Paylaş
Diyor ki:
“Benim inandığım Allah dört eşle evlenmeye müsaade etmez’ diyen (biri) ... dini kendi aklına uydurmaya çalışmaktadır ve halt etmektedir”.
*
Arkasından da şunu ekliyor:
“Ama hiç kimse de kalkıp yaşamaya büzüğü yemedi diye bu dini kendine uydurmaya kalkmasın! Kurun kendinize bir büzük dini, yazın bir kitap, belirleyin ibadeti, yasağı kafanıza göre, oh mis, karışan mı var!”
Son zamanlarda, önüme böyle konular geldiğinde topu taca atıyorum.
“Bu benim meselem değil, muhafazakârların meselesi, onlar kendi aralarında tartışsın ve halletsin” deyip kenara çekiliyorum.
*
Mesela şöyle bir televizyon programı hayal ediyorum.
Bir tarafta Serdar Tuncer oturuyor.
Yeni Şafak gazetesi yazarı...
41 yaşında...
Evli...
*
Karşısındaki kadınlara gelince...
Mesela Sibel Eraslan diyorum...
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu...
Refah Partisi’nde kadın kolları başkanlığı yapmış.
Akit, Star gibi gazetelerde yazı yazmış...
Romanları, kitapları var...
52 yaşında...
Bildiğim kadarı ile evli... Çocuğu var.
*
Mesela Nihal Bengisu Karaca diyorum...
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu...
Haber Türk yazarı.
47 yaşında...
Evli...
*
Mesela Hilal Kaplan diyorum...
Bilgi Üniversitesi psikoloji, sonra da Boğaziçi sosyoloji yüksek lisans, 37 yaşında...
Evli...
*
Mesela Nagehan Alçı diyorum...
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, 42 yaşında...
Evli ve ikiz çocuğu var...
*
Diyorum ki, Serdar Tuncer bu 4 kadının karşısına otursa...
Yukarıda alıntıladığım sözleri onlara söylese...
Neticede, hepsi muhafazakâr mahallenin çocukları... Beşi de iktidarı destekleyen yazarlar.
Şöyle kendi aralarında, bu konuyu tatlı tatlı tartışsalar....
Biz de öğrensek...
*
Mesela Rasim’in, Nagehan’dan başka eşi var mı...
Almaya kalksa ona ne der...
*
Mesela öteki üç kadın, tekeşli diye bildiğimiz yuvalarını başka eşlerle paylaşıyorlar mı...
*
Ama asıl şunu öğrenirdik.
Bu büyük lafları söyleyen Serdar Tuncer de evli...
Bildiğimiz kadarı ile tek eşi var.
*
Ama bu sözlerinden sonra içimize düşen o derin şüphe var ya...
Yoksa o da mı “Gizli bir ‘büzük dini’nin inançlı mürididir...”
*
Güzel bir program olmaz mıydı...
İŞİN İÇİNE BÜZÜK KELİMESİ GİRERSE
Serdar Tuncer benim ilgiyle okuduğum bir yazar. Şiir yazıyor, şiir okuyor, televizyonlarda kültür programları yapıyor.
Dünkü yazısında işlediği temel tez şu:
İnanç, sorgulanmayan, “Rabbim öyle istedi” diye otomatik olarak kabullenilen bir sistemdir.
Dolayısıyla inanan insanlara ‘Neden kurban kesiyorsun, neden 4 eşi kabul ediyorsun’ demek yanlıştır.
Ben başka insanlara neden bunu yapmıyorsun diye sormuyorum, onlar da bana sormasınlar.
*
Bu sözlere katılmasam da, kendi açısından savunabileceği bir tezdir. Ama bu tezi kabul etmeyen insanlara “Büzük dini kurun” gibi cümlelerle yüklendiği zaman, bu iş olmuyor.
Bu yazıyı o sözlerin absürdlüğünü göstermek için yazdım.
FİNAL MAÇINDAN EN HOŞUMA GİDEN KARE
Önceki akşam Beşiktaş Vodafone Arena’da Liverpool-
Chelsea maçını izledim. Bu maç tarihe bir özelliği ile geçti.
İlk defa bir UEFA finalini kadın hakem üçlüsü yönetti. En merak ettiğim ve dikkatle izlediğim konu şuydu. Kadın hakem erkek oyunculara karşı nasıl davranacak?
Daha da önemlisi erkek oyuncular kadın hakeme nasıl davranacak? Bütün fotoğrafları tek tek inceledim. Bir saha müşahidi olarak da raporum şu:
ERKEK OYUNCULAR: Hiçbir cinsiyet ayrımı yapmadan, kadınmış veya erkekmiş kaygısı olmadan, bir erkek hakem karşısında nasıl davrandılarsa öyle davrandılar.
Kadın hakem de bir hakem nasıl duruyorsa öyle duruyor.
Kendinden emin ve kararlı. Bu iki gözlemin en çarpıcı kanıtı ise işte bu fotoğraf...
Her iki tarafın vücut ve yüz dillerine dikkatle bakın. Kadın hakem, hakem olarak duruyor. Erkek futbolcular futbolcu olarak tepki gösteriyor. Bence tarihi maçın en önemli sonucu buydu.
SAHA MÜŞAHİDİ OLARAK KADIN HAKEM RAPORUM
GENEL: Kendi payıma yönetimi çok başarılı buldum.
Uğur Meleke ile konuştum. İngiliz medyası da başarılı bulmuş.
*
DÜDÜK: Maçı bir Türk erkek hakeme göre daha toleranslı yönetti. Çok az faul düdüğü çaldı. Maçın ritmini düşürmedi.
*
FİZİKİ PERFORMANS: Sprintleri birçok erkek hakemden iyidi. Maçı çok yakından takip etti.
*
ZAYIF: Buna karşılık kalecilerin, korner ve taç atanların, değişme sırasında oyuncuların gereğinden fazla oyalanmaları karşısında yeterince enerjik kalmadı.
*
PENALTI: Kritik penaltı kararı, maçı seyrettiğim locada güvendiğim spor uzmanlarına göre gerçekten penaltıydı.
BEN ‘LOVE ME DO’ BEKLERKEN ONLAR ‘SATİSFACTİON’I ÇALDI
VODAFONE Arena’da şampiyonluk maçı bittikten sonra çalınan ilk müzik Rolling Stones’un “Satisfaction”ıydı...
Bir Liverpool takımı ile bir Londra takımı oynamış ve Liverpool takımı kazanmıştı.
“Satisfaction”u çok sevmekle birlikte ben ilk şarkı olarak, Liverpool doğumlu Beatles şarkısı beklerdim. Mesela “Love Me Do” çok iyi giderdi.
Ama onlar bir Londra çocuğunun şarkısı olan “Satisfaction”u tercih ettiler. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Bu şarkıyı söyleyen Mick Jagger Chelsea değil Arsenal taraftarı.
Hafifletici neden şu olabilir.
Ona ne zaman hangi takımı tuttuğu sorulsa, çok politik davranır ve “İngiliz milli takımı” der.
KİM HANGİ TAKIMI TUTUYOR
Paul McCartney: Everton (Liverpool takımı)
Roger Waters: Arsenal
Eric Clapton: West Bromwich Albion
Rod Stewart: Celtic
Elton John: Watford
Galagher kardeşler (Oasis): Manchester City
4’ÜNCÜ HAKEM HAKKINDA ‘YAZ KİLOSU’ RAPORU
Maçın dördüncü hakemi Cüneyt Çakır’dı...
Çok başarılı bir Türk hakemi ve her Türk gibi onunla gurur duyuyorum.
Maç sırasındaki tavırlarını, maçtan sonra üç kadın hakemi kutlamasındaki zarafeti ve samimiyeti çok hoşuma gitti.
Ama bir şey dikkatimi çekti.
Biz onu hep çok fit görmeye alışığız.
Sanki üzerinde biraz fazla yaz kilosu vardı gibi geldi bana.
Bende de aynı sıkıntı olduğu için söylemekte bir mahzur görmüyorum.
Ayrıca biliyorum ki iyi bir gustosu var ve yemek yemeyi çok seviyor.
Aman dikkat...
Paylaş