10 Haziran 2007
<b>ANKARA</b><br>TÜRK askerinin sınırın sıfır noktasındaki operasyonuna iki dış yorum peş peşe geldi: 1) ABD Dışişleri küçük çaplı sınır ötesine itirazı olmadığını açıkladı.
2) Bağdat yönetimi sınır aşan top atışları nedeniyle Ankara’ya nota verdi.
Irak, ABD işgali altında olduğuna göre bu iki tavırdan birisi samimi değil.
Acaba hangisi? Bana sorarsanız; top mermisi düştüğü yeri yakar. O yüzden top mermisi diplomasisini Washington’dan çok Bağdat anlar. Zaten yarın, öbür gün ABD çeker gider, yine biz bize kalırız.
* * *
Türk-Irak sınırını bilmeyenleriniz için anlatmanın kolay yolu var.
Beş parmağınızı havaya kaldırın... Şimdi sınır çizgisinin işaretparmağınızın ucundan geçip, ortaparmağın dibine indiğini, yüzükparmağının önünden dolaşıp serçeparmağının arkasına uzandığını hayal edin... Ve bu sınırı korumak için karakollar, seyyar birlikler konuşlandırın.
Düz ovadan geçişi önlemek için kurulan karakol karşıdaki dağdan taciz yer... Alçak kottaki (mahkum) tepedeki birlik sınırın öte yanındaki yüksek (hakim) tepeye yenik düşer.
Tabii ki işin kolayı sınırın düzeltilmesi. Irak ve Türkiye toprak alışverişi ile daha kolay savunulacak sınır çizgisi üzerinde çalışıyordu ama araya savaş girdi.
Türk askerine yapacak tek iş kaldı... Futboldaki "en iyi savunma hücumdur" taktiğiyle savaşı kendi sınırlarımız yerine Irak’ta kabul etmeye başladık. Üstelik yeni değil, belki 16-17 yıldır böyle.
ABD işgal güçleri önce bu fiili durumu yadırgadı, hatta Albay Aziz Ergen’in kitabında anlattığı tür meydan okumalar da yaşandı. Ama Türk askeri ve ağır silahları Irak’ı terk etmedi.
* * *
Açık söyleyelim Türk askerini Irak’tan çıkarmayı ABD denemez, Kürtlerin de gücü yetmez. Top mermisiyle yollanan mesajı Washington doğru anlamalı, Irak’ı PKK ile samimi mücadeleye zorlamalı.
TSK tek başına partidir
DÜN Diyarbakır ve Şırnak’ta "teröre lanet" mitingleri vardı. Biliyorsunuz Genelkurmay teröre karşı kitlesel refleks gösterilmesini istedi. Ama dün yeni bir bildiri ile Diyarbakır mitingini düzenleyen İşçi Partisi’ne mesafe koydu, "Arkamızda asker var" havasını bozdu.
Her yalanlamaya inanılmaz ama bu kez söylenen kesin doğru.
Çünkü TSK’nın ilk ve son ortağı CHP idi... Bu partiyle de yollar 1960’ta ayrıldı.
TSK son 50 yılı aşkın zamandır tek başına parti gibidir.
Hükümet veya partiler yerine doğrudan millete seslenmesi rastlantı değildir.
Lider kaybetti, kim kazandı?
KATİLİN uşak çıkmasına ancak filmlerde rastlanır. Gerçek hayatta cinayetin kime yaradığına bakılır, katilin eşkáli belli olur.
Merkez sağdaki fiyaskoda her iki lider de kaybetti.
Aslında ikisi de son ana kadar kazanmayı denedi.
İplerin koptuğu gün bile Anavatan Mehmet Ağar’ı kongreye bekledi.
Ağar’ın niyeti vardı, "Liste pazarlığı yapıyorlar" diye engellendi.
"Liste garantisi değil, seçimden sonra birleşme mesajı verin" denildi.
DP liderinin aklı yattı ama etrafı ikna olmadı. Sonuçta gelinen noktada kaybedenler belli.
Çuvalla para kazanıp karşılıksız çeklerini ödeyen de ortada.
Yani merkez sağdaki cinayet fail-i meçhul değil.
Yazının Devamını Oku 9 Haziran 2007
<b>ANKARA</b><br>1980 öncesinde acar gazeteciler gece yarısı Genelkurmay’ın önünden geçerdi. Genelkurmay’ın ışıkları sönmemiş, bina ışıl ışılsa pek hayra yorulmazdı. Devir değişti, artık gazete bürolarında her gece sabaha kadar internet nöbeti var. Malum, bir gece ansızın gelebilir... Tabii ki bildiri! İşin şakası bir yana, Genelkurmay kartlarını bu hafta tamamen açtı.
1) Kuzey Irak’a sıcak takip bahanesiyle girilmesi, savaşın genişleyip seçimin ertelenmesine yol açması senaryosu geçerliliğini yitirdi. Orgeneral Yaşar Büyükanıt, tezkere çıkmadan, siyasi hedef belirlenmeden Irak’a girilmeyeceğini kuşkuya yer bırakmayacak üslupla açıkladı.
2) Üç ilde, Siirt, Şırnak ve Hakkári’de asayiş önlemlerinin uygulama kararının (arama, geçiş yasağı, operasyon gibi) güvenlik bölgesi ilanıyla askere geçmesi uzun süredir devam eden "yetki tartışmasına" noktayı koydu. Askerin elini rahatlattı.
3) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mesud Barzani için "kabile reisi" demesi ve görüşmeyeceğini açıklaması, askerle sivil arasında Kuzey Irak politikasında beliren çatlağı kapattı. Erdoğan, Büyükanıt’ın aylar önce ilan ettiği, "Barzani ile görüşmem" çizgisine yaklaştı.
4) Genelkurmay önceki gece halkı tribünden sahaya davet etti. Tıpkı Cumhuriyet mitingleri gibi teröre karşı kitlesel gösteriler yapılmasını istedi. İlk akla gelen İspanya’daki ETA terörüne karşı yüz binlerce kişilik gösteriler. Ama bu mitinglerde hükümet de protesto edilirse kimse şaşırmasın.
Haftalar önce bu köşede, "Asker ayağını kaldırdı, koyacak yer arıyor" diye yazdık.
Asker nihayet ayağını yere koydu, adımını attı, gerisi hükümete bağlı.
BM’nin sınır ötesi maddesi
ASKER, terörle mücadelede BM örneğini gündeme getirdi. Türkiye Irak kaynaklı terörü BM’ye şikáyet etti. Ancak ilginçtir BM sözleşmesinin sıcak takibi öngören 51’inci maddesine atıfta bulunulmadı.
Sınır ötesi tartışması ihtimali gündemde iken unutkanlığa yormak mümkün değil.
Nitekim yetkili bir isme sorduğumda şu bilgiyi verdi:
- BM sözleşmesine fazla atıfta bulunmak istemiyoruz. Aksi halde alınacak bir kararın, gündeme gelecek talebin muhatabı olabiliriz.
Bakanlar göç yoluna düştü
AKP listelerinde çizilen çok olunca, bakanların göç yoluna düşmesi pek dikkati çekmedi.
Geçen seçimde İstanbul’dan parlamentoya giren iki bakan, Kemal Unakıtan ile Binali Yıldırım’ın illeri değişti. Kürşad Tüzmen Gaziantep’ten Mersin’e, Vecdi Gönül Kocaeli’den İzmir’e kaydırıldı.
2002’de Tayyip Erdoğan’ın yerine seçilen Unakıtan neden Eskişehir’e yollandı? Gerçi bakana ulaşamadım ama yakınlarına göre ailesinin Kırım Türkü olması etkiliymiş.
Kürşad Tüzmen ise "Zoru severim" diyor ve ekliyor: "Gaziantep tatlı su idi, burası tuzlu su. Biz orada oyumuzu yüzde 58’e getirdik, burada sadece yüzde 18. Yapılacak çok iş var."
Gökçek’in son Ankara anketi
ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek başkentte düzenli olarak siyasi nabzı ölçer. Gökçek’in son anketini aktarmak istedim: AKP yüzde 52.6, CHP yüzde 21, MHP yüzde 12.
Başkent anketleri de üç partili Meclis’e işaret ediyor.
Yazının Devamını Oku 5 Haziran 2007
<b>ANKARA</b><br>Her seçim öncesinde siyaset yelpazesinin renk tayfından şikáyet edilirdi. Aralarındaki siyasi mesafe liderlik hırsından ibaret partiler alaya alınırdı.
Bu kez tam tersi yaşanıyor, partiler giderek rengini kaybediyor.
Bir seçim düşünün ki, merkezin sağı ve solu karşılıklı transfer yarışında...
Süleyman Demirel Ailesi’nin damadı İlhan Kesici, Bitlis’in modern şeyhi Edip Safter Gaydalı, gençliğini ülkü ocaklarında geçiren, bakanlığını Turgut Özal ile yaşayan Lütfullah Kayalar CHP’den aday oluyor. (Kayalar, MHP’ye de yakın duruyordu, ama olmadı.) AKP de boş durmuyor, merkez partisi olduğunu kanıtlamak gayretiyle iki sosyal demokrat partinin genel sekreterlerini, Ertuğrul Günay ile Haluk Özdalga’yı bağrına basıyor, Alevi yazar Reha Çamuroğlu’na kucak açıyor.
Daha bitmedi, iki eski başbakan bağımsız adaylığını koyuyor.
Mesut Yılmaz partisinden istifa edip Rize’den seçime giriyor.
Ancak yardımla ayakta durabilen Necmettin Erbakan Konya’da şansını deniyor.
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu Sivas’ta partisinden bağımsız yarışıyor.
DP çatısında buluşamayan merkez sağın iki partisi son ana kadar yeni ortak arıyor.
Ezcümle hemen her partinin rengi bulanıklaşıyor, MHP’den başka!
Genel gidişe direnen MHP’nin oyu ne olacak, bu açıdan çok önemli.
AKP sınır ötesine yanaşmaz
NEO-CON’lara (yeni muhafazákarlar) yakın Washington Times Gazetesi, "AKP sınır ötesine hazır" diyor. Haberin kaynağı kim, ne kadar sağlam bilemeyiz, ama bu tahmine katılmıyoruz, çünkü;
AKP, meşruiyet kalkanı saydığı AB ile ABD’den gelecek tepkileri göze alamaz.
Tezkereyi geri çeviren bölge milletvekilleri, Barzani’ye operasyonu onaylamaz.
Yaklaşan seçimlerde DTP’li bağımsızlarla yarışmak isteyen AKP operasyona yanaşmaz.
Benim gerekçelerim bunlar... Ama belki de en doğrusunu yine de ABD gazetesi biliyordur.
Dün de 8 şehit veren Türk halkının sabrının taştığı Washington’dan daha iyi görülüyordur!
En yaşlı vekil adayı
CHP aday listelerinde yer alan emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ, 1924 doğumlu. Eğer daha yaşlı bir vekil seçilmezse, Elekdağ gelecek Meclis’in açılışında başkanlığa en güçlü aday. Anayasa değişikliği yürürlüğe giremezse, Meclis Başkanı seçimi için 367 oy gerektiğinden Elekdağ’ın başkanlık süresinin uzaması çok muhtemel. Başbakan, TÜSİAD konuşmasında bu ihtimale dikkat çekerek, "Ben yaşlı vekil yarışına girmem" demişti, hatırlarsınız.
Yazının Devamını Oku 3 Haziran 2007
ANKARACHP Lideri Deniz Baykal, Abdüllatif Şener’i partisine çağırmayı düşündü mü? Süleyman Demirel ile sohbetinden sonra Baykal’a bu soruyu yöneltiyorum. Tereddütsüz, "Hayır" diyor ve ekliyor: "Açıklamasını dinledim, çizgisi böyle bir davete açık değildi".
Baykal, Şener’in AKP’ye sivil muhtıra verdiğini düşünüyor:
"Herkesin iktidar imkánlarından yararlanmak için sıraya girdiği ortamda Abdüllatif Şener yanlış gidişin sorumluluğunu paylaşamam diyerek ayrıldı. Bu bir sivil muhtıradır."
Deniz Baykal’ın analizine katılıyorum ve aslında teyit eden bilgiye de sahibim.
Sanırım nisan ayının ilk günleriydi. Kamuoyunda Tayyip Erdoğan’ın adaylığı beklentisi hákimdi. Yine aynı günlerde Anayasa Mahkemesi’nin 367 şartını ciddiye aldığı haberi siyasi kulislere yayıldı. Abdüllatif Şener bu iki gelişmeyi yakınlarına yorumlarken şu denklemi kurdu:
- Eğer 353 milletvekiliyle cumhurbaşkanı seçemez ve apar topar erken seçime sürüklenmek zorunda kalırsak... Belki hemen değil ama seçimden sonra partimizde bu yanlışın siyasi sonuçları olur.
Abdüllatif Şener’in korktuğu başına geldi. AKP, Çankaya sürecinde siyasi bozguna uğradı.
Şener seçimden sonra "hesap sorulanlar" olacaksa, o isimler arasında kalmak istemiyor.
Şener’in kendisi hesap soran konumuna gelebilir mi, zaman ve sandık gösterecek.
Şener’in tavrını, Mesut Yılmaz’ın Akbulut Kabinesi’nden istifasına benzetmem bu yüzden.
Aman sakın gözden kaçmasın
ABDÜLLATİF Şener’in adaylıktan vazgeçmesiyle toz duman kalktı, gözünüzden kaçmasın istedim:
1) AKP merkez partisi olduğunu kanıtlamak için yeni transferlere yönelirken siyasi merkezin en beğendiği isimlerden birisini, Abdüllatif Şener’i yitirdi.
2) Abdüllatif Şener, gelecek dönemde partisinin Meclis’teki siyasi sorumluluğunu paylaşmayacağına göre bakanlık koltuğunda oturmaya devam edecek mi, göreceğiz?
3) Muhalefetteki her çatlağı manşete taşıyan muhafazakár medya, AKP’de üçüncü adamın siyaseten kenara çekilmesini birinci sayfaya layık haber bulmadı.
Genelkurmay ne demek istedi?
GENELKURMAY, Süleymaniye’deki peşmerge tacizini 12 saatten kısa sürede kamuoyu ile paylaştı.
Böylece Türk askerinin Kuzey Irak’taki varlığının devam edeceği bir kez daha vurgulandı.
Çuval olayındaki gibi alttan alınmayacağı, komuta kademesinin değiştiği kayda geçirildi.
İlker Başbuğ’un ağzından geçen yıl verilen Kerkük referandumu muhtırası yinelendi.
Mesut Yılmaz bile hak verdi
ANAVATAN lideri Erkan Mumcu’yu DP pazarlığında en yakınları bile yalnız bırakıyor.
Ama ilginçtir, Erkan Mumcu’nun zor zamanında, yardımına kavgalı ve mahkemelik olduğu Mesut Yılmaz koştu. Erkan Mumcu ile Mehmet Ağar arasındaki diyalog perşembe akşamı koptu.
Anavatan Kongresi’ne kadarki süreçte iki lider hiç konuşmadı.
İşte bu sürede Mesut Yılmaz devreye girdi ve "Erkan Mumcu haklı" temasını işledi.
Ama Yılmaz’ın da girişimi sonuç vermedi.
Yazının Devamını Oku 2 Haziran 2007
<b>İSTANBUL</b><br>BAŞBAKAN Yardımcısı Abdüllatif Şener dikkat ederseniz siyaseti ve partiyi bırakmıyor. Ama AKP’nin kuruluşundan bu yana yaşadığı en zor süreçte kenara çekiliyor.
Belli ki "Çankaya sürecinin iyi yönetilmediğini" düşünüyor. 23 Temmuz sabahı için pozisyon alıyor.
İlginçtir, AKP’nin dört kurucusu var, birisi Başbakan... Diğerini cumhurbaşkanı seçtiremediler, fena hırpalattılar. Üçüncüsü adaylığını koymuyor, dördüncüsüne yani Bülent Arınç’a partisi bile kızıyor.
Ama buna rağmen aynı parti muhtemelen seçim yarışını ilk sırada tamamlayacak.
Muhalefetin bu siyasi asimetrinin nedenini merak etmesi gerekmiyor mu?
Asker, düşman tarifi istiyor
GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon için hükümetten "siyasi hedef" istemesi bu köşenin okurları için sürpriz olmadı.
Büyükanıt Paşa’nın sözlerini Başbakan’ın geçen haftaki TV açıklamasına yanıt sayma yanlışlığına düşmemeniz açısından aşağıdaki satırlara göz atmanızı öneririm.
Paşa "siyasi hedef" talebini, "Kuzey Irak’a operasyon yararlı olur" dedikten 10 gün sonra dile getirdi ve bu analiz 22 Nisan’da "Asker siyasi hedef ister" başlığıyla bu köşeye yansıdı:
"Ama bana sorarsanız, asker başka bir süreci daha bekliyor. Hükümetin en kısa zamanda karar vermesini umuyor. Hükümet yani siyasi otorite, ismi üstünde ’siyasi karar’ verecek. Daha açık deyişle, operasyonun siyasi hedef/hedeflerini koyacak. TBMM, askere ’Kerkük’e git’ emri de verebilir... ’Sınırın 10 km güneyinde güvenlik kuşağı oluştur’ da diyebilir. Düşman topraklarında 450 km ilerlemek, ayrı kuvvet yapısı ve lojistik zincir gerektirir. Sınır güvenliği çok farklı planlama ister. Hükümet ne istediğine karar verirse, asker de talepte bulunacak."
Sanırım haklı çıktım ve Paşa Harp Akademileri’ndeki açıklamasında bir adım ileri gitti.
Asker hükümetten açıkça "düşman" tarifini yapmasını istedi.
Kabaca tercüme edersek, "PKK ile dövüşürken bu örgüte yardım ve yataklık eden Barzani ile çatışabilirim, ABD araya girerse ne olur? Siyaseten bu riske hazır mıyız?" sorusunu yöneltti.
Gördüğüm kadarıyla bu sorusuna henüz yanıt alamadı.
Üstelik aynı soru Irak’taki ABD yönetiminin de aklını kurcalıyor. Türk askerinin tek hedefinin PKK olacağı bilinse Washington’un sınır ötesi ışığı çoktan yeşile dönerdi.
ABD vetosuna bir de hükümetle asker arasındaki "Barzani ve Talabani’yi muhatap alırım-almam" kavgasını eklerseniz... Sınır ötesi operasyon için siyasi iklimin uygun olduğunu söylemek çok zor.
Paşaların yemin kardeşliği
ORGENERAL Yaşar Büyükanıt, Orgeneral İlker Başbuğ ve Orgeneral Işık Koşaner.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesindeki bu üç isim aynı dönemde Güneydoğu’da görev yaptı. Abdullah Öcalan’ın yakalanmasına kadar geçen süreci bizzat yönetti.
Dağda havan ateşi altında dövüştüklerine, çadırda gecelediklerine tanıklık ettim. Paşalarla sık sık sohbet fırsatı bulduğunu bildiğim eski dostun aktardığını o yüzden ciddiye aldım:
- Üç paşa da PKK terörünü kendi dönemlerinde bitirmeye kararlı demiyorum, yeminliler. Bu uğurda ne gerekiyorsa yapmayı da göze almışlar.
Yazının Devamını Oku 29 Mayıs 2007
<b>ANKARA</b><br>ULUS’ta patlayan bomba, Güneydoğu şehitleri, ABD’nin F-16 ile çektiği kırmızı çizgi. Geçen hafta hükümetin etkili bakanı, yakın dostuna yakındı:
- Aslında anketlerde yüzde 40’a dayandık. Ama iki bomba daha patlasa işimiz zor.
Terörle mücadelenin siyasi faturası tek partiye, sadece bu Meclis’e kesilemez, kabul.
Ama eğer "devlet politikası gerekiyor" diyorsanız, tek seçenek MGK’dan ibaret midir?
Ahmet Necdet Sezer, Turgut Özal gibi Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek isterse, ne olur?
Anayasa’nın 104’üncü maddesi Cumhurbaşkanı’na bu yetkiyi tanıyor.
Güneydoğu’da işler daha da gerilirse, sınır ötesi yani savaş kararı zorunlu hale gelirse...
Turgut Özal’ın 1990-91 tarihli Körfez Krizi pratiğine geri dönülür mü?
Merhum Özal bırakın hükümeti yönlendirmeyi, Terör Zirvesi için muhalefeti ve hatta medya yöneticilerini bile Köşk’e davetten kaçınmazdı. Süleyman Demirel’in iktidar ve muhalefeti buluşturduğu Susurluk Zirvesi yine hatırdadır.
Açıkçası 1983’ten bu yana 16 sınır ötesi operasyonun neredeyse tamamını izlemiş gazeteci sıfatıyla yeni bir harekáttan ne beklendiğini, siyasi hedeflerini tam anlamış değilim... Ama mesele operasyon vesilesiyle inisiyatifin/yetkinin hükümetten Köşk’e transferiyse, o zaman başka!
AKP siyaseten son kullanım süresi dolmuş Meclis’ten rejim değişikliği talep ediyor.
Muhalifleri, hükümeti korkutmak için savaş tamtamları çalıyor.
Tek çare ülkeyi kazasız belasız 22 Temmuz’a hazırlamak gibi gözüküyor.
Bu ruh haliyle Abdullah Gül söyleşisi sırasında ayaküstü sordum: "Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağıracağı söyleniyor."
Abdullah Gül tereddütsüz yanıtladı: "Duymadım."
Ardından yüzüne acı bir gülümseme yerleşti:
- Hoş, Çankaya süreci başlamadan önce bir haber gelmişti. Ahmet Necdet Sezer seçime kadar cumhurbaşkanı kalacak diye... İnanamadık, ama görüyorsunuz işte.
Küskün aşiret MHP’ye
MHP’nin OHAL iddiasını yazınca siyaset meraklıları türlü teori üretti.
Ama çuvaldızı kendime saklamam lazım, ben de işin nasılını pek anlatmadım.
Aslında MHP’nin Güneydoğu umudu, merkez sağdaki birleşmeye dayanıyor.
Bilen bilir, bölgede aşiretlerin sabit partileri vardır.
DYP’yi destekleyen aşiret ve aileler farklıdır, Anavatan’ı seven ayrıdır.
Merkez sağdaki birleşme, bu aşiret ve aileleri zorda bıraktı. Aralarında husumet olan, kan davası güden var. Parti uğruna bile bir araya gelemezler. Küskün aşiret ve aileler MHP’nin kapısını çaldı. Mesele bundan ibaret, arkasında derin devlet aramaya kalkmayın.
Ağar, şeffaflık istedi
DP lideri Mehmet Ağar bugün TÜSİAD’da konuşacak. İş dünyası Ağar ve Tayyip Erdoğan’ın ekonomik vizyonunu kıyaslayacak.
Ancak Ağar AKP’den farklı olarak soru-yanıt bölümünü medyaya açık istedi.
Yani şeffaflıktan yana oldu, bakalım TÜSİAD yönetimi ne yapacak?
Bu arada Deniz Baykal’ın TÜSİAD’a "Ben gelemem, siz gelin" önerisi tartışılıyor.
TÜSİAD’a göre CHP lideri toplantının formatını yanlış anladı.
Sadece Yönetim Kurulu’na hitap edeceğini sandı, başkente davet etti.
Baykal’a 300 kişinin birden Ankara’ya gelemeyeceği anlatıldı.
TÜSİAD ay başında Baykal’ı İstanbul’da ağırlamayı umuyor.
Yazının Devamını Oku 27 Mayıs 2007
ANKARAMHP Lideri Devlet Bahçeli, Almanya ve Hollanda gezisinden geçen hafta döndü. Çarşambadan bu yana aday listelerine dönük eğilim yoklaması ve anketleri inceliyor.
Listeler muhtemelen bu haftanın ilk birkaç günü kesinleşecek.
MHP bu seçimde özel bir iddia taşıyor: Eski OHAL bölgesinden vekil çıkartmak.
Diyarbakır, MHP’nin vekil hedefine en yakın olduğunu düşündüğü kent.
Son aylarda Devlet Bahçeli’nin odasında belge ve dosyadan geçilmiyor. MHP lideri, seçim beyannamesini mümkün olduğunca çarpıcı kılmaya çalışıyor.
70 ayrı konuda her biri tek satırlık tespit içeren metin yerine... Türkiye’nin seçilmiş 10 kadar sorununa kapsamlı çözüm sunmak daha makul gözüküyor.
MHP’nin seçim kampanyasını nerede başlatacağına gelince... Mersin seçeneği CHP’nin dünkü mitingiyle geriye düştü. Yanlış mesaj verilmekten korkulmasa Trabzon olabilir. Veya AKP’ye meydan okumak açısından Erzurum seçilebilir. Tabii Konya ya da Adana gibi kentler de unutulmamalı.
Bence MHP sokağa çıkmadan yapılan anketler yanıltır.
Yolun yarısını aşmış işsizler
ODALAR Birliği’nin seçimsiz genel kurulu bugün.Anadolu’nun dört bir yanından gelen bini aşkın delege liderleri dinleyecek.
Yalnız her zamankinden farklı olarak bu kez önce siyasiler konuşacak. Çünkü Başbakan’ın kent dışında programı, Mehmet Ağar’ın kurultayı var. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu bugünkü konuşmasında kullanır mı bilmem...
Ama ekonomik sunum dosyasında çok çarpıcı bir veri yer alıyor:
1996-2006 arası 10 yılda işsizlik rakamları ortalama yüzde 60 arttı. İlginçtir aynı on yılda 15-19 yaş grubunda işsizlik yüzde 10 azaldı. 20-24 yaş grubunda ortalamanın altında yüzde 20 yükseldi. 25-34 yaş grubunda işsizlik artışı yüzde 90’ı buldu. 35-54 yaş grubunda yani şairin dediği gibi yolun yarısını aşanlarda yüzde 170 artış sergiledi.
Finansal istikrar, orta yaşa pek yaramıyor anlaşılan.
Şirin: Cem Uzan’sız asla
DENİZ Baykal’a Cem Uzan için rica telefonunu dün bu köşeye aktardım. Emin Şirin çok alınmış, "Ben iki hafta önce CHP’yi aramaktan vazgeçtim. Sayın Baykal’ı hangi eski bakan aradıysa, bu telefonu Sayın Uzan’dan ve bizden habersiz ettiği muhakkak" diyor. Eski bakan, Cem Uzan’ı kurtarma operasyonunu gıyabında düzenlemiş olabilir mi? Hiç sanmıyorum. Bakan Bey’in Cem Uzan’la dostluğu 1990’lı yıllara uzanır.
Birlikte çok badire atlattılar, telefondan habersiz kalanın Emin Bey olması daha muhtemel.
Neyse, Emin Şirin’in parti ve liderine sadakatini sergileyen cümleleriyle bu faslı kapatalım:
"CHP’nin ve Deniz Baykal’ın ’Cem Uzan’ı dışarıda bırakalım ama oylarını alalım’ tavrı, hem siyasi nezakete, hem de daha önemlisi siyasi akla sığmayan, terbiye sınırlarını aşan bir davranış. Biz, Cem Uzan’ın kendisiyle iftihar ediyoruz. Bilinsin ki ben dahil Genç Partili kimse, Cem Uzan’sız kılını kıpırdatmaz."
Gerçek casus hikáyeleri
JAMES Bond’un kızları, akıl almaz aksiyon sahneleri. TV dizilerinin uçuk senaryoları... Hepsi bir yana, gerçek casus hikáyelerine meraklıysanız Ercan Çitlioğlu’nun yeni kitabını tavsiye ederim. "Gölgedeki Sessiz Tanıklar" (Doğan Kitap) üç ayrı casusluk, daha doğrusu ihanet öyküsünden oluşuyor. Yalnız ne romantizm, ne de maceradan eser bekleyin.
Çünkü palavra değil gerçek hayat öyküleri anlatılan.
Yazının Devamını Oku 26 Mayıs 2007
<b>ANKARA</b><br>CHP Lideri Deniz Baykal’ın ev telefonu akşam saatlerinde çaldı. Arayan sürpriz bir isimdi. İstanbullu eski bakan, önce hal hatır sordu. Ardından doğrudan konuya girdi:
- Cem Uzan meselesini ne yapacaksınız?
Genç Parti, CHP ile seçim işbirliği ısrarını koruyor.
Emin Şirin hemen her gün Baykal’dan randevu istiyor.
Ancak CHP, Genç Parti ile kurumsal işbirliğinden kaçınıyor.
Partili kurmaylar, kayıt dışı sohbetlerde formül üretiyor.
Ancak bu seçeneklerin lider düzeyinde onay gördüğünü söylemek mümkün değil.
Mesela Cem Uzan, Sakarya’dan bağımsız adaylığını koysa...
Genç Parti’den birkaç isim de CHP listesinden seçime girse...
Uzan kendi seçim bölgesi dışında CHP’yi desteklediğini açıklasa...
Bu tür utangaç işbirliği, her iki tabana da uyar mı dersiniz?
Yaşlı başkan yarışı
EĞER Meclis’teki kritik oylamalarda katılım/karar sayısı eşitliği değişmezse...
Yeni Meclis’in değil cumhurbaşkanı, kendi başkanını bile seçemeyeceğini yazdık. Başbakan Tayyip Erdoğan da TÜSİAD’a hitabında aynı endişeyi dile getirdi. Hatta daha da ileri giderek anamuhalefetle ilgili spekülatif bir beklenti aktardı:
- CHP de aynı durumun farkında. 84 yaşında aday gösteriyorlar. Yeni Meclis’e en yaşlı üye başkanlık edecek. Yenisini seçemezsek bu başkanla devam edilecek. Ama kusura bakmasınlar, ben yaşlı vekil yarışına giremem!
Talihin ve tarihin cilvesine bakın. 25 yaş Anayasa değişikliği ile en genç Meclis’in kurulmasını beklerken... Gelecek Meclis dedeler yarışına sahne olabilir.
Atamasız harcama olmaz
EDİP Başer’in Başbakanlık’taki günleri dünkü manşetimizde yer aldı. Eski Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer aradı, itiraz etti.
Dinçer ayrıca yazılı açıklama yapılacağını söyledi, sadece 2 ayrıntı verdi. Öncelikle ataması yapılan tek ismin Edip Başer olduğunu hatırlattı. "Kendisine Abdüllatif Şener’in Başbakanlık’taki odasını tahsis ettik. Faksı da, fotokopi makinesi de vardı" dedi. Başer’in yardımcılarına atama yapılmadan harcama yetkisi verilemeyeceğini vurguladı.
Dinçer’e, "Çay paralarını cepten ödedikleri doğru mu?" diye sordum. "Eğer ödedilerse yanlış yapmışlar, hele örtülü ödeneğe falan gerek yok. Normal ödenekten karşılanırdı" yanıtını verdi.
Yılmaz’ın sıradaki hedefi
GEÇEN yaz merkez sağda işbirliği haberleri basına yansıyınca... Merkez sağın saha müşahidi bir isim, Mesut Yılmaz’ın üç hedefi olduğunu anlattı, ben de yazdım. (6 Ağustos 2006)
Bu senaryoya göre Yılmaz önce sağda birlik için çalışacak, ikinci adımda Rize milletvekilliğine oynayacak... Meclis’e girebilirse merkez sağın cumhurbaşkanı adaylığına soyunacak. Mesut Yılmaz, bana aktarılan yol haritasına tam uymasa da ilk iki aşamayı geçti.
Bakalım bir sonraki hedefini de tutturabilecek mi?
Yazının Devamını Oku