Esad’dan davet almış, Şam’a gidiyormuş.
Gelin şu mülakatı birlikte okuyalım.
*
“Türkiye’nin dostları artık NATO değil, Rusya, İran ve Çin” diyor...
Ama gazeteci şu soruyu sormamış:
Peki bu üçlünün bugün Ortadoğu’da arkasında durduğu lider kim?
Beşar Esad değil mi...
Yani yaptığı tarife göre artık
Diyor ki:
“Benim inandığım Allah dört eşle evlenmeye müsaade etmez’ diyen (biri) ... dini kendi aklına uydurmaya çalışmaktadır ve halt etmektedir”.
*
Arkasından da şunu ekliyor:
“Ama hiç kimse de kalkıp yaşamaya büzüğü yemedi diye bu dini kendine uydurmaya kalkmasın! Kurun kendinize bir büzük dini, yazın bir kitap, belirleyin ibadeti, yasağı kafanıza göre, oh mis, karışan mı var!”
Son zamanlarda, önüme böyle konular geldiğinde topu taca atıyorum.
“Bu benim meselem değil, muhafazakârların meselesi, onlar kendi aralarında tartışsın ve halletsin”
Ne o kendine hoca diyen abuk sabuk adamların televizyonlardaki abuk sabuklukları...
Hiçbirinin yapamadığını küçücük bir kitap yaptı.
*
İsmail Saymaz’ın ‘Şehvetiye Tarikatı’* adlı kitabı tarikatlarla ilgili büyük bir tartışmayı başlattı...
Tartışma “Tarikatlar yasaklanmalı mı, kontrol altına mı alınmalı” noktasına kadar geldi.
*
Bu tartışmayı muhafazakârlara bırakıyorum...
Çünkü mesele, onların meselesi...
“Eylül ayında İzmir’e harika bir Picasso sergisi geliyor...”
Kültür ve sanata hep büyük yatırımlar yapan Lucien Arkas, daha önce İzmir’i Renoir ile tanıştırmıştı. Sonra İstanbul’a Victor Vasarely’yi getirmişti.
Şimdi de Fransa’dan Picasso sergisini getiriyor.
*
Sabancı Müzesi yıllar önce Picasso sergisi açtığında, dünyanın birçok büyük gazetesinde haber konusu olmuştu.
O zamanlar Hürriyet’in genel yayın yönetmeniydim ve Şanlıurfa’dan gelen insanların müze önündeki kuyruğunu dokuz sütun manşet yapmıştım.
*
Şimdi ona ilk günden vurmak lazım ya...
Bula bula bunu bulmuşlar...
Güya yeni başkan, “Osmanlı eseri istemiyorum” demiş...
Eski başkanın ihale ettiği, güya “Osmanlı temalı üstgeçidi” iptal etmiş...
Bilecik yani...
Osmanlı’nın en sembolik mekânlarından biri...
Önce ben de sinirlendim...
Demiryolunun ötesi ise Roman vatandaşlarımızın yaşadığı ve “Tenekeli Mahalle” olarak bilinen yerdir.
Resmi adı ise “Yenidoğan Mahallesi”dir.
*
Türkiye o mahalleyi, birinci “Organize İşler” filminde, ikinci filme ismini veren meşhur “Sazan Sarmalı” sahnesi ile tanıdı.
Filmin o sahneleri işte orada çekilmişti.
*
Ben Kahramanlar Mahallesi’nin 1423 numaralı sokağında doğdum. Anlatacağım hatıram 1950’li yılların ortalarında geçti.
İlkokul birinci sınıftaydım. Rahmetli babam bir gün eve bir kuzu getirdi. Rahmetli annemle çöp tenekesinde bulup evimize aldığımız ilk kedimizden sonra hayatıma giren ilk hayvanım buydu ve ben onu evimize aldığımız kedi gibi görüyordum.
Kapalı, sanki gizli bir kardeşlik örgütünü barındırıyor hissi veren tuhaf bir bina.
*
Bütün dünya o binayı “Secession Building” olarak biliyor.
Aslında mimari bir manifesto alarak inşa edilmiş ve bir anda Avusturya modernizminin Kâbe’si haline dönüşmüştü.
*
Leopold Müzesi’nde çok gezmek istediğim “Viyana 1900” sergisine gidiyordum. Ama hem o serginin, hem de bugün benim size anlatacağım dönemin gerçek hikâyesi, 1897 yılında işte o tuhaf binanın inşaatı ile başlamıştı.
Bir grup sanatçı, 3 Nisan 1897 günü, Viyana’da kültür alanında “müessess nizamı” (hâkim düzeni) temsil eden Viyana Sanat Okulu’ndan ayrılarak “Sanatçılar Birliği” adı altında yeni bir sanat çevresi oluşturmuştu.
*
Hem de hiç değildir...
*
Olay şu...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu, dün Habertürk’te Muharrem Sarıkaya’ya verdiği mülakatta şunu diyor:
“Sonbaharda Suriye kongresi toplayacağız. Esad’ı da davet edeceğiz...”
Esad’ı derken bir temsilcisini kastediyor tabii ki...
Ama “YPG’yi çağırmayacağız” demeyi ihmal etmiyor...
*