Bugün 6 Şubat...
Demek ki önümüzde 23 gün var.
Hazır böyle bir boşluk varken, önümüze gelebilecek muhtemel senaryolara karşı da zihni hazırlık yapmak için bir fırsat var demektir.
*
Önce şunu bilelim ki...
Suriye meselesi artık sadece bizim karar verebileceğimiz bir mesele olmaktan çıktı.
Ne yazık ki elimiz bundan 4 ay öncesinden bile daha zayıf...
Psikolojik avantaj sahadaki başka güçlerin elinde...
Kendime “alkoliklik testi” uygulayacağım.
Nedeni de pazartesi günü New York Times’ta okuduğum bir yazı...
Gazetenin sosyal editörlerinden Nancy Wartig içki sorununu nasıl aştığını anlatmış.
Bugün şu malum “içki sorunu” üzerine biraz kafa yormak istiyorum.
Wartig’in yazısından ilginç bir şey öğrendim.
“Kimlerin alkolik sayılacağı” konusunda dünyada yeni bir eğilim başlamış.
Yazıda
Arkasından İslami kesimde çok yakından takip edilen bir başka yazar, Ahmet Taşgetiren oradan alıp tekrarladı.
★ ★ ★
Tam ben de o ihaneti yazmaya oturduğum sırada İdlib’den o acı haber geldi.
Sekiz aslanımız, sekiz yiğidimiz şehit olmuştu.
Öyle oturdu ki içime...
Öyle yaktı ki ta şuramı...
Kendimi tutamadım...
Bu yazıyı o duyguyla yazdım...
Maçı televizyondan seyreden biri olarak ikinci cümlem de şu: Sahanın görüntüsü, renkleri, staddan gelen “Spor soundu”, yani sesi. Bir Premier Leage maçıydı. Bugün bu görüntü ne İspanya liginde var ne İtalya liginde... Sahada Premier Leage kalitesine uygun üç oyuncu vardı. Fenerbahçe’de Kruse, Muriç ve Trabzonspor’da Sörloth...
MAÇ BAŞINDA HER FENERBAHÇELİ'NİN KAFASINDAKİ SORUYA CEVAP
Fenerbahçe'ye gelince... Eminim daha maç başlarken her Fenerbahçeli’nin kafasındaki soru şuydu: Başakşehir maçındaki performansı tekrarlayabilir miyiz? Yani takım istikrarlı bir futbola kavuştu mu? Dünkü maçtan sonra cevabım şu: Evet bu takım artık istikrara doğru yürüyor.
TRABZON ARTIK TÜRKİYE'NİN BARÇA'SI MI? MANCHESTER'I MI?
Trabzon açısından hep düşündüğüm şey şudur: Trabzon Türkiye’nin neresidir? Manchester’ı mı? Liverpool’u mu? Milan’ı mı? Marsilya’sı mı... Şu an için Barcelona’sı değil... Ama kesinlikle Olympique Marsilya’sı..
MAÇ BOYUNCA GÖRDÜĞÜMÜZ 2 KİŞİ
Dün Premier Leage kalitesinde bir maç izledik. Ama ekran başındaki insanlar için Premlier Leage’den iki eksiklik vardı. Maç boyunca iki insanı hiç göremedik. İki takımın teknik direktörü. Oysa modern futbolda en az futbolcular kadar teknik direktörleri görüyoruz. Neden? Stüdyodaki reji, modern futbolun bu gerekliğini bilmiyor mu? Yoksa kulübe yönetimi, psikolojik motivasyon açısından eksik mu kalıyor.
KULÜBEDE MOURINHO MU YOKSA KLOPP MU İSTERSİNİZ?
Sokak sakin ama bölgede siyaset ve siyasetçi yine konuşmaya başladı...
Türkiye’ye bakarsanız ise ortada iki cümle var:
“Kudüs Kutsalımızdır”, “Kudüs kırmızı çizgimizdir”.
Bir de Ahmet Davutoğlu girmez mi devreye...
Sizi bilmem ama konu Ortadoğu ise eğer...
Ahmet Davutoğlu bir köşeden başını çıkarıp iki kelime etti mi...
Anında aklıma
Ergenekon davaları büyük ölçüde ‘gizli tanık’ denilen ne idüğü belirsiz insanların üzerinden yürütüldü.
Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ergenekon davası kapsamında 60 gizli tanık olduğunu açıklamıştı.
Bunlardan 31’i dinlendi. Sadece dördünün gerçek adları açıklandı.
İçlerinde mesleği olan, eli ekmek tutan bir kişi bile yoktu.
Aralarında koyun hırsızı vardı... Oto hırsızı vardı. Kız kardeşinin kızını satan vardı...
Dün o gizli tanığın ölümünü okurken aklıma benim hayatıma kasteden bir başka gizli tanıdığı hatırladım.
Daha önce yazmıştım ama bir kere daha anlatayım.
ÜSTÜME SALDIKLARI GİZLİ TANIK KİM ÇIKTI
Bir gazetecinin yapması gerekeni yapıp İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu aramış, görüşlerini almış ve kelimesine dokunmadan da yayınlamış.
Üstelik kendini Tanrı sanan köşe yazarları gibi, hemen arkasına keskin sirke gibi görüşlerini yazıp söz hakkını kirletmemiş.
İmamoğlu diyor ki: “Siyaseti kutsallaştırmanın bir anlamı yok. Milyonlarca babanın olduğu gibi benim de ailem kutsalım. Yani ben kızıma, ergenlik çağı gelmiş oğluma, üniversite talebesi oğluma hatta çok sevdiğim eşime zaman ayırmak zorundayım.”
*
Diyor ki: “Siyaset benim için zaten meslek değil. Ben siyasete girdiğim günden beri, siyaseti bir günde bırakabilecekmiş gibi yapmanın ruhunu yaşıyorum.”
*
Diyor ki:
Pazartesi günü bu dizinin bence en ilgincini okuduk.
Balbay, Uğur Mumcu’nun yıllardır gizli kalmış bir haber kaynağını açıkladı ve onunla bir konuşma yaptı.
*
Özellikle 12 Eylül öncesindeki terör günlerinde Mumcu’nun asker içindeki en büyük haber kaynaklarından biri dönemin Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı İrfan Özaydınlı’nın emir subayıymış.
Özaydınlı 12 Eylül öncesinde CHP’den İçişleri Bakanlığı da yaptı.
Özaydınlı’nın komutanlığı döneminden itibaren yanında çalışan Melih Yüzbaşıoğlu onun yazdığı haberlerin gizli kaynağıymış.
Özellikle, onun