Okulların açılmasıyla birlikte bu sabah Ankara’da bir kez daha trafik sorununun ne boyutlara ulaştığını hepimiz yaşayarak göreceğiz.
Şehir merkezinde yüksek binalar yükselmeye devam ettikçe bu problem daha da içinden çıkılmaz hale gelecek. Bunun sonucunda da trafik sorununu yeni yollar açarak çözmeye çalışan Büyükşehir Belediyesi, kent içinde yeni bulvarları gündeme getirmeye devam edecek.
İş dönüp dolaşıp yine ODTÜ ve AOÇ arazilerine gelecek.
* * *
Tıpkı, Şehir Hastanesi’nden dolayı ihtiyaç duyulduğu söylenen yeni yol gibi.
Peki, Eskişehir Yolu’nda, yüzlerce ağaç kesilmesine neden olan, sadece Şehir Hastanesi miydi?
Bu tekin olmayan bölgeler haricinde işlek caddeler, sokaklar, kadınlar için güvenlik kaygısı duymadan rahatlıkla yürünebilecek alanlardı.
Fakat şahit olduğumuz son olaylar gösteriyor ki; artık kentlerimizde kadınların belli bir saatten sonra rahatlıkla yürüyebileceği sokak, cadde neredeyse kalmadı.
Buna Ankara’da Ulus ve Çankaya da dahil!
İki gündür 100. Yıl’la ilgili takibini sürdürdüğümüz taciz olayı bunun son örneği.
* * *
Bir tacizci yaklaşık 10 gün boyunca, daha çok ODTÜ’lü öğrencilerin kaldığı 100. Yıl’da akşamları yollarda kadınları taciz ediyor ve polis bu kişiye müdahale etmiyor. En sonunda sosyal medyadan örgütlenen mahalleli tacizciyi yakaladıktan sonra polis olay yerine geliyor ve tacizciyi savcıya teslim ediyor. Tacizci, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalıyor.
Mahalleli toplanıp yaşananlara tepki göstermese, belki de bir Özgecan vahşeti daha yaşanacaktı.
Ankara’da bir ilki gerçekleştirerek arının ve arıcılığın önemini eğlenceli bir şekilde anlatacaksınız. Nasıl bir etkinlik olacak?
Bilim insanları olarak bizim bir görevimiz de bilimi topluma aktarmak. Toplum nezdinde bazen bilimsel konular sıkıcı olabiliyor. Bunun için de kültürümüzü kullanmayı hedefledik. Çocuklarla başlayacak, Türkiye Polifonik Korolar Derneği Minikler ve Çocuk Korosu doğayla ilgili mini bir konser verecek. Yediğimiz meyve ve sebzelerin tozlaşmasını sağlayan arıların hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğu konusunda farkındalık yaratmak istiyoruz. Aynı zamanda tüm Hacettepe’de, bal ikramı yapılacak. Diğer yandan Rektörlük Türk Halk Müziği Korosu içinde bal, arı ve petek kelimeleri geçen türkülerin yer aldığı ‘Ballı Türküler’ konseri verecek.
Tarihimizde ve kültürümüzde ezgilerde arıyı balı nasıl temalandırmışız bunu göstereceğiz.
Hepimiz aslında teorik olarak arıların olmadığı bir dünyada yaşamın da olmayacağını biliyoruz ama çevreyi korumak adına da çok da duyarlı değiliz. Farkındalık eksikliği mi yaşıyoruz?
Amacımız da bu aslında. Pek çok insan arıları sadece küçük bir böcek olarak görüyor. Hatta sokan, acı veren, alerji yaratan korkutucu bir obje olarak algılıyor. Oysa arıların yok olmaya başladıklarında meyve ve sebze oluşumunun yüzde 75 azalacağı ortaya çıktı. Tüketici, arının, arıcılığın sadece baldan ibaret olmadığını anlamalı. Tüketim açısından baktığımızda ise, bu işi suistimal edenler nedeniyle bala arıya hep şüpheyle yaklaşıldı. Bu yüzden toplumda bir farkındalık yaratmamız gerekiyor. Arı üreticilerine gittiğimizde onlar bunun farkında. Ancak, tüketicide farkındalık yaratmamız gerekiyor. Balla ilgili doğruları bilirseniz, her arıcıya şaibeli yaklaşmaz, suistimal edenleri çok kolay ayırt edebilirsiniz.
Türkiye’nin arı varlığı ne durumda?
Başkan Ak, zaman zaman AK Parti’li milletvekillerini alıp Gümüşdere’yi gezdirir ve anlatır, “Vadimizde Keçiörenlilere kayık, gondol ve motorlarla gezinti yapma imkanı da sunacağız...”
* * *
Ak, her Gümüşdere turuna çıktığında da aklıma hep beş yıl önceki manşetimiz gelir. “Evinin önünden boğazı görecek”, “Başbakan’ın İstanbul hasreti bitecek”... Böyle demişti Mustafa Ak, beş yıl önce Tayyip Erdoğan Başbakanken ve Keçiören’de oturuyorken.
Sonra Erdoğan cumhurbaşkanı oldu ve iki başbakan daha gördük.
Ak ise, üç başbakan gören projeyi gezdirmeye devam ediyor. Son olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Sorgun’a gezdirdi.
* * *
Ta ki; yaklaşık dört yıl öncesine, yani Temapark’la birlikte ‘daha güzel’i yapılmak üzere kapanana kadar.
* * *
Hayvanat bahçesindeki hayvanların akıbetinin yanı sıra, yenisinin ne zaman açılacağı da hâlâ soru işareti.
Bu arada, Hayvanat bahçesiyle ilgili soruları, süreci en başından beri takip eden CHP Ankara Milletvekili Levent Gök bir kez daha gündeme getirdi. Gök’ün daha önce de gündeme getirdiği ve bir kez daha yanıt istediği sorular şöyle:
* * *
ABD’de son bir yılda “Hour of Code” etkinlikleriyle milyonlarca çocuk ve genç, bilgisayar programı yazarken, birçok AB ülkesinde de 10 binlerce çocuk ilk bilgisayar programlarını hayata geçirdi.
Peki dünyanın büyük önem verdiği kodlama eğitimi konusunda biz ne yapıyoruz?
Türkiye Bilişim Derneği Genel Başkanı Rahmi Aktepe’yle yaptığımız söyleşide bu sorunun yanıtını aradım. Aktepe’nin ilk tespiti ise oldukça şaşırtıcı oldu: “30 yıl içerisinde günümüzün popüler olan meslekleri teknolojinin gelişmesi ile yok olacak. Yakın bir zamanda savcıya, öğretmene hatta doktora bile ihtiyaç duymayacağız. Bu da gelecekte istihdamın değişeceğine, çocuklarımızın şu anda adını bile duymadığımız mesleklere sahip olacağını gösteriyor. Anne ve babalar olarak bu gelişime ve değişime ayak uydurmamız gerekiyor.”
2025’TE 1 MİLYAR BAĞLANTI
2025 yılı öngörülerine de değinen Aktepe, “Türkiye’nin geleceğe hazırlanmasında çocuklar için programlama-kodlama eğitiminin yaygınlaştırılması da önemli” diyerek, şunları söyledi: “2025’te yaklaşık bir milyar insan internete bağlı elbiseler giyecek. Üç boyutlu yazıcıların etkisiyle artık evlerimiz fabrikaya dönüşecek. Klasik üretim araçları ve fabrikaları yok olacak. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Avrupa Birliği üye ülkelerinde ve bazı uzak doğu ülkelerinde çocukların eğitim hayatlarının ilk yıllarından itibaren programlamayla tanışması yönünde büyük çaba harcanıyor. Gelecek internet üzerine kurulu olacak ve interneti şekillendirecek olanlar bugünün çocukları olacak. Bu nedenle özellikle gelişmiş ülkeler ulusal ve uluslararası bazda çocuklara yönelik ‘kodlama hareketleri’ başlattılar.
YAZILIM KODLAMASI ÇOK ÖNEMLİ
Fakat bir anda Başkan Melih Gökçek’in önceki günkü açıklamalarıyla Kızılırmak suyu bir kez daha gündeme geldi. Gökçek, “Bu sene itibariyle istesek de istemesek de Kesikköprü’den su alacağız. Başka çaremiz yok” dedi.
Belli ki, bu yaz Kızılırmak suyu bir kez daha kent gündemini epeyce meşgul edecek fakat, üç ay arayla ASKİ Genel Müdürü ve Gökçek’in birbirine bu kadar zıt açıklama yapmalarının sebebi ne olabilir?
Yıllarca Devlet Su İşleri’nde görev yapmış, şimdi de İnşaat Mühendisleri Odası Su Çalışma Grubu’nun sözcülüğünü yürüten inşaat ve çevre yüksek mühendisi Hasan Akyar’a sordum.
İHTİYACI KARŞILAR
Öncelikle Akyar, kesinlikle bu sene Kesikköprü takviyesine ihtiyaç duyulmayacağını iddia ederek, şöyle diyor: “Barajlarımızdaki kullanılabilir/çekilebilir su miktarı, Ankara’nın içme ve kullanma ihtiyacını önümüzdeki kış ayları başlarına kadar karşılayacak düzeydedir. Dolayısı ile ‘Kesikköprü Takviyesi’ söz konusu olmamalıdır.” 13 Nisan itibariyle Ankara içme suyu şebekesine İvedik ve Pursaklar arıtma tesislerinden toplam brüt 1 milyon 100 bin 650 metreküp içilebilir su verildiğini belirten Akyar, yaz aylarında kent nüfusunun azalmasına karşın şebeke suyunun çim sulamada kullanılması nedeniyle ihtiyacın azalmadığını belirterek, şunları söyledi:
Böyle giderse Türk Hava Kurumu’nun belki de kapısına kilit vurma noktasına vardıracak süreci kısaca hatırlayalım.
THK, Osman Yıldırım’ın gözaltına alınmasının ardından yaklaşık 800 milyon lira borçla karşı karşıya kaldı. Yıldırım’dan boşalan koltuğa yeni başkan seçmek için Aralık 2014’te genel kurul yapıldı ve Vacit Öktem Türk Hava Kurumu’nun yeni başkanı oldu. Yaklaşık sekiz aylık sürecin ardından Vacit Öktem, başkanlıktan istifa etti. Öktem, istifa gerekçesini ise şu sözlerle açıklamıştı:
AĞIR BORÇ YÜKÜ
“Benim bu yapı ile çalışmam mümkün değil. Bana karşı cephe aldılar. Bu kumpasların altında kalkacak biri değilim. Ben düz bir insanım. Düzgün yaşamaya gayret ettim. Kurumun daha fazla zarar görmemesi için böyle bir karar aldım. Eski başkanın icraatları nedeni ile kurum ağır bir borç yükü altında konulmuş. 800 milyon liralık borca karşılık kurumun tüm gelirleri bankalara temlik edilmiş.” Öktem’in istifasının ardından Eylül 2015’te yapılan genel kurulda Kürşat Atılgan ve Mustafa San yarışmış, her iki aday da 252’şer oy alınca seçimler bir ay sonra yenilenmişti. Ekim ayındaki seçimde Kürşat Atılgan, başkan seçilerek göreve başladı.
44 ADET TAŞINMAZ SATIŞA ÇIKARILDI
Bu süreçte aylarca maaş alamayan THK personelinin bir kısmı kurumdan ayrılırken, Atılgan’ın göreve başlamasının ardından THK’daki taşınmaz satış süreci de Kasım ayıyla birlikte başlamış oldu.