ettiğim benzer raporlardan yıllarca uluslararası karnemizi çıkardığını, medya ile paylaştığını ancak pek de dikkate alınmadığını sitemle söylüyor.
Getirdiği çözüm önerilerinin arada kaybolup gittiğini belirten Çoşkunoğlu, başlıkta ortaya attığım sorunun yanıtının “evet” olduğunu da vurguluyor.
Yani “vasatlığa mahkûmuz” diyor.
Öte yandan Silikon Vadisi’nde çalışan 31 yaşındaki genç bir bilgisayar mühendisinden gelen e-posta umut verici.
Selim Önal, yine Silikon Vadisi’nde çalışan birkaç arkadaşıyla Kesişen Yollar adında bir dernek (www.kesisenyollar.org) kurduklarını yazmış.
“Derneği kurma amacımız Türkiye’deki gençlerin kariyer gelişimlerine destek olmak, onlara ilham olacak etkinlikler düzenlemek” diyor.
“Yazıda sözünüzü ettiğiniz raporlarda iyileştirme sağlamanın yolunun eğitimden, gençlere destek olmaktan geçtiğine inanıyoruz” diye ekliyor.
Haksızlıklara karşı seslerini yükseltmek, kendisi ve çevresi için değişim isteyenlere internet üzerinde kampanya açma imkanı veren bir platform change.org.
Dileyen herkes çevre olsun, hayvan hakları ya da adalet arayışı olsun, bir kampanya başlatıp, imza toplayabiliyor.
2007 yılında Silikon Vadisi’nden çıkmış bir başarı hikayesi olan change.org’un Başkanı ve Genel Müdürü Jennifer Dulski ile bundan yaklaşık 3 yıl önce İstanbul’da buluşmuştuk.
Dulski, “sosyal değişimin Google’ı” diye tanımladığı change.org’un o dönemde Türkiye’de 2.5 milyon kişiye ulaştığını söylemişti.
Bugün bu sayı 7.5 milyonu geçmiş durumda.
2016 yılında change.org kullanıcıları 2015’e göre yüzde 50 oranında daha fazla kampanya başlatmış.
Sayıları 34 bin 800’e ulaşan kampanyalar için 16 milyondan fazla imza atılmış.
En fazla kampanya başlatılan alan eğitim.
Hiç sanmıyorum.
Yılın son günleri elektrik kesintisiyle başlayan karanlık yeni yılın ilk saatlerinde de bırakmadı yakamızı.
Reina’ya yönelik saldırıda hayatlarını kaybedenlerden bazılarının, bir zamanlar iç savaşın pençesindeki, hemen her gün bombaların patladığı Beyrut’tan geldiğini düşündükçe insan sormadan edemiyor.
Daha birkaç yıl öncesine kadar turizmin, yabancı yatırımcının, şirketlerin “Yükselen Yıldızı” iken nasıl geldik bugünlere?
“Yükselen Yıldız” sözcüklerini yabancı ortamlarda sayısız kez işitmiş biri olarak bu karanlığın, vasatlığın göbeğine nasıl düştüğümüzü sürekli sorguluyorum elbet.
Vasatlık sözde kalan bir saptama değil.
Üşenmedim, Dünya Ekonomik Forumu’nun OECD dahil çeşitli araştırmalara dayanarak yıl boyunca yayınladığı raporlar arasında gezindim.
Adil gelir dağılımı, eğitim, sağlık, alt yapı
Unesco’nun “kara listesi”ne alınmasıyla ilgili 15 Mart 2014-1 Kasım 2016 tarihleri arasında Unesco nezdindeki daimi temsilciliği görevini yürüten Hüseyin Avni Botsalı bakın ne demişti?
“2 yıl önce İstanbul’un Tarihi Yarımada’sının yeni yapılanma ve mega projelerin tarihi silüeti ve eserlerin dokusunu bozduğu gerekçesiyle ile “kara listeye” alınması ve “Tehlikeye Düşen Dünya Mirası”na indirgenmesi riski ortaya çıkmıştı”.
Halen Unesco Türkiye Milli Komisyonu başkan yardımcısı görevini sürdüren Botsalı, yerel yönetimler , belediye ve Kültür Bakanlığı’nın işbirliğiyle Unesco ile sürdürülen temaslarla, geleceğe dönük projelerde geçmişin hatalarından alınan derslerle tehlikenin bertaraf edildiğini de belirtmişti. Şimdi Hürriyet’te yer alan Fatma Aksu’nun haberine dönelim dilerseniz. İBB’nin aldığı karara göre, tarihi yarımadada 10 bin tescilli esere komşu olan 50 bin binada yapılacak güçlendirme, bakım ve onarım projelerinin onayı için koruma kuruluna gidilmeyecek. Koruma Kurulu yerine Fatih Belediyesi’nin bünyesindeki Koruma, Uygulama, Denetleme Bürosu (KUDEP) devreye girecek. İşte bu noktada kafama takılan soru şu? Fatih Belediyesi’nin projelerini yine belediyenin bünyesindeki bir büro mi denetleyecek? Kaldı ki, KUDEP’in uzmanlığı oldukça sınırlı.
Koruma Kurulu’nun devreden çıkarılması üzerine görüşlerine başvurduğum Yeditepe öğretim görevlilerinden sanat tarihçisi, Europa Nostra Yönetim Kurulu üyesi Derya Nüket Özer, “Tarihi Yarımada’nın bir buzdağı olduğunu kabul etmek gerekir. Buraya kazma vurduğunuzda kültür mirasına dokunmayacağınız tek yer yoktur” diyor. “Bugüne kadar yapılan çalışmalardan elde edilenler bu mirasın prehistoryadan günümüze katman katman geldiğini gösteriyor” diye ekliyor.
YERALTI PARKINDAKİ TEHLİKE
Tescilli yapıya komşu yapı tescilsiz olsa bile altında yatanın önemli olduğunu söylüyor. Koruma kurulunun devre dışı kalmasıyla yeraltı ve yerüstü mirasa ilişkin bilginin birlikte değerlendirilmesi imkânının ortadan kalkacağını belirtiyor. Fatih Belediyesi’nin projeleri arasında yer alan Ali Kuşçu mahallesi projesine değiniyor. “Ali Kuşçu projesi Fatih’in kalbinde yer alıyor. Osmanlı ve Bizans İstanbulu’nun da kalbi burası. Mese’nin dibi. Havariyum Kilisesi bölgesi. Burada iki katlı yeraltı otoparkları var. Sözün bittiği yer! İç avlulu kütlesel yapı “siteleri”. Sözün bittiği yer! Fatih’in mevcut dokusuyla uyum sağlayabilmesi için en ufak bir ihtimal var mı?” Derya Nüket Özer’in bu feryadı İstanbul’un kültür mirasını iyi bilen bir sanat tarihçisinin feryadı.
Yine Fatih Belediyesi’nin bir projesi olan Sulukule’nin nasıl bir fiyasko ile sonuçlandığı ortada.Öte yandan Unesco’nun “kara listesi”nden kıl payı kurtulmuş Tarihi Yarımada. Koruma Kurulu’nu devreden çıkartacak projelerde kültür mirası darbe yediğinde İstanbul yine böyle bir tehlikeyle yüz yüze kalmaz mı? bUnesco Dünya Mirası listesine girmenin ne kadar prestijli olduğunu en yetkili ağızlardan duyuyoruz. Ama yine de bildiğimizi okuyoruz.
FENER-BALAT’A DOZER GİRERSE EKONOMİ ÇÖKER
15 yılı aşkın bir süreden beri kadın-erkek eşitliği raporlarıyla sıklıkla gündeme getiren TÜSİAD böylelikle Türkiye’nin en can alıcı meselelerinden biriyle 2016 yılını kapatmış oldu. Danışmanlık şirketi McKinsey’in dünyada 10 yıldan beri yapmakta olduğu “Women Matter” (Kadınlar Önemli) araştırmasının Türkiye versiyonunu TÜSİAD işbirliğiyle hayata geçirmesi vesilesiyle dün iş dünyasının önde gelen isimleriyle bir araya geldik.
McKinsey’nin, ülkenin önde gelen 102 şirketinin, en alt düzeyden genel müdür seviyesine kadar 240 bin beyaz yaka çalışanını kapsayan araştırması Türkiye’de bir ilk.
Dün sabah sonuçları açıklanan “Women Matter Türkiye 2016” araştırmasının ortaya koyduğu en somut sonuçlar şöyle:
Türkiye’nin “lider şirketlerinde” kadınlar toplam çalışanların yüzde 41’i.
Koç Üniversitesi’nin ilk kez bu yıl vermeye başladığı “Rahmi M. Koç Bilim Madalyası”nın ilk sahibiyle tanışıyoruz.
Kan tahlili yapan cep telefonuyla bilim dünyasında fırtına gibi esen Prof.Dr.Aydoğan Özcan. 36 yaşındaki bu genç bilim insanı Kaliforniya Üniversitesi ve Howard Hughes Sağlık Enstitüsü’nde profesör olarak görev yapıyor. Aynı zamanda, 2007 yılından beri bizzat kurduğu, Kaliforniya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’ne bağlı Biyo ve Nano-Fotonik Laboratuvarı’nın başında. Popular Science tarafından 2012 yılında “Dünyanın en parlak 10 bilim insanı” arasında seçilen Prof. Dr. Aydoğan Özcan lise, üniversite eğitimini bu topraklarda almış biri. İstanbul Atatürk Fen Lisesi ve Bilkent Üniversitesi Elektrik Elektronik Bölümü’nden mezun. Türkiye her alanda olduğu gibi eğitimde de çelişkileri olan bir ülke.Son açıklanan PISA sonuçlarında fen bilimlerinde 72 ülke arasında 52. sıradayız.Öte yandan okullarımızda dünya çapında bilim insanları da yetişiyor.
MERAK ÜZERİNE ARAŞTIRMA
PISA
1966 yılında Marsilya’da deniz ticaretiyle uğraşan Bellon ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi Pierre Bellon tarafından gemilere catering için kurulmuş olan Sodexo hizmet sektöründe bir dev.
80 ülkede faaliyet gösteriyor, günde 75 milyon tüketiciye ulaşıyor.
2015 yılı geliri ise 20 milyar Euro.
Sadece Türkiye’de, lokantasından büfesine yaklaşık 40 bin iş yerinde Sodexo kartının geçtiğini, markanın 550 bin tüketiciyle buluştuğunu düşünün.