Paylaş
Kapalı, sanki gizli bir kardeşlik örgütünü barındırıyor hissi veren tuhaf bir bina.
*
Bütün dünya o binayı “Secession Building” olarak biliyor.
Aslında mimari bir manifesto alarak inşa edilmiş ve bir anda Avusturya modernizminin Kâbe’si haline dönüşmüştü.
*
Leopold Müzesi’nde çok gezmek istediğim “Viyana 1900” sergisine gidiyordum. Ama hem o serginin, hem de bugün benim size anlatacağım dönemin gerçek hikâyesi, 1897 yılında işte o tuhaf binanın inşaatı ile başlamıştı.
Bir grup sanatçı, 3 Nisan 1897 günü, Viyana’da kültür alanında “müessess nizamı” (hâkim düzeni) temsil eden Viyana Sanat Okulu’ndan ayrılarak “Sanatçılar Birliği” adı altında yeni bir sanat çevresi oluşturmuştu.
*
Bu sanatçıların başında 19’uncu yüzyıl sonu ile 20’nci yüzyılın ilk yarısının en önemli ressamlarından olan Gustav Klimt vardı. Koloman Moser, Joseph Hoffman, Max Kurzweil gibi başka sanatçılar da ona katılmıştı.
*
İşte bu sanatçılar, 1898 yılında, yukarıda anlattığım yeni binaya yerleşti, kısa sürede “Secession” adını alacak yeni bir hareketin ilk adımlarını attılar.
Ve kısa sürede, dünya kültür ve fikir tarihinin en önemli dönemlerinden birini açtılar.
*
“Viyana 1900”...
Sadece ressamlar değil, mimarlar, psikiyatrlar, felsefeciler, müzisyenler ile 20’nci yüzyılı kökünden sarsan bir etki yarattılar.
Bu dönem aynı zamanda Hitler’i yaratan antisemitik iklimin de doğduğu dönemdi.
*
O binanın girişinde şu yazıyordu:
“Zamanın sanatı, sanata özgürlük...”
Yeni Dünya modernizmi, işte o binada bu cümlelerle doğmuştu.
İşte bu yüzden o tuhaf bina, hâlâ benim gibi tuhaf hacılar tarafından tavaf edilir.
*
Leopold Müzesi işte o evde doğan bu muazzam kültür ve siyaset akımının sürekli sergisini açmıştı. Bugünü sizi o müzeye götürmek istiyorum.
WOODY ALLEN OLSAM HANGİ DÖNEME GİDERİM
O afişin altında biraz oturdum ve kendime sordum. Woody Allen’ın filmindeki gibi geriye gitme imkânım olsa nereye giderdim...
Üç zaman ve mekân var.
*
1900’lerin başı Viyana... Gustav Mahler’in Beşinci Senfoni’sini yazdığı, Freud’un divanına ilk hastalarını oturttuğu 1900’lerin Viyana’sına...
*
1950’ler Paris Saint Germain çevresi... Sartre, Simon de Beauvoir kafelerde oturuyor. Juliette Greco şarkı söylüyor.
Boris Vian orada...
Küçük kulüplerde Miles Davis çalıyor...
Egzistansiyalizm geliyor...
*
1950’ler San Fransisco...
Beat Generation doğuyor... Allen Ginsberg “Çığlık” şiirini okuyor.
Ferlinghetti Beat Generation tarihine geçecek olan “City Lights” kitapçısını açıyor.
MODERNİZMİ AÇAN FOTOĞRAF ÖNÜNDE
Serginin giriş bölümünde dev bir fotoğraf görüyorsunuz.
Eğer bu dönemle çok ilgili bir insan değilseniz, o kareden sadece Gustav Klimt’i tanıyabilirsiniz.
Oysa yanında, Koloman Moser, Joseph Hoffman, Max Kurzweil gibi dönemin birçok ünlü saratçısı var.
Bu fotoğraf 1902 yılında, bu yeni sanatçı ekolünün açtığı 14’üncü sergide çekildi.
Sergi Ludwig Beethoven’a ithaf edilmişti.
İşte bu sergi 1900 Viyana’sı denilen, sanat, felsefe, psikiyatri, müzik nehirlerinin akışını değiştiren olaydır.
Ben de usulca onların yanına oturup bu pozu verdim.
PEKİ YA PRAGLI KAFKA O DUVARDA NE ARIYOR
Müzede, Viyana’yı 1900’lerin başında dünya kültür ve sanat merkezi haline getiren insanların portrelerinin asıldığı bir duvar var.
Her birinin altında o dönemdeki rolleri anlatılıyor.
Kimler yok ki...
Gustave Klimt, Oskar Kokoschka, Egon Schiele, Freud, Gustave Mahler, Jozeph Schumpeter, Alban Berg, Arnold Schön-berg, Stefan Zweig, Ludwig Wittgenstein...
Franz Kafka bile var duvarda.
Çünkü onun kitaplarında anlattığı o kapkara bürokrasi, aslında Avusturya Macaristan İmparatorluğu bürokrasisi...
DUVARDAKİ KADININ OLAĞANÜSTÜ HİKÂYESİ
Duvardakilerin hepsinin kim olduğunu, ne yaptığını biliyoruz...
Ama hepsinin ortasında öyle bir kadın var ki...
Alma Mahler...
Altındaki yazıda “Dönemin renkli siması” yazıyor...
Peki niye orada?
BİR: Gustave Mahler’in karısı...
İKİ: Mimaride Bauhaus ekolünün kurucusu Walter Gropius’un önce sevgilisi, sonra karısı...
ÜÇ: Şair Franz Werfel’in karısı...
DÖRT: Dönemin en ünlü ressamlarından Oskar Kokoschka’yı darmadağın eden sevgilisi...
BEŞ: Gustav Klimt’le de ilişkisi var mıydı...
Kim bilir, belki...
Eh bu kadar insanın hayatına girmişseniz...
O duvarda yeriniz var demektir...
BU ESER 20 YIL SONRA ÇOK KONUŞULACAK
Ahmet Güneştekin’in geçen cumartesi akşamı Viyana’da açılan sergisine işte bu “Viyana 1900” duygularıyla gitmiştim.
Güneştekin’in bugüne kadar çok sergisine gittim.
Ama böyle olağanüstü bir salon ve küratörlük görmedim. “Mitler Evreni” adı verilen sergi, Viyana’nın Kunstforum adlı en prestijli müzelerinin birinde açıldı.
Müzenin dış görünümü çok etkileyiciydi.
Ama içerideki salonlar daha da etkileyici.
*
Türkiye’den bir sanatçının bu müzede sergi açması gerçekten gurur verici. Ahmet Güneştekin rengârenk bir mitler âlemi yaratmış.
En büyük eserinin sergilendiği duvarın karşısında ise insanın kanını donduran bir başka eser asılı.
*
Adı “Yoktunuz”...
Bütün öteki eserlerin aksine sadece kurşun grisinden oluşan bir enstalasyon bu...
Bir evin içinden, o evin sokağından, bir kasabanın, bir şehrin hafızasından çıkan hüzünlü objelerle yapılmış.
Her bir objeyi tek tek seyrediyorsunuz...
*
Bu eser geçen yıl, İstanbul’da Contemporary Art sırasında sergilenmişti.
Bir kenara yazın...
Bu eserin tarihini yıllar yazacak. Ve 20 yıl sonra Türkiye ve dünyada en çok konuşulan eserlerden biri haline gelecek.
MODERN SANAT MÜESSES NİZAM HALİNE GELİRSE
Viyana 1900 ve Ahmet Güneştekin sergilerini gezerken modern sanatın günümüzdeki yerini düşündüm. Popülist liderlerin dünyayı tek tip haline getirmek isteyen otoriter fabrikasında, modern sanat bugün isyanı ve itirazı temsil ediyor.
Ama kendini modern sanatın ahalisi zanneden bazı çevrelerin, bizzat kendilerinin bir modern sanat “nomenklaturasının tekseçicileri” haline gelişini, modern sanatın “müesses nizamının” muhafızları haline dönüşmelerini görünce üzülüyorum.
Ahmet Güneştekin’i ısrarla görmezden gelmeye çalışanlar, onun bugün Türkiye’nin en uluslararası sanatçılarından biri haline gelişi karşısında ne hissediyorlar merak ediyorum.
BİRKAÇ İYİ İNSAN VE MODERN SANAT
Modern sanatın müesses nizamı bazı sanatçıları görmezden gelse de birkaç iyi işinsanı görüyor. Ahmet Güneştekin’in Viyana Kunstforum sergisinin baş sponsoru DAAX Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gozal...
DAAX, Bakü’de Haydar Aliyev Kültür Merkezi’nin inşaatını yapan şirket.
Serginin açılışında Ülker ve Pladis gruplarının yönetim kurulu başkanı Murat Ülker ile Rixos otellerinin kurucusu Fettah Tamince’yi de gördüm...
Ayrıca Rusya’da birçok başarılı işe imza atan Kontek İnşaat’ın ortaklarından Haluk Nayman ve eşi Fulya da serginin açılışına katıldı.
Kısaca çok güzel bir Viyana haftası geçirdim.
Paylaş