Büyükşehir Belediyesi, Ankapark’ı bir an önce hizmete sokmak için yoğun çaba harcarken, Altındağ Belediyesi de ‘Altınköy’le ilgili son rötuşları yapıyor. İki projenin de hemen hemen aynı dönemde hizmete girmesi bekleniyor ve ikisi de hem Büyükşehir hem de Altındağ belediyeleri için ‘prestij’ proje ancak, tek benzeştikleri noktalar bununla kalıyor.
Biraz karşılaştırma yapınca ben aralarında epeyce bir fark buldum, en başta fiyatı...
Altındağ Belediyesi, Altınköy’ü 20 milyon TL’ye mal ederken, Büyükşehir Belediyesi Ankapark için 800 milyon TL harcadı.
Peki sizce hangisinde daha kaliteli zaman geçirilir?
Bunun yanıtını ikisi de açıldıktan sonra verebiliriz ancak, gelin şimdiden bildiğimiz özellikleriyle iki ‘prestij’ projeyi mukayese edelim:
* Ankapark, yapaydır; Altınköy, doğal.
* Ankapark, safi eğlence yeridir; Altınköy, hem eğlenme, hem öğrenme.
Turizme katkıyı...
Melih Gökçek’in Temapark’taki turist hedefi neydi?
Yılda 10 milyon turist.
Peki, bir marka ya da ürünü nasıl tanıtırsınız?
En iddialı unsurlarını öne çıkartarak.
Büyükşehir Belediyesi, Temapark’ın reklamı için ne yaptı?
Mevzu, ilk olarak CHP Ankara Milletvekili Levent Gök’ün TBMM’de verdiği soru önergesiyle ortaya çıkmış, başkentli de 21 Mart günü Ankara Hürriyet’in “Kızılırmak’ta yeni boru” başlıklı haberiyle duymuştu.
ASKİ, yapımı 2007 yılında tamamlanan Kesikköprü İsale Hattı’nın 67 kilometrelik kısmı için yenileme ihalesi açmış, ihaleyi alan firma da işe 95 milyon TL bedel biçmişti.
Ankara Hürriyet okurları, dün de İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi’nin ihaleye açtığı davayla ilgili ayrıntıları okudu.
Odadan yapılan açıklamada olduğu gibi; ihalenin iki boyutu var.
Birincisi, ihalenin usulüne uygun yapılmadığı iddiaları...
Türkiye’de alışık olageldiğimiz bu durumla ilgili iddiaları yargı araştıracaktır elbette ancak, ihalenin ikinci boyutu pek de sıradan değil...
Siz belediye olarak, işi yapan firmaya neredeyse bir milyar lira para vermişsiniz ve aradan sekiz yıl geçmeden bu boruların yenilenme ihtiyacı ortaya çıkmış.
Ardından, fotoğraf geliyor.
-Şimdi gördüm, kim koymuş?
-Belli değil.
Sonradan öğrendik, belediye koymuş.
* * *
Yeraltı şebekesinin, nereden patlayacağı belli olmayan mayın tarlasına döndüğü; her yağmurda, sokaklarını, köprülerini suların bastığı; metrosunda su sızıntılarının durdurulamadığı; metro hattının inşaatı sırasında bir vatandaşın yer yarılıp da içine girdiği; adına ‘çelik köprü’ denen yapıların dahi bir yılı dolmadan çöktüğü; yine bir yılı dolmadan ODTÜ Yolu’nun bakımlık hale geldiği; sokakları paralı otoparka çevrilirken, çevrilmeyen sokaklarda mafyanın cirit attığı; toplu taşımanın rant düzenine esir düştüğü, bu düzende işleyen özel otobüslerin, dolmuşların her gün caddelerde yolcu yarışı yaptığı, daha bir gün önce bir Ankaralının, içinde bulunduğu özel halk otobüsünün, fırlayan rögar kapağı sebebiyle köprüden uçması sonucu yaşamını yitirdiği bir kentte Hitit Güneşi’ni, camili-yıldızlı Atakule’yi, bıyıklı-bıyıksız kediyi bunca yıl boşuna tartışmışız.
* * *
Bugünden tezi yok, Saray yoluna kondurulan ‘Transformers’ çakması, ‘Voltran’ bozması ‘otorobot’, logo, amblem, simge; Başkent’i anlatması beklenen her ne varsa, hepsinin yerine geçmeyi hak etmiştir.
“Görevli olmayan bazı kişilerce cadde ve sokaklar ile meydanlarda gelişigüzel otopark yerleri oluşturulduğu ve araçlarını park eden şahıslardan zorla ücret alındığı, ücret ödemeyen vatandaşların araçlarına zarar verildiği ve tehdit edildiği anlaşıldığından tedbir alınmasının talep edildiği”...
“E, ama bizim sokakta mafya filan yoktu. Gelişigüzel de değil güzel güzel araçlarımızı park ediyorduk. Ne gerek vardı şimdi buna?”
“Yapacak birşey yok, belediye meclisi kararı gereği”...
* * *
Durup dururken bunca sokak ve cadde paralı otoparka dönüştürülünce, bazı ‘girişimci’lerin aklında fikir fırtınaları kopmuş olmalı ki; kendi ‘meclis’ kararları gereği boş sokakları ‘zapturapt’ altına almışlar şimdiden...
Bu durumda, sokakların bambaşka bir kaosa doğru sürüklendiğini söylemek için kahin olmaya da gerek yok sanırım.
Ve bugün geldiğimiz noktada Ankara’da tam anlamıyla “Kimin şirketi kimin caddesinde” belli değil hali yaşanıyor.
* * *
Ancak başka yolu yok, otobüs durağına varabilmek için birkaç gece önce saldırısına uğradığı köpeklerin arasından yürümek zorunda.
Neyse ki, o sıra sokaktan bir otomobil geçiyor ve usulca elini kaldırarak, yardım istiyor: “Az ileride köpekler var, tedirgin oldum. Sokağın başına kadar bırakır mısınız?”
* * *
Bugünlük tehlikeyi atlattı...
Bu diyalog, Çankaya’nın en ‘güzide’ semtlerinden birinde yaşanıyor. “Neresi?” diye sormayın ismi lazım değil. Çünkü bu ve bunun gibi onlarca vaka Çankaya’nın hemen her gün muhtelif yerlerinde meydana gelebiliyor.
Bu köşelerden çok defa yazdık çizdik, haberlerle de gündeme getirdik ve mâlumun ilanı olacak belki ama, bu kentin her gün artarak devam eden bir sokak köpeği sorunu var ve hâlâ bazı ilgili-yetkililer bu meseleyi görmezden gelmeye devam ediyor.
* * *
Bu arada özellikle hayvanseverler için bir kez daha altını çizmekte fayda var. Sokak köpeği sorununa çözüm bulunmasını istediğini dile getiren herkesi peşinen ‘hayvan düşmanı’ ilan etmeyin.
Birazdan gümbür gümbür, sanki kulağının dibinde çalıyormuş gibi, “Medarı iftiharınız, aday adayınız geliyoooor”.
* * *
Ya da bir rahatsızlığın var, gece boyu uyuyamamışsın belki, tam biraz kestireyim de nefes alayım diyorsun, aday adayı ensenin dibinde bitiyor, “Oylar, partimizeeee”...
Çalıştığın kurumda gece nöbetine kalmışsın veyahut da sürekli gece çalışan birisin, gündüz de ‘nöbet’e devam, aday adaylarıyla...
Yaşlılar, öğrenciler, hastalar, bebekli aileler, 7 Haziran’a kadar evinizde sakinliği unutun. Her an bir aday adayı, sonra da aday, kapınızdan, pencerenizden kulağınızın dibinde bitmeye devam edecek. Hem de ‘gümbür gümbür’, çala oynaya...
* * *
İşin traji-komik tarafıysa giydirilmiş otobüsleriyle sokaklarda umarsızca gürültü kirliliği yaratan bu kişilerin seçildikten sonra Meclis çatısı altında yasama faaliyeti yürütecek olması. Yani, vatandaşın hakkının, hukukunun korunması için gerekli olan yasaların altına imza atacak olmaları...
Sizin adınıza habire hayatınızı olumlu ya da olumsuz yönde etkileyecek bir sürü kararlar alınıyor ve siz bu sürecin tek bir yerinde varsınız; o da önünüze sunulmuş bir elin parmaklarını geçmeyen alternatifler arasından yaptığınız tercihle...
* * *
Seçim günü sandık başında verdiğiniz karar dışında, kente dair söz söyleme, fikir yürütme, proje üretme şansınız yok. Peki bu süreçlerde, kentli adına karar vermesi beklenen meclis üyeleri ne yapar?
Beş yılda bir sandık başına giderek seçtiğimiz ve belediye meclislerine gönderdiğimiz meclis üyelerinin kente dair alınan kararlarda ne derece etkin olduğuna dair bir fikriniz var mı?
Yoksa o meclis üyelerinin de birçoğu, TBMM’de olduğu gibi her önüne konan kararlarda, ‘parti disiplini biatçısı’ mı?
* * *
İstisnalar elbette kaideyi bozmaz ama ben Ankara’daki belediye meclislerinde bugüne kadar, herhangi bir önergeye partisinin grup kararına rağmen aksi yönde oy kullanan bir ‘istisna’ hatırlamıyorum.