Şimdi detaylara geçelim.
Türkiye ABD ile Kabil Havalimanı’nın güvenliği meselesini konuşurken Afganistan’da son durum şöyle:
Taliban ülkenin önemli sınır kapılarını ele geçirmiş.
İran sınırındaki İslamkale ve Türkmenistan sınırındaki Torkundi ilçeleri Taliban’ın kontrolünde.
Uluslararası ajanslardan gelen fotoğraflar Taliban’ın ilerleyişini doğruluyor.
Arkadaşlar eğer bu coğrafyada ABD bir yerden çekiliyorsa...
Orada mutlak bir Rusya ağırlığı başlıyor demektir.
Bakınız Suriye...
Bir şehit verdik...
Gencecik aile babası Görkem...
Marmaris dağlarından denize doğru akan o canım ağaçlar şimdi yok...
Kötü, kirli bir çirkinlik...
Bir ‘katliam karası’ olarak bize doğru baktığı için yazıyorum...
Unutmadık demek için yazıyorum bu yazıyı...
Çünkü. Unutuyoruz...
Geçenlerde efsane atletimiz Muharrem Dalkılıç’ın hastanede yattığını yazmıştım.
Sayısız şampiyonluğu olan Muharrem Dalkılıç...
“Vefa” dedim... “Hatırlanmak” dedim...
“Muharrem Abi” çok mutlu oldu...
Ve Hıncal Uluç...
Hıncal Abi spora, atletizme gönül ve değer veren bir gazetecidir. Bana da örnek olmuştur.
Öyle bir yazı yazdı ki...
“Neden spor sayfalarında atletlerimizi göremiyoruz”
Döndüm bir daha okudum.
Şaşırdım... Bir daha okudum...
Haber şöyle başlıyor:
“6 gün süren bilirkişi incelemesi sonucu; yangının, enerji nakil hatlarından çıktığı rapor edilerek Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunuldu.”
Ne demek bu?
Bir şehit verdiğimiz o yangın...
Türkiye’nin en güzel kıyılarına doğru inen ormanlarımızı kül eden o yangın...
Enerji hatlarındaki bakımsızlık yüzünden mi çıkmış?
ANKARA’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası çok yakında programını açıklıyor. Hem de muhteşem yeni salonunda.
Bu haberi alınca nasıl mutlu oldum bilemezsiniz. Çünkü CSO, gençlik yıllarımızın, aşklarımızın, heyecanlarımızın çoksesli tarihidir.
Bunu en iyi kim bilir?
Mesela akşamları CSO’dan gelen sanatçılarla oturduğumuz Replik Bar’da Selçuk Yöntem bilir. Selçuk o zaman da sahiciydi şimdi de öyle.
Prof. Dr. Mustafa Sarı bir süre önce müsilajın son durumunu raporlamak için bir dizi dalış kararı almıştı.
Çanakkale’den Göcek’e kadar inecekti.
Merakla bekliyordum...
Mustafa Hoca o dalışlara başladı. Önce Çanakkale-Babakale arasında daldı.
Son olarak perşembe günü Avşa Adası’nda daldı...
İsmail’in elinde elektrikli testere...
Dallarından kıpkırmızı kirazların sallandığı yemyeşil ağacı kökünden kesiyor...
Testerenin çıkardığı o tiz ses içimizi yakıyor...
Canım ağaç devriliyor. İsmail aynı öfkeyle diğerine geçiyor.
Testerenin keskin ve tırtıklı kenarı ağaca saplanınca yine aynı ses:
“Ciiiiiiiiiiiaaaaaaa...”
Neredeyse bir çığlık...
Onlarca ağaç böyle ölüyor.
21 Haziran gecesi...
Sırası gelen Yusuf, tam teçhizat nöbet yerine geçmişti.
Dağlarda gölgeler kesilmiş, zifiri karanlık yayılıyordu.
Uzman Çavuş Yusuf, gecenin sessizliğini dinliyordu...
Hakurk bu... Malum.
Yıllarca PKK/YPG’nin kamp bölgesiydi. Şimdi Türk askeri orayı tutuyordu.
Ama alçaklık ve pusu bitmemişti.