Yaklaşık 35 milyon insanımızın tatil sebebiyle yer değiştirdiği düşünülürse trafiğin birkaç gün daha yoğun olması olası. Gelin görün ki daha tatilin ilk gününden bilanço ağır!
650’den fazla trafik kazasında 9 vatandaşımız hayatını kaybetti, binden fazla yaralı var. Dolayısıyla yol ve sürüş güvenliği uzmanı Ethem Genim ile kafa kafaya verdik ve size 7 maddede güvenli sürüş rehberi hazırladık. “Ben biliyorum” demeyin, okumadan yola çıkmayın!
1) MARŞA BASMADAN ÖNCE TÜM HAZIRLIKLAR TAMAM OLSUN
“Yine düştük yollara, yollara, yollara
Yine aştık dağları, dağları, dağları
Ayağım gaz pedalında
Ardımda fırtına.
Bu seçime- parti ayrımı yapmaksızın söylüyorum- kadınlar damga vurdu. 2019 yerel seçimlerinde il ve ilçe belediyeleri yöneten kadın sayısı 37 iken, bu sayı- resmi olmayan sonuçlara göre- yüzde 108 arttı, 77’ye yükseldi. O kadınlardan biri de Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş.
Seçimlerin ardından en çok konuşulan, hikâyesi en merak edilenlerden oldu. İstanbul’un tarihi anlamda en önemli yerleşimlerinden olan Üsküdar’a 35 yıl sonra başkan olan bir sosyal demokrat ve erkek egemen olduğu kabul edilen bir mesleği olması dolayısıyla sosyal medyada hakkında binlerce yorum yapıldı. Dedetaş ile kadın bakış açısı ile özel bir röportaj yaptım. İşte hakkında tüm merak ettikleriniz.
ÇOK BAHSEDİLEN O CAM TAVANI ASIL KADINLAR YIKTI
-Öncelikle çok tebrik ederim. Yerel yönetimlerde kadının sesi artık daha gür çıkacak. Pozitif ayrımcılığa inanır mısınız? Kadınların bu başarısı ilerisi için umut verdi mi?
Gençlik ve üniversite yıllarımda ‘pozitif ayrımcılık’ lafına hep mesafeliydim. Çünkü ailemde ‘Bu kadın işi, bu erkek işi’ gibi bir ayrım görmedim. Dolayısıyla üniversitedeki Sinem, ‘rol model olmak’, ‘pozitif ayrımcılık’ gibi klişelere inanmıyordu. Ama gerçeklerle temas ettikçe, her kesimden kadının kamu, özel sektör ve sosyal hayatta yaşadığı baskıları görünce, hele de iş hayatına girdikten sonra, gemi mühendisi de olduğum için sürekli erkek egemen ortamlarda bulununca fark ettim ki kadınların gerçekten de ‘erkek- kadın dengesi’ sağlanana kadar pozitif ayrımcılığa ihtiyaçları var. Ben, ailemde eşitsizlik görseydim ya da kırılgan zihinsel bir yapıya sahip olsaydım belki bugünlere gelemezdim. Ama sırf bu sebeple birçok kadının bu yolda elendiğine şahit oldum. Dolayısıyla pozitif ayrımcılık ve iyi bir rol model olmaya uzun süredir çok inanıyorum.
-O zaman hem Üsküdar Belediyesi hem de ilçede kadın istihdamında fırsat eşitliği olacak...
Ancak bence bu seçimlerde hepsinin üstünde önemli bir konu var. Kadınların zaferi! Partiler üstü bir zihniyetle bakıyorum siyasette kadın meselesine. Dolayısıyla önceki seçime kıyasla kadın belediye başkanı sayısının neredeyse üç katına, 11’e çıkmış olmasına pek sevindim. Çünkü biliyorum ki kadın eli değen yerler güzelleşiyor. Peki, daha çok kadının siyasete girmesi ve var olanların da erkek egemen bir ortamda yerini koruması nasıl mümkün? İşte yorumlar...
ERKEK EGEMEN ZİHNİYETİ KIRABİLİRSEK KADIN TEMSİLİYETİ DAHA DA ARTAR
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) Genel Başkanı Nuray Karaoğlu, 2019’da büyükşehir, il, ilçe bazında seçilen kadın siyasetçi sayısının sadece 23 olduğunu söylüyor. Bu seçimde ise- henüz resmi olmayan sonuçlara göre- büyükşehir ve il bazında (ilçeler dahil değil) bu sayı 75’e yükseldi. Bunun hiç de azımsanmayacak bir başarı olduğu ve bundan da memnuniyet duyduklarını söylüyor Karaoğlu, “Ama” ile parantez açıyor ve soruyor: “Peki, yeterli mi?” Yanıtı şu: “Değil. Her ne kadar bu sayı geçtiğimiz seçime kıyasla artmış ve ayrımcı pratiklere karşı verdiğimiz mücadele sonuç vermiş olsa da kadının siyasetteki temsili henüz istenilen boyuta ulaşmadı. Zira biz kadınlar bize ayrılan kotalar dışında eşit temsil talep ediyoruz. Dolayısıyla da kadın aday sayısının arttırılması ve kadının siyasette daha çok görünür olması adına partiler daha iyi hamleler yapabilirdi. Ancak yapmadılar! Biliyoruz ki partilerin adaylaştırma komisyonlarında erkek egemen bir yapı var. Kimin aday olacağına karar veren günün sonunda erkekler. Eğer bu zihniyeti kırabilseydik bugün kadın temsili daha da yüksek olurdu. Ama umutluyuz! Kadın adayların güçlenmesi ve bu zihniyetin değişmesi adına son 2 yıldır 81 ilde eğitimler düzenliyoruz. Bu eğitimlere devam etmekte de kararlıyız. Ve umuyoruz ki siyasi partiler de kadınlar olmadan seçim kazanamayacaklarının farkına varmışlardır artık.”
Nuray Karaoğlu
SÜREÇTE SIKINTILAR OLSA DA SONUÇ UMUT VERİCİ
Türkiye
Komedyen Cem Yılmaz’ın son dönemde yapay zekâ ile yaptığı resimleri hayretle takip ediyorum mesela. Peki, yukarıdaki görsel gibi dijital yaşamın her alanında etkin şekilde kullanılan yapay zekâ teknolojisinin sadece sanata değil üreme tıbbına yön verdiğini duymuş muydunuz? Dünyada son 1-2 yıldır Türkiye’de ise yaklaşık 6 aydır uygulanan “Akıllı Sperm” teknolojisi ile kaliteli embriyo oluşturma şansı en yüksek spermi doktor değil yapay zekâ seçiyor. Bu sayede özellikle de birkaç kez başarısız tüp bebek denemesi olan çiftlerde ilk seferde gebelik ve kaliteli embriyo oluşumunu sağlamak artık daha mümkün. Tüm detayları 5 soruda Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek uzmanı Doç. Dr. Güvenç Karlıkaya ile konuştuk!
YAPAY ZEKÂ SAYESİNDE İLK SEFERDE GEBELİK ŞANSI DAHA YÜKSEK
1- Yapay zekâ teknolojilerinin embriyo seçimlerinde kullanıldığını okumuştum ama sperm seçiminde kullanıldığını ilk kez duydum. Bu nasıl mümkün ve dahası amacınız, amacı ne?
Sondan başlayayım. Bugün tüp bebek tedavilerinde tüm meslektaşlarımın amacı benzer: “Gebelik şansını arttırmak ve bunu hastayı fazla yormadan, ilk denemede başarmak, tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarını minimuma indirmek.” Bu noktada dünyada son 1-2 yıldır uygulanan yapay zekâ teknolojileri elimizi çok güçlendirmiş durumda. Klasik yöntemde ne yapıyorduk? Hastadan aldığımız sperm örneklerini birtakım işlemlerden geçiriyor ve mikroskop altında hangisinin en iyi embriyoyu oluşturmak için en hızlı, en kaliteli, en kuvvetli olduğu gibi parametrelere bakıyorduk. Bu klasik yöntem elbette kötü değildi, bugüne kadar müthiş başarılar aldık. Ancak bu yöntemin handikabı şuydu; en iyi, en hızlı, en kuvvetli vs. olanı gözle seçiyorduk. Yani seçtiğimiz spermin özelliklerine ancak gördüğümüz/ görebildiğimiz kadarı ile hakimdik. Detay yoktu! Halbuki bir spermin embriyo gelişimine en önemli etkisi pek tabii ki DNA’sıdır. Bebeğin oluşumunda DNA’nın yüzde 50’si yumurta yüzde 50’si spermdendir. Siz, en iyi spermi seçtiğinizi düşünseniz bile o spermin DNA’sı iyi olmayabilir ve bunun mikroskop altında olsa dahi gözle görülmesi mümkün değildir.
2- O zaman bu “Akıllı sperm” yöntemi bize tüm bu gözle görünmeyen detayları veriyor...
Evet, tam olarak öyle.
Hepimizin aklına aynı soru düştü: O zaman ceza alsaydı 15 yıl sonra başka çocukları istismar etmesi mümkün olur muydu? Önceki gün bir kez daha aynı soru ile sarsıldım.
Zira bu kez de sosyal medya üzerinden çocukları hedef aldığı yayınlarda cinsel içerikli söz ve davranışlarda bulunan Mehmet Akbulut, adli kontrolle serbest kaldı. Peki şimdi ne olacak? Bu failler serbest kalıp, aramızda dolaştığı sürece çocuk istismarı ve tacizini önlemek ne kadar mümkün? ABD’deki Megan Kanunu bizde de uygulanamaz mı?
AYARTMA VE TACİZ CİNSEL İSTİSMAR SAYILMALI
Çocuk ve ergen psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri, yıllardır benzeri davalara bakan bir çocuk- ergen psikiyatristi olarak mahkemelerin yanlış kararlar verdiğini söylüyor.
Ve diyor ki: “Çocuğun fiziksel temas olmaksızın istismar edilmesine cinsel taciz deniyor. Ancak tecrübe ile sabit ki mesele bir çocuğa dokunmaktan ötedir.
Artık son düzlüğe girildi. 61 milyon 441 bin 882 kayıtlı seçmenin oy kullanması beklenen seçimlerde, 34 siyasi partinin adayı yarışıyor. 1 milyon 32 bin 610 genç ise bu seçimde ilk kez oy kullanacak. 81 il, 973 ilçe ve 390 belde belediye başkanı ile 50 bin 336 muhtar ile il genel meclisi ve belediye meclis üyelerinin de belirleneceği seçimler için ülke genelinde 206 binden fazla sandık kurulacak. Peki sorumlu seçmen olarak nelere dikkat etmeliyiz? Oy pusulalarının rengi, oy verme saatleri neler? Seçim yasakları ne zaman başlayacak? İşte 7 soruda yerel seçim ve detayları...
SEÇMEN BİLGİ KAĞIDININ GETİRİLMESİ ZORUNLU DEĞİL
1-Oy verme işlemi kaçta başlayıp, bitecek?
DİKKAT! Yüksek Seçim Kurulu (YSK) mevsim şartları ve güneşin batış saatini dikkate alarak, doğudaki 32 ilde oy verme saatini 1 saat erkene aldı.
- Adıyaman, Ağrı, Artvin, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elâzığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Kars, Malatya, Kahramanmaraş, Mardin, Muş, Ordu, Rize, Siirt, Sivas, Trabzon, Tunceli, Şanlıurfa, Van, Bayburt, Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır, Kilis’te oy verme işleminin başlangıç ve bitiş saatleri 07.00-16.00,
-Diğer illerde ise oy verme saatleri 08.00-17.00 olacak.
2- Nerede oy kullanacağım?
Alman filozof Nietzsche’nin de dediği gibi: “Sadece iki kişi seni anlar: Biri seninle aynı durumu yaşamış, diğeri seni gerçekten sevmiş olan.” Galler Prensesi Kate’in açıklamasını da işte bu duygularla izledim. 2 yıl önce bana tanı konduğunda bu bilgiyi 6 ay kendime saklamış, ailem ve birkaç arkadaşım dışında kimseyle de paylaşmamıştım. Şimdi bakıyorum da prensesin o videosuna “deep fake” diyen de var “kemoterapi aldıysa neden saçı dökülmemiş” diyen de. Bu da gösteriyor ki her 5 kişiden birinin yaşamı boyunca kansere yakalandığı günümüzde bir kanser hastası ile nasıl iletişim kurulması, ne denilmesi ne denilmemesi gerektiği dahi bilinmiyor. Bu sebeple kanser tanısı alan 5 arkadaş size bir kılavuz hazırladık.
KANSERİ AÇIKLAMAK ZAMAN ALDI
Prenses Kate Middleton, üç küçük çocuğuyla ilgili “George, Charlotte ve Louis’ye her şeyi onlara uygun bir şekilde açıklamak ve iyi olacağıma dair güvence vermek zamanımızı aldı” diye konuştu.
KANSER SADECE BİR ADIM ÖTEMİZDE
Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın 2020’de açıkladığı ve 184 ülkeden, 28 kanser tipinin yer aldığı son verilere göre yılda yaklaşık 19.5 milyon kişi kanser tanısı alıyor.
-Türkiye’de ise bu rakam her yıl yaklaşık 250 bin kişi.
-En sık görülen 5 kanser türü ise meme, akciğer, kalın bağırsak, prostat ve tiroid.
Dünyada her 5 kişiden biri yaşamı boyunca kansere yakalıyor.
CİNSEL İSTİSMARDA AİLE YAPISI EN ÖNEMLİ KRİTER
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk, Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burak Doğangün, çocuğa yönelik istismar ya da tacizi anlamanın parmakla gösterilecek, “İşte bu” denilebilecek tek kriteri olmadığını söylüyor. “Ancak” diyor Prof. Dr. Doğangün, “Elbette bazı belirtiler çocuğun cinsel istismara uğradığı kanısı yaratabilir, ‘acaba’ dedirtebilir. Yalnız bu noktada hem aile hem klinisyen dikkatli olmalı. Zira bu belirtiler başka nedenlerle de ortaya çıkmış olabilir.” Peki nedir o belirtiler? Ebeveyn olarak hangi noktada mümkün mertebe “uyanık” olmalıyız? Yanıtı şu: “Cinsel istismarın çocuk üzerindeki etkileri çocuğun yaşı, gelişim dönemi, istismarın türü, süresi, tehdit olup, olmadığı, şiddet olup olmadığı, eğer varsa çocuğun daha önce yaşamış olduğu sıkıntı, ruhsal problemlere kadar birçok etkene göre farklılık gösterir. Bu kriterlerden bir önemlisi de aile yapısıdır. Daha önce bir sıkıntı ya da hatada çocuk, bunu aile ile paylaşabilmiş ve kucaklayıcı bir tavır ile karşılanmışsa ve yeri gelip, merak edip soru sorduğunda cevap alabildiği aile ortamı yaratılmışsa o çocuğun başına gelenleri anlatması olasıdır. Ama eğer evde sürekli bir kaos/ şiddet/ stres varsa ve daha önce başına gelen bir durumu anlattığında çocuk, aileden tepki almış ya da ‘anlatırsam üzülürler’ veya ‘anlatırsam bana bir şey yaparlar’ gibi kaygıları oluşmuşsa o zaman durumu kendi içinde halletmeye çalışacaktır.”
EVDE SEVGİ YOKSA DIŞARIDAKİNİ SEVGİ SANIR
Çocuk cinselliğinin dilinin şefkat olduğunun altını çizen Prof. Dr. Doğangün, evde yeteri kadar sevgi, şefkat, ilgi, alaka görmeyen çocuğun dış dünyada cinsel dili şehvet olan travmatik yaklaşımları- istismar ya da tacizi- pekâlâ “Bu kişi beni seviyor, kolluyor, önemsiyor” gibi düşünebileceği, öz bakım gibi algılayabileceği ve dahi bunun normal olduğu çıkarımında bulunabileceğini belirterek, diyor ki: “Elbette belli bir süre sonra, zaman geçtikçe çocuk bu var olan durumun gayet orantısız bir güç olduğunu görür ama o zaman da bunu dile getirmekle alakalı sıkıntı çekecektir. Çünkü ailesinden hele de olayın üzerinden zaman geçtiği için daha büyük tepki göreceğini düşünüp, susacaktır. İlk kısır döngü burada başlar. Çocuk, bu noktadan sonra durumu kendisi anlamlandırmaya çalışacak ancak bu konuda geçmişi/ tecrübesi/ bilgisi olmadığı için de ne yaşadığını maalesef anlamlandıramayacaktır. Bu da daha uzun süre hatta kronikleşen bir taciz ya da istismara maruz kalmasına yol açacaktır.”
PARMAK SALLAYARAK SORULMAMALI
“Yine de çocukların, ki özellikle küçük çocukların, var olan durum ile bağlantılı olarak ön bilinç ya da bilinç dışında ani uyku problemleri yaşaması, kâbuslar görmeleri, yeni korkular geliştirilmesi, eğer okula gidiyorlarsa akademik problemler, yeme- iştah sıkıntıları yaşamaları, aşırı- çabuk öfkelenme, aşırı içe kapanma gibi duygu bozuklukları, özellikle erişkinlerde TV’de ya da başka bir ortamda yetişkin cinselliğine dair bir şey gördüklerinde aşırı irkilme, karşı cinsten kaçınma, yaşıyla uyumsuz bazı cinsel içerikli konuşmalara yönelme, evden kaçma gibi durumlar belirti olarak görülebilir. Cinsel istismar olmasa bile bu belirtiler çocukta bir sorun olduğunun göstergesidir. Ailelerin böyle durumlarda ‘Neler oluyor’ gibi parmak salladıkları sorular yerine kucaklayıcı sorular sorması lazım. Savcı gibi polis gibi yargılarmışçasına ‘Neden’, ‘Niçin yaptın?’ gibi sorular sorulursa çocuk kendini kapatır. ‘Neden böyle oldu’, ‘Neler oluyor, anlamıyorum, merak ediyorum’ tarzında kucaklayıcı sorularsa çocukta ‘Ailem bana yardım etmeye çalışıyor’ duygusu yaratır ve anlatmaya başlar.”
HİÇBİR BELİRTİ OLMAYABİLİR DE
“Bu tür istismar durumlarında