Hakem hatalarının önüne geçmesi amacıyla başlatılan uygulama, futbolun doğallığına zarar vereceği gerekçesiyle eleştirilse de Dünya Kupası’nda birçok maçta, hakem hatasının önüne geçti.
Bu açıdan baktığımızda VAR’dan umutluyduk.
Neden umutluyduk?
İstanbul takımları artık, kolay kolay hakemler tarafından kollanamayacaktı çünkü, “Oynatalım Uğurcum”u maç anında canlı canlı görecektik.
Fakat öyle olmadı.
Eskiden “hakem göz göre göre golü vermedi, penaltıyı yedi” derdik. Şimdi hakemler, hakikaten “göz göre göre” aynı “hata”lara devam ediyor.
Tabii buna hata denirse...
AK Parti, 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yapılacak yerel seçimleri çok önemsiyor. O yüzden de, yerel seçimlerde ortaya çıkacak başarısız bir tablonun Cumhurbaşkanlığı seçimlerine olumsuz etkisine karşı da belediyelerdeki yenilenme süreci şimdiden başladı.
* * *
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Metal yorgunluğu var yenilenmeliyiz” sözleriyle belediyelerde başlayan sürecin üzerinden yaklaşık iki ay geçti. Bu süre zarfında herkesin gözü kulağı ise, İstanbul, Bursa gibi şehirlerden daha çok Ankara’daydı. Başkan Mustafa Tuna'nın, gelir gelmez Melih Gökçek’in bugüne kadar ‘EGO zarar ediyor’ gerekçesiyle yanaşmadığı gece ulaşımını başlatması, bundan sonraki stratejinin ipuçlarını verdi. Dinozor ve heykel gibi figürlerin kaldırılması da Gökçek’in AK Parti’ye oy vermeyen kesimlerde yarattığı tepkinin bertaraf edilmesine yönelik hamlelerdi.
* * *
Bu icraatlara Ankara penceresinden baktığımızda, sergilenen politikanın Gökçek özelinde olduğu düşünülebilir fakat, İstanbul, Bursa, Balıkesir, Düzce ve Niğde gibi şehirlerin yeni başkanlarının icraatlarını bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, tablonun AK Parti’nin ortak bir politikası olduğu ortaya çıkıyor. Yeni başkanların ilk demeçlerine baktığımızda hepsinin ilk mesajı, ‘ortak akıl’, ‘toplumun tüm kesimlerini kucaklama’ ve ‘hep birlikte yönetme’ fikirlerinin etrafında toplandı. Özellikle referandumda büyükşehirlerde ortaya çıkan oy kaybının bu mesajlarda etkili olduğunu gözardı etmemek gerek. Çünkü, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 50+1 oy oranına ihtiyaç olacak ve bu doğrultuda da belediyeleri kazanmanın yanı sıra bu şehirlerdeki oy oranlarının artırılması gerekecek.
* * *
Gülbudak, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna’nın ‘ortak akıl’ çağrısına destek oldu ve şöyle dedi: “Bu sorunu kim çözerse, siyasi görüşüne bakılmadan insanların kalbinde taht kuracaktır.”
Gerçekten de öyle...
* * *
Bu mesele Ankara’nın yıllardır ve giderek de artan en büyük sorunlarından birisi. Bu konuda Hürriyet Ankara olarak nasıl bir noktada olduğumuzu da, haberlerimizden, yazılarımızdan tüm okurlarımız biliyor.
En başından beri biz de, hayvan haklarını hiçe saymadan, kentlinin de korku içinde yaşamasını ortadan kaldıracak bir çözümün taraftarıyız.
Bu noktada Başkan Mustafa Tuna’nın özellikle petshoplarda hayvan satışına karşı olduğunu vurguladığı açıklaması ve ardından da yasal durumu Bakan Veysel Eroğlu ile konuşacağını açıklaması çok önemli. Çünkü, bu karşı duruş bugüne kadar yerel yönetimlerce pek de dillendirilmeyen bir durumdu.
* * *
Ankara’da kısa sürede önemli işlere imza atan Tuna, bu konuda da Bakanlığı harekete geçirir ve 12 yıldır birçok sivil toplum örgütünün değişmesi için çaba harcadığı 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun Meclis’e gelmesine öncülük ederse, muhtar Gülbudak’ın dediği gibi tüm Ankara’nın kalbinde taht kurabilir.
Konu sosyal medyada da tartışılır hale gelince Taşdelen Twitter’dan kısa bir açıklama yaptı ve “Ankara kavgadan bıktı. Kenti yöneten bizler ortak aklı işletebilmeliyiz” dedi. Tuna da, gazetemize verdiği demeçte “Taşdelen de bu memleketin evladı” ifadesini kullandı.
24 yıldır gergin bir yönetim anlayışını tercih eden ve her fırsatta kendini solla mücadeleye adadığını belirten Melih Gökçek’in yönettiği bir kentte yıllar sonra bir CHP’li belediye başkanıyla AK Partili bir Büyükşehir belediye başkanının samimi şekilde kucaklaşmasına iki açıdan bakmak gerek.
* * *
Öncelikle şu detayı atlamamalıyız. Bu samimi kucaklaşma, Tuna’nın Gökçek tarzı bir yönetim anlayışından uzak duracağının işaretleri olan icraatlarından sonra gerçekleşti. En önemlisi de Tuna, her ilçeye, her vatandaşa eşit oranda hizmet götüreceklerini vurguladı. Dolayısıyla Tuna’nın bu tutumu aslında CHP’nin uzun yıllardır savunduğu bir savdı. Hatta son seçimde de Büyükşehir adayı Mansur Yavaş da, “Seçilirsem parti rozetimi bir kenara koyacağım” iddiasıyla seçmenden oy istemişti. Taşdelen açısından bakarsak belki de bu samimi sarılma, yıllardır Büyükşehir’den hizmet alma konusunda en çok sıkıntı yaşayan ilçenin belediye başkanının, ‘tarafsız başkan’ özleminin bir yansımasıydı. Bu açıdan yaklaştığımızda Taşdelen’e getirilen eleştirilerin biraz ağır olduğu düşünülebilir.
* * *
Fakat, CHP içinde Taşdelen’i eleştirenler, böyle düşünmüyor. Dün, belediyede Taşdelen’e en yakın isimlerden biriyle konuştum ve ilk sözü “Bize samimiyetsiz geldi” oldu, sonra da ekledi: “Böyle bir kucaklaşma bir DSP ile CHP’li arasında olabilir, bir MHP’li ile BBP’li arasında olabilir. Bu yadırganmaz ancak, biz AK Parti siyasetine karşı mücadele ediyoruz ve Mustafa Tuna da ne olursa olsun AK Parti’nin bir temsilcisi. Tartışma yaratacak bu pozu vermemesi gerekiyordu.” Benzer şikayetler bazı milletvekillerince de dillendiriliyor.
* * *
Siyaseten baktığımızda iki tarafın da haklı yönleri olabilir. Ancak şunu kesin bir şekilde söyleyebiliriz. Ankara’da yeni bir döneme girildi ve bu yeni dönemde muhalefetin Gökçek döneminde uyguladığı stratejileri bir kenara koyup, yeni döneme uygun, yeni stratejileri hayata geçirmesi gerekiyor.
İtiraz konusu Suriyelilere yapılan kömür yardımları...
Tepkiyi dile getiren ise CHP Altındağ İlçe Başkanı Servet Akman. Yukarıda gördüğünüz ve bir kömür alış-verişini içeren bu fotoğrafı CHP Altındağ İlçe Örgütü çekmiş. Kömürü alan CHP’li bir delege, satan ise Suriyeli bir vatandaş.
Büyükşehir Belediyesi ve kaymakamlık ekiplerinin ısınma problemini gidermek amacıyla verdiği kömürler, bazı Suriyelilerce Önder ve Örnek mahallelerindeki sokaklarda satışa sunuluyor.
Hal böyle olunca, ‘ucuz işgücü’, ve ‘asayiş olayları’ gibi sebeplerle Suriyelilere öfkeyle yaklaşan vatandaşın tepkisi de başka bir boyuta ulaşıyor.
* * *
Birkaç gündür Altındağ’ın çeşitli bölgelerinden bu tarz şikayetler aldıklarını belirten Akman, “Suriyelilerin barınma ve yaşam hakkına sonuna kadar saygı duyuyoruz” dedikten sonra, “Ancak” deyip devam ediyor:
“Suriyelilere yapılan yardımlarda belli kriterler olması gerekiyor. Bu kriterleri koymazsanız kendi yurttaşınız, ‘ben bu ülkenin vatandaşı değil miyim?’ diye sorar. Suriyeli, devletten kömür alıyor ama stok fazlasını Türk yurttaşa satıyor. Suriyelilerin evlerinin önü kömür dolu ve nakliye arabalarının biri gelip biri gidiyor, satış yapılıyor.”
* * *
Tuna’nın “Bütün kurumların kanaatleri, şehrimizin daha iyi noktalara gelmesi noktasında çok önemlidir. Akıl bedava; benim herkesin aklına ihtiyacım var. Hiç kimseye farklı muamele, hiç kimseye zulüm yok” sözleri, yıllardır Büyükşehir Belediye yönetimiyle bir türlü yıldızı barışmayan meslek odalarına da bir çağrı niteliğinde aslında.
Bu temenninin gerçek manada hayat bulup bulmayacağını ilerleyen günlerde göreceğiz ancak, bu konuda meslek odalarının Başkan Tuna’ya yaklaşımları da bu süreçte belirleyici olacak.
İmar planlarına ilişkin itirazların yanı sıra birçok farklı konuda, Büyükşehir Belediyesi’ne karşı yüzlerce dava açan meslek odalarının yeni dönemde nasıl bir tavır izleyeceğini oda başkanlarına sordum. Başkanların genel tavrı, “Biz her zaman diyaloğa açığız” şeklinde oldu.
ORTAK AKIL KENTİN YARARINADIR
İlk olarak, Melih Gökçek’in istifasının ardından “Türkiye’de iletişim kuramadığımız tek belediye başkanıydı” açıklamasını yapan Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu’nu dinledim. Sağlıklı kentler için her türlü iletişime açık olduklarını belirten Bozoğlu, yeni dönemle ilgili şu görüşleri dile getirdi: “Biz kamu yararı, ülke yararı gözeten aynu zamanda hayatın her alanında olan bir meslek odasıyız. Ülke, toplum ve meslek yararına çalışma yapıyoruz. Kentlerde ve kırda yaşayan herkesin sağlıklı bir çevrede yaşayabilmesi için bilgi birikimimizi paylaşıyoruz. Bu hedef doğrultusunda kentlerin yöneticileri ve bürokratları ile görüşerek bilgilerimizi paylaşıyoruz. Yeni belediye başkanımızı da ziyaret etmek ve başkentimiz için çaba harcamaktan mutluluk duyarız. Ortak akıl, ortak çalışmalar yapmak Ankaralıların yararınadır, meslek odamızın çalışmaları bu yararı destekleyecektir. Yeni başkanın ortak akıl vurgusunu önemsiyoruz. Ankaralıların temiz hava soluması, musluklarından ucuz temiz su içmesi, toplu taşımanın ve yeşil alan miktarının gelişmesi hepimizin elinde ve bunu iletişim kurarak hep beraber başarabiliriz.”
KİŞİLERLE PROBLEMİMİZ YOK
Kızılay’ın ortasında bugüne kadar ‘nasıl olduysa!’, korunabilen Saraçoğlu Mahallesi’yle ilgili ilk ciddi girişim, bundan dört yıl önce dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yapılmıştı.
* * *
“Saraçoğlu Mahallesi iyi ki de böyle kalmış, yıkılabilir yerine başka binalar yapılabilirdi” diyen Gül’ün Ankara Ticaret Odası ve Mimarlar Odası’nı aynı platformda buluşturarak, yeni bir proje üretilmesine öncü olma çabası o dönem sonuçsuz kalmıştı. Aradan yaklaşık dört yıl geçti ve tahliyeleri gerçekleştirilen Saraçoğlu Lojmanları, halen kaderine terk edilmiş bir görüntü veriyor.
* * *
Oysa ki, hemen her kesimin buluştuğu ortak bir görüş var: “Bu alan, bina yığınına dönen Ankara için, hele hele her geçen gün çöküş süreci yaşayan Kızılay için çok çok önemli.” Böylesine önemli bir alanla ilgili tasarrufta bulunurken, kentte tüm kesimlere kulak verilmeli. Bu noktada, Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum’un Saraçoğlu’yla ilgili dile getirdiği “Başkent halkının ihtiyaçlarına yönelik, nefes alacağı yeşil alanlarıyla 7/24 yaşayan nitelikli bir yaşam alanı kazandıracağız” sözleri başkent Ankara için umut verici.
Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın da Saraçoğlu konusunu en başından dikkatli bir şekilde takip ettiğini biliyoruz, zaten Kurum da açıklamasında bunun altını çizdi ve Saraçoğlu’nu Ankara halkının daha aktif bir halde kullanacağı bir mekâna dönüştüreceklerini belirtti.
* * *
Bu çerçevede, pazartesi günü bu köşeden, yeni yolun hemen yanında yükselmeye başlayan ve yeni yola çıkışı verilen inşaatları gündeme getirmiş, “Eskişehir Yolu’nda, yüzlerce ağaç kesilmesine neden olan, sadece Şehir Hastanesi miydi? ODTÜ sınırına dayanan yeni bölgede, yeni yerleşim alanları mı planlanıyor?” diye sormuştum.
Hürriyet Ankara’da “Hastane yolunda yeni ‘yük’ler” başlığıyla konuyu gündeme getirmemizin ardından, bir süredir kendisi de iddialarla ilgili araştırma yürüten CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, kooperatiflerle ilgili farklı iddiaları da Meclis gündemine taşıdı.
Altıok, Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde yol için kesilen ağaçların bulunduğu bölgede iki ayrı lüks rezidans inşaat çalışmasının başladığını belirterek, “Yol için enlemesine 35 metre değil; 120 metre açıldığını ve protokole uyulmadığını gözlemledik” diyerek bir başka önemli noktaya daha dikkat çekti.
Önergesinde, Bilkent’te 2014 yılında Hacettepe Üniversitesi’nden 74 bin metrekare imarsız arsa satın alınarak kuruluşu gerçekleştirilen kooperatifle ilgili köşemizde yer verdiğimiz bilgileri de paylaşan Altıok, kooperatifi kurduğu iddia edilen bürokartları da gündeme getirdi. Altıok, bu önemli iddialarla ilgili Başbakan Binali Yıldırım’dan bilgi istedi. Zeynep Altıok’un soruları şöyle:
ALIP, KISA SÜREDE SATTILAR MI?
* Burada bulunan inşaat arazi hisselerinin bir kısmının inşaatlar daha başlamadan bazı bürokratlarca satın alındığı ve kısa süre sonra çok yüksek fiyatlarla bu hisseleri ellerinden çıkardıklarına yönelik iddialar doğru mudur?
* Bahsi geçen iddialar doğruysa bu bürokratlar bu daire ve hisseleri hangi tarihlerde, ne kadara satın almışlar ve ne kadara kimlere devretmişlerdir?