Galatasaray da çok iyi başlıyor lige; Adnan Polat’ın keyfine diyecek yoktu. 8. haftadan sonra ne olduysa, Galatasaray ve Fenerbahçe kötü gitmeye başladılar. Peki, hakemler mi bu konuda hatalıydı, bence hayır. Hakemler aynı hakemler.
Hakemin kafasına saksı
Ligin 15. haftası oynandı. İlk 5’te Bursaspor ile Kayserispor var. Peki bu takımların maçlarında hakem hataları olmadı mı, kesinlikle oldu. Fazla uzağa gitmeyin, önceki hafta Bursaspor-Galatasaray maçında Bursasporlu Ozan İpek’e sarı kart göstermek isteyen hakem Halis Özkahya’nın kafasına bir anda saksı düştü, kırmızıyı çıkardı.
Geçen hafta Kayserisporlu Cangele, hiç alakasız bir pozisyonda oyundan atıldı. Ama ne Kayserispor ne de Bursaspor, tahmin etmiyorum ki Kulüpler Birliği’nde bunları dile getirdiler.
Hakem, korner yerine aut verdi diye Mustafa Sarp Galatasaray formasını yırttı. Aynı Galatasaray, Kayserispor maçında yanlış korner kararı yüzünden gol atmıştı Kayseri’ye. Bunlar gibi yüzlerce örnek çıkarabiliriz. Ama bu örnekleri çıkararak bir yere varamayız. Hakemlerin kabiliyetini tartışabiliriz. Çok iyi hakem olup olmadıklarını tartışabiliriz. Ama tartışamayacağımız bir şey var; eğer bu hakemler maçlara şartlı gönderiliyorsa, yani özel istek üzerine tayin yapılıyorsa ve bu hakemler maçlarda maddi çıkar sağlayarak ahlaksızca düdük çalıyorlarsa, o zaman gelin hep beraber bu işin kökünü kazıyalım. Ama “istediğim hakemi tayin ettiremiyorum” veya “istemediğim hakemi benim maçıma veriyorlar” diye kazan kaldırıyorsanız, o zaman olmuyor.
Utanılacak durumlar
Bu, işin futbolumuzdaki hakem tarafı. Şimdi dönelim futbolumuzda yeni yapılacak yayın ihalesi tarafına... Kulüpler bu işin düzgün yapılmasını istiyorlarsa, öncelikle kendileri az hata yapacaklar. Saçma sapan transferlere milyonlarca doları savurmayacaklar. FIFA’da en fazla şikayet dosyası olan ülke Türkiye. Bu, utanılacak bir durum ve çok büyük oranda da kulüpler haksız, futbolcular haklı çıkıyor.
Onların girdiği pozisyonlar gol olsa, sonuç Fenerbahçe için yine hüsran olacak.
Dün gece Eskişehirspor çok iyi oynayarak mı kazandı? Hayır. Eskişehirspor’un neredeyse yarısı yok. Peki nasıl kazandı? Canla başla mücadele ederek. Düşünün, Eskişehirspor’da Youla ileride tek adam. Hani tek adam denildiğinde, yanına diğerleri girecekmiş gibi zannediyosunuz. Hayır. Tek başına bırakılmış bir adam. Böyle bir oyuncuyu, hem de çok etkisiz bir Youla’ya, üç kişiyle göstermelik markaj yapıyorsunuz.
Rıza, F.Bahçeliler’in önüne oltayı atmış. Youla’yı da yem olarak koymuş. F.Bahçe de bu yemin peşine takılıp gitti.
Fenerbahçe bütün gollerini ikinci yarıda yiyor. Neden? Güçsüz de ondan. Peki, o neden? Fenerbahçe’de demek ki otorite boşluğu var. Bu otoriteyi kim sağlayacak? Ya Daum, ya da Aykut Kocaman. Peki, bunların sınırları belli mi? Bence hayır.
Yönetim, Aykut’u piyon gibi kullanıyor. Ne Daum’a bir yoklama macunu atabiliyor, ne de Aykut’a. Çünkü, Fenerbahçe’deki futbolcuların yaşam biçimlerini duymayan cümle alem kalmadı.
Rakibini öpen takım nerede
Eskişehirspor 2-0 öne geçmesine rağmen biraz daha ayağa top yapsa, ölmüş yerlerde sürünen Fenerbahçe’yi tam bayıltacak. Ama onlar hala topa uzun uzun vuruyorlar. Neden? Çünkü, kendileri de o anki skora inanmıyorlar. Golü biraz daha erken yeseler, maç belki de berabere bitecek.
Bu kadar büyük paralara kurulan Fenerbahçe, tamamen fiziksel güçle oynayan bir takıma ve kapasitesi belli olan bir takıma yenildi. Eskişehirspor’un maddi olarak belki tamamı, Daum’un aldığı paranın üç misli.
Siyah beyazlılar hücum ediyorlar, yeşil kırmızılılar savunuyorlar. Hücum eden takımın hücum zenginliği var mı? Yok. Klasik ayağa toplar, en ufak bir yaratıcı pas yok. Verkaç yok - pardon bir tane var- Onda da Ernst pozisyona giriyor şansına kaleciden çıkıyor. Çizgiye gidip orta yok. Çalım atarak ceza alanına girmek yok. Ve bu Beşiktaş böyle oynaya oynaya liderliğe gidiyor. Sonunda belki şampiyon da olur. Ama işte bizde oynanan futbolun kalitesi bu.
6 santrforla oynasan hikaye
Mustafa Denizli baktı ki pabuç pahalı, Bobo ile Ekrem’i oyuna aldı. Dün gece oynanan maça bir bakın. Beşiktaş 90 dakika boyunca Diyarbakır defansına karşı karşıdan kaç defa doldur boşalt yaptı, kenardan aut çizgisine inip kaç tane orta yaptı. O zaman değil çift santrfor 6 tane santrforla da oynasan hikaye.
Beşiktaş takımının çok yönlülüğü yok. Standart bir takım. Öyle sürpriz işler yapacak, tempoyu yükseltip alçaltacak oyunculara sahip değiller. Çok kötü oynadıkları maçları kazanmışlardı. Bu maçta o kadar kötü oynamamalarına rağmen berabere kaldılar. Bu iş böyledir.
8’de 8 yaramıyor
Diyarbakırspor biraz daha golü düşünseydi 3 puanla da ayrılabilirdi. 8’de 8 yapmak hiçbir takıma yaramıyor. Fener 8’de 8 yaptı, takıldı. Beşiktaş yaptı takıldı. 8’de 8 yapan, 9’uncu maçta dokuz doğuruyor. Haftalardır çok iyi oynayan Ferrari ilk yarı bir laubalilik yaptı az daha gol yediriyordu. Kızılcahamam pirinci su kaldırır ama futbol ukalalığını ve laubaliliği kaldırmıyor.
Maçta uzatmanın 4 dakikadan fazla olması gerekirdi. Uzatmalarda da uzatma oldu. Hakem Bülent Yıldırım onu doğru oynattı. Dün gece futbol iyi olmasa da iki taraf da iyi mücadele ettiler. Böyle kazanılan ve kaybedilen puanlar bence lige renk getiriyor.
Asker çok general yok
Mustafa Sarp ve Mehmet Topal belki iyi mücadele ediyorlar ama maalesef rakibe karşı etkili olamıyorlar. Ayhan da eski Ayhan olmayınca Nonda orta sahaya top almaya, oyun kurmaya geldi. Hani Manisaspor çatur çutur top oynasa tamam. Onlar da hücumda etkisizler. Arda yok, Baros yok tamam ama bu kadar geniş kadrolu G.Saray’ın Manisaspor’u geçmesi gerekirdi.
Keita’nın maçsızlığı oyuna girdikten sonra net belli oldu. G.Saray’ın sezon başındaki o etkili futbolundan eser yok. Hep söylüyoruz ya “G.Saray maçları kendi seyircisi içn korku filmi gibi” diye. İstanbul’daki maçlarda bile atacağı bir gol ona yetmeyecek. Bu gözüküyor. Çünkü G.Saray iç sahada bile olsa öyle veya böyle bir hata yapıp golü yiyor. Simpson eğer sakatlanıp çıkmışsa tamam eğer sakatlanmamışsa kesin olarak sahada tutmak gerekirdi.
G.Saray dün geceki maçı kazanmayı hak etti mi? Kesinlikle hayır. Bazı şeyler belki gözden kaçabilir ama şu bir gerçek. Hafta içinde G.Saray Basketbol Takımı’ndaki inanılmaz olay bence futbol takımına da tesir etti.
Nonda yalnız kaldı
G.Saray orta alanda bu kadar etkisiz olunca Manisa çok rahat berabere kaldı. Sarı kırmızılılar Nonda’nın yanına ikinci adamı sokamadı. Topu kenarlara indirip orta yapamadı. O zaman Nonda’dan faydalanamazsın. Ve bu Nonda o kadar çaresiz kalınca bu sefer orta alana gelip top kapmaya kalktı. Bu durum G.Saray’ın dün akşam ne kadar zaaf içinde olduğunu gösterir.
Gökhan Zan maç bittikten sonra hakeme itiraz ediyor ve kendi arkadaşı mı ayağını fazla kaldırdı rakip mi kafayı indirdi onu anlatıyor. Sanki bütün işini halletmiş, mükemmel oynamışlar aydan gelen top gol olmuş, maçın içindeki bir tane pozisyonu anlatıyor. Bu da şunu gösterir, G.Saray takımının disiplinsizliğini. Rijkaard acaba futbolculara çok mu değer veriyor. Yoksa futbolcular başka değerler mi istiyorlar? Aslında G.Saray’da tartışılacak olan bu.
MUSTAFA Denizli, eski ve çok basit bir taktikle Fenerbahçe’yi bitirdi. Daum’da buna karşı hiçbir şey yapamadı. Mustafa ne mi yaptı? En ileri uçta oynayan Kazım Kazım’ın bir arkasında görev yapan Alex’in markajına Fink’i verdi. Fink, Fenerbahçe’nin hücumlarında Alex’e yanaştı, onun topla bağlantısını kesti. Asıl yaptığı iş bundan sonraydı. Topu Beşiktaş kapınca, Fink boşa çıktı. Ama bu sefer Alex, Fink’i kovalamadı. Siyah beyazlılar her topu Fink’e oynadılar. Fink de fink attı. İbrahim Üzülmez’in ortasına da nefis vurup, nefis bir gol atarak farkı getiren adam oldu. Peki Fink’ten başka kim vardı? Ernst. Tam bir Alman malı. Pres yaptı, top kaptı, gerektiğinde boş alanlardan hücuma çıktı. Yani tıkır tıkır işledi. Diğerleri de bu ikiliye yardım edince, 3-0’lık skor çıktı ortaya.
Kazım, Ferrari ile baş edemedi
Peki Fenerbahçe’de köşebaşı adamlar kimlerdi? Birincisi Emre. Her pozisyonda sinirlendi. Hem rakibe hem de hakeme konuştu. Takımının oyundan düşmesini sağladı. İkincisi de Kazım Kazım’dı. Ferrari gibi biraz akıllı ve iyi kademeye giren bir santrhafı karşısında bulunca, onunla dalga geçemedi. Topla üstüne gidemedi. Onu geçemedi. O, santrhafları sinirlendireyim derken, kendisi sinirlendi. Kırmızıyla da dışarıyı boyladı. Diğerleri ne yaptılar? Hiçbir şey.
Beşiktaş’da başı çeken ikili ve onlara kötü oynamadan yardım edenler, Fenerbahçe’de kötü oynayarak takımı eksiye götürenler ve onlara kötü oynayarak yardım edenler vardı dün gece.
Denizli formda Daum formsuz
Mustafa’nın ikinci yarıda Tello’yu sağ içte oyuna başlatıp gezdirerek oynatması, Fenerbahçe defansının kafasını iyice karıştırdı. Dün gece formda olan Denizli, formsuz isim ise Daum’du.
Statta pankartlar, Beşiktaş seyircisinde de aşırı hareketler yoktu. Ufak da olsa polisiye hareketler işe yaramış. Yalnızca, “Yeter Demirören yeter” diye bağırdılar. Yönetimlerine küfür etmediler.