Erman Toroğlu

10 kişi oynadılar

14 Aralık 2009
ÖNCELİKLE Manisaspor’u yaptığı mücadele ve oyunu çirkinleştirmeden Beşiktaş gibi fizik ve dayanıklılık açısından iyi durumda olan bir takımla kafa kafa oynadığı için tebrik ederim. Son zamanlarda Beşiktaş’a karşı bu tarz oynayan bir takım görmedim. Tabii bu arada Beşiktaş’ta özellikle bir oyuncudan da bahsetmeden geçemeyeceğim. O da Nihat. Çünkü Mustafa Denizli’nin gereksiz ısrarı bence Nihat için avantaj olmuyor. Çünkü Manisaspor, 90 dakika boyunca Nihat oynamayınca 10 kişilik Beşiktaş’la mücadele etti. Zaten bu Manisaspor’un şu andaki puan cetvelindeki durumu oynadığı futbolun karşılığı değil. Çünkü Manisa gibi seyirci açısından dezavantajlı bir şehirde oynuyorlar ve mücadele ediyorlar. Yani Manisaspor için seyirci özürlü bir takım diyebiliriz.
İyi mücadele yetmiyor
Beşiktaş mücadele ediyor, çok koşuyor. Dayanıklılığı iyi. Ama ince iş yapıp, oyunun neticesini değişiteecek iki tane adamı var. Biri Tello diğeri Bobo. Dün gece Tello da bir şey yapamadı. Bobo bir yerde sahneye çıktı o kadar. Ernst, Sivok iyi mücadele ediyorlar ama çok düz oyuncular. Düşünün, Beşiktaş’ın yaptığı bu mücadeleyi F.Bahçe ile G.Saray yapsa 15’er tane pozisyona girerler. Ama Beşiktaş yaptığı mücadelenin pozisyon olarak karşılığını alamıyor. Bu da futbolcu kumaşıyla ilgili.
Manisa defansı iyi oynadı. Kaleci İlker bir defa büyük hata yaptı ve maalesef bu kaleci bu tür hataları sık sık yapıyor. O zaman iyi yaptığı işleri de bir kalemde siliyor.
Nihat ve Nobre
Isaac, hücumda belki çok etkili değildi ama aldığı toplarla Beşiktaş defansını hırpaladı, topu iyi sakladı, defansını rahatlattı. Onların üzerine fazla yük binmesini engelledi. Mehmet Nas da çok çalıştı, koştu. Ama Manisaspor da fazla pozisyon yakalayamadı. Çünkü siyah beyazlılar şu anda defans anlayışı açısından Türkiye’nin en iyi takımı.
Selçuk Dereli fazla zorlanmadı. Ama uzatmalarda Manisaspor aleyhine verdiği faul olmayan pozisyon gol olsa, başı ağrırdı. Bir de 9.15’i açarken forma etkisinde kalmayacak. Birini 8 metreye, diğerini 11 metreye çekmeyeceksin.
Biz görüntüde belki Nihat’tan çok bahsediyoruz ama yukarıda Allah var. Nobre de Nihat’ı aratmıyor.
Yazının Devamını Oku

Ne muazzam maç!

13 Aralık 2009
BEŞ gol var... Maçı televizyondan seyretmeyenler, “Ne muazzam bir maç olmuş” diyecekler. Haklılar. Ben de diyorum ki, çok kötü bir maç. Ankaragücü iyi değil. Sahanın içinde sahte mücadele eden oyuncular var. Daha da önemlisi kenarda teknik direktörü yok. Aydın diye bir futbolcu oynuyor, oynadığı takım Ankaragücü, ama o Ankaragücü’nde oynamıyor, tek başına oynuyor. Bu kadar sürede bu oyuncuyu sahada tutmak teknik direktör olmayı gerektirmez. Metin Şentürk kenarda teknik direktör olsaydı kesin görürdü.
İki taraf da birbirine önlem almamış. Bu tarafta Alex rahat oynuyor, öbür tarafta da Ankaragücü. Bilica bir çalım atmadan topu oyuna sokmuyor. Herhalde Fenerbahçe’de kendini Kaka zannediyor veya Ronaldo... Bir gün öyle bir maçta öyle bir top kaptıracak ki, herkes ne olduğunu görecek.
Roberto Carlos gitmeye tam karar vermiş. Sahanın içinde de zaten bas bas bağırıyor. Ne oynadığı, nerede oynadığı belli değil. Ama Daum nedendir bilinmez, bu oyuncuyu hala oynatıyor. Belki de bir bildiği vardır.
Çakma Ankaragücü
Fenerbahçe, fazla gol atayım düşüncesiyle Semih’le çift santrfora dönüyor, sarı lacivertlilerin orta alanı hangar gibi açılıyor. Peki, Ankaragücü’nde bundan faydalanacak oyuncular var mı? Yok. Zaten Ankaragücü’nün gücü gitmiş, ruhu gitmiş. Ankaragücü diye bir takım var, aslı Ankaraspor olan. Yani sahadaki takım çakma Ankaragücü.
Düşünün, bu çakma Ankaragücü’nü, Fenerbahçe yenmek için göbeği çatlıyor. Dün sarı lacivertliler sadece galip geldiler. Ama şampiyonluğa giden takımların çoğu böyle maçları alıyorlar. Mesela Beşiktaş. Ondan sonra da diyorlar ki; “Bizim için mühim olan üç puan.”
Kelepçe takmalılar
Fenerbahçe’nin defansı gene aynı hatta oynuyor. Fenerbahçe gene takım olarak defans yapamıyor. Cristian ile Selçuk ikilisi aynı işi yapıyor. Birinden birini oynatma, hiçbir şey fark etmez. Yani Fenerbahçe ite kaka gidiyor.
Futbolcular gece hayatlarında gösterdikleri performansı sahada gösterseler belki seyredenlere keyif verecekler. Veya rakiplere pres yaparak oynasalar... Veya onlara kelepçe taksalar (!), kımıldatmasalar.
En son pozisyon gol müydü? Yardımcı hakemin günahı boynuna. Ama o yardımcı hakem tam bayrak direğinde olması gerekirken, yerinde değildi.
Yazının Devamını Oku

Aziz Yıldırım Federasyon Başkanı olsun

11 Aralık 2009
AZİZ Yıldırım, “Rakiplerini öpen bir takım kurdum, onun için de 3 sene üst üste şampiyon olacağım” diyor. İlk 8 maç firesiz geçiliyor; 24 puan. İstiklal Marşı’nı çok güzel söyleyen Daum ise Ankaralı Turgut’un, “Gördün mü, gördün mü 8 maçta 8 galibiyet gördün mü” diyor...

Galatasaray da çok iyi başlıyor lige; Adnan Polat’ın keyfine diyecek yoktu. 8. haftadan sonra ne olduysa, Galatasaray ve Fenerbahçe kötü gitmeye başladılar. Peki, hakemler mi bu konuda hatalıydı, bence hayır. Hakemler aynı hakemler.
Hakemin kafasına saksı
Ligin 15. haftası oynandı. İlk 5’te Bursaspor ile Kayserispor var. Peki bu takımların maçlarında hakem hataları olmadı mı, kesinlikle oldu. Fazla uzağa gitmeyin, önceki hafta Bursaspor-Galatasaray maçında Bursasporlu Ozan İpek’e sarı kart göstermek isteyen hakem Halis Özkahya’nın kafasına bir anda saksı düştü, kırmızıyı çıkardı.
Geçen hafta Kayserisporlu Cangele, hiç alakasız bir pozisyonda oyundan atıldı. Ama ne Kayserispor ne de Bursaspor, tahmin etmiyorum ki Kulüpler Birliği’nde bunları dile getirdiler.
Hakem, korner yerine aut verdi diye Mustafa Sarp Galatasaray formasını yırttı. Aynı Galatasaray, Kayserispor maçında yanlış korner kararı yüzünden gol atmıştı Kayseri’ye. Bunlar gibi yüzlerce örnek çıkarabiliriz. Ama bu örnekleri çıkararak bir yere varamayız. Hakemlerin kabiliyetini tartışabiliriz. Çok iyi hakem olup olmadıklarını tartışabiliriz. Ama tartışamayacağımız bir şey var; eğer bu hakemler maçlara şartlı gönderiliyorsa, yani özel istek üzerine tayin yapılıyorsa ve bu hakemler maçlarda maddi çıkar sağlayarak ahlaksızca düdük çalıyorlarsa, o zaman gelin hep beraber bu işin kökünü kazıyalım. Ama “istediğim hakemi tayin ettiremiyorum” veya “istemediğim hakemi benim maçıma veriyorlar” diye kazan kaldırıyorsanız, o zaman olmuyor.
Utanılacak durumlar
Bu, işin futbolumuzdaki hakem tarafı. Şimdi dönelim futbolumuzda yeni yapılacak yayın ihalesi tarafına... Kulüpler bu işin düzgün yapılmasını istiyorlarsa, öncelikle kendileri az hata yapacaklar. Saçma sapan transferlere milyonlarca doları savurmayacaklar. FIFA’da en fazla şikayet dosyası olan ülke Türkiye. Bu, utanılacak bir durum ve çok büyük oranda da kulüpler haksız, futbolcular haklı çıkıyor.

Yazının Devamını Oku

Lugano olsaydı

9 Aralık 2009
BEŞİKTAŞ statik bir takım. Fazla bir özelliği yok. Fizik ve teknik olarak kendisinden güçsüz takımları çok rahat yener. Ama karşısında, kendi ayarında olan ve aynı tarz oynayan CSKA gibi bir takım olursa, zorlanır. Beşiktaşlılar “Manchester United’ı yendik” diyor ama adamların 10 futbolcusu yoktu. Manchester United’ı orada yenen takımın bu CSKA’yı paramparça yapması lazım. Ama pozisyonu yaratan, bozan takım bu sefer CSKA. Rüştü Manchester’da müthiş oynuyor, dün gece dağlara taşlara. Beşiktaş seyircisi ve top toplayıcılar Rüştü’yü iyi tanıdıkları için olsa gerek, yedek topu kenarda hazır tutuyorlar. Rüştü dağlara taşlara yapınca oyun dursun diye topu sahanın içinde atıyorlar. Yani aklımız hep şeytanlığa çalışıyor. Siyah beyazlılar, kendilerinden biraz güçlü rakibi yenmeye gitsinler, yenilirler. Çünkü oyunun temposunu yükseltecek, rakibe göre ayarlayacak, sürpriz akınlar yapacak futbolcuları yok.
Hücum futbolu nerede?
Denizli, “Hücum futbolu severim, hücum oynatırım” diyordu. Ama Beşiktaş’ı oynatamıyor, neden? Çünkü elindeki arabanın sürati en fazla 80 kilometre. Hücum oynatması için o arabanın 160-170 kilometreye çıkması lazım. Eğer yol otoban ise 200-220’ye. Ama siyah beyazlılar otobana da çıksa, en sağ şeritten 60 kilometreyle gidiyor. Orta şerite gezse, diğer arabaların süratini kestiği için trafik polisinden ceza yemesi lazım.
Ferrari iyi santrhaf. Çabuk, süratli, tehlikeyi seziyor, ama rakip kaleye gidince aynı beceriyi gösteremiyor. Yani, o kadar yol katedip gitmesi fuzuli. Şimdi düşünün, dün gece Ferrari’nin yerinde Lugano olsa Beşiktaş 2-1 öne geçerdi. Çünkü Lugano o yan topları gol yapar.
Türkiye’de taraftarlar ne istediklerini bilmiyorlar. Beşiktaş kazanınca “yeter Demirören” diye bağıran yok, kaybedince var. Ama şunu söyleyemiyorlar; Demirören kaç senedir Beşiktaş Başkanı ve bu kadar yıl sonra Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde bu grupta sadece 4 puan aldı. Peki, Yıldırım Demirören başkanlığında bu kadar yılda kurulan bu Beşiktaş, camiayı tatmin ediyor mu? Bence hayır. İşte esas sorgulanması gereken yer bu. Peki, bu takım geçen yıl Türkiye Şampiyonu oldu, hem de kupayla birlikte. Sizce başarılı mı? Sizi bilmem ama bence değil.
Yazının Devamını Oku

İşin sonunu Mustafa bilir

6 Aralık 2009
FENERBAHÇE’de düşüş devam ediyor dersek hata yaparız. Çünkü düşmüşler ve yerlerde sürünüyorlar. Twente maçındaki galibiyet herkesi aldatıyor.

Onların girdiği pozisyonlar gol olsa, sonuç Fenerbahçe için yine hüsran olacak.

Dün gece Eskişehirspor çok iyi oynayarak mı kazandı? Hayır. Eskişehirspor’un neredeyse yarısı yok. Peki nasıl kazandı? Canla başla mücadele ederek. Düşünün, Eskişehirspor’da Youla ileride tek adam. Hani tek adam denildiğinde, yanına diğerleri girecekmiş gibi zannediyosunuz. Hayır. Tek başına bırakılmış bir adam. Böyle bir oyuncuyu, hem de çok etkisiz bir Youla’ya, üç kişiyle göstermelik markaj yapıyorsunuz.

Rıza, F.Bahçeliler’in önüne oltayı atmış. Youla’yı da yem olarak koymuş. F.Bahçe de bu yemin peşine takılıp gitti.

Fenerbahçe bütün gollerini ikinci yarıda yiyor. Neden? Güçsüz de ondan. Peki, o neden? Fenerbahçe’de demek ki otorite boşluğu var. Bu otoriteyi kim sağlayacak? Ya Daum, ya da Aykut Kocaman. Peki, bunların sınırları belli mi? Bence hayır.

Yönetim, Aykut’u piyon gibi kullanıyor. Ne Daum’a bir yoklama macunu atabiliyor, ne de Aykut’a. Çünkü, Fenerbahçe’deki futbolcuların yaşam biçimlerini duymayan cümle alem kalmadı.

Rakibini öpen takım nerede

Eskişehirspor 2-0 öne geçmesine rağmen biraz daha ayağa top yapsa, ölmüş yerlerde sürünen Fenerbahçe’yi tam bayıltacak. Ama onlar hala topa uzun uzun vuruyorlar. Neden? Çünkü, kendileri de o anki skora inanmıyorlar. Golü biraz daha erken yeseler, maç belki de berabere bitecek.

Bu kadar büyük paralara kurulan Fenerbahçe, tamamen fiziksel güçle oynayan bir takıma ve kapasitesi belli olan bir takıma yenildi. Eskişehirspor’un maddi olarak belki tamamı, Daum’un aldığı paranın üç misli.

Yazının Devamını Oku

Lige renk geldi

5 Aralık 2009
İLK 45 dakika bitiyor, şöyle bir düşünüyorsun, “Seyrettiğim maçtan ne zevk aldım” diye. Hikaye. Beşiktaş muntazam top oynuyor, Diyarbakırspor’un gücü zaten belli.

Siyah beyazlılar hücum ediyorlar, yeşil kırmızılılar savunuyorlar. Hücum eden takımın hücum zenginliği var mı? Yok. Klasik ayağa toplar, en ufak bir yaratıcı pas yok. Verkaç yok - pardon bir tane var-  Onda da Ernst pozisyona giriyor şansına kaleciden çıkıyor. Çizgiye gidip orta yok. Çalım atarak ceza alanına girmek yok. Ve bu Beşiktaş böyle oynaya oynaya liderliğe gidiyor. Sonunda belki şampiyon da olur. Ama işte bizde oynanan futbolun kalitesi bu.
6 santrforla oynasan hikaye
Mustafa Denizli baktı ki pabuç pahalı, Bobo ile Ekrem’i oyuna aldı. Dün gece oynanan maça bir bakın. Beşiktaş 90 dakika boyunca Diyarbakır defansına karşı karşıdan kaç defa doldur boşalt yaptı, kenardan aut çizgisine inip kaç tane orta yaptı. O zaman değil çift santrfor 6 tane santrforla da oynasan hikaye.
Beşiktaş takımının çok yönlülüğü yok. Standart bir takım. Öyle sürpriz işler yapacak, tempoyu yükseltip alçaltacak oyunculara sahip değiller. Çok kötü oynadıkları maçları kazanmışlardı. Bu maçta o kadar kötü oynamamalarına rağmen berabere kaldılar. Bu iş böyledir.
8’de 8 yaramıyor
Diyarbakırspor biraz daha golü düşünseydi 3 puanla da ayrılabilirdi. 8’de 8 yapmak hiçbir takıma yaramıyor. Fener 8’de 8 yaptı, takıldı. Beşiktaş yaptı takıldı. 8’de 8 yapan, 9’uncu maçta dokuz doğuruyor. Haftalardır çok iyi oynayan Ferrari ilk yarı bir laubalilik yaptı az daha gol yediriyordu. Kızılcahamam pirinci su kaldırır ama futbol ukalalığını ve laubaliliği kaldırmıyor.
Maçta uzatmanın 4 dakikadan fazla olması gerekirdi. Uzatmalarda da uzatma oldu. Hakem Bülent Yıldırım onu doğru oynattı. Dün gece futbol iyi olmasa da iki taraf da iyi mücadele ettiler. Böyle kazanılan ve kaybedilen puanlar bence lige renk getiriyor.

Asker çok general yok

Yazının Devamını Oku

Korku filmi gibi

23 Kasım 2009
TOPU iyi kullanacak, oyunu iyi okuyacak, topu doğru yerlerde oyuna sokacak adamın olmazsa işin zor.

Mustafa Sarp ve Mehmet Topal belki iyi mücadele ediyorlar ama maalesef rakibe karşı etkili olamıyorlar. Ayhan da eski Ayhan olmayınca Nonda orta sahaya top almaya, oyun kurmaya geldi. Hani Manisaspor çatur çutur top oynasa tamam. Onlar da hücumda etkisizler. Arda yok, Baros yok tamam ama bu kadar geniş kadrolu G.Saray’ın Manisaspor’u geçmesi gerekirdi.

Keita’nın maçsızlığı oyuna girdikten sonra net belli oldu. G.Saray’ın sezon başındaki o etkili futbolundan eser yok. Hep söylüyoruz ya “G.Saray maçları kendi seyircisi içn korku filmi gibi” diye. İstanbul’daki maçlarda bile atacağı bir gol ona yetmeyecek. Bu gözüküyor. Çünkü G.Saray iç sahada bile olsa öyle veya böyle bir hata yapıp golü yiyor. Simpson eğer sakatlanıp çıkmışsa tamam eğer sakatlanmamışsa kesin olarak sahada tutmak gerekirdi.

G.Saray dün geceki maçı kazanmayı hak etti mi? Kesinlikle hayır. Bazı şeyler belki gözden kaçabilir ama şu bir gerçek. Hafta içinde G.Saray Basketbol Takımı’ndaki inanılmaz olay bence futbol takımına da tesir etti.

Nonda yalnız kaldı

G.Saray orta alanda bu kadar etkisiz olunca Manisa çok rahat berabere kaldı. Sarı kırmızılılar Nonda’nın yanına ikinci adamı sokamadı. Topu kenarlara indirip orta yapamadı. O zaman Nonda’dan faydalanamazsın. Ve bu Nonda o kadar çaresiz kalınca bu sefer orta alana gelip top kapmaya kalktı. Bu durum G.Saray’ın dün akşam ne kadar zaaf içinde olduğunu gösterir.

Gökhan Zan maç bittikten sonra hakeme itiraz ediyor ve kendi arkadaşı mı ayağını fazla kaldırdı rakip mi kafayı indirdi onu anlatıyor. Sanki bütün işini halletmiş, mükemmel oynamışlar aydan gelen top gol olmuş, maçın içindeki bir tane pozisyonu anlatıyor. Bu da şunu gösterir, G.Saray takımının disiplinsizliğini. Rijkaard acaba futbolculara çok mu değer veriyor. Yoksa futbolcular başka değerler mi istiyorlar? Aslında G.Saray’da tartışılacak olan bu.

Yazının Devamını Oku

Fink ata ata

22 Kasım 2009
Denizli, Alex’in markajına Fink’i vererek F.Bahçe’yi bitirdi. Alman, sambacının topla bağlantısını kesti. Top takımındayken de boşa çıktı. Nefis de bir gol atarak farkı getiren adam oldu.

MUSTAFA Denizli, eski ve çok basit bir taktikle Fenerbahçe’yi bitirdi. Daum’da buna karşı hiçbir şey yapamadı. Mustafa ne mi yaptı? En ileri uçta oynayan Kazım Kazım’ın bir arkasında görev yapan Alex’in markajına Fink’i verdi. Fink, Fenerbahçe’nin hücumlarında Alex’e yanaştı, onun topla bağlantısını kesti. Asıl yaptığı iş bundan sonraydı. Topu Beşiktaş kapınca, Fink boşa çıktı. Ama bu sefer Alex, Fink’i kovalamadı. Siyah beyazlılar her topu Fink’e oynadılar. Fink de fink attı. İbrahim Üzülmez’in ortasına da nefis vurup, nefis bir gol atarak farkı getiren adam oldu. Peki Fink’ten başka kim vardı? Ernst. Tam bir Alman malı. Pres yaptı, top kaptı, gerektiğinde boş alanlardan hücuma çıktı. Yani tıkır tıkır işledi. Diğerleri de bu ikiliye yardım edince, 3-0’lık skor çıktı ortaya.

Kazım, Ferrari ile baş edemedi

Peki Fenerbahçe’de köşebaşı adamlar kimlerdi? Birincisi Emre. Her pozisyonda sinirlendi. Hem rakibe hem de hakeme konuştu. Takımının oyundan düşmesini sağladı. İkincisi de Kazım Kazım’dı. Ferrari gibi biraz akıllı ve iyi kademeye giren bir santrhafı karşısında bulunca, onunla dalga geçemedi. Topla üstüne gidemedi. Onu geçemedi. O, santrhafları sinirlendireyim derken, kendisi sinirlendi. Kırmızıyla da dışarıyı boyladı. Diğerleri ne yaptılar? Hiçbir şey.
Beşiktaş’da başı çeken ikili ve onlara kötü oynamadan yardım edenler, Fenerbahçe’de kötü oynayarak takımı eksiye götürenler ve onlara kötü oynayarak yardım edenler vardı dün gece.

Denizli formda Daum formsuz

Mustafa’nın ikinci yarıda Tello’yu sağ içte oyuna başlatıp gezdirerek oynatması, Fenerbahçe defansının kafasını iyice karıştırdı. Dün gece formda olan Denizli, formsuz isim ise Daum’du.
Statta pankartlar,  Beşiktaş seyircisinde de aşırı hareketler yoktu. Ufak da olsa polisiye hareketler işe yaramış. Yalnızca, “Yeter Demirören yeter” diye bağırdılar. Yönetimlerine küfür etmediler.

Yazının Devamını Oku