“Yatırım, eğitimli insan ve liyakat.”
Yani, iş başvurularında...
“Sayın bakanım, falanca il başkanımın tavsiyesiyle geldik...”
Yani...
“Partili kadrolar...”
Yani...
Devleti partiye göre yönetme zihniyeti.
Bu yüzden toplumsal tercihlerle bireysel tercihler hiç örtüşmedi.
Bir türlü kurtulamıyorum bu kâbustan.
8 yaşındaki kız çocuğunun o çaresiz ve acılı anları...
Korku saatleri... O işkence anları... Kesici aletler. Çığlıklar...
Bütün dehşet filmleri üzerime geliyor...
Gözümün önünden gitmiyor.
Bodruma mı kapattılar.
Çığlık çığlığa anlar...
Acaba iki kişiler miydi.
Polatlı’da öldürülen 8 yaşındaki Eylül’ün sanığı, tam bir seri katil profili gösteriyor.
Şu detaylara bir bakın..
1) Zanlı elektrikçi..
Yani istediği evi kontrol altına alabilir. İzleyebilir. Rahatça yaklaşabilir. Hatta arkadaş olabilir.
2) Soğukkanlı. Ve planlı.
Yani, zavallı Eylül’ü öldürüyor. Sonra arabasıyla başka bir yere götürüyor. Bir çukur kazıp Eylül’ü gömüyor. Sonra üzerine bir elektrik direği dikiyor.
Yani öyle panikle falan gidip ormana atmıyor. Planlı. Bulunması zor bir iş yapıyor. Elektrik direği kimin aklına gelir. Ancak bir seri katilin.
Dahası. Tıpkı filmlerdeki gibi,
Önceki gün kuruluş amacı denizleri, kıyıları korumak olan TURMEPA’da da bir yönetim oluştu.
Rahmi Koç’un onursal başkanlığında, Şadan Kaptanoğlu’nun yönetiminde bir heyet seçildi.
Çok değerli isimler var.
Ancak bir konu dikkatimi çekti.
Yönetimde kıyıları, körfezleri, koyları gün gün yaşayan, bilen, yörenin saygın ve yerel isimlerinden kimse yoktu.
Yani sanki “denizde patron yönetimi” gibi bir görüntü vardı.
Çünkü baktım yönetimdeki herkes patron ya da patron çocuğu.
Dikkat çeken bir başka nokta ise şuydu:
Erdoğan ciddi bir farkla kazanmıştır...
Tarihi bir dönüşümü gerçekleştirmiştir.
2023 vizyonunun lideri olduğunu halk tescil etmiştir.
İkinci kazanan Devlet Bahçeli’dir. Onca eleştiriye, tartışmaya, oyunlara rağmen Devlet Bey, kararlı duruşunun karşılığını almıştır.
Sonuçta, “yerli ve milli duruş” sözü yerine gelmiştir.
MHP yeni sistemde kilit parti olmuştur.
Elbette şimdi birileri yine Meclis’te AK Parti ile MHP arasına “fitne” atmaya çalışabilir.
Muhtemeldir.
İşte böyle, bir günde gönlümden geçeni yazmak istedim.
Bir dilektir aslında bu.
Şu etrafımıza bir bakın.
Bir ateş çemberi.
Bir gerilim dekoru.
Ege Denizi, gözyaşı denizine dönmüş.
Batı’ya duvarlar örülüyor.
Türkiye güneyine duvarlar örmek zorunda kalıyor.
Guletler, özel tekneler, tur tekneleri, adalara doğru çıkış yapmak isterken, karşılarında duvar gibi bir “vize ablukası” buluyorlar.
Sordum soruşturdum...
Geldiğimiz nokta şu:
“Yunanistan Türkiye ile bir gerilim politikası” başlatmış...
Bunun içinde hain darbe girişimine kalkışan FETÖ’cülerin kollanması da var...
Ve elbette Türkiye’nin turizm gelirlerine darbe vurmak da var...
Nasıl mı?
Türkiye’ye gelen özellikle Rus turistler, tur tekneleriyle günübirlik adaları gezmek istediğinde Yunan gümrüğü bir şekilde, bir bahaneyle teknelerin turunu engelliyor...
İHA gibi, kimseye muhtaç olmadığımız milli bir teknoloji var. Ve en önemlisi...
Devlet adına bir kararlılık var.
Bütün bunlar birleşince, terörle mücadele eden güçlü devlet oluyorsunuz.
Yani...
Öyle başka devletlerin “izin kâğıdı”na ihtiyaç duymadan kendi varlığınız için gerekeni yapabiliyorsunuz.
Bir zamanlar şu sözü hatırlıyorum da...
“ABD ile istihbarat işbirliği ve paylaşımı yapıyoruz.”
Bu sözü her duyduğumda sorardım...