New York Times gazetesi internet sitesine ortalığı altüst eden bir haber koydu.
Buna göre, Facebook’un dijital güvenlikten sorumlu kişisi, şirketin kurucusu Mark Zuckerberg ve COO’su Sheryl Sandberg’e gelip Facebook’un güvenlik sisteminde zaaf bulduğunu ve buradan sahte haberlerle seçimlerin etkilenebileceğini söylemiş.
Ancak her iki yönetici de bunu önemsememiş.
Daha doğrusu seçilmemiş bir kralın kellesini kurtarmak için, 5 kraldan fazla kralcının kellesini istemek...
*
Suudi savcı olayı iki haftada çözdü ve 5 kişinin idamını istedi.
Peki bunlar arasında, Kaşıkçı’yı parçalara böldükten sonra Riyad’ı arayıp “Boss’a söyle iş bitirildi” diyen adam var mı...
Muhtemelen var.
*
Peki ya o emri veren “boss” var mı...
Muhtemelen değil, kesinlikle yok.
“Ceb-i hümayun...”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris dönüşü uçakta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni eleştirirken şöyle bir şey söylüyor:
“Birleşmiş Milletler öyle bir güç olmalı ki, icabında kendi cebi-i hümayunundan vermek suretiyle işi çözmeli. Osmanlı’da olduğu gibi ceb-i hümayunundan verir bitirir bu işi.”
*
Cumhurbaşkanı’nın iki defa üst üste telaffuz ettiği “ceb-i hümayun” kavramını onun ağzından ilk defa duyuyorum.
Daha doğrusu, bu kavramı ilk defa işitiyorum.
*
Sözlüklere baktım.
*
Ziyaretine gittiği o terbiyesiz herif 10 Kasım günü için, affedersiniz, “Bugün kenefe gidin” diye dünyanın en müptezel lafını etmiş... Ve bir okurum da haklı olarak bana hesap soruyor:
“Sen Ertuğrul efendi bu konuda tek satır yazmıyorsun...”
*
Bak arkadaşım, evet bu adamın ağzından saçılan müptezel laf için tek kelime yazmadım...
Çünkü ona verilecek en güzel cevabı daha o sabah ülkemin Cumhurbaşkanı gereken yerde vermişti.
*
Cumhurbaşkanı o sabah nereye gitti:
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan insanların, belki de bütün tarihleri boyunca üzerinde en büyük mutabakata vardıkları konu nedir?
Cevabını ben vereyim.
1982 Anayasası...
7 Kasım 1982 günü referanduma sunulan bu anayasa halkın yüzde 92’sinin onayını aldı.
Bu ülke, bu halk onu izleyen 36 yıl boyunca bırakın bir daha böyle bir mutabakata varmayı, tam aksine, her konuda ortasından ikiye bölündü.
Peki bu anayasa 36 yıl boyunca ne oldu?
Tam sayısını çıkaramadım ama galiba 18 kere değişikliğe uğradı.
Brand Week toplantıları sırasında açıklanan bu araştırma Türkiye’de “çok yüksek insani gelişme performansı” gösteren 30 ilçenin hangileri olduğunu ortaya koydu.
Bu araştırma Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı çerçevesinde yapılıyor ve her yıl açıklanıyor.
Dün oturup 2017 raporunu dikkatle inceledim.
2016 yılına göre çok önemli bir gelişme var.
Ama önce bu araştırmanın hangi ölçülere göre yapıldığını anlatayım.
Bir grup Üsküdarlı ile birlikte Mardin’i gezmeye gelmişler.
Orada beni Üsküdar’a davet etti...
Bir de şunu söyledi.
“Türkiye’nin ilk millet kıraathanesini yapıyoruz. Onu da gezeriz.”
Geçen çarşamba günü Üsküdar’a gidip bir öğleden sonramı orada geçirdim.
Eski düğün salonunu başka bir binaya taşımışlar. Onun yerine yepyeni bir tasarımla, kütüphane ve kültür merkezi yapmışlar.
Başkan bu projeyi bana şöyle sundu:
“Bu bir anlamda bizim ilk millet kıraathanemiz...”
“Soracağınız sorular varsa cevaplamaya hazırız” diyordu.
Ben de kafamdaki soruları yazıp gönderdim.
*
Cevapları dün sabaha karşı geldi.
Ama cevaplayan avukatı değil, Ahmet Kural’ın menajeri Dilek Tözen’di.
Bunu da anladım.
Avukatı vekâlet verdiği kişi olduğu için, söyleyeceği her şey onu bağlayacaktı.
*