Seçim için belediye başkan adaylarıyla konuşma planım yoktu...
Ancak çok ilginçtir AK Parti’nin 3 büyük metropolünün üç adayından benimle mülakat teklifi geldi...
***
Beklemediğim bir şeydi ve itiraf edeyim sevindim...
Çünkü epey bir süredir AK Parti kanadından bizlerle konuşma niyeti belli edilmiyordu.
Eller ve ayakların üretici diye yüceltildiği, özgür kafanın ise her tür ideoloji ve inanç tarafından tehlike sayıldığı dönemlerdi...
*
Ankaralı yazarların, öğretim üyelerinin, aydınlarının evlerinin duvarlarına, Türk ressamlarının satın alabildikleri tablolarını astığı günlerdi aynı zamanda...
*
Biz, yani ben ve benim gibi bazılarımız, biraz burnumuzdan kıl aldırmadığımız yaşlarımızdaydık...
*
Eh ne de olsa, biraz Paris’ten yeni dönmüşlüğümüz vardı...
Adı Mohammed bin Zayed...
Abu Dabi’de oturuyor...
Üstelik kendisi Birleşik Arap Emirlikleri veliaht prensi oluyor.
Kısa adı MBZ...
Ve onun için Arap dünyasının en güçlü kişisi olarak bilinen “MBS”nin yani Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın bölgedeki en iyi arkadaşı. Ama son zamanlarda ondan bile güçlü bir lider haline geldi.
New York Times gazetesi geçen hafta onun geniş bir portresini yayınladı. Bu bilgileri oradan derledim.
Uçakta Nusret de vardı.
Bana Salt Bae yapmayı öğretti, ama onun kadar başarılı olamadım tabii.
LAS VEGAS’A AÇILIYOR SIRADA MEATPACKING VAR
Maçı Atletico Madrid kulübünün başkanının locasından izlemiş.
İlk haberi şu: Nusret, Las Vegas’a da açılıyormuş. Oldukça büyük bir restoran olacakmış.
Bence tam onun konseptine uygun bir yer seçimi.
Sırada Los Angeles da varmış.
Baktım bayramın ikinci gününde Diyanet İşleri Başkanı konuyu yeniden alevlendirdi.
Dediği şu:
“Şeker Bayramı diye bir şey yok, onun adı Ramazan Bayramı...”
*
Vallahi ben İzmir’deki çocukluk yıllarımdan beri bunu Şeker Bayramı olarak bildiğim için, ne yalan söyleyeyim ağzım Ramazan Bayramı’na bir türlü alışamıyor.
Ramazan Bayramı diyenler de bana gayet normal geliyor...
Ama Diyanet İşleri Başkanı dedi diye, alıştığım kavramı niye değiştireceğim onu da anlamış değilim.
*
Digiplus ‘Çernobil’ dizisinin beşinci ve son bölümünü yayına soktu...
Merak etmeyin, dizinin sonunu anlatmayacağım...
*
Sadece şunu söyleyeceğim...
Dizi muhteşemdi...
Sonu da muhteşem bitti...
Hayatım boyunca çok az film beni bu kadar derinden etkiledi...
Aslında dün yazacaktım ama...
Bayramın birinci günüydü...
Bir nankörün adını ağzıma, yaptığını sayfama almayayım dedim.
*
Ama o uğursuz ekranda Türk ordusunun subayları için öyle laflar söyledi ki...
Ta şurama oturdu...
Bir-iki laf etmeden geçersem hem kendime, hem ülkeme hem de onun ordusuna karşı vicdani görevimi yapmadığım duygusuna kapılacaktım...
*
İnek Şaban mesela...
Neydi acaba mezhebi?
*
Alevi miydi Belgin Doruk, Sünni miydi Ayhan Işık? Kürt kökenli miydi, yoksa Çerkez miydi Sadri Alışık?
*
Şakayla karışık sormuyorum bunları...
Kaçımız biliyordu veya doğrusu hiç merak eden olur muydu Sami Hazinses’in Ermeni olduğunu?
*