Kendini çoğunluk hisseden, azınlık hissedeni sindirmek için büyük bir nobranlıkla şu soruyu soruyor:
“Siz kaç kişisiniz ya...”
Bu ölçünün bir rakamı yok...
Ama karşıdakinin bir avuç insan olduğunu kastetmek için de şu “coğrafi işaretleme” yapılıyor...
“Nişantaşı, Cihangir...”
Yani Türkiye’nin sosyolojik ve kültürel “DNA”sı bir tarafta “bütün Türkiye”, öteki tarafta ise üç-beş semt adına indirgenmiş bir durumda...
Son 10 yılda yapılmış bütün seçimler ülkeyi ortadan ikiye bölmüş gösterse de sosyolojik alanda bu kodlar geçerli sayılıyor...
Her toplumsal olaya bakış da bu dengesiz şablondan görülüyor.
Hani şu, “Örgüt üyesi olmadığı halde örgüte yardım etmek” iddiası...
Şimdi biri gelip
bana sorsa...
Dese ki...
“Arkadaş sen FETÖ örgütü üyesi değilsin, ama o örgüte yardım ettin mi?”
Cevabım şu olurdu...
Yerde genç bir erkeğin cesedi yatıyor...
Gelen dedektif, cebindeki kimliğe bakıyor ve oradaki iki görevli polise “Olay yerine kimseyi sokmayın, durum çok vahim, gazetecilerin öğrenmesine asla izin vermeyin” diyor.
Yerde yatan kişi, Almanya Milli Takımı’nın Türk asıllı oyuncularından biridir.
Ertesi gün Berlin’de Almanya-Türkiye milli maçı oynanacaktır...
Hava çok gergindir. Maç öncesi ve sonrası olay çıkması beklenmektedir.
Başından aldığı yaralarla yerde yatan kişi Türk asıllı bir Almanya Milli Takımı oyuncusu...
Milli takım olarak Türkiye’yi değil de Almanya’yı seçtiği için bazı aşırı Türklerin de hedefi haline gelmiştir...
Bu insanları sevmeyebilirsiniz... Hatta hiç hazzetmeyebilirsiniz de...
Ama Allahınızı seviyorsanız eğer elinizi vicdanınıza koyun...
Üst üste “Emin Çölaşan FETÖ’cü” deyin...
İnandırabildiniz mi kendinizi...
Emin Çölaşan’a zerre kadar sempatim olmadığını, bırakın şu ülkenin cümle âlemini, taşı toprağı bile bilir...
O desen, bırakın hazzetmeyi, benden nefret eder...
Ama insaf yahu...
Konuşmacı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’tı.
Toplantıya 68 kişi davet edilmişti.
*
Dört kategoriden insan davet edilmişti.
Gazeteciler, sinemacılar, tasarımcılar ve işinsanları.
Bunun yanında ayrı birkaç kategori daha vardı.
*
Katılanların tam listesini istedim.
Kaşıkçı’nın belgeselini yapmak üzere Türkiye’ye gelen Amerikalı aktör Sean Penn onunla da görüşmüştü.
Sohbetimiz şöyle gelişti:
Hatice Cengiz’le Kaşıkçı’yı sizin tanıştırdığınız söyleniyor doğru mu?
“Bunu daha önce de söyledim. Tanışmalarında ve nişanlanmalarında benim hiçbir rolüm olmadı. Nişanlandıklarını olay günü Hatice Hanım’dan aldığım telefonda öğrendim.”
Bu karelerde ondan çok yanında görünen iki kişi daha çok dikkatime takıldı.
*
Birinci kare Sunset Restoran’da çekilmişti...
Yanında bir Türk gazetecisi vardı.
Aslı Aydıntaşbaş...
Kimdir?
Ortadoğu sorunlarını çok iyi bilen bir gazeteci.
O da muhalif bir gazeteci ve artık Türkiye’de bir gazetede yazmıyor.
Çünkü olayın geçtiği yerin adı da ilginç...
İhramcızâde İlim Yayma Derneği...
İşte bu derneğin genç ve eğlenceli bir hocası, 15 Temmuz darbesine karışan subaylardan birinin fotoğrafını paylaşmış ve altına şu yorumu yazmış:
“Darbeci komutanların makyajsız hali... (O heybetli görünen komutanların) Bu halleri bir değişik, garip geldi bana...”
Şimdiiii... Gelin yazının altına gelen şu yorumu, bir psikiyatr gözüyle dikkatle okuyalım:
“Bu kâfir hainlerin, vücutlarındaki tüm kılları komple alacaksın ve zencili hapishaneye atacaksın...”
Hoppalaaa ilk defa