“Ergenekon adlı bir ‘terör örgütü’nün varlığı ispat edilememiştir...”
Peki zamanında bunu anlamak çok mu zordu?
O zaman sorarlar... İçinde biraz vicdan, bir nebze adalet duygusu kalmış insanlar bunu nasıl anladı?
Sakın bana “Mütedeyyin insanlar geçmişte çok çektiler, o nedenden gözleri körleşti” demeyin...
Vicdan sahibi mütedeyyin insanlar anladılar.
Örnek mi... Alın rahmetli Necmettin Erbakan’ın daha 2010 yılında bu kumpasla ilgili söylediklerine bakın.
7 Aralık 2010...
Necmettin Erbakan
Ve ben günüme ağlayarak başladım...
Önce o son fotoğraf karesi geldi gözümün önüne...
Kuddusi Okkır’ın fotoğrafı...
“Ergenekon terör örgütünün kasası” diye iftira atmışlardı.
Olmayan bir çetenin, beş kuruş parası olmayan kasası yapmışlardı onu.
Kuddusi Okkır ağır kanserdi...
Ama asıl, kahrı ve isyanı metastaz yapmıştı...
Aslan gibi girmişti o cezaevine...
Jetin kuyruğunda “HZ-ATR” yazıyordu.
“HZ” harfleri, bunun Suudi Arabistan bayraklı bir uçak olduğu anlamına geliyordu.
VIP koltuğunda oturan adam “Acaba kimin uçağı” diye düşündüğü sırada kapı açılmıştı.
SAHNE 1 - VIP YOLCUNUN BAŞINA ÇUVAL GEÇİRİLİYOR
Uçaktan inen VIP yolcu kapıya geldiğinde şaşkınlıkla geri çekildi. Aşağıda resmi kıyafetli 40 kişi kendini bekliyordu.
Başlarındaki adam Arapça konuşmaya başladığında şaşkınlığı daha da artacaktı.
Görevlilerinin başındaki adam, nezaketi çok aşan bir sertlikle,
Bu fotoğrafa çok iyi bak...
Bak ve bu yazıyı o gözle bir de sen oku.
Ama okumadan önce, şu kardeşini de iyi tanı...
Ben yüceltilmiş siyasetçi heykelinden hazzetmeyen birisiyim. Şahsa tapınma denen duygu, benim semtime bile uğramaz...
Çünkü bu tarih bana, şahsa tapınılan her yerde, insanoğlunu ezen, kahreden bir diktatörlük hatırası bırakmıştır.
O nedenle sonuna “İzm” geldiğinde “Kemalizm” de geçmez benim muhitimden...
Ama Bayburtlu kardeşim...
Dün Sabah gazetesinde, TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın İstanbul’dan aday gösterilmesi ile ilgili ilginç bir yazı yazdı.
Bazı cümleleri çok dikkatimi çekti.
*
- Diyor ki:
“Binali Yıldırım’ın ismi hemen her çalışmada önde çıksa da bazı rezervler olduğu sır değil.”
Sizin aklınıza da şu soru gelmiyor mu:
Onu oraya Cumhurbaşkanı aday göstereceğine göre onun mu rezervi var?
Yoksa İstanbul’da başka odaklar da mı devrede?
Daha doğrusu görme engelliler için rehber köpek yetiştiren bir okul.
Samsung şirketinin kurduğu okul, dünya rehber köpek okullarının en tanınmışlarından biri. Okul gezimiz brifing salonunda başlıyor.
Görme engelli bir eğitmen, elinde bir köpekle salona giriyor ve Kore dilinde “Hoş geldiniz” deyip bize rehber köpekleri anlatmaya başlıyor.
BİR REHBER KÖPEĞİN EĞİTİM MASRAFI NEDİR
- Bir rehber köpeğin eğitim maliyeti 100 bin dolar civarında.
- Eğitimini tamamlayıp mezun olan köpek, rehberlik yapacağı görme engelli kişi ile tanıştırılıyor.
- Görme engelli kişi okula geliyor ve iki hafta boyunca okulda kalıp rehber köpekle birlikte yaşıyor. Uyum sağlayamıyorlarsa vazgeçiliyor.
Güney Kore’nin başkenti Seul’ün en ünlü “ocakbaşı” restoranı Bamboo House’tayız.
Ev sahibimiz Samsung şirketinin iletişim bölümü başkan yardımcısı...
Masanın üzeri Türkiye’deki gibi meze tarzı çeşitli yiyeceklerle dolu.
Böyle bir masaya oturunca hangi konu açılır?
Tabii ki kilo meselesi...
Kore seyahatim işte bu konuyla başlıyor, ama anında kilodan uzun yaşamaya geçiyor.
BU MASADA İKİ KİŞİ 90 YAŞINI GEÇECEK
Babamın dayısı çok ağır hastaydı.
Öğretim üyesiydim, babam ve babaannemle birlikte dayımı son bir defa görebilmek için evine ziyarete gitmiştik...
Dayım yataktaydı...
Yatağın başına karşılıklı iki sandalyede babamla babaannem oturmuştu.
Babam matbaacıydı, dayım ise matbaalara mukavva (karton) satıyordu...
Ölüm döşeğindeki dayım babama mukavva fiyatlarının ne olduğunu sormuştu...