Sizin manşetleriniz yani.
Bu hafta da örneklere devam ediyorum:
BİRİNCİ MANŞET: ‘KENDİNE GÜVENEN BİR KADININ ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİ’
- LİSEYE başlamadan önce, bir eczaneye yardımcı olarak girmişti.
Getir götür yani.
Sonra ilaçları, hastalıkları ve kozmetik dünyasını tanıdı.
İşte o an sevdi mesleği. Ama bırakın üniversiteyi, lise mezunu değildi.
Eczanenin estetik bölümüne yardımcı olmaya başladı. Yavaş yavaş...
Çünkü geçen defa meslektaşlarıma hitap ederek şöyle yazmıştım:
“Gelin, Alperen bir ilk olsun. Onu manşetlerle alkışlayalım.
Bu çocukların morallerini yükseltelim.
Helal olsun sana Alperen.
Göğsünde ay-yıldızla...
Daha da yükseklere çık aslanım.”
Yüksek atlamada 2.30’u geçip Türkiye rekoru kıran Alperen için böyle yazmıştım.
Bu rekor aslında yalnızca Türkiye için değil, dünya sıralamasında ilk 3’e potansiyel olmak da demekti.
Karşılıklı bakanların mal varlıklarının dondurulmasına kadar ulaştı.
Önce soruları soralım:
- NATO’dan ikili ilişkilere kadar “en kuvvetli müttefik” olarak birbirini gören Türkiye ve ABD arasındaki bu kriz nereye gider?
- Rusya ve Çin Türkiye için ABD’ye karşı alternatif bir rol alır mı?
- Kriz derinleşir ve ipler kopma noktasına gelir mi?
- ABD Türkiye’ye yaptırım uygular mı?
İki gündür çok güvendiğim diplomatlara soruyorum.
Genel kanı şu:
Her sabah laboratuvara gidiyor, arıların kovanı kapladıkları o propolis maddesini değişik sıvılarda çözmeye çalışıyordu.
Sabır, umut, kararlılık, disiplin ve yorgunluk.
Tam 25 yıl...
Bu sürede 300 den fazla uluslararası ödül almıştı.
TÜBİTAK ödülleri... Takdirler, övgüler...
Ama onun aklı kanser tedavisinde kemoterapinin etkilerine karşı bulacağı umut ışığındaydı..
Sonunda zeytinyağında çözeltiyi sağladı.
Prof. Dr.
- 600 bilmem kaç... Belli değil...
- Peki kaç imza lazım?
- 600 bilmem ne. O da belli değil?
- İmzayı toplayanlar saymamış mı?
- O hiç belli değil. Çünkü bazı delegeler imzalarını doğrudan genel merkeze göndermiş.
- Peki genel merkez bunları söylemiyor mu?
- Hayır, saklıyor...
- Yani...
İşte o nedenle yazıyorum..
Bu kurultay için..
İzmir şehrinden bir ses geliyor.
Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’ndan.
Yani.
Yıllardır o şehrin seçilen belediye başkanıdır. Sevilen belediye başkanıdır.
Benim tanıdığım kadarıyla da..
İçi neyse dışı o olan, doğrucu bir insandır. İşte o doğrucu başkan şimdi “Seçimli kurultay” istiyor.
Daha doğrusu.
Bizdeki manşetleri.
Siyasetin ve günlük polemiklerin ötesinde, insan hikâyeleri olacak bunlar.
Eğer sizler de önerilerinizi gönderirseniz, çok mutlu olurum.
Böylece yeni bir şey yaratmış olacağız.
“Okurların manşeti”, yazarların duyguları aynı çizgide birleşse...
“İnsan üzerinden”, “hayatlarımız” üzerinden bir ortak manşet, bir ortak gündem çıkarmış oluruz.
Gönderirseniz isminizle birlikte paylaşırım.
Polis akademisini birincilikle bitirdi.
İstihbarattan terörle mücadeleye kadar yurtdışında çeşitli kurslara katıldı.
Hepsinde de en iyi dereceleri yaptı.
Takdir, övgü, teşekkür...
Ve komiser yardımcısı olarak başladığı mesleğinde en üst makamlara kadar ulaştı.
Türkiye’nin her yerinde görev yaptı.
Emniyet müdürü oldu. Genel müdür yardımcısı oldu.
Bir tek şeye dikkat etti.