11 Haziran 2010
KOMPLO teorilerine prim vermeyen bir işadamı o.<br><br>Bu yüzden kafadan girdi konuya...
“Şu meşhur Yahudi lobisi Amerika’da nasıl bu kadar güçlü? Yahudiler Amerika nüfusunun %2’si...”
Aslında çok sık karşılaştığım bir soru, ama çoğu zaman komplo teorileri eşliğinde...
“Siyon Protokolleri”nden girip işi “Global Ergenekon”a kadar vardıranlar var...
Kusura bakmayın kafam o kadarına çalışmıyor...
Yazının Devamını Oku 9 Haziran 2010
MASTER teziniz “Amerika’nın Ortadoğu politikası” olunca “O zaman sen söyle kardeşim İsrail-Filistin sorunu nasıl çözülecek?” sorusu kaçınılmaz oluyor...
“Euro’nun hali ne olacak?” gibi bir soru bu...
Ama kaçış yok...
Mavi Marmara saldırısından sonra hangi işadamı ile karşılaşsam dolar-Euro paritesi yerine Filistin-İsrail’i konuşuyor.
Aslında merak ettikleri İsrail gerilimi Türkiye-Amerika ilişkilerini de zehirler mi?
Yazının Devamını Oku 8 Haziran 2010
MİLLİ Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e soruyorlar...<br><br>“İsrail’le yapılan askeri anlaşmaların iptali söz konusu mu?” “Anlaşmalar Dışişleri Bakanlığı’nın konusu. Henüz bize böyle bir teklif gelmedi.”
Peki, Türkiye ile İsrail arasında kaç askeri anlaşma var?
“Bir hayli fazla...”
* * *
Türkiye ile İsrail arasında planlanan tatbikatlardan üçü zaten iptal edildi.
Ticari, askeri ve diplomatik ilişkiler askıda.
Sunday Times İsrail’in kanlı baskın yüzünden İran’a yönelik istihbarat gücünü yitirebileceğini yazdı.
Meğer İsrail’in Türkiye sınırları içinde İran’ı gözetleyen bir istihbarat merkezi varmış.
Gazeteye konuşan İsrailli yetkili “Bu üs kaybedilirse İsrail Tahran’ın arka bahçesini gözetlemesini sağlayan gözleri ve kulaklarını kaybedebilir” diyor...
Yani Türkiye İsrail ilişkileri zannettiğimizden daha karmaşık...
* * *
Bir yanda sokağın sesi, diğer yanda devlet aklı...
Gerilim arttıkça AK Parti hükümeti daha fazla sıkışıyor...
O halde İsrail’le ilişkiler konusunda bundan sonraki süreçte Türkiye neler yapacak?
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik çatışma senaryolarına tepkili...
“Çatışma senaryoları oyuncak değil, çatışma dışında bir sürü enstrüman mevcut. Türkiye-İsrail ilişkilerinde bundan sonraki yol haritasında yakın vadede askeri anlaşmalar ve diğer bağlantılara kadar her şey feshedilir...”
Feshedilir mi, feshedilecek mi?
“Feshedilir, feshedilecektir.”
* * *
Peki, bu soruların resmi muhatabı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ne diyor?
“İsrail, uluslararası hukuk sınırları içine gelirse ilişkiler başka türlü seyreder. Askeri anlaşmalar İsrail’in tutumuna bağlı...”
İsrail hükümeti BM soruşturma komisyonunu kabul etmediğini açıkladı...
Bu durumda Türkiye ne yapacak?
“Uluslararası hukuktan kaynaklanan bütün haklarını kullanacak...”
İyi de karşımızda “BM soruşturmasını ulusal çıkarına aykırı bulduğunu” açıklayan bir “fanatikler koalisyonu” var...
“Uluslararası kamuoyu büyük bir sınav veriyor. İsrail, BM soruşturma komisyonunu reddederse sakladığı bazı şeyler vardır. Bugün kaçarsa yarın yakalanır...”
* * *
Mavi Marmara baskınından sonra Başbakan Tayyip Erdoğan çok kritik bir toplantı yaptı. O gün o toplantıda çatışmadan, ilişkilerin kesilmesine tüm senaryolar konuşuldu.
Erdoğan ve Davutoğlu çatışma senaryolarını ilk andan itibaren eledi.
İki ülke arasında askeri, siyasi ve ekonomik ilişkilerin tamamen kesilmesi “en son senaryo” olarak kabul edildi.
Ömer Çelik “Askeri anlaşmalar feshedilir, feshedilecektir” diyerek hükümetin zihnindeki en son senaryoyu deşifre etmiş oldu.
Davutoğlu hâlâ İsrail hükümetinin baskı altında kalıp geri adım atacağı senaryosuna oynuyor, bu yüzden “Askeri anlaşmaların geleceği İsrail’in pozisyonuna bağlı” diyor.
* * *
Ama bence AK Parti hükümetinin “ruh halini” en çıplak biçimde Bülent Arınç yansıtıyor...
“Benim çevremden de pek çok insan, vurmayı kırmayı istiyor olabilir. Kalbimle onları destekliyorum. Ama dünyada reel politikayı da görmemiz lazım... Bazıları ‘Bütün anlaşmaları feshedin’ diyor. Bekâra karı boşamak kolay. ‘İkinci, üçüncü gemileri de yola çıkaralım’ diyen insanların kalplerine hitap ederek söylüyorum, böyle bir olay tekrarlandığı zaman bunu önleyebilecek gücünüz var mı? Bu olay neticesinde meydana çıkan hasarları tamir edebilecek aklınız var mı? Ne götürür ne götürmez hesabını yaptınız mı?”
Belli ki Arınç yapmış ve bu sözlerle hükümetin ruh halini özetlemiş...
“Kalbim ‘vurun’ diyenleri destekliyor aklım ‘reel politika’ diyor...”
Hükümetin “en duygusal” bakanı aklın ön plana konulmasını öneriyor...
Yazının Devamını Oku 6 Haziran 2010
“Fabrika” denince aklınıza ne geliyor?
Dumanı tüten bacalar, penceresiz çirkin binalar, devasa makineler arasında kaybolmuş üstü başı perişan yorgun insanlar, gürültü, rutubet...
Benim aklıma ilk Alpay’ı ölümsüzleştiren Fabrika Kızı şarkısı geliyor...
Makineler diken gibi / Batar her gün kalbine
Yün örecek elleri / Her gün ekmek derdinde
Gün batarken her akşam /
Bir kız geçer kapımdan
Köşeyi dönüp kaybolur / Başı önde yorgunca
Yazının Devamını Oku 5 Haziran 2010
BİRİ Amerika’nın en etkili sağcı gazetesi <br><br>Wall Street Journal’a konuşmuş...
Diğeri İsrail’in en etkili sağcı gazetesi Maariv Shabbat’a...
Biri Amerika üzerinden İslam dünyasına sesleniyor...
Diğeri İsrail üzerinden Yahudi dünyasına...
Böyle zamanlarda “aklın ve sağduyunun sesi” olmak zordur, her ikisi de sessizliklerini bozup zor olanı seçmiş...
* * *
Sarah Leibowitz’in yazdığı haberin başlığı ‘Dosttan Düşmana’.
Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafı eşliğinde verilen haber İshak Alaton’la yapılan uzun bir söyleşi ile başlıyor...
Yazının Devamını Oku 4 Haziran 2010
HERKES Türkiye-İsrail geriliminin nasıl çözüleceğine kilitlenmişken bence esas haber İran’dan geldi.
Meğer İran Merkez Bankası dolar ve altın almak için 45 milyar Euro satmaya karar vermiş.
Üç aşamalı satışın ilk aşaması başlamış bile.
İran eylül ayında elinde bulunan rezervlerin büyük bir bölümünü dolara çevirecekmiş.
Şaka gibi ama değil...
Söz konusu “Mollalar Rejimi” diye küçümsenen İran bile olsa hayatın gerçeği bu...
* * *
İran Merkez Bankası bu kararı niye aldı?
Yazının Devamını Oku 2 Haziran 2010
“Allah’ın işleri...” diye başlıyor yazı...<br><br>Gerçekten öyle mi? Karar vermeden önce Hakan Albayrak’ın pazartesi günü Yeni Şafak’ta yayımlanan “Korsanlar Saldırıya Hazırlanırken” başlıklı çarpıcı yazısını birlikte okuyalım...
“Bu satırları 30 Mayıs 2010 Pazar günü saat 14.00 civarında yazıyorum...” notunu düşmüş Albayrak...
Yani saldırıdan tam 14 saat önce...
* * *
“Kıbrıs açıklarında iki günlük bekleyişimiz sona eriyor. Birazdan yola çıkacağımız ve yeni bir mani çıkmazsa yarın Gazze açıklarında olacağımız söylendi. Bu arada, İsrail donanmasının bizi uluslararası sularda karşılamaya hazırlandığına dair bir haber aldık. Duayla, niyazla, aşkla, şevkle, ileri!”
* * *
Gemideki dayanışmaya dair çok etkileyici gözlemler aktardıktan sonra devam ediyor .
“Yarın ve sonraki günlerde başımıza nelerin geleceğini bilmiyorum. Ama yeni bir dünyanın şekillenmekte olduğunu ve ‘Gazze’ye Özgürlük Filosu’nun bu sürece önemli bir katkı teşkil ettiğini, Cenâb-ı Hakk’ın bizi büyük bir devrimde enstrüman olarak kullandığını iliklerime kadar hissediyorum. Filistin Başbakanı İsmail Haniye’nin (HAMAS) dediği gibi: Gemiler Gazze limanına ulaşsa da ulaşmasa da kazandık.”
* * *
Hakan Albayrak’ı tanımadan bu satırları anlamak zor olabilir...
İnatçı, inançlı ve idealist bir devrimcidir Albayrak .
Zaten öyle olmasa o gün o gemide olmaz, “Cenâb-ı Hakk’ın bizi büyük bir devrimde enstrüman olarak kullandığını iliklerime kadar hissediyorum” demezdi...
İşin ilginci bu ruh hali sadece onunla sınırlı değil.
Yazdıklarından o gün o gemide bulunan Yahudi, Hıristiyan, Müslüman, ateist herkesin aynı ruh halinde olduğunu anlıyoruz...
Fakat yine de samimiyetle kurduğu o cümleye takılmadan edemiyorum; “Büyük bir devrimde enstrüman olarak kullanıldığımı iliklerime kadar hissediyorum...”
* * *
His bu elbette herkes istediği gibi hisseder...
Ama inanç-ülke-ideoloji ya da “büyük bir devrim” adına insanları enstrümanlaştıran anlayışların geçmişte ne büyük felaketlere yol açtığını gördük.
Hiçbir kutsal dava ya da devrim insandan daha kutsal değil.
İsrail ordusu tamamı sivillerden oluşan yardım gemisine yani bu kutsala kurşun sıktığı için devlet terörü işledi.
Hazin olan onlar da bunu “güvenlik kutsalına” sığınarak yaptı.
İnsanı enstrümanlaştıran her türlü kutsal teröre, cinayete, katliama kapı aralar...
Bu yüzden artık hislerle değil sağduyu ile hareket etme zamanı...
* * *
Gazze’ye uygulanan abluka insanlık dışı...
Mavi Marmara’ya yapılan orantısız saldırı haydutça... Ama tüm bunlar savaş tamtamlarına, içimizde biriken kin ve öfkenin patlamasına müsaade etmemeli...
İsrail parçalı siyasi yapısından dolayı uzun bir zamandır “fanatikler koalisyonu” tarafından yönetiliyor.
Başbakan Erdoğan Türkiye’nin sabrının taştığını çok açık ifade etti.
Sabrı taşan sadece o değil, öfke sokaklara yayılıyor.
Ben bu satırları yazarken Dışişleri Bakanlığı baskında ölen 4 kişinin Türk olduğunu açıkladı.
Listeye korkarak baktım, Hakan Albayrak yok, onun için çok sevindim...
Ama Albayrak kusura bakmasın...
Kadere inanan biri olmama rağmen ne bütün bu olup bitene “Allah’ın işleri...” deyip geçebildim ne de ölenler için “Cenabı Hak sizi büyük bir devrimde enstrüman olarak kullandı” diyebildim...
Yazının Devamını Oku 1 Haziran 2010
ASLINDA 6 gemilik bir konvoy ama günlerdir herkesin gözü Mavi Marmara’nın üzerindeydi.<br><br>Çünkü ablukayı delmek için dünyanın dört bir tarafından yola çıkanlar için ‘öncü gemi’ o... Kimleri için insani yardım gemisi...
Kimileri için özgürlük konvoyu...
* * *
İsrail ablukası altında yaşayan Gazzeliler için ‘Nuh’un Gemisi’ mesela...
Ama İsrail Hükümeti için güvenliklerini tehdit eden ‘provokatör gemi...’
Bir gerginlik yaşanacağı belliydi...
Fakat hiç kimse İsrail’in sivil bir gemiye böylesine orantısız bir saldırıda bulunacağını beklemiyordu.
Ne hazin...
20. yüzyılın en büyük zulmüne maruz kalmış bir milletin çocukları 21. yüzyılın başında, sivillerden oluşan bir gemide katliam yapabiliyor...
* * *
Oysa İsrail Ordusu dün kanlı bir biçimde saldırana kadar 50 ülkeden binlerce sivil, genç-çocuk-yaşlı-kadın-erkek hep birlikte hoşgörü bildirisi okuyordu Mavi Marmara’da...
Gemide bulunan bir gazeteci ‘Dua Gemisi’ diyor...
Siyah cübbesiyle İncil okuyan da varmış, beyaz entarisi ile Kuran okuyan da...
Bir diğeri Almanya’dan Yunanistan’a onlarca parlamenter ve sivil toplum kuruluşuna dikkat çekip ‘Barış Gemisi’ diye niteliyor...
Çünkü 6 gemi dualar eşliğinde tam 10 bin ton insani yardım taşıyordu.
Çocuklar için oyuncak, fakirler için gıda, aileler için kıyafet...
* * *
Boşuna Nuh’un Gemisi demiyor Gazzeliler...
Hafta sonu İsrail-Filistin Barışı için Yahudiler Derneği adına konvoya katılan 1951 Tel Aviv doğumlu Dror Feiler da Nuh’un Gemisi’ne benzetmiş Mavi Marmara’yı...
‘Ama biz bir felaketten kaçmak için değil yıllardır süren acımasız bir ablukayı yarmak için gemideyiz’ diyor...
İsrail basını sürekli kendisine ‘korkmuyor musun?’ diye soruyormuş.
Meydan okuyor kendi hükümetine...
‘Filistinli kardeşlerim acı çekerken ben neden korkayım ki?’
Ama yine de tek bir endişesi var... On yıl boyunca yaşlı annesini görememek...
‘Çünkü İsrail müdahale ederse beni 10 yıl boyunca ülkeme sokmazlar. Yine de her şeyi göze aldım. Artık bu utanca ortak olmak istemiyorum...’
* * *
Bir yanda Feiler gibi ülkesinin utancına başkaldıran cesur İsrailliler diğer yanda gözü dönmüş politikacılar...
Netanyahu Hükümeti her zaman ki ucuz taktiklerle yaşananları savunuyor.
Oysa hem dünya kamuoyu hem de İsrail halkı tam bir şok içinde...
Dün telefonda konuştuğum birçok İsrailli ‘olanlardan utanıyoruz’ dedi.
Ama bir de haklı uyarıları var.
‘İsrail Hükümeti’nin utanç verici saldırısı tüm İsrail halkına mal edilmemeli...’
Allah’tan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu ayrımı net bir biçimde ortaya koyan duyarlı bir açıklama yaptı.
* * *
Aktivistler İsrail’in müdahale ederek kendisini rezil etmesini istiyorlardı.
Ama onlar bile İsrail Hükümeti’nin bu kadar vahşi ve vicdansız bir müdahalede bulunacağını beklemiyorlardı.
İsrail Hükümeti hem acımasız hem de akılsız bir biçimde ateşle oynadı.
Ama bu kez o ateş en çok İsrail’i vuracak.
Amerika bile şaşkın, ilk kez İsrail’in arkasında duramıyor.
İsrail geçmişte çok büyük savaş suçları işledi.
Ama hiç biri bununla kıyaslanamaz...
İster Nuh’un Gemisi deyin isterse ‘sivil provokasyon’ o gemi çok trajik bir biçimde şimdiden amacına ulaştı...
Netanyahu Hükümeti bu kara lekeyi alnından temizleyemez...
Yeter ki sivillere dönük başka provokasyonlar olmasın...
Yazının Devamını Oku