* Sokaklardaki ve tretuvarlardaki köpek pislikleri, etrafa rastgele atılmış yemek artıkları, tavuk derileri, kemikler ve balık kılçıkları gelir oldu.
* Çankaya’daki hemen hemen bütün parklarda huzurla çocuklarımızı dolaştıramaz, oyun oynamaları için gönül rahatlığıyla serbest bırakamaz olduk.
* Çünkü parklardaki çim alanlar ve çocuk oyun alanları öbek öbek köpek pisliği dolu.
* Çimler idrar kokuyor.
* Çoğu hayvansever, hayvanlarının ihtiyacından sonra bir naylon torbayla ya da süpürge-faraşla pisliklerini temizlemiyorlar.
* O çok ‘temiz’ görünen hanımlar ve beyler, önlerinde köpekleri, hayvanlarına hacetlerini yaptıra yaptıra dolaştırmayı hayvanseverlik sanıyorlarsa bu işte bir yanlışlık var.
* Kendilerini uyarınca da suyun üstüne çıkmak için çok terbiyesiz ve çirkef bir ‘hayvansever’ haline geliyorlar.
* İki tekerle hayata meydan okurken.
* Ellerinle yürümeye çalışırken.
* Evden dışarı çıkmak için kalbin küt küt atarken.
Dışarı çıktığında:
* Seni görmeyen, duymayan ve sana bakmayan.
* Bozuk kaldırımı, çalışmayan asansörü ve olmayan rampalarıyla önüne taş koyan.
* İş bumak ve çalışmak isterken eksiğinde eksik arayan.
İsminin yayınlanmasını istemeyen bir okur, Ankara’da da hızla devam eden, ‘İlgileniyoruz’ ziyaretleriyle ilgili bazı endişeleri olduğunu iletisinde şöyle aktarıyor:
“Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun talimatıyla, ‘hastanelerden hizmet alıp taburcu olan hastaların evlerinde ziyaret edilip, istek, şikayetlerin not edilmesi ve gereğinin yapılması’ amaçlı uygulama başlatıldı.
Vatandaşlar ve hastalar için gayet güzel ve önemli bir uygulama, ancak:
* Sağlık Bakanlığı’nın ‘evde sağlık hizmeti’ projesi başladığında, bu hizmetle ilgisi olmayıp, insanlara cihaz, malzeme ve hizmet pazarlamaya çalışanlar olmuş, Bakanlık daha sonra uyarılarda bulunmuştu.
* ‘Evde hasta ziyareti’ uygulaması bugünlerde Ankara’da; telefonla aranıp, ‘ziyaret gerçekleştirileceği’ bilgisi verilmek suretiyle işliyor.
* Kötü amaçlı kişilerin (dolandırıcı, hırsız) ‘Sağlık Bakanlığı’ndan geliyoruz-geleceğiz’ yalanıyla yaşlı ve hasta insanların evlerine kadar girebilme ihtimali beni ve çevremdeki birçok kişiyi korkutuyor.
* Bu nedenle ziyaret öncesi korkan, endişe duyan hatta polisi arayıp durumu bildiren insanlar var.
Yetkililer; binlerce armatürün ve bozulan ampullerin değiştirildiğini, aydınlatma konusunda onarımların yapıldığını ve kentin bulvar, cadde ve sokaklarının karanlıktan kurtarıldığını ifade etmişti.
* Ancak ben, bu bilgileri veren yetkililerin İnönü Bulvarı ile devamı Eşkişehir Yolu’ndan (Dumlupınar Bulvarı) uzun zamandan beri hiç geçmediklerine inanıyorum.
* Söz ettiğim güzergah üzerinde 4-5 tane üniversite, nüfusu 100 binleri geçen 2-3 yerleşim alanı ve son senelerde sayıları artan devletin önemli birimlerinin binaları yer alıyor.
* Hava karardıktan sonra 25-30 km’lik bu hatta tek tük -tesadüfen- yanan aydınlatma lambaları var.
* Bulvarlar, daha çok araçların farları ile aydınlanıyor.
* 18 senedir Ümitköy, Çayyolu yerleşkelerinde oturuyorum. Hiçbir zaman bu ana arter bulvarın ışıklarının tam yandığını, köprü ve kavşaklardaki aydınlatmaların tamam olduğunu göremedim.
LAMBALAR DA SORUNLU
* Ancak bu saatlerin birçoğu, zamanı doğru göstermiyor. Ya saat durmuş, ya geri kalmış, ya da ileriden gidiyor. Mesela Eryaman girişindeki saat gelip geçerken bakıyorum, doğru zamana hiç tanık olmadım. Saat kulesinin dört yüzünde dört saat var, her biri başka başka zamanları işaret ediyor. Peki soruyorum:
* İnsanlar saati öğrenemeyeceklerse bu kuleler neden dikildi?
* Doğru düzgün çalışmayan bu saatlere neden milyonlarca lira para verildi?
* Hadi verildi ve yapıldı. Kontrol ekibi neden yok. Çalışmayana, durana neden müdahale edilmiyor?
Metin ALTAY
AYLARDIR 06.50’Yİ GÖSTERİYOR
* Her sabah önünden geçtiğim için görmemezlikten gelemediğim Konya Yolu Kepekli Kavşağı’ndaki (Oran-Dikmen yolu) bu saat, aylardır 06.50’yi gösteriyor. Kente güneyden giren herkesin görebildiği bu saatin önünde camı yok. Bu nedenle kötü hava koşullarında ibreleri kapanıyor. Işığı olmadığı için de geceleri görünmüyor.
* 2003’te ‘Cumhuriyet Kulesi’ niyetiyle temeli atılan.
* Mevcut haline getirilinceye kadar yaklaşık 27 milyon lira harcanan.
* 2009’da ‘İmara aykırılık’ ve ‘mania hattı’ engellerine takılan.
* 175 metre olması planlanırken, 144’üncü metrede duran.
* Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı’nın hazırladığı yeni Mania Planı’yla ‘mania’ engelini aşan ancak ‘imar’ sorununu bir türlü aşamayan.
* 2012’de, kuleyi tamamlamak üzere kurulu olan ‘kule vinci’ sökülen.
* 2013’te Danıştay’dan ‘yıkım’ kararı çıkan.
Buraya kadar her şey güzel...
Gel gelelim bu defa büfe, kaldırım yerine araçların da park ettiği caddeye konduruldu. Soğutucular ve cipslerin konulduğu sepetler de eklenince caddeye kadar taşan büfe, bakkal dükkanına döndü. Yolun ortasına büfe konuyor, insanlar bütün tehlikeyi göz önüne alarak caddeye inip alışveriş yapmak zorunda kalıyor.
Bu tehlikeli duruma hangi belediye izin veriyor anlaşılır gibi değil.
A.A.
SAĞLIKTA 'SİSTEM' ÇÖKTÜ
Çayyolu’ndaki Gazi Hastanesi Semt Polikliniği’ne, 2 gün önceden randevumuzu alarak, sabah erkenden gittik. Ama ne görelim; hasta kabul tıklım tıklımdı. Tekrar sıra almamız ve tekrar giriş yapmamız söylendi. Bizden önde en az 50 kişi vardı. Tabi bu arada bekleme yaparken işlemler bir anda durdu ve ‘sistem bozuldu’ dediler. Muayene olamadan, polikliniği terk etmek durumunda kaldık.
Çalışma sırasında taşeron işçiler, kaldırımlardaki ağaçlara zarar veriyor. Bunun örneği, Ümitköy’deki bir sokakta yaşandı.
Kaldırım çalışması sırasında kökleri zarar gören koca ağaç, rüzgarın da etkisiyle devrildi. En dikkat çekici nokta ise devrilen ağacın köklerinin kesilmiş olmasıydı. Tesellimiz ise devrilme esnasında yoldan geçen birinin olmaması, can ve mal kaybının yaşanmaması...
Büyükşehir Belediyesi için çalışan taşeron firmaların özensizliği dillere destan. Çevreye verilen rahatsızlık bir yana, hayatlara kadar uzanabilecek riskler yaratan çalışmalar, biz kent sakinlerini huzursuz ediyor, korkutuyor
Taşeron firmaların kent genelinde yaptığı işler her geçen gün artıyor. İlk etaplarda şikâyetlerimiz; kirlilik, düzensizlik, park yeri işgalleri ile ilgiliydi. Şimdilerde ise ağaçlara verilen zararlar, insan ve diğer canlıların hayatını tehdit edecek noktalara varan keyfiyetler dikkat çekiyor.
Araçlara ve mala gelebilecek zararlar da cabası. Bu yüzden baştan Büyükşehir olmak üzere tüm belediyelerde, ‘taşeron denetimi’ yapacak bir birim kurulmalı.
Metin ALTAY
SORUM VAR